YİTİRDİKLERİMİZ-1; "GERÇEK BİR KRAL" AYHAN IŞIK

YİTİRDİKLERİMİZ-1; "GERÇEK BİR KRAL" AYHAN IŞIK

Merhaba sevgili Magazinkolik okurları,

Bundan böyle burdan sizlere gerek eski ve nostaljik Yeşilçam, gerekse yeni yüzler ve yeni filmler ile seslenmeye çalışacağım,

Artık dünya değişti, eee tabii bizde değiştik ve Türk Sineması da güzel bir yerlere geldi..

Tabiki tüm bunları yazarken dünya sinemalarını da unutmamak lazım..

Elimden geldiğince vizyona girecekler, vizyondakiler ve şeker tadındaki unutulmuş Yeşilçam yüzlerini yazıp hatırlatmaya çalışacağım,

Hazır daha sezon başlamamışken sizlere siyah beyaz dönem filmlerine damga vurmuş usta oyuncuları yine yeni yeniden hatırlatmaya çalışacağım..

Bugün sizler ile tanışma yazımda gerçek bir 'Kral', ve yaşama erken veda eden hikayesi var,

Kim mi? buyrun beraber okuyalım;

AYHAN IŞIK (AYHAN IŞIYAN)

5 MAYIS 1929 İZMİR Konak, 16 HAZİRAN 1979 ISTANBUL

'Taçsız Kral" lakaplı Türk sinema oyuncusu, yapımcı, yönetmen, senarist, ses sanatçısı ve ressam.

Asıl adı Ayhan Işıyan olan oyuncu altı çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak İzmir'in Konak ilçesinde dünyaya gelir.

Altı yaşındayken babasını kaybeden Işık, öğreniminin bir kısmını İzmir'de bir kısmını ise abisinin üniversite tahsili için annesi ve kardeşleri ile geldikleri İstanbul'da tamamlar.

İstanbul'da ilk önceleri zorlanan Işık daha sonraları kendisini çok güzel bir çevrede bulduğunu verdiği röportajların birinde şu sözlerle anlatır: "Mahir İz okul müdürü, Salah Birsel müdür muaviniydi, edebiyata Rıfat Ilgaz, beden eğitimine Vefalı Kör Galip, coğrafyaya Akbaba Celal geliyordu.

Daha ne isteyebilirdim ki..." Buradaki okul arkadaşlarından bazıları senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Doğan ve ressam - karikatürist Semih Balcıoğlu'dur.

Daha sonra girdiği Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan dersler alan Işık, buradaki dönem arkadaşlarıyla ise On'lar Grubu'nda yer alır.

Amacı Doğu-Batı sentezini Türk resminde yaratmak; 'Halk Sanatı Kaynaklarına Eğilmek', tekniği ise 'Renkçi ve Lekeci' olan grupta dönem arkadaşlarından Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varınca, Nedim Günsür, Orhan Peker, Turan Erol ve liseden beri dostları olan Semih Balcıoğlu ile Ferruh Doğan'la yer alır.

Verdiği röportajların birinde daha çok empresyonizm akımının etkisinde kaldığı söyleyen ve bu anlamda da en çok Claude Monet'ten etkilendiğini belirten Işık, Akademi öğrenimi sırasında bir süre Bab-ı Ali'de ressam olarak çalışır fakat 1952 senesinde Yıldız Dergisi'nin açtığı yarışmaya girmesiyle resim hayatındaki geri planına itilerek sinemaya doğru yönelişi başlar.

Yarışmayı birincilikle kazanarak sinemaya geçer.

Bir sene sonra, 1953 senesinde ise Güzel Sanatlar Akademisi'den mezun olur.

Aynı yıl "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmiyle ilk kez beyazperdede gözükür.

İkinci filmi Ömer Lütfü Akad'ın 'Kanun Namına' filmiyle büyük ün kazanır.

Yıldız fabrikatörü Osman F. Seden, Işık?tan büyük bir yıldız yaratmıştır.

Işık'ın ilk başlarda 2 bin lirayı bulmayan ücreti yıllar içinde 100 bin liralara doğru yükselecektir.

Bu artışın en önemli sebeplerinden biri de Işık?ın para konularındaki titizliği ve zekasıydı.

Halkın ona olan sevgisini ve filmlerinin başarısını yapımcılara karşı kullanmayı çok iyi beceriyordu.

Hatta diğer oyunculara akıl hocalığı yaparak, kimin hangi şartlarda çalışacağını belirleyerek Yeşilçam'a bu konuda bazı standartların gelmesini sağlayan intihar sonucu kaybettiği aktör dostu Suphi Kaner den sonra yine Işık oluyordu.

1959 yılında Hollywood'a giderek şansını bir de orada denemek ister.

Fakat buradaki filmlerde çalışamaz.

Bunun nedeni sorulduğunda da : 'Benim gibi orada 5000 kişi sıra bekliyor. Ayrıca çok da marifetleri var. Zıplayıp havada iki takla atıyorlar. Hem de ana dilleri gibi İngilizce konuşuyorlar.' diye yanıt verir...

Bize orada ekmek yok diyerek açıklayan Işık, 60'ların başında Vedat Türkali'nin senaryosunu yazdığı "Otobüs Yolcuları" filmiyle Yeşilçam'a dönüş yapar

Aynı sene Gülşen Işık'la evlenir ve Serap adını verdikleri bir kızları olur.

*********************

Oyunculuğunun yanı sıra yapımcılık yapmaya da başlayan Işık, bir süre sonra da oyuncu ve yönetmen olarak "Örgüt" filmini çekti ve bu arada TV'de bazı reklam filmlerinde rol aldı.

Türk sinemasının belki de en büyük oyuncularından biri olan Ayhan Işık, ikinci filminden sonra fiziği ve yeteneği ile dikkatleri çekerek, ölene kadar çevirdiği bütün filmlerde hep başrol oynadı.

Işık; 1954'te Türk Film Festivali'nde, 1962'de Ses, 1965'te Artist ve daha bir çok yayın organının düzenlediği yarışmalarda "en başarılı erkek oyuncu" seçildi.

Işık yine bu dönemlerde çevirdiği 'Küçük Hanım' seri filmleri ile de halk tarafından oldukça beğenilir ve devam eden dönem içerisinde 'Taçsız Kral' ünvanını kazanır ve ününü en uzun süre koruyan ilk oyuncu olur.

1972'de film yıldızlarının sahneye çıkma modasına uyarak, Kendisi de bu modaya uyar ve Münir Nurettin Selçuk'tan dersler alarak Klasik Türk müziği dalında sahneye çıkar ve bir tane 45'lik plak doldurur.

Birçok tarzda, yeteneğiyle göz doldurmayı başaran Işık sinemada dram , politik , romantik , komedi , macera ve diğer tarzlarda örnekler sunar.

140 kadar film çevirir.

1975'den itibaren yapımcı, yönetmen ve senarist olarak Türk sinemasına katkıda bulunan Işık bu senelerde İtalyan yapımcılarla yaptığı ve başrolünü de Klaus Kinski ile paylaştığı 'La Mano Che Nutre La Morte' ve 'Le Amanti Del Mostro' filmlerini yapar.

Filmler İtalya'da ve Avrupa'nın bazı ülkelerinde vizyona girer fakat Türkiye'de sansüre uğrar ve Türk seyircisiyle hiçbir zaman buluşamazlar.

Ayhan Işık'ın evi, İstanbul'un en gözde semtlerinden Topağacı'nda, «Ihlamur Yolu» Caddesi üzerindedir.

Aktör burada 28 kapı numaralı Şahin Apartmanı'nın 4'üncü katında eşi Gülşen ve kızı Serap ile gerçekten mutlu bir hayat yaşar.

Daha sonra Bebekteki evinde konuşlanmaya başlarlar..

13.Haziran 1979 senesi; Ayhan Işık, eşi bir is için Londra2da iken, Bebek'teki evinin balkonunda güneşlenir.

Güneş çarpması sonucu beyin kanaması geçirerek Hastaneye kaldırılır. Beynindeki damarlardan bir kaçı çatlamış, sanatçi komaya girmiştir.

Olayı duyan eiş hemen Londra'dan gelir. Ayhan Işık'ın yattığı Hastanede başında bekler,

Tansiyon artışının tetiklediği anevrizma rüptürü sonucu beyin kanaması geçiren Işık, kurtarılamaz ve üç günlük koma sürecinin sonunda 16 Haziran 1979'da yaşama veda eder.

Cenazesi büyük bir kalabalık eşliğinde Şişli Camii'nden kaldırılır.

Basta Reisicumhur Cevdet Sunay, Basbakan ve Bakanlar olmak üzere sevenlerinden camiye yüzlerce çelenk gelir, avluya sığmaz üst üste sıralanır.

Bir benzerine daha rastlanmayan cenazesi töreninde, gözyaşları adeta sel olur akar.

Sanatçı, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yatmaktadır.

ARDINDAN YAZILAN VE SÖYLENENLER.

Arşivleri karıştırırken Sabah gazetesi Hıncal Uluç köşesinde Tevfik Yener'le Hafta Sonu yazısına takıldım.

George Clooney Ayhan Işık'ın oğlu mu?

Bu soru iş çıkardı başıma diye başlar yazısına Tevfik Yener!

1959 Da Hollywood'a giden Ayhan Işık George Clooney'ih güzel annesi ve tv sunucusu babasıyla tanışmıştı. Birlikte fotoğraflar bile çektirdiler. 1961 'de George Clooney doğdu.

Babasının Ayhan Işık olduğunun ileri sürülmesine sebep bu tarihlerin yanında Clooney'in Ayhan Işık'a evladı kadar benzemesi olmalı der Yener.

Konudan sıtkı sıyrıldığı için geniş geniş anlatır ve şaka sınırda kalsın der demesine ama Konuyu üstüme yıkmayın kardeşim. Lütfen birisi George Clooney'nin DNA'sını belirlesin bende rahatlayayım diye nokta koyar. (Sabah 14 Nisan 2012 Cumartesi yazısı.)

SADRİ ALIŞIK.

Bu yazı Aziz Üstel programından alınmıştır.

Ayhan ile bir Avrupa turnesine çıkmıştık 'Küçük Hanımefendi Avrupada'yı çekiyoruz gemiyle 5 gün Marsilya'ya gidiş sonra yine Napoli'den dönüş var ama ben kamarayı çok sıcak buldum güvertede açık havada yattım .

Neyse, Marsilyadan çıktık Roma, Paris falan derken 25-30 gün kadar gezmişiz dönüş için gemiye geldik, birde biz nereye gidersek gidelim hep aynı odayı verirlerdi ve aynı yatakta yatardık geceleri rahmetli o erken yatardı ben içtiğim için geç gelirdim.

Ayhan; 'Oh be nihayet rahat bir yatakta yatacağım' diyince garip garip suratına baktım; 'yahu ne oldu ki' deyince meğerse ben gece geldiğimde elim, kolum, ayağım onun üzerinde yatarmışım bir kere olsun ne şikayet etti nede elini çek dedi böylesi naif ve duygu doluydu.

Ben kaza geçirdim benim başımda beyin kanaması olmayayım diye elinde buzlarla 48 saat bekledi Ayhan.

Şimdi biz onu beyin kanamasından kaybettik.

Fena halde özlüyorum ..

BELGİN DORUK.

Ayhan Işık'ın ölümüne en çok üzülenlerden biri de Belgin Doruk'tu.

O Güzelim adam Ayhan Işık, hepimizden çok yaşayacağına inandığım adam hepimizden önce küt diye göç etti gitti...

Onun ölüm anına inanamıyorum.

Oysa hepimizin ne güzel bir arkadaşlığı vardı bilemezsin.

Eşleriyle gerçekten aile dostluğu vardı aramızda.

Her yılbaşı gecesi çoğunlukla bizim evde buluşurduk.

Onun yanı sıra hafta sonu geziler, balolar, partiler hep birlikte yaşadığımız güzelliklerdi, hoşluklardı.

Hepimiz kardeş gibiydik. Hepimizin derdi birimizin derdi gibiydi.?

MÜNİR ÖZKUL

Ayhan Işık'ın cenaze namazına gitmek için dolmuşa binmiş. Camiye yaklaştıkça başı sonu belli olmayan bir kalabalıkla karşılaşmış. Öyle bir kalabalıkmış ki Münir Özkul,

'- Kalabalığa bak. Sevenlerinin bu kadar çok olduğunu bilmezdim.? diye mırıldanmış.

Bunun üzerine dolmuş şoförü de:

'- Sen bir de kendi cenazeni gör abi' demiş.

OSMAN F. SEDEN

Osman Seden, Ayhan Işık?ın cenazesini şöyle anlatmıştı: 'Cenazesi bir hadise oldu.

O kadar kalabalığı insan kolay kolay göremez.

Şişli Camii'nin avlusunu dolduranların yüzde elliden fazlası cenazeyi seyretmeye gelen basit insanlardı.

Yüzde elliye yakını, 'filânca da oradaydı' dedirtmek için, acaba basın benim de bir resmimi çeker mi diye poz veren tufeylilerdi,

bir kısmı da onu tanıyanlardı.

Herkes 'daha geçenlerde onunla beraberdik, daha birkaç gün önce şuradaydık, buradaydık' diyenler, bir kısmı da kendisini ne kadar yakından tanıdığını ispat etmeye çalışan budalalardı, züppelerdi.

Bir an filmlerinin büyük bir kısmının prodüksiyon amirliğini yapan Yüksel Tanık'la göz göze geldik.

Ağlıyordu. 'Meğer yakın arkadaşı biz değilmişiz' dedi.

O kalabalık içinde içten, kalbinin ta içinden kahrolan üç kişi hatırlıyorum, biri kızı Serap, diğeri çok yakın arkadaşı merhum Sadri Alışık ve bir diğeri de Feridun Karakaya Cilalı İbo.

Cenaze namazı kılındı.

Hakkımızı helâl ettik. Ayhan'ı götürdüler.?

ÇOLPAN İLHAN

Çolpan İlhan neredeyse asansör kullanmamasıyla, çok sağlıklı görünmesiyle ünlü Ayhan Işık için şunları söylemiştir: 'Ayhan Işık'ı biz herhalde yüz yaşına kadar yaşar diye düşünürdük' demiş.

Yeşilçamın başı sağolsun toprakları bol olsun

Sevgisiz ve beni takipsiz kalmayın,

Füsun OLGAÇ

[email protected]

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.