Sahnelere bir `erkek assolist' daha geldi: Bülent Ersoy:
-İLK GECE ÇOK ÖNEMLİDİR!
-"HANGİ MANADA EFENDİM?..."

Sahnelere bir `erkek assolist' daha geldi: Bülent Ersoy: -İLK GECE ÇOK ÖNEMLİDİR! -"HANGİ MANADA EFENDİM?..."

Bülent Ersoy; 9 Haziran 1952 tarihinde 'erkek' olarak dünyaya geldi. Aradan tam 29 yıl geçtikten sonra 14 Nisan 1981'de Londra'da geçirdiği bir operasyonla bu fani dünyaya bu kez 'kadın' olarak merhaba dedi.

Erkek Bülent Bey'in doğumunun üzerinden; 59 yıl, Kadın Bülent Hanım'ın doğumunun üzerinden; 30 yıl geçti.. Bülent Hanım; o günden sonra 1981 öncesini hiç konuşmak istemedi, konuşmadı.. Şimdilerde 'meslektaşlarımız' arasına giren Sayın İzzet Çapa da bunu başaramadı. Ama kadim dostumuz sevgili Bülent Hanım; Kasım 1974'te yani ilk kez assolist olarak sahnelerimizi şereflendirdiğinde henüz 22 yaşında ilk kez bana konuşmuştu..

Delikanlı gibi.. Eh; durum böyle olunca da o günleri hatırlatmak farz oldu.. Sevgili Bülent Hanım'ın derin hoşgörüsüne sığınarak 13 Kasım 1974'de HEY Dergisi'nde yayınlanan röportajımı siz sevgili magazinkolik okurları ile paylaşmak istedim..

İşte Olay Röportaj

Bülent Ersoy için her şey bir 'soru işareti' ile başladı! Gazete ilânlarında Bülent Ersoy adının altındaki kocaman bir soru işareti... Gazetelerde ilk kez yer alan bu isim; müzikseverler için gerçekten bir soru işaretiydi! Hem ilk kez duyulan bir isim ve hem de 'assolist'... Kaldı ki, sahnelerden bugüne kadar 'erkek assolist' olarak bir tek Zeki Müren geçmişti...

Evet; kimdi bu 'Erkek Assolist Bülent Ersoy?..'

Başladı anlatmaya:

"Ben Bülent Ersoy ya da gerçek isim ve soy ismimle Bülent Erkoç... Eğer çalıştığım gazinoya gelmedinizse çoğunuz tanımazsınız beni. Kendimi tanıtmaya çalışacağım efendim..."

İstanbul'un neresindensiniz Bülent Bey?

Doğma büyüme Kadıköylü'yüm. 1952 senesinde Altıyol'daki Erkoç Apartmanı'nda dünyaya gözlerimi açmışım. Daha sonra ailece Göztepe'ye taşınmışız. Hâlâ da orada ikâmet ediyoruz efendim!

Tahsiliniz, terbiyeniz nedir efendim?

Efendim... Haa tahsilim; ilkokulu Kadıköy Gazi Paşa İlkokulu'nda bitirdim. Liseye de Kadıköy Ticaret Lisesi'nde devam ettim. Malûmunuz veçhile, hiçbir zaman ticaret erbabı olmayı düşünmediğim ve de içimdeki musiki aşkı her geçen gün arttığı, ailem de bendeki Türk Musikisi'ne olan yatkınlığı keşfettiği için İstanbul Belediyesi Konservatuarı Türk Müziği Bölümü'ne yazdırıldım.

O yıllarda musiki dernekleri pek bir revaçtaydı! O derneklere de gittiniz mi?..

Gittim efendim, ne kadar musiki derneği varsa gittim! Sonunda Kadıköy Musiki Derneği'nde karar kıldım. Birbirinden değerli üstatlardan ders almanın her Allah'ın kuluna nasip olamayacağını düşündüğümden, çölün ortasında su bulmuş bedeviler gibi sevindim!

Değerli hocalardan söz ettiniz! Kimlerdi efendim?

Rıdvan Aytan, Melâhat Pars, Nevzat Atlığ, Süheyla Altmışdört, Sabri Süha Ansen'e kurban olurum. Neden kurban olurum?

Neden kurban olursunuz efendim?

Hazreti Ali Efendimiz; 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' buyurmuş ya; bu isimlerini arz ettiğim değerli üstatlarımdan ne öğrendimse öğrendim. Bunun için de onların kulları da olurum köleleri de...

İlk plâk anlaşmanızı ne zaman imzaladınız?

1972 senesinde sadece müzikle iştigal eden kişilerin davet edildiği bir konsere çıktım. Melâhat Pars Hocam hazırlamıştı beni bu konsere. Çok beğenildim! Adnan Saner Beyefendi ile Saner Plâkları nam-ı hesabına beş yıllık plâk mukavelesi imza ettik. Arka arkaya dört plâk yaptım ama hiçbiri de arzuladığım istikamette olmadı. Bu arada Melâhat Pars Hocam, beni derneğimizin Şef Muavinliği'ne getirdi...

Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan'ın dikkatini nasıl çektiniz?

Yani durduk yerde nasıl assolist olarak bitiverdim; onu soruyorsunuz değil mi efendim! Şimdiki patronumla daha önce hiç karşı karşıya gelmemiştim. Müzeyyen Senar Hanımefendi, benden övgüyle bahsetmiş kendilerine. Bir müddet sonra konservatuardan bazı kişilerin de araya girmesiyle Fahrettin Aslan Beyefendi ile tanıştırıldık. Beni Maçka Taşlık Gazinosu'nda dinlediler. Aynı gece Müzeyyen Senar Hanımefendi de gazinodaydı. Çok beğenmiş olacaklar ki; 'assolist' olmam için teklif getirdiler, ben de kabul ettim efendim!

Sahnede sizi en çok heyecanlandıran ne oldu?

Sahnede fazla yabancılık çekmedim. Konservatuarın konserlerinde genellikle final yaptığım için, sahne psikolojisine yabancı sayılmazdım. Ama ilk kez içkili bir gazinoda söyleyecektim. İşte beni en çok heyecanlandıran buydu.

Assolist Bülent Ersoy'un ilk gecesinin ilk şarkısına girelim artık?

Nasıl münasip buyuruyorsanız öyle yapalım efendim. Girelim... İlk şarkım Muallim İsmail Hakkı Bey'in Rast makamındaki Nakış Ağır Semaisi olan 'Gülşende Yine Ah-ü Emin Eyledi Bülbül' idi. Ve ilk şarkım bitince sahneye çiçekler geldi. Elime de çiçekleri gönderenlerin bir listesi tutuşturuldu...

Eee kimler çiçek göndermiş acaba?

Bakalım efendim! Listenin en başında değerli patronum Fahrettin Bey'in ismi vardı. Sonra diğer büyük gazino patronlarının ve yakın arkadaşlarımın isimleri sıralanıyordu. Listenin sonuna geldiğimde gayri ihtiyari gözyaşlarımı tutamadım. En sondaki iki isim; beni dünyaya getiren en değerli varlıklarım yani; annemle babamın isimleriydi. Bu dramatik tabloda gazinonun en ücra köşesindeki komiden tutun da Fahrettin Bey'e kadar bütün salon benim hıçkırıklarıma katıldılar, benimle birlikte ağladılar.

İlk gece çok önemlidir?

Hangi mânâda efendim?..

Sahne? Yani assolistlikte ilk gece... Kimlerden destek gördünüz?

Çok hassas bir konuya temas buyurdunuz efendim; sahneye güven içinde çıkmam için ilk gece Müjdat Gezen Beyefendi'nin yardımlarını ömrümce unutmayacağım. Esprileriyle bana güç verdi, moral verdi... Daha doğrusu her yönüyle beni sahneye hazırladı!

İkinci geceydi; değerli Dışişleri Bakanımız Sayın Turan Güneş Beyefendi şereflendirdi gazinomuzu. Söylediğim her şarkıdan sonra ayağa kalkarak beni alkışladı. Ve alnımdan öperek 'Türk Musikisi'ni özüne sadık kalarak icra ediyorsunuz. Tebrik ederim' dedi ve tek bir gül verdi. Aldığım hediyenin büyüklüğünü görüyor musunuz?

Çok mu büyüktü efendim? Yani göremedik ama öğrenmiş olduk! Müsaade buyurursanız; sahnelerdeki İkinci Erkek Assolist olayına getirmek istiyoruz sözü?

Estağfurullah efendim; sizin vazifeniz suallerinizi sormak, benim vazifem de cevap vermek. Evet; bendeniz, Zeki Müren Beyefendi'den sonra Türkiye sahnelerine çıkan ikinci erkek assolistim. Bu durum, benim Zeki Bey'e rakip olacağım şeklinde dedikoduların çıkmasına sebep olmuş. Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki; benim yönümden bir rekabet söz konusu olamaz.

Neden olamaz efendim?

Efendim; öncelikle şuna inanıyorum ki herkesin sanat yönü farklıdır. Ayrıca henüz yolun başında da olsam, sanat yaşamımda bazı kişilerden etkilenmiş olabilirim. Bir Müzeyyen Senar Hanımefendi'yi çok beğeniyorum. Doğal olarak bu kadar çok sevdiğim bir sanatçının bende bazı etkileri olacaktır. Nitekim çok kişi, uslûp olarak Müzeyyen Hanım'la çok benzer yanlarımız bulunduğunu söylüyorlar. Ayrıca Zeki Müren Beyefendi de çok sevdiğim, takdir ettiğim bir sanatkârımızdır.

Son bir soru; kadın assolistlerden farkınız nedir efendim?

Ben; bir erkek assolistin, kadınlardan farklı olarak bazı kabiliyetlerinin olması gerektiğine inanıyorum. Gerek nota, gerek usûl, gerek nazariyat, gerekse repertuar olarak bir erkek solistin çok üstün yetenekleri olmalıdır. Kadın sanatçı; gerek dekolte tuvaleti, gerek makyajı ve gerekse dişiliğiyle dinleyenleri kendisine kolaylıkla bağlayabilir. Erkek sanatçının ses ve sanat özellikleri birinci plândadır. Yani işi daha zordur kadın sanatçıya oranla..."

Efendim; değerli vakitlerinizi işgâl ettik?

Aman efendim estağfurullah, görevinizi yaptınız! Ne mutlu bize ki; sizler gibi değerli muharrirlere sahibiz. Sağ olunuz efendim!..

[Efendim gazinolarda 'sıra kızı' ya da 'uvertür' olarak adlandırılan, genellikle soğuk mezelerle, gazino müşterisinin kulakları yerine gözlerine sunulan 'hanım' şarkıcılarla yaptığımız ve derginin en son sayfasında yer alan söyleşiler bittiğinde sorarlardı:

"Bu röportaj zaman çıkar?.."

Bülent Ersoy Beyefendi; sıra kızlarının çalıştığı bir gazinonun 'assolisti' idi. Bunun için 'Ne zaman çıkar?' diye sormadı! Eh; Fahrettin Bey, durduk yerde ona 'assolist' unvanını vermemişti... [13 Kasım 1974]

HEY TOP 10'DA O HAFTA

1.At Kadehi Elinden [Behiye Aksoy] 2.Ayyaş [Emel Sayın] 3.Duydum ki Unutmuşsun ? Yalancı Yarim [Neşe Karaböcek] 4.Bak Yeşil Yeşil [Ahmet Özhan] 5.Silemezler Gönlümden [Ziya Taşkent] 6.Tanrım Beni Baştan Yarat [Adnan Şenses] 7.Çile Bülbülüm Çile [Safiye Ayla] 8.Geceler [Muazzez Abacı] 9.Kara Vicdanlı [Mine Koşan] 10.Dam Üstüne Çul Serer [Yıldız Tezcan]

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.