BU 5 KİŞİYİ ADANA’DAN.. YETMEZ.. ÜLKEDEN ATIN..

Hulûsi TUNCA

2 Milyon 201 Bin 665 Adanalı Hariç.. Sözüm bu soysuzlara..

Resmi kayıtlara (son nüfus sayımına) göre Adana’mızın nüfusu; 2 milyon 201 bin 670 kişi..

Yanlış.. Resmi kayıtlar lütfen ilgili makamlarca;

2 milyon 201 bin 665 olarak değiştirilsin..

O 5 insanlıktan nasibini almamış kişi değil Adanalı olmak, değil Türk olmak, insan olamaz..

25 yaşlarında 5 soysuz, Adana’da bir minibüste işitme engelli bir deikanlıyı nasıl da dövüp hastanelik ettiler..

Bu 5 SOYSUZ, derhal sınırdışı edilsin.. Sadece Adana değil Türkiye sınırları dışına atılsın.. Salın Irak topraklarına.. Onları bi güzel si.. sinemaya götürsünler..

Ekşi Sözlük’te bi şiir buldum… Kesinlikle bunlar için yazılmıştır;

‘Hapisane Evimiz, Kelepçe Kol Saatimiz..’

Adanalıyık Allahın Adamıyık

Bici Yerik, Şalgam İçerik

Uçağa Kafa Atar, Trene Çelme Takarık

Hem Namaz Kılarık, Hem Şarap İçerik

Adanalıyık Allaan Adamıyık

Virajda Sollarık, Düzde Basarık

Gündüz Pambık Toplarık, Gece Avrat Hoplatırık

Ete Para Vermeyik, Kuru Fasulya Yerik

Tabanca Bıçak Bizde Oyuncak

Hapisane Evimiz, Kelepçe Kol Saatimiz

Adanalıyık Allaan Adamıyık

Bici Yerik, Şalgam İçerik

Gündüz Tarlaya

Geceleri Karıya Dalarık

Adanalıyık Allaan Adamıyık

Atsız Kalırık Avratsız Kalmayık

Ceketi Satar

Asfaltta Yatarık

Dört Karı Alırık

Kaynanaya Sarkarık

Genede Doymayık

Adanalıyık Allaan Adamıyık

Mavrasız Hiç Kalmayık

 

BURSALI’NIN DA ONLARDAN FARKI YOK

Bursa’da bir halk otobüsü.. Durağa yanaşıyor.. Yürüme engelli bir abla var.. Tekerlekli sandalyede oturuyor.. Hamle yapıyor.. Daha doğrusu durakta bekleyen diğer yolcular ablaya yardımcı olup, otobüse bindirmeye çalışıyor..

Şoför kardeşim (ne kardeşi ulen benim böyle değil kardeşim, TC vatandaşım olamaz) bastı mı gaza gider mi gider.. Çünkü onun arabası var, ablanın tekerlekli sandalyesi..)

Kameralar otobüsün plakasını mutlaka görmüştür.. Ve Bursa Belediyesi bu adamı çoktan KOVMUŞTUR.. Hadi inşallah..

 

UZAY

Söylemezsem Olmaz’da Bülent Ersoy’un tek taş yüzüğünün değeri ve büyüklüğü tartışılıyordu... En güzel tanımlamayı programın 3 kızından biri yaptı ama ses kimden geldi çıkartamadım… Evet; ona göre taşın büyüklüğü:

-Uzay’dan gözüküyor valla..

 

VE ŞİLA.. NERGİS’İ DUDAKTAN ÖPTÜ, MİMAR SELİM’İ YALADI

Mimar Selim ve Ekip Şahane, kanseri yenen Müjgan Hanım ve çocuklarının evindeydi..

Evin küçük kızı Pınar’ın odası yenilenecekti..

İşe girişmeden önce muhabbet faslı vardı.. Birbirlerini yakından tanımak adına.. Şanslı hanımın oğlu bir de köpeklerinin olduğunu söyleyince, ‘Getirsenize’ dedi Selim Bey..

Şila adında sevimli mi sevimli bir köpek getirildi. Yere bırakıldı.. Ve anında yan yana oturan Selim Bey’le Nergis Hanım’ın arasına atladı..

Nergis Hanım ‘Aaa beni çok sevdi’ dedi ama sözlerini tamamlayamadı çünkü Şila, resmen dudaklarına daldı.. Beğenmemiş olmalı ki..

Daha parlak gördüğü Selim Bey’e döndü..

KBBBK.. Kulak Burun Boğaz Boyun ve Kelaj; nasıl yalıyor millet nasıl kahkahalar atıyor anlatamam..

Zor kurtardılar Selim Bey’i..

Geçmiş olsun..

 

ABİ, BİRİ BANA ENERJİ TASARRUFUNU ANLATABİLİR Mİ?

Akşamcılığı bırakalı yıllar oldu.. Sabahlamaya ise aynen devam.. 8 yıldır gece yarısı başlıyorum yazmaya. Sabah gün ışıyana kadar.. Ne zamanki güneş yüzünü gösteriyor ben hooop yatağa.. idi..

Artık bu uyku zevkini de tadamıyorum.. Mevsimler mi değişti, güneş daha mı geç doğar oldu bilemem ama şu an saatim sabah 8’i 10 geçiyor..

Sokak zifiri karanlık.. İşine gücüne yetişmek için koşuşturanlar…

Servis arabalarının getirdiği yüzlerce öğrenci.. 6’sında da var 16’sında da.. Gözlerden uykular akıyor..

Aksıııııın; bu devletimiz için değer çünkü şu anda enerji tasarrufu yapılıyor..

Camdan bakıyorum; bir hanede işe ya da okula gidecek en az bir fert bile olsa ışıklar yanıyor..

Sokak lambaları yanıyor… Bazı esnaf dükkanlarını açmış elektrikleri yanıyor..

Olsuuuun; devletimiz enerji tasarrufu yapıyor..

Yahu 1 bakan kuyuya tasarruf paketini atmış.. 40 muhalif çıkartamıyor..

Harcanan enerjiden çok.. İşe, güce ve okula koşuşturanlara yanıyorum sabahın karanlığında..

Yazıktır günahtır..

 

İFTAR ÇADIRI

(Yolunda A.Ş. filminden) Çinçin Bağları’nın iki fakir delikanlısı sevgililerini anlatırlar birbirlerine:

Birinci Delikanlı: Sen hiç sevdiğinin elini tutabildin mi?

İkinci Delikanlı: Bırak elini tutmayı ben sevdiğimi yemeğe götürecektim.. Param yoktu. İftar çadırına götürdüm.. ‘Sevgilim neden herkes aynı yemeği yiyor?’ diye sordu, çok utandım..

 

YEMEK SEÇENİ ALMAYACAKSIN ARKADAŞ!

TV8 Yemekteyiz programında haksızlık diz boyu devam ediyor..

Ablanın biri çıkıyor ‘Balık mı?.. Hayatta ağzıma sürmem’ diyor ve günün menüsü deniz ürünleri ağırlıklı olduğu için hiçbir şey yemeden kalkıyor.. Sonra da günün yarışmacısına 10 üzerinden 2 puanı yapıştırıyor..

(Ki haftaın finalinde balık yemeye abla birinci oldu, balık yemekleri yapan delikanlı ikinci.. Ve aralarında sadece 1 puan fark vardı… Eee bu haksızlık değil mi?)

Aynı abla ertesi gün de hamur işlerine dokunmuyor..

Bir başka abla; görsel olarak üzerinde uzun süre çalışılmış, emek harcanmış salata tabağını bir karıştırıyor ki, benim diyen mixer bu kadar karıştıramaz..

Sonuç ister nimete saygısızlık deyin ister yarışmacıya..

Giden daha doğrusu verilmeyen puanlara mı yanarsın.. Yapılan haksızlığa mı?

Kardeşim elemelerde adaylara ilk sorunuz şu olmalı:

-Arkadaş yemek seçer misin?

‘Asla seçmem’ diyeni alın ‘Şunu şunu yemem’ diyeni evine yollayın ki biz de adaletli bir yarışma izleyeyim..

Hayret! Sevgili Acun Ilıcalı bunu görmüyor mu?..

O ki haktan, hukuktan ve adaletten yana bir patrondur bildiğimiz kadarıyla..