BEHİYE AKSOY: SESİNDE BOĞAZİÇİ YAŞANAN SANATKAR

BEHİYE AKSOY: SESİNDE BOĞAZİÇİ YAŞANAN SANATKAR

Uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyordu.. Merak ediyordum nerelerdedir, ne yapar ne eder diye.. Derken bir gazete haberi ile sarsıldım.. Alzheimer hastalığına yakalanmıştı gençlik ateşimiz sevgili Behiye Aksoy.. Oğlu sevgili Ahmet'i bile tanımıyordu.. Tanıdğı tek bir kişi vardı; o da bakıcısı.. Hastalıktan 30 kiloya düşmüştü..

Ahmet Aksoy, "Durumu hiç iyi değil. İyi bir bakıma ihtiyacı var. Ona destek sağlamak ve unutamayacağı bir gün yaşatmak amacıyla bir organizasyon yapıyorum. Sezen Aksu, Bülent Ersoy, Muazzez Abacı ve Seda Sayan gibi birçok arkadaşı, geceye katılmak için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi" diyordu. Bu konserin 31 Mayıs'ta TİM Maslak Show Center'da yapılacağını da sözlerine ekliyordu..

Genç kuşak Behiye Aksoy'u.. Türk Müziği'nin bu muhteşem çınarını ne kadar tanır acaba? Görev gene bana düştü;

******************

Behiye Aksoy; 19 Eylül 1933 tarihinde İstanbul Çamlıca'da dünyaya geldi. Soyadı; Tetiker. İlkokulu İstanbul'da, ortaokulu da Ankara'da bitirdi. Annesinin ve halasının piyano ve ud çalmalarından, Müzeyyen Senar ve Münir Nurettin Selçuk'un o dönemdeki siyah beyaz filmlerde söylediği şarkılardan feyz aldı. Ortaokulu bitirdikten sonra 1947 yılında Ankara Radyosu sınavlarına girdi. 200 kişi arasından seçilip; Berrin Erbay [Kurt], Mefharet Atalay, Hüseyin Ayman, Muzaffer Birtan ve Behzat Doğu ile birlikte Ankara Radyosu'na girdi. 1948 yılında stajyer olarak görev yapmaya başladı.

Türk Müziği sınavına girmesine karşın hocası Muzaffer Sarısözen onu Halk müziği Yurttan Sesler Korosu'na uygun gördü. Sarısözen sonraki yıllarda gırtlak yapısının yatkın olmadığını ve isteksiz olduğunu görünce Türk Müziği bölümüne yönlendirdi. 9 yıl aralıksız şarkı söylediği Ankara Radyosu'nda repetitör muavini oldu. İlk evliliği de o radyo yıllarına rastladı. 29 Aralık 1951 tarihinde Türk Müziği saz sanatçısı ve bestecisi Halil Aksoy ile evlendi.

Behiye Tetiker artık Behiye Aksoy olarak anılıyordu. Bu evliliğinden oğlu Ahmet Kazım doğdu. 1948'de İstanbul'dan gelen bir gazinonun sahibi sanatçıyı sahneye çıkartmak için yoğun ısrar ve baskılarda bulunduysa da o yıllarda bu teklifleri geri çevirdi ve ancak on yıl sonra 1958'de ilk kez Ankara Göl Gazinosu'nda sahnelere adım attı. Aynı yıl imzalanan Bağdat Paktı dolayısıyla bir sanatçı grubuyla gittiği Bağdat'ta 15 gün konser verdi.

28 Ekim 1961 tarihinde Taksim Sineması bitişiğinde açılan Maksim Gazinosu'nda dönüşümlü olarak Zeki Müren ve Orhan Boran ile birlikte program yapıp Maksim tarihinin ilk kadın assolistlerinden oldu. Maksim; gösterişli dekorlar, harika mutfak ve dev solistler ile bir dönemi başlatıyordu. O yıllarda bir moda haline gelen Maksim ile birlikte 'Behiye Aksoy' adı büyük gazetelerde daha sık yer almaya başladı. Gazeteler ondan 'Sesinde 'Boğaziçi' Yaşanan Sanatkâr' diye sözediyordu. Ardından Tepebaşı Gazinosu'nda iki sezon boyunca çalışıp, halkın yoğun sevgi ve ilgisiye karşılaştı. 60'lı yıllarda Grafson-Şençalar etiketli 78 devirli taşplâkları adeta yok satıyordu.

1952 yılında doğan oğlu Ahmet 11 yaşına bastığı günlerde Behiye Aksoy ve Halil Aksoy boşandı. 31 Ekim 1963 tarihinde eşiyle yollarını ayıran sanatçı, bu dönemde Şençalar, Grafson gibi firmalardan çıkardığı 45'lik plâklarıyla satış rekorları kırdı. Sonradan klasikleşecek pek çok şarkıyı ilk kez Behiye Aksoy'dan dinledi müzikseverler. Plâklar, Çakıl, Köşk, Maksim, Taşlık gazino programları, röportajlar, bitmek bilmeyen başarılar derken Behiye Aksoy 'Gazinocular Kralı' Fahrettin Aslan ile evlendi. Bu evlilik yalnızca iki yıl devam edebildi.

Bu dönemde; sinema teklifleri gündeme geldi. Her ne kadar sinemayı profesyonel olarak düşünmemiş olsa da Erman Film şirketinin teklifi üzerine kendisini gazinolarda izleme olanağı bulamayan halkı ile birkaç filmde bile olsa buluşmayı istedi. O yıllarda hiçbir sanatçıya teklif edilmeyen rekor bir ücretle 1967 yılında yönetmenliğini Orhan Elmas'ın yaptığı, başrolünü İzzet Günay ile paylaştığı 'Kederli Günlerim' adlı filmle Yeşilçam'a ilk adımını attı. Filmde o dönemde çıkardığı plâklarından şarkılar da okudu. Behiye Aksoy bu filminden sonra uzun süre filmlerde rol almadı. İkinci filmi için tam 5 yıl aradan sonra setlere döndü.

İkinci film o yıl satış rekoru kıran 'Falcı' plağı ile aynı adı taşıyan bir filmdi. Prodüktör Berker İnanoğlu'nun ısrarları doğrultusunda yönetmenliğini Ertem Göreç'in yaptığı filmde başrolleri Murat Soydan ve Metin Serezli ile paylaştı. Aynı zamanda sahne sanatçısı da olan Murat Soydan ve Behiye Aksoy'un bol bol şarkı söyledikleri bu filmde acıklı bir aşk hikayesi konu alınmıştı. Bu filmin ardından Er Filmin sahibi Berker İnanoğlu; Behiye Aksoy ile 1973 yılının Ocak ayında evlendi. Sadece 17 gün süren evlilik sonunda Aksoy eşine bir mektup bırakarak evi terk etti ve ardından açtığı boşanma davasıyla 1973 yılında eşinden tek celsede ayrıldı.

O yıllarda bağlı olduğu Atlas Plâk'tan çıkardığı 45'lik ve 33'lükler yok satıyordu. Altın çağını yaşayan Behiye Aksoy'un bağlı olduğu plâk şirketi Atlas Plâk'ın sahibi Polat Tezel, 'İntizar' adlı plâğı için sanatçıyı Platin Taç ile ödüllendirdi.

Televizyon; artık Türk halkının da hayatına girmişti. 12 şarkılık solo bir programla rekor kıran Behiye Aksoy, nedense televizyon ekranında pek görünmedi. Bu yıllar 70'lerin sonuna denk geliyordu ki bu dönemde müzikte yoğun bir Arabeks furyası yaşanmaya başlandı. Değişen müzik kültürü ve televizyonun gazinoları alt etmesiyle plâk ve sahne çalışmalarını seyrekleştirdi. Atlas Plâk'tan son olarak Klâsik Türk Müziği tarzında bir long play ve Yavuz Asöcal'ın firmasından 'Sizin Seçtikleriniz', 'Anılarla Saadettin Kaynak' adlı iki long play çıkartan Behiye Aksoy'un bu albümleri de arşivlerde gerçek bir kaynak oluşturdu.

Son albümünü o yıllarda Zeki Müren'inde bağlı olduğu Lider Plâkçılık hesabına yaptı. 1982 yılında Selami Şahin'in prodüktör olarak imza attığı 'Çağrı' adlı bu albüm, Behiye Aksoy'un sayısız 78'lik, 45'lik ve 33'lüklerinin sonuncusu oldu.

80'li yıllarda Behiye Aksoy'un kalbi Side için atıyordu. 90'lı yılların başında bazı özel televizyonların stüdyo klipleriyle ekranlarda yer aldı, bazı özel gecelerde ender olarak sahneye çıkmaya devam etti ve "Zaman aşımının,en tatlı anında ansızın bitirivereceğim sahne olayını seyirciler beni bırakmadan ben seyircileri bırakacağım..." diyerek müzik ve sahne yaşamına nokta koydu.

1996 yılında Coşkun Plâk; sanatçının Şençalar Plâk'tan çıkardığı bazı 45'lik plâklarını 'Kapın Her Çalındıkça' adlı bir albümde toplayarak müzikseverlere sundu. Yine Coşkun Plâk tarafından piyasaya sürülen 'Gönül Telimizi Titretenler' serisinde Behiye Aksoy'a da yer verildi. 2000'li yıllara gelindiğinde Side'nin tanıtımı adına yaptığı girişimler nedeniyle ödüle layık görüldü. Antalya çevresinde sakin bir yaşamı tercih eden Behiye Aksoy'un oğlu Ahmet'in üçüncü evliliğinden dünyaya gelen torunu Aslı Aksoy Konservatuar Müzikoloji bölümü birincisi oldu. Yıllarca sanatçının kıyafetlerini diken Yıldırım Mayruk 1968-1988 yılları arasında Aksoy'un sahnede giydiği kıyafetleri 2002 yılında sergiledi.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.