BÜYÜYORUM, ANLIYORUM, AFFEDİYORUM...

BÜYÜYORUM, ANLIYORUM, AFFEDİYORUM...

Sadece izliyorum. İzlerken düşüncelerim ve içimdeki şeytanların uyanışından korkuyorum. Kızdığımda kontrolü olmayan bir güçle karşılaşmaktan korkuyorum belki de. Kendi hayatlarımızda olup biteni anlamak için bir adım geri atıp sakin durmakta fayda olduğunu söyler büyüklerimiz. Şöyle son derece basit bir tanımlama ile, "Hayatı akışına bırakmak..."

Halbuki her şey bir an önce olsun istiyoruz. Doğru olup olmadığını bilmeden, herkes ve bütün olaylar kişisel isteğimiz doğrultusunda yürüsün istiyoruz.

İçimizdeki egoların uyanış savaşına şahit olmak hepimizin (güya) en büyük erdemi.

Yalan kardeşim, kimse dürüst değil!

Kendimizle dürüst değiliz ki başkaları ile olalım. Halbuki düşüncelere dalarız, kendimizle yüzleşip aynadaki gerçekliği kabul etmek iyi niyet gösterisi, hepimizin yapmaya çalıştığı bir eylemdir.

Zaman zaman sayın "Ego"nun devreye girmesi kişisel savaşlarımızı yerle yeksan etse de, yine de farketmeden tüm duygularımızı kapatıp etrafımızda olup biteni yaşamayı kabul ediyoruz.

Oysa büyük resme baktığımızda her yerde kötülük var ve bende yeni sorular oluşuyor;

- İyiliği sevmiyor muyuz artık?

- İlla kötülük olsun, zarar mı verelim?

- Hırslarımızın aklın ve mantığın önüne geçmesi iyi bir şey mi?

- Kimse mutlu olmasın mı istiyoruz?

- Para kazanmak, ruhunu satmana sebep olmalı mı?

- Suni yaşamlar, gerçeklikten uzak olduğu için mi tercih ediliyor?

İçimdeki sorulara cevap ararken, etrafımda olup bitenleri anlamak için ben bir adım geri attım ve uzun uzun izliyorum. Keşke "Click" filmi gibi elimde bir kumanda olsa, bazı kelimeleri sarfetmeden "Pause" düğmesine basabilsek, beğenmediğimiz bir sahnenin üzerinden kayıt yaparak yeni sahneler oluşturabilsek... Ama ne yazık ki hayatın prova sahneleri yok. Haliyle her yaptığımız, söylediğimiz şey tarihe kazınıp birilerin hafızasında kalıcı olarak yerleşiyor.

Eğer benim gibi iyi bir hafızanız varsa, geçmiş olsun. Affetmek büyüklük olabilir; ancak yapılan eylemi ve oradan gelebilecek her darbeyi unutmamaksa kişisel bir başarıdır.

Bu Haberi "Pause" ediyorum !

Son dönem kendimle alakalı çıkan haberleri izlerken bu yazdığım son cümleyi çok kullanır oldum.

Mesela şu başlığa da çok gülmüştüm; "Işın Karaca'ya izleyici fiyaskosu" Neymiş? Ben ve ekibim Kuşadası'nda sahne almışız ve 50 kişi gelmiş. Pardon ama bunu nerenizden uydurdunuz acaba? Çok güvenilir kaynaklarınıza sormak lazım bunu. Hadi diyelim ki 50 kişi geldi, o da can sağlığı... Ha 5, ha 50, ha 5000... Bizim için hiçbir farkı yok.

Daha geçen ay 30 kişinin katıldığı özel bir gecede sahne aldım. "Siz 30 kişisiniz, ben sahneye çıkmıyorum" mu diyecektim? Bunu da belirtmek isterim ki, bu olay her sahneye çıkan insanın başına gelmiştir. TC sınırları içinde sahne alan tüm şarkıcılar böyle özel gecelerde sahne alır.

İşte kötülükle beslenenlerin büyük örneği... Işın Karaca markası ile birlikte 40 kişi çalışıyor ve bu özel insanların birer ailesi var. Çoluk çocuk, ev kredisi ödeyen, yeni doğmuş bebeği olan... Şoföründen ışıkçısına, müzisyeninden sahne amirine, herkes alın teriyle evine, ailesine güzel bir yaşam sağlamak için çalışıyor.

Sanki Işın Karaca'nın sonu gelmiş gibi, iş yapamıyor havası yaratmak neyinize yarayacak acaba? Hadi kendimi geçtim, "Miracle" çalışanları ne olacak? 100 kişi de oradan ekmek yiyiyor!

Dış etkenlere bakmaksızın o haberi yapmak size ne kazandıracak acaba? Siz mi bakacaksınız bize? Haziran ayı olduğu halde hava 10 derece, o gün 4 kez yağmur yağmış, davetliler neredeyse palto ile gelip izleyecek halde. Mekan 2500 kişilik, sağlı sollu localardan oluşan, üst tarafı komple tentelerle kapalı şahane bir mekan açılmış. Türk ve dünya sanatçılarının çıkabileceği inanılmaz bir sahne. Mekanın en küçük alanında duran izleyicileri çekmiş akıllı fotoğrafçımız, altına da hiç dürüst olmayan cümleler döşeyip herkese e-posta yolu ile yollamış bu haberi. "Bravo!" diyoruz. Ayakta alkışlıyoruz sizi. Keşke büyük gazetelerimiz, her konuyu danıştıkları gibi bu konuyu da bize danışsalardı. Üst taraftaki ya da sağ ve soldaki localardaki dinleyicilerimizin fotoğraflarını da çekseydiniz keşke.

İşinize geldi mi büyütmeye çalıştığınız bazı sanatçılar için "Havanın azizliğine uğradı" diye haberler yapmayı bilen değerli gazetelerimiz, bize gelince bu haber başlığını neden böyle yazar ki?

Sadece ve sadece kötü niyet arayabiliyoruz bu durumdan. "Arabesque-Geçmiş, Geçmemiş Hiç"in başarısı bir sürü vatandaşı rahatsız ediyor besbelli.

Bu arada internetten haberlerin altına yorum yazan herkese sonsuz teşekkürler. Ben demiyorum hep iyi haberlerimizi yazın diye. Ama aslı olmayan ve zarar verecek haberlerden bir zahmet uzak durun. Burada sadece bana değil, benimle birlikte çalışan, artık ailem dediğim insanlara da zarar veriyorsunuz!

Eh insanoğlunun doğasında var, sevdiklerini koruma içgüdüsü... Bir taraftan da diyorum ki, mümkünse gerçekten şarkı söyleyebilenle, sağını solunu açıp, magazinin gücünden faydalananları ayırın.

Magazin asla kötü bir olgu değil; kitleleri yönlendiren, çok ciddi bir araçtır. İnanılmaz bir gücü vardır, tabi eğer doğru yönde kullanılırsa...

Ben bir anlatıcıyım. Hayat görevim, insanların hayat yolculuğunda onlara iyi günde ve kötü günde ortak olmaktır. Bizim ilişkimiz çok özeldir. Birlikte büyüyoruz, savaşıyoruz ve her yaşanana rağmen gülmeye çalışıyoruz.

Eee bunu hala anlamadıysanız; sizin adınıza çok üzgünüm.

Aşk ve Işın...

Ünlülerin aşk hayatı nedense hep halk tarafından çok merak edilir. Ben hep uzak durmaya çalıştım. Özelim özel kalsın isterim. Son 1 senedir inanılmaz sevildiğim, saygı gördüğüm, güldüğüm ve beni büyüten şahane bir adamla birlikteyim. İnanın, sevgili Ayşe Özyılmazel Twitter'dan Sedat'a; "Yönetmenim, derhal Işınımla barışın" diye bir yazı yazmasaydı ve Ayşeciğimi takip edenler de basın danışmanımı arayıp, "Işın'la Sedat ayrıldı mı?" sorusunu yöneltmeselerdi bu olay belki de 3 günde olup kapanacaktı. Nitekim insanlar kavga edebilir (Bizim de son derece normal bir çift olduğumuzu düşünürseniz) ve anlık bir sinirle de ayrılabilirler. Ancak gerçekten birbirlerini seviyorlarsa, bir şans daha vermek için hep o sinirin geçmesini beklerler. Severken bile sinirle, "Seni artık sevmiyorum" demek çok kolay. (Denedim, oluyor. Ama sonrası çok fena O "Yalan" şarkısı burada devreye giriyor.)

Bizim yaşadıklarımız bize özel... Sevdik, kavga ettik, ilk kavgamızda da ayrılığa karar verdik.

Sonuç ?

Ayrılığı sevmedik ve birbirimizi geri kazanmak için savaş verdik. Yani bazı insanların istediği büyük, olaylı ayrılık olmadı.

Herkese şahane bir hafta diliyorum.Siz yine içinizdeki şeytanlara kulak vermeyin.Her daim terazinizin dengeli durması dileği ile...

[email protected]

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum