Halit Kakınç... İSTANBUL`UN EFSANEVİ YERALTI GEÇİTLERİNİ SORGULUYOR !..

Halit Kakınç... İSTANBUL`UN EFSANEVİ YERALTI GEÇİTLERİNİ SORGULUYOR !..

Halit Kakınç Struma ve Çerkes Aşkı`ndan sonra üçüncü romanı "Yerkubbe" ile kitap severlerle yeniden buluşmanın heyecanını yaşıyor...

Halit Kakınç Struma ve Çerkes Aşkı?ndan sonra üçüncü romanı "Yerkubbe"de İstanbul'un yeraltı geçitlerinde Eşiz Evrenleri sorguluyor.

Kakınç'ın "belgesel roman" olarak sınıflandırılabilecek, kanıtlanmış verilere dayalı çalışması okuyucuyu Doğu Roma'nın 18 yüzyıl önce kurulmuş başkentine davet ediyor.

İstanbul'un altının birbirine bağlı tünellerle dolu olduğu efsanesinden yola çıkan mağara bilimci bir arkadaş grubu, şehrin diplerini örümcek ağı gibi sarmalayan bu dehlizleri araştırmaya karar veriyor. M.S. 4. Yüzyıl'da o Eşiz Âleme kaçanların, Ariusçular'ın ve Mithracılar'ın kurdukları bir uygarlık çıkıyor karşılarına.

Rivayete göre, Yerebatan Sarayı'nın gizli bir geçidinden ulaşılan, ucu Üsküdar'dan Kınalı Ada'ya kadar uzanan bu tünellerde araştırma yapmak isteyen ekip, asırlardır sarnıcın içinde bulunan gizemli Medusa başlarının aracılığıyla kendilerini bir anda bambaşka ve gizemli bir dünyada buluyor.

Ve büyük bir aşk yaşanıyor bu Paralel Evren?de. Bu taraftan Sinan ve diğer taraftan Maria, deliler gibi seviyorlar birbirlerini. Sinan da Maria da bir anda aşkın kimyası ile aklın kimyasının arasında kalıyorlar.

Günümüzden tarihin son derece az bilinen bir dönemine geçiş, objektif bilgi aktarımı ve geleceğe yönelik tahayyüllerle Yerkubbe okuyucuyu gizemli ve öğretici bir yolculuğa çıkarıyor.

Yedi Mağarac; Sinan Gerçeker, Oktay Cansu, Ferdi Coşkun, Erdal Şimşek, Gül Tezkan, Eleni Papakosta ve İnge Meier,İstanbul'un efsanevî yer altı tünellerini araştırmak için Yerebatan Sarayı'na indiler. Boyut çatışmasına denk geldiler. Kara Delik?ten geçip Solucan Deliği?nin çekimine kapıldılar. Tünelin diğer ucundan dışarı fırladılar. Kendilerini, Paralel Evren'de buldular.

Stephen Hawking'in Eşiz Evrenler diye tanımladığı yerlerden biriydi burası. Bu Paralel Evren'in sakinleri, 4'ncü yüzyılda ölümden kaçarken bir boyut çatışması ile geçmişlerdi bu Eşiz Evrene.

O günkü kilise çatışmalarından kaçanlardı bunlar. Yeni Roma adında, günümüz dünyasından daha ileri bir uygarlık kuran dünyalılardı. Bizdendiler. İstanbulluydular.

Ariusçu?ydular. Zehirlenen ve Sultanahmet Meydanı?nda bıçaklanan Arius?un farklı İsevî anlayışına göre bir düzen kurmuşlardı. Ne demişti Arius:

"İsa Mesih'i paganların yaptığı gibi tanrılaştıramazsınız... Çünkü Tanrı, bölünmez mutlak bir birlik demektir... Teslis diye bir şey olamaz... İsa Mesih de sadece ve sadece Tanrı?nın kulu ve O?nun tarafından gönderilmiş elçisidir. Tanrı, herhangi bir yaratılmışın sûretinde yeryüzünde görünemez? Tanrı'ya eş koşanların elinde, Kilise, bu gidişle Şeytanın Kilisesi haline gelecektir..."

Sonunda Mağaracılar için bir karar ânı geldi, çattı. Ya kuramsal Kuantum Teleportasyonu yolu ile geldikleri tarafa ışınlanmayı deneyecekler, Ya da Paralel Âlem'de kalacaklardı sonsuza dek...

SONSUZ SAYIDA EŞİZ EVRENLER...

"Bilim adamları dış uzayda 49 tane kara delik gözlemiş durumdalar. Yaklaşık ayda bir tane kara delik teşhis ediliyor. Hiper-Uzay?a yayılan rezonanslar halindeki müzik, belki de Tanrı?nın zihnidir. Sicim Teorisi doğruysa ve tüm madde titreşen bir sicim üzerindeki notalardan başka bir şey değilse, Tanrı?nın zihni için bir adayımız var demektir."

Prof. Dr. Michio KAKU (Olanaksızın Fiziği)

"Sonsuz sayıda eşiz evrenler var... Uzay, içlerinde bizim paralel eşizlerimizin bulunduğu başka evrenlerden oluşan çok boyutlu bir labirenttir. Bu evrenlerin yaşayanlarına, Gölge İnsanlar diyebiliriz".

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.