Ferhat Göçer... 'BU YAPTIĞIM, EN KALİTELİ ALBÜMÜM OLDU!'

Ferhat Göçer... 'BU YAPTIĞIM, EN KALİTELİ ALBÜMÜM OLDU!'

Hürriyet Kelebek yazarı Cengiz Semercioğlu'nın pazar röportajlarının bu haftaki konuğu, ünlü şarkıcı Ferhat Göçer oldu. Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG) Yönerim Kurulu Üyesi de olan Göçer, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

Ferhat Göçer 9’uncu albümü “Bu Kalp İçinde Teksin”i geçtiğimiz hafta sonu çıkardı. Ferhat’la kedileri, köpekleri, balıkları, kaplumbağaları ve kirpileriyle yaşadıkları kocaman bahçeli tripleks villasında buluştuk.

Meclis’te gündeme gelen Sağlık Bakanlığı’na danışmanlık yapması konusundan Yılmaz Morgül’ün özrüne, proje albümlerden emlak zenginliğine her şeyi konuştuk.

◊ Ferhat, doktorlukla müziği yıllarca beraber götürdün. O kesişme anı, ilk başlangıç noktası ne zaman ve nasıl oldu?
- Üniversite üçüncü sınıfta... Hekimlik biraz ağır bir meslek. Kitapların arasında boğuluyorduk. Ben Atatürk Öğrenci Yurdu’nda kalıyordum.

Topkapı’da. Binlerce öğrencinin arasında. Günlerce, haftalarca orada çalışırdık. Sosyal uğraş olsun diye okulun müzik koluna girdim. Müzik kolunda üst sınıftan arkadaşlar vardı. Abilerimiz, ablalarımız... 
Onlar TRT Gençlik Korosu’na gidiyordu. Gökçen Koray yönetimindeki İstanbul TRT Korosu vardı, “Hadi oraya gel” dediler. Oraya giderken, İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda akşam okulu olduğunu öğrendik.

Tıp fakültesinden 25 öğrenci arkadaşla konservatuvar sınavlarına hazırlandık. 6 kişi kazandık sınavı. Ama sadece iki kişi bitirebildik;

Mertcan Türk ve ben. Mert şimdi İstanbul Tıp Fakültesi’nde anestezide profesörlük yapıyor, müziğe de amatör şekilde devam ediyor.

◊ İnek bir öğrenci miydin?
- Evet. İnek olmaktan başka çarem yoktu zaten. Annemle babam öğretmen, küçük yaşta okula yazdırdılar beni. Ben tıp fakültesine girdiğimde 15 yaşındaydım, arkadaşlarım ise 19 yaşındaydı.

Yani onlardan 4 yaş küçüktüm. 15-19 yaş arasında algı düzeyinde ciddi farklılıklar var. Ben onların dört katı çalışsam bile hiçbir zaman notum onlarınki kadar yüksek olmuyordu.

Dolayısıyla sürekli çalışmak zorunda kalıyordum. Yani ilk dört yılım böyle geçti...

◊ Annen ve baban hayatta değil mi?
- Evet.

◊ Ailen hekim Ferhat’ı mı daha çok seviyor, müzisyen Ferhat’ı mı?
- Onlar hekimi daha çok seviyorlar. O tarafa daha çok işleri düşüyor çünkü.

(Gülüyor) “Evladım başım ağrıyor, nörolojiye götür beni, kardiyolojiye götür beni, tansiyonum çıktı” diyorlar mesela. Oğullarının hekim olmasının tadını çıkarıyorlar.

BU YAPTIĞIM, EN KALİTELİ ALBÜMÜM OLDU

◊ Yeni albümün çıktı, “Bu Kalp İçinde Teksin”. Kaçıncı albümün bu?
- Dokuzuncu. Single’lar hariç tabii.

◊ Geçen martta mı çıkarmıştın en son bir single?
- Evet. Aslında istediğimiz gibi olmadı. Sağlam ses getirseydi şarkı, hemen arkasından albüm çıkaracaktık.

Baktık şarkı arzu ettiğimiz kadar büyük ses getirmedi, albümden de vazgeçtik. “Bekleyelim, daha iyi şarkılar bulalım, öyle çıkaralım” dedik. 

◊ Buldun mu şimdi daha iyi şarkıları?
- Evet. Ersay Üner’den, Şebnem Sungur ve Zeki Güner’den çok güzel şarkılar geldi. Bu, yaptığım en kaliteli albüm oldu.

◊ Albümde pek bilinmeyen bestecilerin de şarkıları var değil mi?
- İki şarkı var öyle. Emircan ve Onurcan isminde iki yeni dostumuzun şarkıları. Profesyonel müzik dünyasının çok yakından tanımadığı iki isim.

Sosyal medyada tanınıyorlar ama. ‘Cancanlar’ olarak da biliniyorlar. Albümdeki iki şarkı da bana ait. Buray’dan da var bir tane.

◊ Bir dönem internet üzerinden şarkı arıyordun. Cancanlar’ı öyle mi keşfettin yoksa?
- “Ayrılsak Ölürüz Biz”, “Unutmuş Çoktan” gibi birçok şarkıyla www.besteniyolla.com’da karşılaştık. Ama Emircan ve Onurcan’la sosyal medyada tanıştık. 

◊ Besteniyolla.com devam ediyor mu?
- Çok aktif değil. Artık herkes şarkılarını sosyal medyada istediği gibi paylaşıyor. 
Yüksek tıklanma oranlarına baktığınızda da bir şarkının tutacağını aşağı yukarı anlıyorsunuz.


“MÜZİK UCUZLADI” DİYORLAR AMA ÜMİTSİZ DEĞİLİM

◊ Peki orada potansiyel bir tehlike olduğunu düşünüyor musun? Çünkü gencecik çocuklar çıkıyor, bir şarkıyla patlıyorlar...
- Tam tersine. Bunlarla yüzleşmek zorundasınız. Yüzleşmek de değil, bunlara alışmak ve uyum sağlamak zorundasınız. 
Ben bunların olması gerektiğini de düşünüyorum ayrıca. Şarkının gücüyle size yatırım yapacak olan sanatçıların, prodüktörlerin ve medyanın ilgisini çok rahat çekebiliyorsunuz.

Bu açıdan çok faydalı. Keşke bizim dönemimizde de böyle olsaydı. 

◊ Sizin döneminiz daha mı dezavantajlıydı?
- Tabii. Çünkü biraz daha tekeldi bizim dönemimizde.

◊ Tekel derken...
- Müzik sektörü belli bir grup yapımcının elindeydi. Dengeler çok değişti artık. Şarkınız çok güzelse, sosyal medya sayesinde birkaç ay içinde milyonlarca insana ulaşabiliyor. 

◊ Ama sizin zamanınızda da öne çıkan, yarışan insan sayısı daha azdı...
- İnsan sayısı az ama işin çok zordu... Şimdilerde “Müzik ucuzladı” diyorlar ama ben müzik sektörünün geldiği noktadan ümitsiz değilim. 

 

Çünkü burada önemli olan şey, şarkının insanlara çok kolay ulaşmasını sağlamak. Sosyal medya sayesinde de inanılmaz mucizevi bir yayılım hızına ve gücüne sahibiz şu anda. Tabii eğer şarkın iyiyse.

3 ŞARKIDA ÇOK iDDiALIYIM

◊ 2017’de kaç defa sahneye çıktın?
- Senede minimum 75-80 konserim vardır. Buna sahne, kulüp programlarım, halk konserlerim, festivallerim, özel konserlerim, düğün ve bayi toplantıları da dahil. 

◊ Hekimlikten daha fazla parayı müzisyenlikten kazanıyorsun sanırım...
- Mutlaka. 

◊ Kaç yıl oldu ilk albümden bugüne?
- 12 yıl oldu. Ama albüm öncesinde de sahneye çıktığım 11-12 senelik bir süreç var. Albüm çıkardığımda para kazanma beklentim yoktu bu arada.

Çünkü belirli bir birikimim vardı zaten, gerek hekimlikten gerek performans sanatçılığından. Grup Turkuaz vardı o zaman. Deli gibi sahne yapıyorduk onlarla. Ayda 15-20 gece sahne alıyorduk.

◊ İlk zamanlarında yaptığın birçok hit oldu. Sence yeni şarkılarınla onları aşabilecek misin?
- Burada mesele şu; tarzına uygun kaliteli eserler üretmeye devam etmek. Ama yeniden bir “Cennet” yaratayım, yeniden bir “Biri Bana Gelsin”, “Gül ki” yaratayım dersen... Yok öyle bir şey. Bu söz konusu bile olamaz. Olmamalı da zaten. 

◊ Olmamalı mı? 
- Tabii ki. Berkant dediğinizde “Samanyolu” gelir aklınıza mesela. Yüzlerce eseri vardır ama o hatırlanır.

Benden sonra da insanlar geriye dönüp “Ferhat Göçer diye biri vardı” deyip internetten taradıklarında, “Cennet”i görecekler. Şükrediyorum ki en azından ismimle özdeşleşmiş birkaç şarkım var. Bu bana yeter.

◊ Yeni hit çıkaramama korkun yok o zaman...
- Hit çıkaramama korkusu hep vardır. Albümde, albümü sırtlayacak ya da o döneme damgasını vuracak bir şarkı olmalı. Bizim bütün albüm kurgumuz bunun üzerinedir.

Ama ben burada, yeni bir “Cennet” yaratacağım mantığıyla hareket edemem. Arayışımıza devam ederiz sadece. Belki biraz zamanın ruhunu da işin içine katmaya çalışırız. 

◊ Bu albümün hitleri hangileri olacak?
- Şarkıların hepsi birbirinden güzel tabii ki ama üç tanesinde çok iddialıyım. Birincisi Şebnem Sungur’un “Sen Elimden Tut” şarkısı, ikincisi Ersay Üner’le birlikte yaptığımız “Mutlu Ol”, üçüncüsü de Zeki Güner’le hazırladığımız “O” isimli şarkı. 

◊ İlk klip şarkısı hangisi olacak? 
- Muhtemelen “Sen Elimden Tut” olacak.

ÇOK ŞEYi YANLIŞ YAPTIM

◊ Sen albüm değil, sahne adamısın bence. Katılıyor musun?
- Yüzde yüz! Önceliğim sahne. 

◊ Peki bana sahne performansını çok iyi bulduğun sanatçıları sayar mısın? 
- Yeni ve eski jenerasyondan karışık söyleyeyim. Buray’ı çok beğeniyorum. Fatih Erkoç’u da. Onu izlemeye doyamıyorum, açık söyleyeyim. Ajda Pekkan da müthiş bir sahne sanatçısı. Hayatını sahneye adamış. Bu üç ismi sayabilirim. 

◊ Bugünkü aklınla geçmişe dönseydin, neleri farklı yapardın? Ya da şöyle sorayım, geçmişe dair neleri yanlış yaptığını düşünüyorsun?
- Çok şeyi yanlış yaptım. Tecrübesizce davrandığım çok zaman oldu. İnsan ilişkileri olmak üzere, büyük pişmanlıklarım yok ama “Keşke öyle yapmasaydım, r şu anki aklım olsaydı” dediğim çok şey var.

◊ Ne gibi hatalar yaptın ilişkilerinde? Mesela geçen gün Samsun Demir’e “Siz Ferhat’la küs değil miydiniz? Ne zaman barıştınız da yeniden albüm yaptınız?” diye sordum ben. Onunla ilişkinde de hatalı mı görüyorsun kendini?
- Mesela şu anki aklım olsaydı, o dönemki küslüğü yaşamazdım. Daha olgun ve daha sakin karşılayabilirdim.

O dönemde çok daha duygusal karşıladım bazı şeyleri ve çok agresif reaksiyon verdim. 
Burada faturayı hep kendime kesiyorum. Hatalar hiçbir zaman tek taraflı değildir tabii ki ama arkadaşımızın da oturup kendi hatalarını sorgulaması gerektiğini düşünüyorum.

Ben kendime dönüp baktığımda aşırı duygusal davrandığımı, o krizi çok rahat yönetemediğimi görüyorum.

PARAMI GAYRiMENKULE YATIRDIM

◊ Para konusunda ne düşünüyorsun? Tutumlu musun, eli açık biri mi?
- Tutumluyum. Parayı, hayata geçirmek istediğim şeyler için araç olarak kullanırım. 

◊ Neye yatırım yaparsın?
- Genelde ev ve arsaya yatırım yaparım. 

◊ Kaç tane evin var?
- Eee, var işte. (Gülüyor) 

◊ Epey var yani?
- Var.

◊ 20-30? Biz Emrah’ı emlak zengini zannediyorduk, sen Emrah’ı da geçmişsin!
- Levent’te güzel bir ofisim var. Yanımda Yılmaz Erdoğan ve Fatma Girik var komşu olarak. Kanlıca’daki bu ev de bizi gayet mutlu ediyor. 

◊ Kaç senedir burada oturuyorsunuz?
- 9-10 yıl oldu neredeyse, hayvanlarımızla.

◊ Kaç hayvanla?
- 25 kedimiz var. Ayrıca balıklarımız, kaplumbağamız, kirpilerimiz var. 

◊ Sonuçta iki çocuğun var, onların da geleceğini düşünüyorsun tabii...
- Aslında üç çocuğumuz var. Ömür’ün de bir kızı var; Tayga. Oğlum 13 yaşında ve Londra’da okuyor. Kızım da 20 yaşında, grafik okuyor.

◊ Ömür’le kaç yıldır berabersiniz?
- 10 yıldır. Birlikte yaşıyoruz zaten.

ÖMÜR’E DE KARIŞIRIM KIZIMA DA AMA...

◊ Bir röportajında “Konservatifim” demişsin.
- Öyleyimdir. Konservatif adamımdır. 

◊ Karışır mısın mesela kızının kıyafetine? 
- Çok karışırım. Ömür’e de karışırım ama ne Ömür ne de Yağmur dinliyor beni! 

◊ Karıştığını zannediyorsun!
- (Gülüyor) Karışırım. Ben söylemiş olayım. Tasvip etmediğimi bilmeleri benim için yeterlidir. Onun dışında onların sorumluluğudur. 

◊ Bazı ünlülerin çocukları sosyal medyada paylaştıkları cesur fotoğraflarla gündeme geliyor. Sen nasıl bakıyorsun bu duruma?
- Tayga da, Yağmur da öyle şeyleri seven insanlar değiller. Diğerleri seviyor diye demiyorum, aman yanlış anlaşılmasın.

Ama biz özelimizi daha içimizde yaşamayı tercih eden bir aileyiz. Bir de şimdi şöyle de bir şey var; çocuklarımız farklı eşlerden olduğu için, biraz daha hassas davranıyoruz. Geçmişte hep gönül kırdık. 

◊ Eski eşlerinizden bahsediyorsun...
- Evet. Bu konuda hassas davranmak gerekiyor. 

◊ Belki de sizin çocuklarınız medyayla ilgili olmadığı için daha rahatsındır.
- Evet. Mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çalıştım ben.

KONUŞURSAM ORTALIK KARIŞIR

◊ MSG yönetimindesin. Nedir bu meslek birliğindeki bitmeyen telif meselesi?
- Açık konuşacağım; bir türlü uygulamaya geçmeyen bir yasa var. 
Hayata geçmemesi de maalesef bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. Bu yasanın çıkması için çok uğraştık. Dört meslek birliği gerçekten büyük özverilerle bir araya geldi.

Orhan Gencebay’la olsun, Arif Sağ’la olsun, bu konuda çok çabalar sarf ettik. Birlikte çok mesai harcadık. Belirli bir noktaya da geldik, ancak bir türlü çıkamadı. Çünkü Ankara’daki öncelikler başka. 

◊ Kime sorsam yasaya suç atıyor. Peki sizin hiç mi suçunuz yok? 
- Yemin ediyorum elimizden geleni yaptık. Ben 4 yıldır MSG’de yöneticiyim. Tabii ki aramızda kavgalar olacak. Bu çok doğal. 

 

Çatışma olmazsa garip olur zaten. Ama emin ol, yasa meselesi gündeme geldiğinde herkes bir oldu, tek bir organ gibi çalıştı günlerce. 
 

Bülent Forta’sından Orhan Gencebay’ına, Arif Sağ’ından Burhan Şeşen’ine aklına gelecek herkesle saatlerce mesai harcadık.

◊ Sizin meslek birliğine de üye olan bazı sanatçılar diyor ki “Telif alamıyoruz, şarkılarımız bilmem nerede çalıyor, 100 lira telif gönderiyorlar.”
- Haklılar. Şu anda toplanan yıllık telif, 50 milyon TL. Toplam teliften bahsediyorum. 

 

Yorumcusu, eser sahibi, yapımcısı senelik 50 milyon gibi bir bütçe var. Ulaşması gereken ya da Türkiye’de ulaşabileceği nokta ne? Tahmin et bakalım.

◊ 500 milyon lira gibi bir şey...
- 650 milyon liralık bir potansiyel var Türkiye’de. Ama bunun karşısında da yasanın çıkmasını istemeyen bazı birimler ya da kurumlar var. Şimdi bu 50 milyon lira, senelik kaç kişiye dağılıyor tahmin et... 

◊ İddialara göre toplanan paraları yöneticiler götürüyormuş!
- Yok ya. İnan bana haksızlık ediliyor. İşin içindeyiz, biliyoruz. Orada öyle götürülecek bir para yok. Ama şu olabilir; masraflar kısılabilir. 


Atıyorum 10 liralık masraf 5 liraya düşürülebilir. Ama yani bu, içinde bulunduğumuz problemin yanında devede kulak bir sorun. 

◊ Sezen Aksu aday olacakmış MSG’nin yönetimine...
- Neden olmasın? Güzel bir şey. Keşke olsa. 

◊ Peki mevcut yönetim neden bırakmamak istiyor?
- Çok derin ve çok tehlikeli sorular soruyorsun. Bu konuya girersek kıyamet kopar. (Gülüyor)

◊ Bunu pas geçelim o zaman...
- Çok şey söylerim ama ortalık karışır. Sessizce, kimseyi incitmeden bir yol bulmaya çalışıyoruz. Kimsenin canının yanmasını da istemiyorum bu konuda. 
Zaten yeteri kadar şey var içeride. 
Yeni bir kavga yaratmanın alemi yok.

YILMAZ MORGÜL’ÜN ÖZRÜ KABAHATiNDEN BÜYÜK

◊ Yılmaz Morgül bir ödül töreninde Atatürk ve şehitler için konukları saygı duruşuna davet etmiş, senin ayağa kalkmadığını öne sürmüştü. Sonra ayağa kalktığını kanıtlayan görüntüler ortaya çıktı, o da senden özür diledi. Ama sen özrünü kabul etmedin. Ben de bu konuda seni sonuna kadar savundum.
- Hiç kimsenin bir başkasının Atatürk sevgisini ya da şehitlere saygısını sorgulanma hakkı olmadığını düşünüyorum. Kimse benim şehitlere, Atatürk’e saygımı ve sevgimi sorgulayacak güce sahip değildir.

Hele hele bunun şova dönüştürülmesine asla müsaade edemem. 
Belki biraz sert müdahale etmiş olabilirim ama bu sert müdahale edilmesi gereken bir durum.

Olayın hassasiyetini gördüğüm anda gereken cevabı vermek zorunda hissettim. Aslında Yılmaz hep takdir ettiğim, sesini beğendiğim birisidir. 
Beni aradığında da telefonu açtım. “Samimi bir özür bekliyorum senden. Hakkımdaki o iletiyi sileceksin, güzel bir özür yazısı yazacaksın” dedim. Özrü kabahatinden büyük derler ya...

◊ İstediğin gibi özür dilemedi yani...
- Öyle özür olmaz. Özür öyle dilenmez. Ama ne dava ettim ne de bu konuyu tartışmaya açtım.

DÜETİSYEN DEDİLER DÜETİ BIRAKTIM

◊ 184 düet yaptığın haberleri gerçek mi?
- Gerçek. Televizyon ve radyo programlarında, Türkiye’de birkaç sanatçı haricinde düet yapmadığım sanatçı kalmamıştır.

◊ Bu alanda rekor sende o zaman.
- Rekor bende. Biliyorsun ismimiz “Düetisyen”e çıktı. Uzun bir süre bu yüzden düet yapamadım. Böyle bir şey var mı yani?

Bununla bile dalga geçilen bir ülkede yaşıyoruz. Şu anda ortalık düetten geçilmiyor. Ben başlattım bu olayı. 

◊ Uzun zamandır televizyon programı yapmıyorsun...
- Formatlar bitti. Artık olay tamamen şov programlarına ya da dizilere döndü. Ben de öyle şovmen bir adam değilim. 
Benim işim müzik yapmak, performans yapmak. 

◊ Var mı yeni düet bu arada? 
- Yok artık.

◊ Mesafeli misin yani?
- Adımız çıktığından beri bu konulara daha dikkatli yaklaşıyoruz. 

◊ Bence yapmalısın...
- Düetisyen olduk ama. İsme bak ya. Neden? Düet yaptı. Bakar mısın? Şimdi televizyonlar düetten geçilmiyor. Herkes birbiriyle düet yapıyor.

PROJE ALBÜMLERi iÇiME SiNMiYOR

◊ Bu yıl Muazzez Abacı, Yıldız Tilbe, Nazan Öncel, Cem Karaca proje albümleri çıkacak. Sen bu tür proje albümlerde neden yer almıyorsun?
- Çok içime sinmiyor. Hepsinde mutlaka teklif geliyor ama bunlara çok dikkatli yaklaşmaya gayret ediyorum. 
İçime sinmediği müddetçe de işin içine girmiyorum. Birçoğunda da kendi albümüme denk geldiği için yer almadım. 

◊ Kendi albümünün önüne geçmesini istemedin tabii.
- Aslında albümler de sinema filmleri gibi. Tek atışlık hakkın var. O gücü kendi albümüne kullanmak istiyorsun. Eğer uzun süre albüm çıkarmayı düşünmüyorsan, o zaman proje albümlerde yer alabilirsin.

Mesela Tarkan. 7 sene albüm çıkarmadı ama o tribute albümlerinde yer aldı. Bu çok mantıklı. Ama 2-3 senede bir albüm çıkaran birine, tribute albümlerde yer almak zarar verebilir.

◊ Enflasyon var mı tribute albümlerde?
- Var ama olması da gerekiyor diye düşünüyorum ben. Bu arada Yıldız Tilbe’nin albümünde varım. Çabuk Olalım Aşkım’ı söyleyeceğim. 

◊ Bu arada “Cumali Ceber” filminde oynamaya nasıl ikna ettiler seni?
- Oğlum Can sebebiyle ikna oldum. Halil’i (Söyletmez) çok seviyor o. Keyifliydi de. Bir katkı olmuşsa ne mutlu bana.

İZLENME RAKAMLARIYLA OYNANIYOR

◊ YouTube’da izlenme rakamlarıyla oynandığını düşünüyor musun?
- Düşünüyorum. Tamamen her şeyin manipülasyon olduğunu düşünüyorum. İçindeyim ve görüyorum.

◊ Sen neden yapmıyorsun?
- Yaparsam tefe koyarlar beni. Bazı insanlar mercek altındadır. Ben o insanlardan biriyim. Rakamlarıma bakarsan anlarsın bu olaylardan uzak olduğumu. Herkesten daha fazla özen göstermek zorundayım.

DANIŞMANKEN MAAŞIM 2 BiN 500 LiRAYDI

◊ Sağlık Bakanlığı’na danışman olman konusu gereğinden fazla mı büyüdü sence?
- Hassas bir pozisyonum vardı. Bu yeni duyuldu. 2 senedir yapıyordum bu işi. Hem şöhretimi hem de hekimliği birleştirerek sosyal projeler hazırlığı yaptık. 

◊ Ayda 5 bin lira alıyormuşsun...
- Aylığım 2 bin 500 liraydı. Bu kadar işin arasında harcadığın emeğin karşısında bu paranın çok az olduğunu takdir edersin. Olay ortaya çıktığı anda yanlış anlaşılmalara sebep olmamak için müsaade istedim. Herkese eşit mesafede bir insanım. Tarafsızım. Kimseye sırtımı yaslamadım, kimseye de sırtımı dönmedim.

Kaynak:Cengiz SEMERCİOĞLU / HÜRRİYET

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.