"Finding Altamira"...ANTALYA FİLM FESTİVALİ ONUN FİLMİ İLE START ALDI!..

"Finding Altamira"...ANTALYA FİLM FESTİVALİ ONUN FİLMİ İLE START ALDI!..

16- 23 Ekim tarihleri arasında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Menderes Türel’in ev sahipliğinde düzenlenen 53. Uluslararası Antalya Film Festivali 16 Ekim tarihinde ünlü yönetmen Hugh Hudson’ın ‘Finding Altamira’ filmi ile açıldı.

Hudson’ın da katılımıyla gösterilen açılış filminin sonunda yönetmen filmle ilgili merak edilen soruları yanıtladı. İlk filmi izlemek için ünlü oyuncular George Hamilton, Andie MacDowell, Esai Morales, John Savage, Cassandra Gava da salonda hazır bulundu. 

Başrollerini Antonio Banderas ve Golshifteh Farahani’nin üstlendiği Finding Altemira filmden önce bir açılış konuşması yapan Festival Direktörü Elif Dağdeviren ‘Festivalin ilk gününde ilk seansta açılış filmiyle karşınızdayız.

Çok değerli bir filmle açılış yapıyoruz. Yönetmenimiz Hugh Hudson da aramızda. Kendisi aynı zamanda Uluslararası Yarışmamızın jüri başkanı’ dedi.  

Salondakilerin alkışladığı Hugh Hudson, ayağa kalkarak sinemaseverleri selamladı. Dağdeviren ayrıca gösterime katılan bütün yabancı oyuncuları da anons ederek, kendilerine teşekkür etti.

Gerçek bir hikayeden yola çıkılarak amatör arkeolog Marcelino Sanz de Saoutolo’nun, dokuz yaşındaki kızıyla birlikte kendi arazisi üzerindeki Altamira Mağaraları’nda eski döneme ait bizon resimleri bulması ile başlayan süreçte, kilise ve akademiyle karşı karşıya gelmesini konu alan film sonrasında Hudson, yaklaşık yarım saat boyunca soruları cevaplandırdı. 

Neredeyse 20 yıldır uzun metrajlı film çekmemiş olan Hugh Hudson, bu filmi çekmeye karar verme hikayesini anlatırken ‘3 tane belgesel yaptım.

Bu filmlerden sonra bu hikaye geldi. Orijinali benim fikrim değildi ama mağara resimlerine çok meraklı olduğum için hikaye ilgimi çekti. Bu gerçek bir hayat hikayesi. Ve ben kendimi içinde buldum’ dedi. 

Hikayenin gerçek mağaralarda çekilip çekilmediği sorusunu yanıtlayan Hudson ‘Orijinal mekanlarda film çekilemez.

Önceleri mağaralar ziyarete açıktı ama nefes, hava ve ışık yüzünden eserler bozulma tehlikesi ile karşı karşıya geldi ve bu yüzden Altamira mağaraları ziyarete kapandı. Sadece haftada 6 kişinin ziyaretine izin veriliyor.

Mağaranın hemen yanında çok benzer bir şekilde bir replika yapıldı ve filmi de orada çektik’ şeklinde konuştu.  

Masumiyetin kendisi için çok önemli olduğunu vurgulayan ve filminde bunu anlattığını belirten deneyimli yönetmen ‘Bu gerçek bir hayat hikayesi. Mağaradaki boyamalar büyüleyiciydi. Benim bakış açımda daha çok masumiyet önemli.

Filmi gözünden gördüğümüz küçük Maria büyüdüğünde eşi, İspanya’da bugünün en büyüklerinden biri olan bankayı kurdu. Bu gerçek hikayenin filminin yapılması bu banka ve hala hissedarı olan aile üyelerinin desteğiyle oldu.

Haksızlıkların oratya çıkışının kalıcı olmasını istiyorlardı. Diğer filmlerimde de hep bu duygu vardır. Masumiyet otoriteyi ve gücü korkutuyor, bu hep tekrarlanan bir şey. O yüzden filmlerimde bunu işliyorum’ açıklamasında bulundu.  

‘HER SİSTEM İKİYÜZLÜ VE FIRSATÇIDIR’

Filmin iki dilde de versiyonu olduğunu özellikle belirten Hudson ‘Her sistem ikiyüzlü ve fırsatçıdır. Bu filmde hem kilise, hem akademi yanıldı. İspanyol bir hikaye olmasına rağmen film İngilizce. Ama İspanyolca versiyonu da var.

İki dilde birden çektik. Doğal olanı İspanyolca ama daha fazla pazara yayılması için de İngilizce tercih ettik. Ticari bir karar. Belki de yanlış, şu an emin değilim’ ifadelerini kullandı. 

‘ANTONİO BANDERAS VE GOLSHİFTEH FARAHANİ’NİN ELEKTRİĞİ ÇOK İYİYDİ’

Antonio Banderas’ın filmde rol almasını başından beri istediğini söyleyen Hugh Hudson ‘Bu bir Avrupa filmi oldu. Banderas’ı en başından beri istemiştim ve rolüne çok güzel oturdu.

Çok iyi olduğunu düşünüyorum. Golshifteh Farahani ise 6 dil konuşuyor Onların arasındaki ilişki ve elektrikleri de çok iyi oldu. Banderas aslında İspanyol maçosu. Golshifteh de isyankar ve asi. Kendisi Paris’te yaşıyor, İran’a dönemiyor. Bu arada 6 dil konuşan tam bir Avrupalı. Böyle de ilginç bir hikayesi var’ dedi. 

AB’DEN ÇIKMAMIZA ÇOK ÜZÜLÜYORUM’

Filmin etkileyici müziklerinin altında ise Dire Straits grubunun efsane ismi Mark Knopfler ve Evelyn Glennie imzası bulunuyor. Bu seçiminin sürecini paylaşan Hudson ‘Filmin ekibi Avrupalı. Müziği de Mark Knopfler ve perküsyonlarda Evelyn Glennie’ye ait.

Kendisi duyma engelli. Onu seçtim çünkü toprağın ve yer altının sesini dünyaya geçirebilecekti. Mark da gitarıyla bu sesleri başka bir boyuta taşıdı’ dedi.

İngiliz yönetmen, bu cümle sonrasında ‘Gerçekten bu kadar Avrupalı bir film yapmışken, AB’den çıkmış olmamıza üzülüyorum. Ama sanırım siz gireceksiniz’ diye espri yapınca Dağdeviren de ‘Bize yer açtığınız için teşekkür ederim’ yanıtını verdi.

Hudson ‘Masumiyeti geri kazanmak için ne yapmalıyız?’ sorusuna ‘Masumiyeti geri kazanmak için insanlara, özellikle gençlere saygı duymalıyız. Benim ülkemdeki bu oylamayla çok ciddi bir şekilde genç insanlara, onların düşündüğü geleceğe saygı duyulmuyor.

Verilen bu kararla onların geleceğine zarar verdiğimizi düşünüyorum. Bu korkunç’ diyerek AB’den çıkma kararını eleştirdi. 

BÜTÇENİN YARISI BANDERAS’A GİTTİ!

Son soruyu da yine sevilen bir aktör olan Esai Morales sordu. Morales ‘Muhteşem bir film. Masumiyetin yitirildiği çağda bu çok önemli. En çok zorlandığınız şey ne oldu filmde? Bütçesi nedir?’ diye sorarken Hudson ‘Rupert Everett en zorlandığım şey oldu.

Filmde İngilizce konuştu. İspanyolca’yı da konuşmaya çalıştı ama sonra seslendirdik. Çekimler 8 hafta sürdü. Dönem filmi olmasına rağmen 8 milyon dolardan da aşağıdaydı bütçe. Sekizin üstü de Banderas’a gitti’ diyerek espri yaptı. 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.