ÜŞÜDÜM.. ÜSTÜMÜ KİM ÖRTECEK ANNE!

Hulûsi TUNCA

'Mazide kalan hatıra gibi/ Şevkatli kollarını aç bana anne/ Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık/ Üşüdüm, üstümü örtsene anne/ Anne, annem, anneciğim/ Uyandım uykudan aradım seni/ Sağıma soluma bakındım annem/ Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık/ Üşüdüm, üstümü örtsene annem/ Anne, annem, anneciğim/ Yanımda olmanı ne çok isterdim/ Dizine yatıp da uyurdum anne/ Dilimde dua gözümde rüyasın/ Seni çok özledim hasretim annem/ Anne, anne, anneciğim..'

Cuma.. Öğleden sonra; saat 15.30 suları.. Kapı çaldı. Karşı komşu 'Madam Teyze'.. Buyur ettim. 'Hulusi' dedi 'Bir şey söyleyeceğim ama n'olur sakin ol..' Sakindim, bekliyordum ama gene de dudaklarım titremeye başladı. Ve ağzımdan tek bir sözcük çıktı: 'Annem mi?..'

Evet; annemdi.. Kanat açmıştı bizleri bırakıp babama kavuşmak üzere.. Yaklaşık 5 aydır kızkardeşim Alev'in Maltepe'deki evindeydi. Ankara'dan Hülya Ablam gelmişti haftalar öncesinden. Barış Manço, bir şarkısında 'Sabah seher vakti çıktım yola.. Dedi anam nire oğlum böyle..' demişti. Ben de Bakırköy'den çıktım yola ama bu kez 'nire' diye soran annem değil.. Beni bekleyen annemdi.. Son kez göreceğim annem.. Yaşını 78 olarak gösteren nüfus kağıdına göre; Meliha.. Bizlere göre; Melahat.. Melahat Tunca..

Kötü haber tez yayılmıştı. Alev'lerin evi çoktan dolup taşmıştı. Alev, beyaz çarşafla örtülen annemin üzerine kapanmış.. Kapanmış ne kelime yapışmış, ayırmak mümkün değil. Evde gözyaşları sel olmuş.. Anneme öz annesi kadar yakın 'damat' Ercan, koşuşturup duruyor. 'Bulutların üzerine çıkmak' o kadar çok mevzuat ve de teferruat gerektiriyor ki onları halletmekle meşgul..

Ve ertesi gün.. İlk durak; Karacaahmet Mezarlığı'ndaki 'hazırlık'.. İkinci durak; anacağımın (ve tabii bizlerin de yıllarca birlikte oturduğumuz) Zeynepkamil'deki evimizin önü.. Komşularla 'helal'leşme.. İkinci durak; Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii.. Gök yarılmış.. Nasıl bir yağmur.. Anacağım musalla taşında..

Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Otuz Beş Yaş Şiiri'nin son dizeleri uğulduyor kulaklarımda: 'Ne dönüp duruyor havada kuşlar/ Nerden çıktı bu cenaze, ölen kim/ Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar/ Neylersin ölüm herkesin başında/ Uyudun uyanamadın olacak/ Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında/ Bir namazlık saltanatın olacak/ Taht misali o musalla taşında..'

Anacığım; 'bir namazlık saltanat'ını sürdüğü 'taht'ından omuzlarımızda indikten sonra sıra gelmişti son durağa.. Kapısında 'Her canlı bir gün ölümü tadacaktır' yazılı Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki son durağa.. Uğurladık onu babacığımın yani 36 yıldır ardından gözyaşı döktüğü 'Hüseyin'inin yanına! Dilimde önce dualar, sonra da Zeki Müren'in 'Annem' şarkısı.. Paşa, 'Üşüdüm üstümü örtsene anne..' demişti. Ama 'haziran ayazında' kalan ben.. Üşüyorum.. Peki üstümü kim örtecek anne?..

hulusi.tunca@magazinkolik.com