Okan Bayülgen'in programlarının yapımcısı, menajeri Reyhan Tüysüz'ü çarşamba günleri ekranda görünce şaşırdım. 'Kral Çıplak' programında çok sessiz kalması sosyal medyada kimilerini rahatsız etmişti.
Oysa o bıcır bıcır bir kadın. Sordukça anlatıyor, anlatmaktan sıkılmıyor. Karşısındakini kıracak diye ödü kopuyor. Son derece nazik. Reyhan Tüysüz'ü yakından tanıdık...
Bugüne kadar hep adınızı duyduk. Görüntünüzle yeni tanıştık. Sizin hikayeniz ne?
İstanbullu'yum. Bütün geçmiş kuşaklarım İstanbullu. Sarışın olmamdan dolayı "Göçmen misiniz?" diye soranlar olur. Bildiğim kadarıyla göçmen değiliz. O kadar köklerimizi bilmiyorum. Mükemmel bir anne ve mükemmel bir baba tarafından yetiştirildim. Tarabya'da büyüdüm, eşimle Tarabya'da tanıştım. Hala Tarabya'da yaşıyoruz.
Okan Bayülgen'le nasıl tanıştınız? Talkshow hayatınıza nasıl girdi?
Kanal D'de başka bir talkshow programının yapımcısıydım. O yıllarda Okan makyaj odasına girer, selam verirdi. Çok sıcaktı. Yaptığımız talkshow başka kanala geçince Kanal D'nin program müdürü Oğuz Koloğlu telefonda "Okan'ın programının yapımcısı olur musun?" dedi. Sonra telefonu Okan aldı çok samimi ve içtenlikle "Benimle çalışır mısın?" dedi. O gün iyiki "Tabii ki" demişim.
Okan Bayülgen hakkında ne düşünüyordunuz?
Hayatımın hiçbir döneminde kimseye hayranlık duymadım. Ama televizyonda Okan'ın programlarını kaçırmazdım. Okan'ı kendi gibi, samimi buluyordum. O yıllarda sektörle ilgili tecrübem de yoktu. Bazılarının ekranda başka, normal hayatta başka olduğunu pek bilmiyordum. Okan'la yüzyüze gelince onu çok sevdim. Görüştük ve 12 yıldır birlikte çalışıyoruz. Katiyen laf olsun, iltifat olsun ya da Okan bunu okur diye söylemiyorum. Tanıdıkça çok daha fazla sevdim.
Nasıl bir iş kadını, nasıl bir anne, nasıl bir eşsiniz?
Kendime göre hepsinde öncelikle iyi kalpli bir kadınım. Çünkü ailede iyi insan nasıl olunur bilerek büyütüldüm. İşimde de önce iyi bir insanım sonra programcıyım. Hırsı hiç sevmem. Hırslı insanların başarıyı yakalayayım derken çok şeyi kaçırdıklarını düşünüyorum. Hırslı değil ama azimli olduğum için aynı insanla yıllardır bir aradayım. Anneliğe gelince, "Kalbin kızına lazım" deseler düşünmeden veririm. Kızıma canım ve benim olan her şeyim fedadır. Eş olarak da çok çok çalışan bir eşim. Belki de vaktim olmadığı için dırdır yapan bir eş değilim. Kimse melek değildir, ben meleğe yakın bir eşim.
'Evde işle ilgilenmem'
Eşiniz ona zaman ayıramadığınızdan yakınıyor mu? Evde nasıl bir kadınsınız?
Eşim yakınmıyor, alıştı. Evde az zaman geçiriyorum. Sabaha karşı eve döndüğümde sohbet edebiliyoruz. Onun da uyku düzenini mahvettim. Eve girdiğim an işle ilgili konuşmam, yüzük, küpe ne varsa çıkarırım. "Ben bir iş kadınıyım" diyerek kenara çekilmem. Eve deli gibi aç geldiğim günler oluyor. İştahlıyım ve lezzete çok düşkünüm. Mutfağa girip yemek de yaparım. Yemek yapmayı çok severim. Hatta bir yemek kitabı çıkartmayı da düşünüyorum. Tariflerimi toparlamaya başladım bile. Tabii her zaman yemek işine yetişemiyorum. Allah'tan bir yardımcımız var ve hayatımı kurtarıyor. Eşimin de benim de yapmamıza gerek kalmıyor.
Haftanın beş günü, beş farklı formatta program yapıyorsunuz. Temponuz ne?
Çok ağır. Bir de yeni bir ekiple çalışıyoruz. Okan'ı en iyi tanıyanlardan biri ben olduğum için hepsine teker teker Okan neyi sever, neyi sevmez anlatmaya çalışıyorum. Bu nedenle de biraz daha yorucu geçiyor. Salıdan cumartesiye kadar kanaldayız. Bu demektir ki, her formata uygun farklı konukları bulmak zorundayız. Yapım ekibinde birbirinden tatlı 'Yapım pıtırları' dediğim geleceğin yapımcıları var. Konukları onlarla buluyoruz. Yayından sabaha karşı 03.00 gibi çıkıyoruz. Mutlaka program çıkışı Okan ve ekiple diğer programlardaki konuklar kim olabilir diye konuşuyoruz.
Siz ne zaman kendi başınıza kalabiliyorsunuz?
Eve dönmem sabaha karşı 04.00-05.00 gibi oluyor. Hemen uyuyamıyorum. Program hakkında neler yazılmış, Twitter'da neler söylenmiş onlara bakıyorum. Artık televizyon, film seyredemiyorum. Kitap da pek okuyamıyorum.
Neden? Vakitsizlikten mi?
Hayır. Mesleki deformasyon olsa gerek. Diyelim kitaba başladım. 20 sayfa okuyorum, 5 sayfadan sonra aklım başka yere gidiyor. Okumuşum ama hiç okumamış gibiyim. Okurken kafamda her okuduğumu görselleştiriyorum, sonunda yorgun düşüyorum. Televizyon ya da bir film izlerken de böyleyim. Kostümü, cast'ı, mekanı düşünürken içinde kayboluyorum.
Okan Bayülgen "Reyhan da, ben de kimseyle görüşmek istemiyoruz" dedi. Kapalı mı yaşarsınız?
Biraz öyle olduk. Okan "Yurt dışına çalışmaya gitmiş gibiyiz" diyor. Bu benzetmeye bayılıyorum. Yıllardır çok fazla insanla tanıştık. Hala da tanışıyoruz. Hafızam dalga geçiyor benimle sanki. Birini mi hatırlamaya çalışıyorum, fihrist gibiyim. Sadece isminin başharfi aklıma geliyor. Bu kadar yoğun bir tempo içinde ihtiyacım olan yalnızlık ve sessizlik. O da işten eve gidince horhor uyuma ihtiyacı değil. Evde yalnız olduğum bana ait zamanlar.
Anladığım kadarıyla eve gidince telefon kapanıyor, dış dünyayla iletişim kesiliyor...
Eve gidince hemen telefonumu kapatamıyorum. Okan beni her an arayabilir çünkü... Evde olduğum saatler kimsenin benden beklentisi yok. O zamanlar çook mutluyum. Bizim çok geç saatlere kadar çalıştığımızı unutup bazen sabah 09.00'da arayabiliyorlar. Eğer sabahın o saatinde telefonu açar ve konuşursam, çok nalet olurum. Öyle konuşacağıma, telefonu kapatır, hiç konuşmam daha iyi.
Nasıl dinleniyor, iş ortamından nasıl uzaklaşıyorsunuz?
Pazar ve pazartesi günleri yayınımız yok. Damadım (oyuncu Bülent İnal) ve kızımla (Melis Tüysüz) birlikte oluyoruz genellikle. Onlara yemek yapmak, birlikte yemek ya da dışarı çıkmak en sevdiğim anlar. En mutlu dakikalarım aileyle geçiyor. Bir de çok sevdiğim dostlarım var. Fırsat buldukça birimizin evinde toplanır yer, içer, sohbet eder çok eğleniriz. Ailem ve dostlarımla yorgunluğumu unutuyorum. Denize aşığım. Çocukluğum Boğaz'da geçti. Boğaz'dan evime dönerken bile denizin tuzunu damağımda hissederim. Her gün denizi görmek bana çok iyi geliyor.
'Damadım Bülent (İnal) mükemmel bir insan'
Damadınızla aranız nasıl?
Şahane. Damadım mükemmel biri. Düşünsenize en kıymetliniz hayatını onunla sürdürüyor ve hiç aklınız kalmıyor. Anne, babalar bunun ne demek olduğunu çok iyi anlar. Tam gönlümüze göre bir de oğlumuz oldu. Aramız çok iyi, umarım hep böyle gider.
Okan Bayülgen'in hem menajeri, hem yapımcısı, hem de sıkı dostusunuz. Sizce sizin hakkınızda ne düşünülüyor?
İnsanlar beni fazla önemsiyorlar. "Yıllardır Okan'ın hem yapımcısı, hem de menajeri. Okan gibi zeki bir adamla çalışıyor. Bu kadar zor bir adamı idare ediyor" diyorlar. Okan Bayülgen Türkiye'nin en önemli şovmeni. Zekasının yanı sıra bu kadar iyi program yapabilmek çok önemli bir meziyet. Bunu Kral Çıplak programında yanına oturduğumdan beri daha iyi anladım. Yıllardır onun ailesinin bir parçasıyım. Bunları sürekli kendime tekrarlıyor olsam ve düşüncem sığ bir düşünce olsa; acayip havaya girebilirim, öyle düşünebilirler. Ne menajerler, ne basın danışmanları var ki, sanatçısından daha sanatçı. Makyajı bile sanatçısından daha fazla. Ben önce insanım...
Sözlüklerde sizin için 'eleştirmeye bayılır' yazıyor. Var mıdır böyle bir huyunuz?
Bu yorumu ben de okudum. Yazan çok büyük ihtimalle beni biriyle karıştırıyor ya da beni sevmiyor. Benim hakkımda böyle yazmak istemiş olabilir. Gelsin bana desin ki "Abla sen de bayılıyorsun insanları eleştirmeye" ben de ona diyeyim ki, "eleştirmekle alakası yok". Ama sosyal medya ortamıyla birlikte 'eleştirmenler' de çoğaldı. Bazıları gerçekten klavye kahramanlığı yapıyor. Ben gözüme takılan bir şey olursa zaten söylerim, dürüstümdür. Ama patavatsızlık düzeyinde eleştirmem, ne haddime!
Soğuk durduğunuzu söyleyenler var...
Aslında fazla sıcak ve samimiyim. Bu, bazı insanlar tarafından doğru algılanmayabiliyor. Bu nedenle bazen tavırlarını ayarlayamıyor, laubali olabiliyorlar. Hayatın herhangi bir alanında laubali davrananlara mesafemi koyarım. Soğukluk denen buysa, evet soğuğum. Ama aslında laubaliliği sevmediğim için ifademe bunu yansıtıyorum sanırım.
Nasıl bir yöneticisiniz? Ekibe sesinizi yükseltir misiniz?
Çok güleryüzlüyüm ve ablayımdır. Sesim asla yükselmez. Ama memnun değilsem nedense sesimin tonu farklılaşıyor belki de sertleşiyor, öyle söylüyorlar. Suratım asıksa ne düşündüğümü anlıyorlar zaten.
Egolar işin içine girer mi? Okan Bayülgen'le anlaşamadığınız olur mu?
Okan'la elbette her konuda aynı fikirde değiliz. Konu iş ise ben kendi doğrumu söylerim ama son söz Okan'ındır. Okan ekipte kimseye ego yapmamıştır ki, bana yapsın. Hiiç!
İlk defa Kral Çıplak'la ekrana çıktınız. Nasıl oldu? Siz mi istediniz, zamanı mı gelmişti?
Aklımda hiç yoktu. Ben de merak ediyorum aslında neden böyle oldu? Okan'a böyle bir sinyal vermedim, evrene mesaj yollamadım. (Gülüyor). Çünkü ekran bambaşka... Orada olmak zor. Bir gün yayına girerken Okan "Bundan sonra çarşambaları masada beraberiz" dedi.
Siz ne dediniz?
"Okan'ın bir bildiği var mutlaka" dedim. Sorgulamanın bir anlamı yok; yabancı yerde değilim sonuçta. Tabii benim Okan'ın yanında oturmam bazı izleyicileri rahatsız etti sanırım.
Neden sizce?
Twitter'dan 'Konuşsana be kadın. Hiçbir konuda mı fikrin yok' diyenler oldu. Fazla sessiz kalmam izleyiciyi rahatsız etti. Okan konuşuyor, elbette benim de fikrim var; ama biri bir şey anlatırken 'bir dakika, bir dakika, ama aslında o şöyle' diye araya giremem. Laf bölmem. Ekran dışında da böyleyim yeri geldiğinde konuşurum.
Aklınız hala kamera arkasında mı?
İster istemez oradayım. Bunu inkar edemem. Okan yayın sırasında ne istese gözünden anlarım. Yıllardır birlikte çalışıyoruz, onun akranıyım. Stüdyoda bir ses mi oldu, Okan döner yine bana söyler. Şimdi kamera karşısında olunca 'pıtırlar'ıma gözüm kayıyor. Hepsi yeni ve heyecanlı. İşlerini önemsiyorlar. Onları izlerken çok eğleniyorum.
Siz de bir blog sahibisiniz. sahsihuni.blogspot.com'u yazmak nereden çıktı?
Bir arkadaşım aklıma takılanları, güldüklerimi yazmamı istedi. Orası benim not defterim gibi, tamamen eğlencesine açıldı. Şimdilik zaten 112 takipçim var. Bana blogger denemez yani. Bloggerlara ayıp olur!
Okan Bayülgen'le sizi birbirinize bağlayan nedir? Neden bunca yıldır ayrılamıyorsunuz?
Onun çok insan kıymeti bilmesi. Çok çalışkan, dürüst olabilirsiniz ama çalıştığınız herkes bunun kıymetini bilmez. Okan bunun çok farkında. Bugüne kadar beni hiç kırmadı. Diyelim bir hata yaptım ya da önemli bir şey atladım. "Çok özür dilerim atladım. Olmaması gerekirdi" derim. Beni yatıştıran odur. Çoğu izleyicinin bilmediği mükemmel bir kalbi var. İnsani değerleri yüksek ve merhametli. Benim de bir insanda en önemsediğim değerler bunlar. Çalışırken mutluyum, kalbim kırılmıyor, el üstünde tutuluyorum eee daha ne isteyeyim!
Okan Bayülgen'in programlarından emekli olacaksınız öyleyse...
Yapımcı olarak devam edeceksem Okan'la sonlandırmayı isterim. Kolay adapte oluyorum falan ama bu yaştan sonra başka biriyle çalışmayı tercih etmeyebilirim. Artık kendi işimi de yapmak üzere kızımla ortak olacağımız şirketimizin çalışmalarını da yürütüyorum bir yandan.