GAZETECİLERLE, SANATÇILAR; UTANMASALAR, KOL KOLA GİRİP DANS EDECEKLER!

GAZETECİLERLE, SANATÇILAR; UTANMASALAR, KOL KOLA GİRİP DANS EDECEKLER!

Kimler mi?.. Kimler olduğunu birazdan okuyacaksınız.. Sevgili magazinkolik okurları, yeni kitabım "Hulusi Tunca ile Yetmişler" sizlerden öylesine büyük bir ilgi gördü ki, kitabı dolayısıyla 70'li yılları konuşmam, o günleri anlatmam için televizyon kanalları adeta sıraya girdi..

Bir ay içinde HaberTürk'ten Duygu Canbaş, 24 TV'den Merve Genç, Dream TV'den Hazal Kazancı & Emre Fakıoğlu, SkyTürk 360'tan Ceren Akdağ, NTV'den Ermad Feroviç, A Haber'den Duygu Leloğlu, Radyo Turkuaz'dan Pınareyting, Best FM'den Arzu Çağlan'ın konukları oldum.. Hala da davetler gelmeye devam ediyor..

Sevgili sunucuların bu programlarda bana "anlaşmış gibi" ortak olarak sordukları sorulardan biri de şöyle idi:

'70'li yılların gazeteci-sanatçı ilişkisi ile günümüz gazeteci-sanatçı ilişkisi arasında bir fark var mıydı?.."

Ben de onlara "Utanmasalar sokak ortasında sarılıp dans edecekler.." dedikten sonra ayrıntılara giriyordum.. şöyle ki;

"-Son yıllarda gazeteci-sanatçı ilişkilerinde çok komik görüntülere şahit oluyoruz. Sanatçılar, gazetecilerle muhabbet ediyor, el ele, kol kola giriyor, kucaklaşıyor. Utanmasalar sokağın ortasında dans edecekler.

Bir sanatçıyla gazeteci bu kadar samimi olamaz. İkisinin de eli birbirinin omuzunda muhabbet ediyorlar.

Bir de çay-kahve söyleyin bari. Bazıları da yerde oturan, yatan sanatçıya gidip elini uzatıyor, kaldırmak için. O senin işin değil ki kardeşim. Çağırırsın görevlileri bakarlar.

Peki soruyorum bu gazeteci kardeşlerime; elini uzattığın sanatçının birisi eline vurursa seni reddederse ne yapacaksın? Tepki gösterecek misin? Hayır... Böyle bir şey gazeteci-sanatçı aleminde yok.

Hem suçlusun hem güçlüsün olur.. Hem de kamuoyu önünde küçük düşersin. Eğer bu tarz devam ederseniz çok yakında bunu göreceğiz.."

******************

Yok yok bu kadar ağır konuşmadım hiç birisine.. Yukarıdaki sözlerim nereden çıktı biliyor musunuz?

Sevgili Erman Toroğlu Hocam; futbolcu-hakem ilişkisi üzerine yeni gazetesi Sabah'ta 14 Kasım 2013 Perşembe günü bir yazı kaleme aldı. Şöyle ki;

"Bu yıl maçlarda çok komik görüntülere şahit oluyoruz. Hakemler, futbolcularla muhabbet ediyor, el ele, kol kola giriyor, kucaklaşıyor. Utanmasalar sahanın ortasında dans edecekler.

Bir hakemle futbolcu bu kadar samimi olamaz. İkisinin de eli birbirinin omuzunda muhabbet ediyorlar.

Bir de çay-kahve söyleyin bari. Bazıları da yerde oturan, yatan futbolcuya gidip elini uzatıyor, kaldırmak için. O senin işin değil ki kardeşim. Çağırırsın görevlileri bakarlar.

Peki soruyorum bu hakem kardeşlerime; elini uzattığın futbolcunun birisi eline vurursa seni reddederse ne yapacaksın? Sarı kart gösterecek misin? Hayır... Sana soracaklar 'niye kart gösterdin' diye.

Sen de diyeceksin ki 'yerden kalkmasına yardım ettim.' Böyle bir şey hakem aleminde yok. Hem suçlusun hem güçlüsün olur.. Hem de kamuoyu önünde küçük düşersin. Eğer bu tarz devam ederseniz çok yakında bunu göreceğiz.."

Ben de bu yazıdaki futbolcu-hakem kelimelerini gazeteci-sanatçı olarak değiştirdim.. Ama geriye kalan aynen geçerli..

Sevgili magazin muhabiri arkadaşlarım, kardeşlerim beni bağışlasınlar.. Elbette hepiniz bir değilsiniz ama arada çürük yumurtalar çıkıyor işte..

Onları ayıklamak da siz sevgili meslektaşlarımın görevi.. N'olur; şu saygın mesleğimize leke sürdürmeyelim, "magazin gazetecesi" denildi mi göğsümüzü gere gere dolaşalım..

Hepinizi seviyorum..

İyi ki bu mesleği yapıyorsunuz..

Ve öylesine zor öylesine bıçak sırtı bir iş yapıyorsunuz ki!

Sevgilerimle.. Saygılarımla..

[email protected]

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.