Ü.G'nin tecavüz. olayında iki `Bonus' da benden: Ü..T G...R

Hulûsi TUNCA

Bir 'deli gönül' kuyuya taş attı.. 40 akıllı 40 yıldır çıkartamadı.. 'Deli Gönül'ü Türkiye'de tanımayan yok! Yok yok Gönül Yazar değil, sevgili Zerrin Özer.. Müzik dünyasına 'Tülay'ın kardeşi' olarak katılan, ilk büyük çıkışını 1979 yılında Orhan Gencebay'ın unutulmaz bestesi 'Gönül' ile yapan ve 'Uslan artık deli gönül..' diyen sesi yıllar geçse de kulaklardan silinmeyen Zerrin Özer.. Hadi 'ortada kuyu var' yandan geçelim.. Unutulmaz bir reklamı birazcık değiştirip yeniden söyleyelim;

-Bir bilmecem var çocuklar!

-Haydi sor sor sor..

-Çayda, kahvaltıda, her yerde dinlenir..

-Acaba nedir nedir?

-Zerrin Özer deyince akla..

-Tamam şimdi bulduk..

-Her an onun adı gelir..

-Ü.G.. Ü.G.. Ü.G..

Evet; ne yazık ki son yıllarda Zerrin Özer'in adı ile adeta bütünleşen bu Ü.G. gene çıktı ortaya.. Yani o çıkmadı da Zerrin'in açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi..

Zerrin ser verdi sır vermedi

Şok.. Şok.. Şok.. Gazeteci Bilal Özcan'ın Kanaltürk ekranlarında yayınlanan 'Laf Aramızda' programına konuk olan Zerrin Özer gençliğinde, Unkapanı'nda kendisine tecavüz eden kişiyle ilgili sır perdesini araladı.

Genç kızlığında, ablası 'İkimiz Bir Fidanız' Tülay Özer tarafından yapımcılarla tanışması için Unkapanı Plakçılar Çarşısı'na götürülen, orada hayatına damgasını vuran 'iğrenç' bir tecavüz olayı yaşayan Zerrin Özer, yıllarca bu kişinin kimliğini sakladı. 3 yıl önce yayınlanan 'Bir Sarışın Küçük Kız' adlı kitabında açıklayacağını söyledi ama orada da açıklamadı.. Bunun üzerine Bilal Özcan, yayında şöyle sordu:

'Şimdi size bu kişinin rumuz olarak ismini sorsam bana söyler misiniz? Ben size iki semt ismi vereceğim ve bunların baş harfleri, size tecavüz eden kişinin adının ve soyadının baş harfleri olduğunu eğer doğruysa siz de onaylayın. 'Üsküdar' ve 'Gaziosmanpaşa'. Yani baş harfleri 'Ü' ve 'G'? Şu an Amerika'da. Doğru mu değil mi Zerrin Özer?

Zerrin Özer: Evet doğru. Aslında bana yakışan, rumuzu yerine direkt ismini söylemek. Ama avukatlarım asla böyle bir şey yapmamamı söylediler..

Gazeteler cesaretli çıkmadı

Ü.G.'nin kim olduğunu o dönemi yaşayan bütün plakçılar da bütün gazeteciler de hatta o dönemin sanatçıları da biliyor.. Programın ertesi günü, büyük bir heyecanla bütün gazeteleri tek tek okudum, internet sitelerini dolaştım.. Bakalım avukat korkusuna rağmen 'cesaretli biri' çıkıp yazacak mı diye!

I-ıhhh! Hürriyet'inden Milliyet'ine.. Sabah'ından Akşam'ına hepsinde aynı açıklama vardı: Ü.G. (Yalnızca Aykut Işıklar yazdı, Bugün gazetesinde,ama birkaç gün sonra).

'Ben yazıyorum arkadaş, ne haliniz varsa görün..' dedim. 'Aman abi' dedi Nurcan.. 'Avukatlarla başımızı derde sokma.. Sen iyisi mi Ü.G.'yi öyle bir anlat ki tanımayanlar da tanımış kadar olsunlar..'

Çaresiz! 1976 ve 1979 yıllarına ait HEY ciltlerini bir bir indirdim.. Notlarımı alıp, yazmaya başladım..

Üzerinden tam 34 yıl geçmiş

Bütün olay bundan tam 34 yıl önce Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nda başladı. Çarşı'nın Haliç'e bakan kapısından girişte, hemen soldaki ilk 'dükkan' aynı zamanda Zerrin Özer'in ablası Tülay'ın bağlı bulunduğu plak şirketiydi. Şirketin bir patronu vardı.. İşte o meşhur Ü.G. Bir de 'ortağı' gözüken bir yakışıklı, sürekli takım elbiseyle dolaşan, İstanbul beyefendisi bir plakçı; N.Ş. Aslında N.Ş. açık açık yazılabilir ama.. Neyse..

Ü.G., ortağı N.Ş.'nin tam aksine sürekli spor dolaşan, genellikle boğazlı yaka kazakları tercih eden, ayağından blue-jean'ini çıkarmayan, göbekli, dalgalı siyah saçlı, pala bıyıklı, sigara içmeyen ama piposunu ağzından düşürmeyen.. Gözlerini sık sık kırpıştıran.. Az ama öz konuşan, Unkapanı'nın 'alışık olmadığı tarzda' bir plakçıydı..

Her şey HEY'i arayıp, 'Güzel bir sürprizim var.. Falanca gün, Taksim'deki falanca plak stüdyosunda sizi bekliyorum' demesiyle başlamıştı.. Türkiye'nin o dönemdeki tek müzik dergisinin muhabiri olarak söylenilen gün ve saatte verilen adresteki stüdyoda soluğu almıştık.. Sonrasını; 3 Aralık 1975 tarihli HEY dergisinde yazdığımız haberden okuyalım.

Kollarında 99 bilezik taşırdı

'Tülay, kardeşi Zerrin'i de plak dünyasına tanıttı. Daha önce Modern Folk Üçlüsü ile yaptığı bir programda seyirci karşısına çıkan ve TRT TV'sinin açtığı 'Amatör Sesler Yarışması'nda birinci olan Zerrin, ilk plağı için geçtiğimiz hafta stüdyoya girdi. Tipik davranışları, tel çerçeve gözlükleri, uzun örgülü saçları, hippileri andıran giysileri ve kolundaki 99 bileziği ile dikkat çeken Zerrin, güçlü yorumu ile de stüdyoda bulunanlardan tam not aldı..'

Haberimiz çıktıktan sonra bizi arayan Ü.G. 'Göreceksiniz yazdıklarınızda yalancı çıkmayacaksınız, bu plak bomba gibi patlayacak' diyerek 'yeni sanatçısı' için övgüler yağdırmıştı..

Aradan üç ay geçti.. Plak gecikti. Gecikme konusunda Ü.G.'den bir açıklama gelmedi. Ve stüdyo aşamasından üç ay sonra 29 Mart 1976 tarihli HEY dergisinde 'Sizin İçin Dinledik' sayfasında üç yıldız yani 'çok iyi' övgüsünü bakın hangi satırlarla almıştı:

'Tülay'ın kardeşi Zerrin, sözleri kendisine ait olan Janis Joplin ve Mireille Mathieue'nün iki parçasıyla Pop dünyamıza başarılı bir adım attı. A yüzünde sosyal bir konuya değinen Zerrin, harika sesiyle yaşlıların gençlere karşı olan tutumlarını eleştiriyor. B yüzünde ise şirin bir aşk şarkısı var..'

Evet; Zerrin gerçekten de muhteşem bir ses sahipti ancak bu ilk plak beklenen çıkışı getirmedi. HEY'in listelerinde ilk 3'e bile giremeden geri döndü.. Sonrasında Zerrin'le ilgili haberler azaldı.. Giderek yok oldu.

Genç şarkıcı İMÇ'de tecavüze uğramış

Zerrin'in stüdyoya girdiği gün ile plağının çıktığı gün arasında geçen 3 aylık sürede bir şeyler yaşanmıştı ama ne?.. İşte o günlerde kısa adı İMÇ olan İstanbul Manifaturacılar Çarşısı, ya da müzik dünyasında bilinen adıyla Unkapanı Plakçılar Çarşısı, bir tecavüz skandalıyla çalkalanmaya başladı:

'Genç şarkıcı Zerrin, bir plakçının tecavüzüne uğramış..'

Ortada delil olmadığı için de olayı bildikleri halde kimse çıkıp açık yüreklilikle 'Evet doğrudur.. Bu çirkin olayı da falanca yapmıştır..' diyemiyordu.. Ta ki yıllar geçip sevgili Zerrin'in bir televizyon programında hıçkırıklara boğulup, olayı isim vermeden anlatmasına kadar..

İsimlerin yerini değiştir, bir sunucu çıkıyor

Bu arada hemen bir sır verilim; Ü ismini alıp soyadı yapın, G soyadını alıp isim yapın.. G.Ü. oldu mu?.. Oldu.. İşte G.Ü. de o dönemin çok ünlü, çok sempatik, televizyonlarda "turnike"lerden geçerek şöhret olmuş, aynı zamanda Yeşilçam'da starlara verdiği sesi ile tanınan bir sunucu, oyuncu, seslendirme sanatçısı idi.. Ve ikisinin adları ve soyadları o dönem o kadar çok karıştırılıyordu ki, hatta o sunucudan şüphelenenler bile çıkmıştı..

O dönemde; Ü.G.'nin sanatçıları arasında rahmetli Esin Engin, rahmetli Şerif Yüzbaşıoğlu'nun eşi Şenay, Tülay, Aydın Tansel ve Hasan Mutlucan vardı.. Şenay, Tülay ve Aydın Tansel'in 45'lik plakları çok iyi satış grafikleri çizerken Esin Engin'in 'Modern Oyun Havaları' adlı long-play'leri satış rekorları kırıyor, listelerin zirvesinden inmiyordu.. Hasan Mutlucan'ın 'Kahramanlık Türküleri' long-play'i ise henüz 12 Eylül Askeri Darbesi yapılmadığı için tozlu raflarda, rekor kıracağı günleri bekliyordu.

Ü.G.'nin en has adamı rehmetli Esin Engin'di.. Aynı zamanda şirketinden çıkan plakların aranjörlüğünü yapıyordu. Esin Engin'in müzik üzerine yorumlarını piposunu tüttüre tüttüre pür dikkat dinler, önündeki beyaz kağıt üzerine bir takım notlar alır, sonra piponun dumanından sanatçısının rahatsız olduğunu fark edince söndürmek zorunda kalırdı.

Rahmetli Şerif Yüzbaşıoğlu şirkete geldiği günlerde ise hemen dolaptan bir şişe viski çıkar, çocuklardan biri çerez almak üzere en yakındaki büfeye gönderilirdi. Şenay'ın yeni şarkıları üzerine birkaç söz edildikten sonra başlardı müzik dünyasının duayen sanatçısının bitip tükenmeyen 'çapkınlık' maceraları.. Onları da Esin Engin'in müzikal konuşmaları gibi dikkatle dinler ancak doğal olarak bu kez not almazdı.

Ama belli ki 'çapkınlık' konusunda dinlediklerinden epey yol katetmiş, dersini iyi çalışmış, kendine bu 'iş'e hazır hissetmişti ki.. Zerrin ilk 45'lik plağı için stüdyo çalışmalarını bitirdiği günlerde bu tecavüz olayı ortaya çıkmıştı.

Fotoğrafının çekilmesini sevmezdi

O dönemde sanatçılar kadar, sanatçıların bağlı bulunduğu plak şirketlerinin patronları da HEY'de birer fotoğraflarının çıkması için can atardı. Reklam; reklamdı.. Ama gelin görün ki; Ü.G. pek sevmezdi fotoğraf çektirmeyi.. Fotoğrafının girmesi gereken haberlerde, 'Napıcaksınız benim gibi şişko patronu. Bakın bizim yakışıklı N.Ş. artist gibi.. Onu çekin, firmamız adına onun fotoğrafını koyun..' derdi. Ve biz de öyle yapardık genellikle..

HEY tarihinde benim hatırladığım bir; PETKİM'in plak hammaddesie yaptığı akıl almaz zamlar karşısında plakçıların da plak fiyatlarını artırması konusunun işlendiği 16 Temmuz 1979 tarihli HEY dergisinde siyah-beyaz bir fotoğrafı çıkmıştı.. Bir de Zerrin Özer'in 'Gönül' adlı plağı için aldığı 'Altın Plak' töreninde Zerrin'e ödülünü verirken renkli bir kare fotoğrafı..

Sonraaa? Her şey müzik tarihindeki yerini aldı. Önce 45'lik, sonra long-play devri bitti. Kasetler başladı. Çok geçmeden onlar yerini CD'lere bıraktı.. Ve gün geldi, o plak şirketi faaliyetlerini durdurdu. Ü.G. de 'Artık Türkiye'de yapacak bir iş kalmadı' deyip Amerika'nın yolunu tuttu.. Geride müzikal anlamda pekçok başarılı plak.. Ve bir de 'tecavüze uğramış ve de boynu bükük' bir şarkıcı bırakarak..

Ü.G?

Kendimi zor tutuyorum yazmamak için? İlle de bir şeyler yaz diyorsanız;

Ü..T G?R

Adının ve soyadının son harfleri de benden 'bonus' olsun..

hulusi.tunca@magazinkolik.com