Ece Seçkin... 'BASTIRDIĞIM TÜM DUYGULAR BENİ PARÇALAYARAK ÇIKTI!'

Ece Seçkin... 'BASTIRDIĞIM TÜM DUYGULAR BENİ PARÇALAYARAK ÇIKTI!'

Katarsis’te Gökhan Çınar’ın bu haftaki konuğu Ece Seçkin. Ece Seçkin çocukluğunu, büyüme hikayesini, kırılma noktalarını ve daha önce hiç anlatmadığı gerçek yaşam öyküsünü ilk kez anlattı.

PRENSES GİBİ BÜYÜTÜLDÜM!

Programa çocukluğunu anlatarak başlayan güzel pop yıldızı Ece Seçkin, Gökhan Çınar’a şunları aktardı;

‘’Olabildiğince duyguları saklamadan samimiyetle gelmek istedim buraya.

Bütün samimiyetimle ve hiç olmadığım şeffaflığımla buradayım. Kusursuz olmak ile alakalı bütün maskelerim ve pelerinlerimi stüdyonun kapısına bıraktım.

Gerçek Ece ile karşındayım. Ben eğlenceli ve komik biriyim.

Bütün çocukluğu ve hayatı müzik ile yoğrulmuş biriyim.

Bir ailenin tek kızı aynı zamanda prenses gibi yetiştirilmiş biriyim. Ailem çok düşkündü bana.

Diğer taraftan bütün hayatım hızlandırışmış bir kurs gibiydi adeta.

Çocukluktan itibaren annem sayesinde üç yaşında başlayan piyano serüveni, arkasından başlayan eğitimlerim, konservatuvar yolculuğum ve bale geçmişim geriye dönüp baktığımda üzerine titrenilerek büyütülen bir çocuktum.

Benim annem ve babam gibi çocuk yetiştiren aileler bence prenses yetiştiriyor.

Bu bana has bir durum değil. Kendimi prenses gibi hissetmiyorum.

Özel hayatımda prenseslikle alakam yok. Kendi sosyal hayatımda tam tersi bir cadıyım.

Kabına sığmaz küçük bir erkek çocuğuyum. O benim için yetiştirilirken yüklenen bir sıfattı hep.

Prenses olmaktan rahatsız da değilim. Şimdi evlendim benim tüm her şeyim ile şimdi eşim ilgileniyor.

Ne istiyorsam onu yaşıyorum. Bakma bana prenses dediklerine.’’

“SOKAĞA ÇIKAMAYACAK HALE GELMİŞTİM…”

Yakın dönemde yaşadığı alerjik durumu anlatan Ece Seçkin, o günleri şu sözlerle ifade etti;

‘’Şu an çok iyi hissediyorum ancak bundan iki ay öncesine kadar çok kötü hissediyordum.

Duygularımı çok fazla bastırdım diye düşünüyorum. O bir boşluğumda bundan tam iki ay önce çıktı.

O zamana kadar neyi bastırdıysam kustum. Hem kendime hem aileme hem iş arkadaşlarıma yansıtmadığım çaktırmamaya çalışarak yaşadığım tüm korku ve kaygılar iki ay önce tamamen çıktı benden.

Hem ruhen hem de beni fiziksel olarak parçalayarak çıkarttım bunları. Şimdilerde çok iyi hissediyorum.

O dönem kendimi kötü hissetmeye başladığımda anksiyete atakları ve takıntıların arttığı bir sürece girdim.

Normalinde başak burcuyum, çok titiz ve düzenliyimdir. Bunların artık kontrolden çıkması ve vücudumun buna alerjik bir reaksiyon vermesi beni evden sokağa çıkaramayacak hale soktu.

Kendimi aynada görünce inanamadım. O an benim kıyametim koptu dedim. Yaşadığım acı vücuduma yansıdı.

Aynaya baktığımda vücuduma resmen kırbaç vurulmuş gibiydi. Vücudumda bir şeylerin patladığını hissediyordum.

Korkunç bir kaşıntı ve batma hissi vardı. İki üç atak geçirdim. Hepsinin sonu hastanede bitti.

Doktorum beni görüp bu nasıl bir alerji atağı diyerek şaşırdı.

Küçük dilin birazdan seni boğacak deyip hemen kortizon verdi.

Çok harika doktorlarım var ama bir süre bunu kimse çözemedi. Bana bu stres kaynaklı diyorlar.

Bunu nasıl çözebilirim diye araştırıp durdum. Bana söylenen tek şey stres yapmamam gerektiğiydi.

Şimdi tedavim çok güzel gidiyor ama en ufacık kol kaşıntısında aynı şeyleri yaşayacağım diye korkuyorum.

Bence benim dönem dönem kendi içimde savaşlarım oluyor. Kendi içimdeki savaşın galibi olmanın tek çıkar yolu ise başarılı olmak.

Hayatımda başarısızlık görmek benim içimde inanılmaz bir savaş başlatıyor.

Her şey dışarıdan mükemmel gözükse dahi eğer benim için o iş olmamışsa bunu yaşamaya başlıyorum.

Her şey mükemmel olmalıydı deyip kendimi bitiriyorum. Bu da böyle oldu aman boşver diyemiyorum.

Bazen kendi kontrolümüz dışında olan şeylerde bırakmak ve o içinde bulunduğumuz döneme ayak uydurma durumu vardır ya, ben böyle bir durumda teslim olurken çok zorlanıyorum.

Benim tek bastıramadığım duygum kontrolcülük. O an yaşadığımı sana öyle bir dramatize ederek anlatırım ki benim için üzülürsün.’’

KORKU VE KAYGILARIMI PAYLAŞMAM!

Kendisi ile ilgili Gökhan Çınar’a çok özel itiraflarda bulunan Ece Seçkin, konuşmalarını şu şekilde sürdürdü;

‘’Çok kolay dertleşmem. Arkadaşlarım bir durgunluk sezerler ama bunu çok konduramazlar.

Çünkü hep ortamın enerji anlamında patlayanı, güldüreni, her şeye uyum sağlayanı ve hareketlisi olarak bunu devam ettiririm. Teslim olmaya kadar kimse bir şey anlayamaz.

O patlamayı yaşadığımda insanlar genellikle hiç bahsetmedin diye şaşırırlar.

Özel bir nedeni yok bunun. Kendimi veya duygularımı saklama ihtiyacında değilim.

Kusursuzluk algısı doğru bir düşünce değil ama bu bende vardır.

İnsanlara çok fazla açarsam kendimi, korkularımı ve kaygılarımı bir gün gelir hiç beklemediğim insanlar beni o korkularla vurur içgüdüsü ile bunu yapıyorum.’’

ÇOCUĞUMU AİLEMİN BENİ YETİŞTİRDİĞİ GİBİ BÜYÜTÜRÜM!  

Çocukluğu ile ilgili çok daha fazla şey anlatmaya başlayan Ece Seçkin, o günleri şu sözlerle ifade etti;

‘’Ben bir kere çok mutlu ve güzel bir ailede doğdum. Ailenin göz bebeğiydim.

Aynı zamanda yaramaz ve yerinde durmayan bir çocukluğum oldu. Düdüklü tencerede kendimi öptüm.

Ellerim mangala yapıştı. Prize tel toka soktum. Ben tehlikeli bir şeylere el atmayayım diye evde mutfak dolaplarını bağlarlardı.

Anne, baba ve anneannenin peşinden koştuğu hareketli bir çocuktum. Çok mutluyduk.

Yedi yaşında kar topu oynamak istiyordum ama evde piyano çalışmam gerekiyordu.

Anne ve babam kuralcı kişilerdi. Baskıcı değillerdi, özgür bir çocuktum.

Tüm tercihlerimde ailem bana seçenekler sundu. Hep ben nasıl istersem diye baktılar.

Müziğe solist olarak devam etmek istediğimi babama söylediğimde bana tepki gösterdi.

Ama benim yıpranmamam için böyle yaklaştı. Stressiz yaşamam için böyle bir şey ortaya koydu.

Baktı ki ben bunu tercih ettim babam en büyük destekçim oldu. Prensesin hep yetişmesi gereken bale dersleri vardı.

Çocuk yaşta İngiltere’ye gitmek zorunda kalmak mesela. Neden?

Çünkü akıcı İngilizce konuşmam gerekiyordu. Bugün baktığımda yirmi üç yaşında başlayan bir kariyerim oldu.

Bugün ileride anne olursam umarım ben de kendi ebeveynlerimin yetiştirdiği gibi bir çocuk yetiştirebilirim.

Çocuğumun daha donanımlı olması için daha kötüsünü bile yaparım hatta.’’

ANNE VE BABAMIN AYRILMASINI İSTEMEZDİM!

Annesi ve babasının ayrılık sürecini gözyaşları eşliğinde anlatan Ece Seçkin, duygularını şöyle ifade etti;

‘’Benim annem ve babam üç sene önce hayatlarını ayırdı. Otuz altı senelik evliliklerini bitirdiler.

Otuz altı sene kimse kimseye tahammül edemez. Ya da şöyle söyleyeyim. Ayrılmak için benim büyümemi beklediler.

Bu bir yalan olur. Çünkü bizim gerçekten kusursuz giden bir aile hayatımız vardı.

Ben yirmi altı yaşındaydım. Artık beni sokaktaki herkes tanıyordu.

Milyonlarca insana konser veriyordum. Ama benim hala kendime ait bir evim yoktu.

Anne ve babanın yanında o evde onlarla birlikte onların kurallarıyla yaşamaya devam ediyordum. Çağrı ile sevgiliydik.

Hala saat gece bir olmadan evde olmak durumundaydım.

Geri kafalı insanlar değil benim annemle babam. Tam tersi.

Çok ileri kafalı insanlar ama bu bir kural ve buna uymak durumundayız.

Onlarda ilişkilerinde gördüğüm şey, bazen çok yoran, bazen de birbirleriyle çok iyi zaman geçiren, kötü olduğu tarafları da iyilikle besleyen bir ilişkileri vardı.

Otuz altıncı senede ne oldu bilmiyorum. Böyle bir karar aldılar. Çatışmalar artmıştı.

Anne ve baba için kaç yaşına gelirsen gel çocuksun. Hiçbir çocuk elbette anne babanın ayrılmasını istemez.

Yani şimdi annem tek başına orada. Babam tek başına orada.

Ben kaç yaşında olursam olayım ikisiyle de hala görüşen ve ikisiyle de ortadaki tarafım. İster misin yani?

Bu yaşa gelmişsin artık ben de yeni evlendim.

Onlar orada huzurlu bir şekilde yaşamlarının en güzel zamanı geçirecekken bunların tadını çıkaracakları zaman, onların yalnız olmasını istemezsin.

O çatışmaların arttığını artık ben de kendi gözlerimle görmeye başlamıştım ve ikisinin birbirinden uzaklaşması bence en doğru fikirdi.

Çok da doğru yaptılar. İyi ki de ayrıldılar. Onların ayrılması bende sıkışmışlık yaşattı. Annemin kalbi kırıldı.

Babamın da çok kalbi kırıldı. Onların üzülmesi ya da otuz altı sene sonra birbirlerini kırmaları beni de incitti.

O kadar güzel giden bir evlilikte en azından ayrılma sürecinde kırıcı şekilde olmalarını istemezdim.

Otuz altı sene aynı evi ve aynı hayatı, ortak bir çocuğu paylaşıp otuz altı sene sonra ayrılmak bence onlar için zordu.

Onların bunu yaşamalarını istemezdim. Ben bu arada duygusallaşıyorum çünkü annemi de babamı da ayrı ayrı çok sevdiğim için onları inciten her şey beni de incitiyor.’’

ÇOCUKKEN KENDİME TOZ KONDURMAZDIM!

Kendisi hakkında bilinmeyenlerini Gökhan Çınar karşısında samimi bir dille anlatmayı sürdüren Ece Seçkin, genç kızlığa adım attığı dönemleri ise esprili şekilde paylaşıyor;

‘’Ergenlikte kendimi beğenirdim. Hiç kendime toz kondurmazdım.

Çirkin bir kız değildim. O yaşlarda da güzel bir kızdım. Bazı fotoğraflarıma bakamıyorum ama.

Çok gülüyorum kendime. Kalın kalın kaşlarım var. O zaman işte saçlarım kendi doğal rengi, koyu renk.

Böyle bir hani şeyi vardır ya çocukluktan genç kızlığa evrilme döneminde böyle bir hafif yüzünüz daha oturmamıştır ve bir çirkinleşme evresi vardır ya.

Öyle dönemlerim olmuş, o fotoğraflarıma çok gülüyorum.

Orada hakikaten fecaat fotoğraflarım var ama sonrasında ufak ufak güzelleşmişim yani ben de.’’

ÇAĞRI’YI TANIYANA KADAR AŞIRI KORUMACI DAVRANDIM!

Çocukluğundaki ilk aşkından söz eden Ece Seçkin, o günlere gitti ve Gökhan Çınar’a yaşadıklarını anlattı;

‘’Benim bir aşkım vardı, ilk aşkım dediğim birisi. Küçüklük tabii, çocuktuk yani.

On yedi on sekiz yaşında başlayan bir ilk aşk hikayem vardı. Bu arada bunu da ilk defa söyleyeyim.

Buradaki dövmeyi herkes senelerdir sorar. Hiç de söylemem yani. Bu dövme onun isminin baş harfiydi.

Hala öyle kapatamadım. Bir ara gidip sildireceğim. Aşk duygusunu aslında ilk defa, yani buna ne kadar aşk diyebilirsin.

Kendi duygunu tanımaya çalıştığın bir dönemdesin. Ailemin hiçbir zaman onaylamadığı bir ilişkiydi.

Çünkü kültürel bazı farklılıklarımız vardı. Ailelerimizin hayata bakış açısı çok farklıydı.

O yüzden annemle babam hiçbir zaman ortak bir düşünce noktasında aslında bu kişiyle buluşamayacağımı hissedip bana gerekli uyarıyı yapıyordu ama ben dinlemiyordum ailemi.

Çünkü gözüm kördü. Neden olduğunu, nasıl olduğu anlamadım.

Gerçekten hani çıldırmışçasına sevdiğim ve onun sesini duymadan bir dakika bile geçiremediğim devamlı bir fırsatını bulup ve kaçıp beraber olduğum bir kişiydi.

Onunla evleneceğime gerçekten kendimi çok inandırmıştım ve o beni bir gün terk etti.

Bana bunun sebebini söylemedi. Sadece artık seni görmemem gerekiyor dedi.

O nasıl bir duyguydu biliyor musun? Beni asla terk etmeyecek ve beni bırakmayacak dediğim kişinin beni terk edişiydi.

Ertesi sabah uyandığımda sanki böyle bir kolum yokmuş gibiydi. Sadece şu duygudan yola çıktım.

Eğer bu kişi beni terk edebiliyorsa bu kadar büyük bir sevgi varken ve ortada hiçbir şey yokken bana bunu yapabiliyorsa bana herkes her şeyi yapabilir dedim.

O günden sonra bir daha asla aynı Ece olmadım.

İki sene içerisinde maalesef o kişinin ailesi tarafından başka biriyle evlendirildiğini öğrendim.

Hem de çok alakasız ve şoka girmiş bir şekilde. Böyle bir hikayeydi.

Ama sen benim çok yakınlarımdan birine sorarsan, Ece'nin yaşadığı en travmatik şey.

Beni gerçekten çok yakından ve çok eskiden tanıyan insanlar dönüp sana bunu söyleyecektir.

Yani bu sadece bir işte, aaa benim ilk aşkım, çocukluk aşkım bu, bundan ibaret değil bu.

Uzun yıllar süren bir ilişkiydi. Bittikten sonra şok yaşadığım bir düşüştü benim için.

Çağrı’yı tanıyana kadar kendimi anormal koruyan ve anormal derecede kendini kapatan birisi oldum.

Çünkü dedim ya, bu kişi bana bunu yaptıysa herkes bana her şeyi yapabilir. Çok uzun süre kapattım kendimi.’’

BEN BİR SİNCABIM BENİ YAKALAMAK ÇOK ZOR!

Programın ‘İçimdeki Hayvan’ bölümünde kendisini sincaba benzeten Ece Seçkin, neden sincap olduğunu şu sözlerle açıkladı;

‘’Ben bir sincabım. Ağaçların dallarından dallarına zıplıyorum.

Sokakta beni gören herkese neşe ve keyif katıyorum. Çünkü benim olayım bu.

Bunu yapmalıyım ve bunu yaparken kendim de çok eğleniyorum. Ben bir sincabım.

Küçücük bir hayvan olduğum için kimse benim böyle kocaman devasa fıstıkları yiyebileceğimi beklemiyor ama ben kendi boyumdan büyük fıstıkları bile tek hamlede yutabiliyorum.

Ben bir sincabım. Sevimli gözüküyorum. Büyümüyorum.

Eğlenceli tarafımı karşı tarafa tek hareketle geçirebiliyorum. Ben bir sincabım. Beni yakalamak çok zor.’’

ARKADAŞIM EŞEK BENİ DUYGULANDIRIYOR!

Programda hayatını değiştiren şarkıyı söyleyen Ece Seçkin, o anlarda göz yaşlarını tutamadı.

Devamında ise şunları söyledi; ‘’İki tane şarkı var. Bir tanesi Arkadaşım Eşek.

Bir diğeri de Düşler Sokağı. Şu an Arkadaşım Eşek’e daha çok yaklaşırım.

O tatlı günleri hani artık bitmiştir ya. Ayrılık geldi başa katlanmak gerek der şarkıda.

Sonra seni çok özledim diye devam eder. Arkadaşım Eşek bence çok duygusal bir şarkı.

Benim acayip başka bir tarafıma dokunuyor. Anısı da var şarkının. Babamla ikimizin şarkısı.

O yüzden olur da bir gün bu şarkıyı söylemem ve ayrılmak gerekirse diye duygulandırıyor.

O yüzden bu şarkıyı duyamıyorum da söyleyemiyorum da.’’

ÇOCUK YAPMAYA HAZIR DEĞİLİM!

Hayatını birleştirdiği Çağrı Terlemez’i anlatırken heyecanlanan Ece Seçkin eşi ve evliliği ile ilgili şunları söyledi;

‘’Çağrıyı anlatmam çok zor. Çağrı ile aramdaki şeye sadece aşk dersem aramızdaki ilişkiyi aşağıya indirgerim diye düşünüyorum.

Çağrı ile karşılaştığımda bana geçen ilk duygu sanki Çağrı’yı çok eskiden beri tanıyormuşum gibiydi.

İlk defa tanışmadık. Ben onunla ilk böyle göz göze geldiğimde onun mesela hangi yemeği yemekten hoşlandığını, onu nelerin güldüreceğini, onun nelere hassas bakabileceğini sanki biliyordum.

Hayatımda ilk defa bir insana karşı ne bileyim ne bir sınırım ne de bir duvarım var.

Bütün kalkanlarımı, her şeyimi indirdim. Çünkü biliyorum, bana ondan zarar gelmeyeceğinden o kadar emindim ki.

Onu o kadar iyi tanıyordum ki. Nasıl olduğunu bilmiyorum. Çağrı'nın tahammül eşiği çok yüksek.

Yani benim gibi bir rahatsızla aynı evde yaşamak çok zor. Çünkü benim evimde kurallar var.

Buna tahammül etmek de zor. Bana zaten başlı başına tahammül etmek zor.

Sabah bir kalkarım benim canım kavga etmek istiyordur mesela.

Yedi senede bir tane mi kavga olmaz? Yok takmıyor çünkü beni. Beni çok iyi yönetiyor.

Bak Çağrı’nın en büyük yeteneklerinden bir tanesi bu.

Ben aptal bir kız değilim. Çok zeki bir kızım. Buna rağmen beni çok iyi yönetiyor Çağrı.

Çocuk yapmayı bence herkes ister. İstenmeyecek bir şey değil ama bu dönem benim için doğru dönem değil galiba. Sorumluluk duygum var ama ruhen değil ya.

Daha galiba biraz kendimle, kariyerimle alakalı yapmam gereken şeyler var.

Bir çocuk benim kariyerimi zedeler mi? Hayır. Ama kariyerime olan aşkım ve düşkünlüğümden dolayı bazı şeyleri eksik gerçekleştirebilirim. O da doğru olmaz.’’

AŞIRI TEHDİTLERE MARUZ KALDIM!

Son dönemlerde bir hayranının tehdidine maruz kalan Ece Seçkin, yaşadığı olay hakkında ilk kez konuştu ve Gökhan Çınar’a süreci anlattı;

‘’Altı ay önce telefonuma gelen bazı şifreli mesajlarla başladı bu olay.

Yani yazı dili şifreli bazı mesajlar elimize ulaşıyor. Ne olduğunu anlayamadığım birtakım mesajlar geliyor ve içlerinden bazı kelimeleri seçebiliyorum.

Bu mesajların benzerleri Çağrı’ya gelmeye başladı ve anlayamadık.

Sonra çok sistematik bir şekilde benim etrafımdaki insanların, arkadaşlarımın, bunların içinde ünlü arkadaşlarım da var, herkese mesaj gelmeye başladı.

Hedefte benim olduğum açık. Etrafım bir şekilde sarılıyor ve diğer insanlar da tuhaf mesajlar aldığının farkında.

O kadar tuhaf mesajlar ki bir yandan da istemsizce buna neden maruz kaldığımı anlamaya çalışıyorum.

Biri var ve sana bir şey anlatmaya çalışıyor. Sana ne anlatmaya çalıştığını anlamak istiyorsun.

Bazen küfürlü şeyler yazıyor. Ruh hali saatler içerisinde değişiyor.

Sabah mesela küfürle başlıyorsa öğleden sonra başka bir şeylere dönüşüyor.

Bunun saplantılı bir sevgi durumu olmadığını anladım. Ben bu kişiyi onun inandığı şekilde anlatıyorum.

Benim onun eşi olduğumu, onunla evli olduğumu ve eşim Çağrı'nın beni zorla yanında tuttuğunu aslında onun eşi olduğumu ve ona bazı yöntemlerle mesaj gönderdiğime inanıyor.

Sana şöyle söyleyeyim. Diyelim ki işte o an televizyonda bana denk geldi ve beni gördü.

O an ona bir mesaj gönderdiğime inanıyor. İlk dönemde tabii bilgisizken sürekli işte tehdit mesajı, tehdit fotoğrafları, masanın üzerine atılmış kezzap fotoğrafı, seni öldüreceğim, seni yakacağım.

Allah'ın belası kadın, pislik kadın buraya gel gibi mesajlar aldım.

Bir gün artık duşa bile giremiyordum. Böyle bam diye bir anımı yakaladı.

Bana bağırdığı o hezeyan halindeki sesi gözümün önüne geldi.

Tüylerim diken diken oldu. Yani hala kurtulmuş değilim bu durumdan.

Benim de bazen eh yeter artık dediğim şeyler oluyor.

Çünkü ben onu yani nerden engellersem engelliyim o bir şekilde bir yolunu bulup beni buluyor.

Şaka değil. Sabah uyanıp bugün seni kesmeye geliyorum diyen biri var karşında.

Ya da eşine de yapabilir bunu. Çünkü Çağrı’nın beni zorla tuttuğuna inanıyor.

Böyle biri için aile desteği çok önemli tabii ki. Yani bunu burada söylemek bana düşmez ama ben o kişinin hedefindeki kişi olduğum için ben de buradan çağrı yapayım.’’

SMA HASTASI YAĞIZ BEBEK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM!

Gökhan Çınar’ın her hafta SMA hastası olan çocuklar için sürdürdüğü kampanyaya destek olacağını açıklayan Ece Seçkin, şu mesajları verdi;

‘’Gökhan madem bu kadar güzel bir noktaya değindin. Ben de Yağız bebeğin ailesine ulaşmak isterim.

Onlara destek olmak isterim. Programdan sonra ben de kendilerini arayayım.

Yağız bebek için ne yapabileceksek ben de sosyal medyadan destek vererek hem takipçilerimden hem de arkadaşlarımdan Yağız bebek için destek isteyeceğim.

Buradan bunun sözünü vereyim. Umarım böyle güzel bir kampanyayı mutlulukla tamamlayabiliriz.

Elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım. Buna da vesile olduğun için aynı zamanda sana da teşekkür ederim.’’

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.