KORONA VİRÜS DERTLEŞMELERİ…

Uğur GÜNERİ

Aşağı yukarı 30-35 yıldır kronik hastalıklarım var…

Yani yolun yarısından beri;  ülser, yüksek tansiyon, vertigo ile birlikte yaşıyorum. Ama günde ortalama 12-15 saat çalıştım. Gazeteler, dergiler, tv programları yaptım… Tempom hiç düşmedi…

En son yönetmenliğini üstlendiğim günlük gazeteyi hazırladığımda 69 yaşındaydım… Üstelik gurbette, Trabzon’da…

Evet, orta yaşı çoktan geçmiştim. Elbette genç değildim. Koşmak, ağır yük taşımak,  bana göre değildi… Ama enerjim, çalışma azmim, gücüm, reflekslerim yerindeydi…

Ne olduysa meşum Mart ayında oldu… 65 yaş üstüne sokak yasağı geldi… İyi güzel, tamamdı da… Öyle bir sunuldu ki 65 yaş üstü topluma.

Yılgın, bezgin, işe yaramaz, neredeyse zavallı ve özellikle de hastalıklı… (Sanki sadece yaşlı da kronik hastalık var. Orta yaşı da yok!)

Bu algı öyle hızlı ve yaygın oldu ki, etkilenmemem mümkün değildi. Evet, yaşlıydım, eskisi kadar çevik, güçlü, hızlı değildim, ama asla çaresiz değildim…

Yaklaşık 2-3 yıldır emekliydim, ama birkaç gazeteye-dergiye, internet sitesine yazı yazıyor, sosyal medyadan da düşüncelerimi paylaşıyordum… Aktiftim, üretiyordum, mutluydum…

Ama ah o algı yok mu? Bir köşeye atıldık insafsız yargılarla… Başardılar… Günlerdir içimden hiçbir şey gelmiyor-du-…

Bir sürelik ayrılıktan sonra çok coşkulu olmasam da klavyenin başına geçtim…

BİRAZ MAGAZİNLEŞİP KAFA DAĞITALIM

Efendim haber şu:

Kıvanç Tatlıtuğ, fenomen dizi “Çukur”a transfer olup Yamaç (Aras Bulut İynemli) ile mücadele edecekmiş… Kimse kusura bakmasın, bana hiç inandırıcı gelmedi.

Kenan İmirzalioğlu’nun  “Ezel” dizisinde  “Temmuz” rolüyle birkaç bölüm konuk olmuş ve büyük başarı kazanmıştı Tatlıtuğ… Sanırım bunu hatırlayarak  haber yapıldı.

Malum, magazin haberlerinde büyük sıkıntı var!...

 

SALGIN SONRASI HERŞEY FARKLI MI OLACAK?

Bu konuda o kadar çok yorum yapılıyor ki? Toplum uzmanı oldu herkes. Yakında ekranların her şeyi bilen kadrolu elemanlarına sıra gelecek ve konuda da ahkam keseceklerdir…

Oyuncu Gürgen Öz, yaptığı paylaşımda,

"Ne oldu, hani 150 liraya lahmacun satıyordunuz? Etin üzerine altın döküp yiyordunuz? Bir havalar bir havalar böyle. Ne oldu? Herkes sıfırlandı" demiş...

Hem haklı, ham haksız…

Haklı; çünkü gösterişi çok ama çok seviyoruz. Altın dökülen biftek gibi…60 bin TL’ye çanta almak ve bunu halkın gözüne sokmak gibi…

Haksız; parası olan düdüğü çalar bize ne? Sadece bizim çenemizi yorar… Ama sanırım, bu korona belasından sonra, lüks, ihtişam ve gösteriş tutkumuzda bir süre durgunluk, sorumluluk yaşayabiliriz… Farklı olmak için lahmacuna 150 TL. isteyenin de verenin de sayısı bir süre azalabilir…

Derken bir dedikodu çarptı gözüme:

Yıldırım Demirören’in kızı Yelda ile evlenen Kalyoncuların  oğlu Haluk Bey,  lüks otomobil markaların distribütörü Doğuş’un elindeki son Bentley’i almak istemiş… 1 milyon da TL kaparo vermiş… Üstü için de  kredi çekmek istiyormuş. (Bentley’in ortalama fiyatı 4-5 milyon TL)

NOT: Kalyon gibi inşaat işiyle ilgilenen bazı köşe dönücü müteahhitler Bentley koleksiyonu yapıyor. Hatta satışa çıkarıyor. Onlardan ucuza kapatabilir!

BİK ve GAZETE SATIŞLARI

Hemen her iktidar döneminde eleştirilen Basın İlan Kurumu’nun satışlara göre kotası vardır. Çok satana çok, az satana az…

Gazete satışlarına bakarsanız, adı lazım değil bazılarının satış ortalaması 3-5 tane dışında hiç oynamaz. Hep aynı satış gelir ki, mümkün değil… Peki nasıl oluyor?

İşte bazı yöntemler: 

Baskıyı fazla gösterirsin. Fazla basıp paketleri açmadan iade gösterirsin.

Bayiye yollar, satılmış gibi iade payı ile paketi açılmadan geri alırsın.

Markette, benzincide bedava dağıtıp satış gösterirsin…

Ve devletin parasını hak etmediğin halde alırsın…