SAVAŞ AY`IN BENİ KARAKOLDAN ALDIĞI GÜNÜN ANISINA!

Hulûsi TUNCA

Magazinkolik'teki son yazımı "9 Kasım Cumartesi Beylikdüzü TÜYAP Kitap Fuarı Esen Kitap standında imza günüm var.. Mutlaka sizleri de bekleyeceğim.." diye noktalamıştım..

Sağ olun yalnız bırakmadınız..

Her zamanki gibi büyük destek verdiniz.. Gördüğüm yakın ilgi ve alakadan hoşnut.. Koltuklarım kabarmış.. Beni evime bırakacak olan Esen Kitap'ın arabasına doğru yürümeye başladım..

Çıng çıng.. Cep telefonuna gelen mesajın sesi.. Gönderene baktım hemen: TGC.. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti.. Her zaman olduğu gibi gene çok ürktüm..

Son yıllarda TGC'den gelen mesajların büyük bir çoğunluğu yeni bir 'kayıp' haberini veriyordu.. 'Allah'ım yanılıyorumdur inşallah' diyerek açtım.. İlk satırda savruldum:

Savaş Ay'ı kaybettik..

Allah Allah.. Bir yanlışlık olmalı.. Daha iki gün önce Sabah'taki köşesinde Kazım Koyuncu hakında yazan o değil miydi?..

Verdiği mesajlar hep 'sağlık durumu iyiye gidiyor... mesajı vermiyor muydu?.. Meğer değilmiş.. Doktorların tüm ısrarlarına rağmen ameliyata karşı çıkıyormuş..

Binlerce anı canlanıverdi birden bire gözlerimin önünde.. Hangi birini sizlere paylayaşım diye düşünürken; yıllar öncesine Aksaray Emniyet Amirliği'ne kadar gittim.. Savaş'ın beni ve sevgili Fikri'yi karakoldan nasıl aldığı güne..

Bekarız.. Her akşam iş çıkışı Fikri'yle bir yerlerde güzelleşiyoruz.. Akşamlardan öyle bir akşam.. Ben, Fikri ve hanım arkadaşı dergiden çıktık. Ver elini Kumkapı..

Kumkapı= Balık + Rakı

Keyifli bir gece geçirdik.. Ben karşıya geçeceğim (o zamanlar Zeynepkamil'de oturuyorum) izin istedim kalktım.. Fikri'ye hanım arkadaşını yalnız bıraktım.. Eve geldim. Yattım. Uyudum. Sabah Fikri'nin kardeşi Selahattin'ın telefonu ile uyandım:

'Hulusi Abi yetiş. Abimi Aksaray Karakolu'nda gözaltına altına aldılar.. Geldiğinde sadece şöyle de 'Dün gece Fikri'ye beraberdik..

Kafa daha yeni aydınlanıyor.. Selahattin'in dediklerini bir kez daha beyin hücrelerimde tartıp, üzerime o sırada ne bulduysa geçirip, atlayıp arabama Aksaray'ın yolunu tuttum.. 'Basın kartımı gösterip, Emniyet Amiri'nin yanına girdim..

Manzara aynen şöyle:

Pis pis gülen bir amir..

Her zamanki gibi takım elbiseleri içinde, kravatlı mıravatlı bizim Fikri..

Ve ben.. Altımda blue-jean.. Üzerimde, üzerinde 'Not war, make love' (Savaşma Seviş) yazan bir tişört..

'Merhaba' dedim amire 'Ben Fikri Bey'in müdürü Hulusi Tunca...

Adam bir bana baktı, bir Fikri'ye 'Bunların hangisi müdür, hangisi muhabir' dercesine..

Meğer, ben ayrıldıktan sonra Fikri'ye hanım arkadaşı devam etmiş şişe dibini buluncaya dek.. Sonra atlamışlar Fikri'nin emektar arabasına..

Ve kalktıktan çok kısa bir süre sonra Fikri, sahil yolunda bir 'şey'e vurmuş.. Kedidir deyip devam etmiş ama çarptığı kedi değil bildiğin bir insan.. Neyse ki ölüm yok.. Ayakta tedavi ve taburcu.. Ama plakayı almışlar.. Sabahleyin de Fikri'yi evinden.. Ben her ne kadar 'Benimle beraberdi' desem de hava..

Amir; pis pis gülmeye devam ediyor..

'Şimdi gazetecileri çağırsam.. Bakın desem bu meslektaşınız kafası iyi bir adama çarpıp kaçmış.. Bu da müdürü; yalancı şahitliğe gelmiş.. Ha; el mi yaman bey mi yaman göstereyim mi size...

Ulen Fikri; kendini de yaktın beni de! Ne yapsak acaba?.. Düşünüyorum taşınıyorum ve çıkar yolu hemen buluyorum..

Cep telefonu falan hak getire.. Hemen izin isteyip dışarı çıkıyorum ve gazeteyi (Milliyet) arıyorum.. Az sonra sevgili Savaş Ay, hattın öteki ucunda.. Durumu anlatıyorum.. Savaş, Fikri'nin de can ciğer yakın dostu, arkadaşı.. 'Hemen geliyorum' diyor ve kendi deyimiyle fişşek gibi geliyor karakola..

Amirin karşısına çıkıyor ve aynen şöyle diyor:

'Hulusi dediklerinizi anlattı.. Hadi çağırın o gazetecileri; ben de onlara işte diyeyim, gazetecileri tehdit eden amir...

Koca amir susup kalıyor.. Bir gece önce kazaya uğrayan hasta yakınları ile anlaşma yapılıyor. Fikri, tüm tedavi masraflarını karşılıyor, şikayet geri alınıyor.. Ve biz serbestiz..

Fikri; çok oldu gideli.. Nurlar içinde yatsın..

Kardeşi Selahattin hemen ardından koyuldu yola ağabeyini yalnız bırakmamak adına.. Nurlar içinde yatsın..

Ve Savaş da şimdi yanlarında.. Nurlar içinde yatsın..

Başınızı göğe kaldırın..

İnanın; bulutların arasından dünyaya uzanan bir objektif göreceksiniz..

Savaş, boş durmaz oralarda da..