Levent Kırca... KAYBETTİK!..

Mizah Dünyası kan ağlıyor!... Temmuz ayından beri karaciğer kanseri sebebiyle kemoterapi gören usta tiyatrocu Levent Kırca vefat etti

Levent Kırca bir hafta hastalığının ağırlaşması üzerine hastaneye kaldırımıştı. Usta oyuncu tedavi gördüğü Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi'nde saat 02.40 sularında hayatını kaybetti.
 
Levent Kırca'nın cenazesi 13 Ekim Salı günü İstanbul Levent Camii'nde kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuy Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
 
LEVENT KIRCA KİMDİR?
 
Zeki Levent Kırca (d. 28 Eylül 1948; Samsun), Türk komedyen, tiyatro sinema oyuncusu, Aydınlık Gazetesi yazarı ve Vatan Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu üyesidir.
 
İlk kez 1964'te Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Ankara Birlik Tiyatrosu ve Halk Oyuncuları'nda çalıştı. Nasreddin Hoca Oyun Treni, Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?, Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?, Sağlık Olsun!, Ne Olur Ne Olmaz gibi televizyon dizilerinin yapımcılığını üstlendi.
 
1978'de Altınşehir adlı filmle sinemaya geçti. Ne Olacak Şimdi? ve Mavi Muammer adlı filmlerde oynadı. Hodri Meydan Topluluğu adlı Tiyatro Grubu'nu kurdu. Eski eşi Oya Başar ile birlikte Güzel ve Çirkin ve Sefiller adlı oyunları sergiledi. Üç Baba Hasan, Kadıncıklar adlı oyunları sergiledi. 1988'de başlayıp 22 yıl süren Olacak O Kadar adlı televizyon programını hazırladı. İlk sinema yönetmenlik denemesini Son adlı filmle yaptı. Daha sonra Şeytan Bunun Neresinde adlı filmi yönetti.
 
1998 yılında Kültür Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Sanatçının ikisi ilk eşinden, ikisi de Oya Başar'dan olan 4 çocuğu bulunuyor.
 
Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi'nde heykeli olan nadir Türk sanatçılardandır. 2011 yılında Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas isimli komedi dizisine başlamıştır, fakat reyting alamadığından dolayı dizi dört bölüm sürmüş ve bitmiştir. 1 Mart 2011 tarihinden itibaren yayın hayatına günlük gazete olarak devam eden Aydınlık Gazetesi'nin yazarıdır.
 
1998 yılında almış olduğu Devlet Sanatçısı ünvanı Nisan 2015'te geri alındı.
 
2015 yılında karaciğer kanserine yakalanmıştır.
 
Oynadığı bazı tiyatro oyunları
 
Ateşin Düştüğü Yer
Toros Canavarı
Kadıncıklar
Üç Baba Hasan
Sefiller
Güzel Ve Çirkin
Oyun Nasıl Oynanmalı
 
Filmografi
 
Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas, 2011
Son İstasyon, 2010
Ağa Kızı, 2004 (Oyuncu : Osman Ağa-Hasan Ağa rolünde)
Kendini Bırak Gitsin, 2004
Şeytan Bunun Neresinde, 2002 (Oyuncu ve yönetmen)
Son, 2001 (Oyuncu, senarist ve yönetmen)
Ölürsün Gülmekten, 2000
Mavi Muammer, 1985 (Oyuncu: Muammer rolünde)
N'Olacak Şimdi, 1979(Oyuncu: Orhan rolünde)
Taşı Toprağı Altın Şehir, 1978 (Oyuncu: Ökkeş rolünde)
 
Oyunculuk dışı kariyeri
 
Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapmıştır.[2]
 
Levent Kırca Mart 2009 Belediye Seçimleri için Demokratik Sol Parti'den Üsküdar Belediye Başkanlığı için aday olmuştur; fakat 4'üncü sırayı alarak kazanamamıştır.
 
2011'den beri Aydınlık gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktaydı.
 
2013 yılının Ocak ayında ise Ulusal Kanal genel müdürlüğü görevini üstlenmiştir.Şuan Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktaydı.
 
30 Mart 2014 günü yapılan Mahalli İdareler Seçiminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına İşçi Partisi'nden adaylığını açıklamıştır. 15.232 (%0.2) oy alarak 8. sırada yer almıştır.
 
 
İKİ GÜN ÖNCE HAYATA BÖYLE BİR MEKTUPLA VEDA ETMİŞTİ!

Karaciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden usta oyuncu Levent Kırca, 2 gün önce yazdığı mektupla, sevenlerine böyle veda etmişti.

Bu yıl beşincisi düzenlenen Bodrum Türk Filmleri Haftası kapsamında Bodrum Belediyesi, Bodrum Sinema ve Kültür Derneği ile Magazin Gazetecileri Derneği sanatçı Levent Kırca’ya Yaşam Boyu Onur Ödülü verilmişti. Kırca törene gönderdiği adeta “veda” niteliğindeki mektubuyla katılanları duygulandırırken İstanbul’da devam eden tedavisi nedeniyle törene katılamamıştı. Sanatçının ödülünü oğlu Oğulcan Kırca almış, Usta oyuncu törene, oğlu tarafından okunması isteğiyle bir mektup da gönderen Kırca, “veda” niteliğindeki satırlarıyla katılanlara duygulu anlar yaşatmıştı.

İşte tam metni ile o mektup:

1974’de TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana baya bir zamanınızı aldım. 41 yıl… Teşekkür ederim size, anılarınızda bana yer açtığınız için.

Hayatımda sayısız ödül aldım. Renk renk, biçim biçim. Altından olup da bir şey ifade etmeyeni de var, tenekeden olup da paha biçilmezi de. Aldığım ilk bir kaç ödülü çalışma masamın üstüne koydum. Çalışacak yer kalmayınca camlı bir dolaba koydum. Dolap isyan edince odamı onlara tahsis ettim. Evi istila ettiklerinde ise sokakta kaldım.

Arada bir onları ziyaret ettiğimde hiç dertleri olmadığını gördüm. Üzerlerindeki toza rağmen şikayet edeni yoktu. Hepsi yerini biliyordu. Birbirlerine saygılılardı. Hiç kavga etmediler. Birbirlerini yemediler. Bir arada mutlu mesut geçindiler.  Altından da olsalar, tenekeden de olsalar, hepsi birer ödüldü. Hepsi eşitti.

İki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler. Ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur. Ev sahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar. O öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur. Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. Düşman ülke sana savaş açtığında ülke birlik olur. Toprağım dediğin adamın her işine koşarsın. Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur. Toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi. Su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli. İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?

Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır.

Geçmişlerimiz ve benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana. Daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir. Daha adaletli, daha umutlu gelmiştir.

Eski zamanlar; ‘’Ah o eski zamanlardır’’..

Bu mektubumu sizlere ülkemizin değerli bir film festivali olan,  5. Bodrum Film Festivali vesilesiyle yazıyorum. O yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum. Woody Allen’ın Midnight in Paris filminde zaman atlamaları vardır. Film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider. Filmde o geçmiş dönemler içerisinde Ernest Hemingway, Dali, Picasso, T.S. Elliot, Edgar Dega, Luis Bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız. Hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler. Hepsinin ağzından ‘’Ahh, o eski zamanlar’’ cümlesini bir kez duyarız. Filmin ana önermesi ise sonunda en güzel ânın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir.

Yaşadığımız şuan..

Şuan.. Elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum. Ödül vermek onore etmektir. Almaksa onore olmak. Düşünüp, cesaret edip, bir şeyi hayata geçirdiğinizde, birileri için değer görüyorsa, sizi ödüllendirirler. Bunun karşılığı maddi karşılığından büyüktür. O işiniz için ödül alırsınız. Yaşam boyu onur ödülü ise, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın top yekün mükafatlandırılması gibidir. Bu ödülün anlamı benim için çok büyük.

Bu ödülü de eve götüreceğim. Ama diğer ödüllerin arasında baş köşeye koymayacağım. Ödülsen ödüllüğünü bil. Diğerleri neredeyse oraya, yanlarına koyacağım. O da onlarla birlikte tozlanacak. Onlardan biri olacak. Yaşam boyu onur ödülü de olsan, Cumhuriyet altını da olsan, kimseye ayrı gayrı yapamam.  Diğerleri tozlu raflarda dururken, sana saray şeklinde dolap yapmayacağım. Çünkü ödül de olsan, sana hak ettiğin anlamı veren içinde bulunduğu dolabın büyüklüğü ya da şekli değil, bizim sana verdiğimiz değerdir.

İster misin şimdi böyle dedim diye, bu ödül beni mahkemeye versin?

Atatürkle kalın, Cumhuriyetle kalın, hoşçakalın!!

Güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana. Benim jenerasyonumda bir insan çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şuan bilemiyorum.

Yine Woody Allen, ‘’Bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir’’ der. Siz de yönetmensiniz. Ailenizi yöneten, işinizi yöneten.. Etrafınızı yöneten. ‘’Şu an’’, yöneten. Birlik verip bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun.

Dik durun.. Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. Atatürkle kalın, Cumhuriyetle kalın, hoşçakalın!!

LEVENT KIRCA'NIN UNUTULMAZ "SARHOŞ" KARAKTERİNDEN BİR KESİT;

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Magazin Haberleri