"Hocalı Katliamı`nı Anma Programıı"...  KATLİAM TANIĞI ÇOCUKLARDAN, DUYGU DOLU MEKTUP !..

"Hocalı Katliamı`nı Anma Programıı"... KATLİAM TANIĞI ÇOCUKLARDAN, DUYGU DOLU MEKTUP !..

Azerbaycan`ın Dağlık Karabağ bölgesinde Azerbaycanlı sivillerin Ermenistan`a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde katlinin 23. yıl dönümüne istinaden Ankara`da "Empati temalı Hocalı Katliamı`nı Anma Programıı" düzenlendi.

Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde 26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı kasabasında Azerbaycanlı sivillerin Ermenistan'a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde katlinin 23. yıl dönümü yaklaşırken İnsan Kaynakları Gelişim Merkezi INDEX tarafından Ankara'da "Empati temalı Hocalı Katliamı'nı Anma Programı" düzenlendi.

Ankara Ticaret Odası Congresium'da 21 Şubat 2015 Cumartesi günü gerçekleşen organizasyonda, Hocalı kasabasında yaşayan çocukları temsil eden hayali bir çocuk olan Günel?in mektubu katılımcılara duygu dolu anlar yaşattı.

Dağlık Karabağ bölgesinde, Hocalı kasabasında yaşayan çocukların diliyle yazılan mektupta Günel, 26 Şubat 1992 tarihinden itibaren bir milletin hissettiklerine tercüman oldu. Yaşanılanları bir çocuğun gözünden anlatan mektupta "Ermeniler evimizi ev, yolumuzu yol, bahçemizi bahçe bellediler" diyen Günel, bir çocuğun ideolojilerden anlamayacağını, bu ideolojiler uğruna bir insanın bir insana bunu nasıl yapabileceği sorusunu soruyor.

Kendisi gibi onlarca çocuğun bir daha kimseye baba diyemeyeceğinden bahseden Günel, bir elinde bez bebeğiyle annesine sokulup doğduğu yerden 'kaçarken? sorduğu soruları bugün yine soruyor.

Katliama tanıklık etmiş ve katliamdan etkilenmiş yüzlerce Azerbaycanlı çocuğun sesi olan mektup şu şekilde;

Benim adım Günel- Karabağlı Günel...

Ailem adımı güneş gibi aydınlık olayım diye koymuş. Ama olmadı. Bir anda gündüz vakti karanlık çöktü ve ben hiçbir yeri aydınlatamadım. Ermeniler evimizi ev, yolumuzu yol, bahçemizi bahçe bellediler.

?Evinden, yurdundan olmak bu kadar kolay mıydı? Biz Ermenilere ne yaptık?? diye sordum. Defalarca sordum. Bir elimde bez bebeğim, diğer elimde annemin avuçları, Ermenilerden kaçarken sordum. Şimdi de soruyorum.

Cevabı hatıralarımda aradım. Hatırlıyorum, onlar bunu sadece bize yapmamış. Dedem anlatırdı. Bir zamanlar koskoca bir Osmanlı İmparatorluğu varmış. Ermeniler ve diğer halklar masallardaki gibi bu imparatorlukta mutlu mesut özgürce yaşarmış. Ama kulaklarına ?Sizin de bir ülkeniz olsun? diye fısıldanınca o masal bitmiş. İşte o zaman başlamış her şey.

Onlar bu emel uğruna isyanlar çıkarmışlar, hatta ülkenin padişahına suikast düzenlemişler. Karabağ?da bize yaptıklarının bir benzerini Osmanlı?nın kendilerine yaptığını söylemişler. Aslında gerçek öyle değilmiş. Osmanlı İmparatorluğu olaylara karışan Ermenileri en güvenli yerlere yerleştirmiş.

Dedem bunları anlatırken de sormuştum:

"İnsan özgürce yaşadığı devlete hiç böyle yapar mı?"...

Dedem "Büyük Ermenistan'ı kurma ideolojisi" diye cevap vermişti.

Çocuk aklım o zamanlar anlamamıştı bu cevabı. "İdeoloji nedir ki?" diye sormuştum kendi kendime. Şimdi anlıyorum. İdeoloji demek "Ben ve öteki" demekti. İdeoloji demek, geride birçok cansız eş dost bırakmak demekti. En acısı da babamı bir daha hiç görememek demekti.

Bu acılar sadece benim başıma gelmemişti. ?Büyük Ermenistan? uğruna Türk diplomatlara suikastlar düzenleyen terör örgütü ASALA birçok Türk?ü annesiz, babasız, evlatsız bırakmıştı. Hocalı?da ise bütün dünya başka katliamlara tanık olmuştu. Aslında ?İki devlet tek millet?e ortak bir acı miras kaldı.

Ben Karabağlı Günel. Karabağ, Azerbaycan?ın beşte biri demekti. Tıpkı bir elin beş parmağından biri gibi. Koparıp aldılar onu bizden.

Ben, öz vatanından zorla sürgün edilen bağrı yanık Karabağlı Günel. Şimdi yeniden soruyorum. İnsan insana bunu hiç yapar mı?

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.