Nil Burak... SAHNEYE İLK KİM ÇIKARDI, ADINI KİM KOYDU?

Nil Burak... SAHNEYE İLK KİM ÇIKARDI, ADINI KİM KOYDU?

‘’Sende Başını Alıp Gitme’’ şarkısıyla yürekleri fethetmiş Türk popunun altın vokallerinden… Ürettiği sayısız hit şarkı ile Türk Pop Müziğine damgasını vurmuş, kaliteli sesi ile şarkıları yorumlarken farklı bir anlam katmış biri.

Röportaj; Özlem CİNİC

‘’Sende Başını Alıp Gitme’’ şarkısıyla yürekleri fethetmiş Türk popunun altın vokallerinden… Ürettiği sayısız hit şarkı ile Türk Pop Müziğine damgasını vurmuş, kaliteli sesi ile şarkıları yorumlarken farklı bir anlam katmış biri.

Yaşam enerjisi dolu dolu olan bir kadın Nil Burak. Masmavi gözleri, sıcacık bakışları, asil duruşu ve kültürü ile şimdilerde efsane bir kadın…

-Nil hanım defalarca bu soruya cevap vermişsinizdir. Sizi biraz tanıyalım mı?

-‘’Kıbrıs’ın Lefke kasabasında doğdum. Babam narenciyeci ve iki tane sinemamız vardı. Bahçeler içinde büyüdüm. Amerikan Kız Koleji’ne girdiğimde Kıbrıs’ta hadiseler başladı. Babam apar topar Londra’daki halamın yanına gönderdi.

Tahsilime orada devam ettim. Sonrasında İstanbul’a tatile geldim ve burada tesadüfen Sadri Alışık’ın beni keşfetmesiyle sanat hayatım başladı.’’

-Peki hayatınızı değiştiren dönüm noktası nasıl gelişti?

-‘’Tatil için İstanbul’a gelmiştim ve  Hilton otelinde kalıyordum. Resepsiyonda çalışan bir arkadaşım vardı. Lale Oraloğlu’nun oğlu. Akşam eğlenceye gidiyoruz seni de götürelim dediler. Playboy gece kulübüne  gittik.

Babam sinemacı olduğu için tüm sanatçıları tanıyordum. Bir baktım karşımda Ayhan Işık, Nebahat Çehre, Ekrem Bora, Zeki Müren, Çolpan İlhan gibi dev sanatçılar var. Hayranlıkla kendilerine bakıyordum.’’

-Onların dikkatini çektiniz mi?

‘’AĞZIM AÇIK AKLIM KAÇIK HAYRAN HAYRAN BAKIYORDUM’’

-‘’Olmaz mı!  O zamanlar 17 yaşında, sarışın, mavi gözlü, incecik bir kızım. Merak etmişler bu kız kim diye?

Playboy kulübüne herkes giremiyordu. Kalburüstü sosyete kısmı ancak girebiliyordu. Neyse o geceye dönersek arkada Yalçın Ateş Orkestrası, Atilla Özdemiroğlu, Garo Mafyan çalıyorlardı. Programın bir kısmı bitti ve Sadri ağabey sahneye çıktı.

Hani adettir eğer mekanda sanatçı varsa sahneye davet edilir.  Ben de sahnenin en önünde oturuyorum. Ağzım açık aklım kaçık bir şekilde sahneye bakıyorum. Çünkü hayran olduğum biri sahnede.

Sadri ağabey elimden tuttu ve beni sahneye çıkardı. Sen kimsin, nerelisin diye sorular sordu. Adım Nihal dedim o kadar heyecanlıydım ki tatile geldim yerine turistim demiştim. Tabii herkes güldü.

Bize bir şeyler yap dedi. Ne yapacağımıda bilemiyordum. O zaman şarkı söyle dedi. O zamanlar gece kulüplerinde hep yabancı şarkılar söyleniyordu. Yeni bir long play çıkmıştı yabancı bende arkalı önlü onu ezberlemiştim.

Orkestraya döndüm söyleyeceğim parçanın adını verdim. Onlarda hangi tondan demezler mi! Ne anlarım tondan filan.  

Anladık dediler piyasa tonu çalacağız. Neyse ben parçaya girdim. Onlarda arkadan şarkıya eşlik ettiler. Başlarından aşağı kaynar sular dökülmüştü çünkü böyle bir ses benden beklemiyorlardı.

Kısacası piyasa tonunu onlara yedirmiştim. O akşam en az 6-7 şarkı söylettiler ve herkes ayakta alkışladı.

Gece kulübünün  sahibi Arap Basri kim bu kız demiş. Akabinde seni burada sahneye çıkaracağız dediler. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz.

Ben tatildeyim filan diyorum ama nafile. Benim için programı bile hazırlamışlar. Terzi Mualla vardı Canan Yaka’nın annesi. Dediler terzin hazır. Hayat Mecmuası Yazı İşleri Müdürü Erol Dernek’te resimlerini çekecek.

Atilla Özdemiroğlu çağrıldı, Şat yapıma götürüldüm. Ne olduğunu bilmiyorum bir ay içerisinde albüm çıktı ve o sene Altın Plak Ödülü aldım.’’

-Büyük başarı. Sonrasında neler yaşadınız?

-‘’Playboy gece kulübünde 2 ay çalıştım. Fahri bey beni gördü ve çok beğendi. 17 sene maksim Gazinosu kadrosuna dahil oldum. Tabii başka yerlerde de çalıştım.

Rahmetli Zeki Alasya ve Metin Akpınar’la kabare şovları yaptık. Ali Poyrazoğlu, Oya Başar, Levent Kırca’da çalıştığım kişiler arasında yer alıyor.’’

-3 Altın Plak var. Bunları konuşmadan geçmek olmaz, şimdiki gençler bunları da bilmeli. Altın plaklar kolay kazanılmıyor üç Altın Plak sahibi bir sanatçıyla söyleşi yapmak da ayrı bir onur. 'Altın Plak'lardan bahseder misiniz?

-‘’Benim ilk 45'lik plağım "Tatlı Tatlı" diğer tarafı da "Sus" tu biliyorsunuz bu bana bir altın plak kazandırdı. Zaten bu plakla ünlü oldum.

"Boşvere Boşvere" ikinci ve üçüncü altın plak ise "Sen de başını alıp gitme" ile geldi. Ama "Yalnızım ben" sadece 'Issız Adam" filmiyle meşhur olmadı.’’

-Eurovisiona’ da katıldınız …

‘’ HAKKIMI YEDİLER’’

-‘’Esasında birinciydim. Ama son anda Mazhar, Fuat ve Özkan üçlüsü seçildi ve onlar temsil etti.Hakkımı yediler.1985 Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye Finali'nde Aysel Gürel'in sözünü yazdığı ve Selmi Andak'ın bestelediği "Güneş Bir Kere Doğdu" ile üçüncü aynı şarkı ile 21 Aralık 1985 tarihinde düzenlenen Palermo Müzik Festivali'nde de Türkiye'ye birincilik getirdik. Aslında hakkımı yediler.

Başta birinciydim sonra nasıl olduysa Mazhar Fuat ve Özkan ikilisi Türkiye’yi temsil etti.’’

-Sizin için Türkiye’nin güler yüzü diyebilir miyiz?  Yurt dışında tanıtılmamızda etkiniz hayli önemli değil mi?

-‘’Kesinlikle. Türkiye’yi temsilen çok çalıştım. Türk Tanıtma Vakfı olarak Güney Amerika, Avrupa’nın birçok yerine temsilen gittim ve en iyi şekilde ülkemi tanıtmaya çalıştım.

70’lerin sonu 80’lerin başında Türkiye’de benim gibi iyi lisan bilen, düzgün fiziğe sahip, kültür yapısı dolu dolu olan fazla sanatçı yoktu. Bu benim için büyük bir artı idi.

Yurtdışında üç festivale katıldım. Bunlardan en büyüğü Şili festivaliydi. 220 kişi katılmıştı. Bizi kimse tanımıyordu ama ilk altıya girmiştik.

Oraya gittiğimizde Türk müsünüz yoksa Türkiye’yi temsilen mi geldiniz, hani çarşafınız, kocanızın kaç hanımı vardır gibi sorular sordular. Ardından İtalya Akdeniz yarışmasında ‘Güneş Bir Kere Doğdu’’ ile birinci oldum.

1979 yılında İrlanda Cavan Müzik Festivali'nde "En iyi yorumcu", "En iyi aranjman" ve İkincilik ödülleri olmak üzere toplam üç ödül birden aldık.’’

-Nil Burak ismini kim koydu?

 ‘’YOĞURTLU PATLICAN GİBİ KADINLARDAN DEĞİLİM , ORJİNALİM!

-‘’Sanat güneşimiz Zeki Müren bana bu şerefi layık gördü. Başıma gelenler aynı  Türk filmi gibi. O dönem benim kadar güzel ve yabancı şarkı söyleyen yok. Sarışın ve mavi gözlüler var ama aynen yoğurtlu patlıcan gibi. Kadın esmer saçını sarıya boyatıyor.

Bir gün Zeki bey sizle görüşmek istiyor dediler. Sormayın bende bir heyecan elim ayağım titriyor. Otur yavrum dedi. İsmimi sordu, Nihal dedim. Soyadı olarak neyi beğendiğimi sordu, bende ismini söyledim. O da Nihal Burak olmaz, Nil Burak olsun dedi. ‘’

-Sizinle birlikte devleşen şarkınız ‘’Sende Başını Alıp Gitme’’yi Zeki Müren’de okudu. Nasıl bir his yarattı bu sizde?

-‘’Sende Başını Alıp Gitme’’ şarkısını yaptığımdan bir sene sonra Kıbrıs’ta tatildeydim. Zeki Müren seni arıyor dediler inanamadım biri şaka yapıyor zannettim. Koşa koşa resepsiyona gittim telefonun diğer ucunda gerçekten o.

Hal hatırımı sorduktan sonra senin yazdığın o şarkıyı çok beğendim onu okumak istiyorum izninle dedi. İnanın hatırladıkça hala tüylerim diken diken olur.

Ne demek efendim benim için şereftir dedim. Kendisi de basılan 01 numaralı kasedi bana gönderdi hala kasamda saklarım.’’

-Bir gece Emel Sayın kılığında çıkmışsınız sahneye kimse fark etmemiş…

’EMEL SAYIN ÇOK SAFTIR’’

-‘’Evet, bizi birbirimize çok benzetiyorlardı. 1981 yılında Caddebostan Maksim Gazinosu’nda 100 gün program yapmıştık. Son günlere yakın yine bir programdan önce Emel giyinmeye gitti.

O zamanlar o da bende saçlarımızı begüm topuz denilen şekilde yapıyorduk. Muzırlık değil mi Emel’in kıyafetlerinden birini giydim.

Emel ikinci bölüm için ara vermişti. Sahneyi hafiften loş yaptılar. ‘Çile Bülbülüm Çile’ şarkısını söylemeye başladım.

Emel’de içeride giyiniyor. Emel çok komiktir, demiş ki aaa ben burdayım sahnedeki Emel kim? Emel’in saf tarafları çoktur. Düşünün Emel’in saz takımı bile fark edemedi değişikliği.

Emel’le çok anılarımız vardır. O zamanlar gece sokağa çıkma yasağı vardı. Biz kudurmuşlar gidip o saatte mi yatacak! Her hafta birimizin evinde toplanmaya başladık.

Müjdat Gezen, Selami Şahin, Zeki Alasya ve Metin Akpınar hepimiz bir araya gelince muhteşem keyifli zamanlar geçiriyorduk. Sanatçı arkadaşlarımızla ailemizden daha çok ileriydik.

Turneler, gazino programları çok yoğundu. Fahri beyin üç gazinosu vardı. İstanbul’da başlıyorduk, ardından Ankara’ya gidiyorduk.

Orası bitiyor İzmir Dalyan gazinosuna geçiyorduk. Ardından Mersin’e fuara. Kısacası tatil için bize sadece 15 gün kalıyordu.’’

-Çekememezlikler olur muydu?

‘’ SEVGİLERİMİZİ BİRBİRİMİZE TAKDİM ETMEZDİK’’

-‘’Olmaz olur mu? Ama bu kadar düzeysiz değillerdi. Biz flörtlerimizi saklardık birbirimize şimdiki gibi takdim etmezdik. Kısa yolla bütün İstanbul birbirine akraba. İnanın çivisi çıkmış her şeyin.’’

Sizi gençlerde tanıyor ve şarkılarınız beğenerek dinliyorlar. Bunun sırrı nedir?

’BENİM TAKLİDİM YOK’’

-‘’Çocuklarda, gençlerde beni tanıyor. Tabii bunda ‘Issız Adam’ın rolü çok fazla olduğunu söyleyebilirim.

O yıllarda çok iyi şarkı sözü yapanlar vardı. Bir kelime için bir ay düşünen insanlar vardı. Rahmetli Çiğdem Talu, Aysel Gürel, Fikret Şenseş sadece birkaçı.

O yüzden bizim söylediğimiz şarkılar klasikleşti.75 yılı milattır, Şat yapımın sahipleri Şanar Yurdatapan, Onur Yurdatapan’dı. Rahmetli Atilla Özdemiroğlu, Melike Demirağ oradan çıkan sanatçıların haddi hesabı yoktur.

Hepsi kalıcı olmuşlar. Çünkü hepsinin ses rengi farklı. Kısacası kimse birbirinin taklidi değil. Daha örnek vermek gerekirse Selçuk Ural, Semiha Yankı, Tanju Okan, Salim Dündar, Neco, Erol Evgin hepsinin ayrı tadı var.

Dinlediğin zaman bu Seyyal Taner diyebiliyorsun, bilmem Nil Burak diyebiliyorsun. Halbuki yeni neslin sesleri birbirine çok benziyor.

Artık herkes işin kolayına kaçıyor. Yaza damgasını vuran şarkı diyorlar bakıyorsun birkaç ay sonra ortada yok.’’

-75 ‘ler de mi yoksa bugün mü müziğe başlayanlar daha şanslı ? Seçim şansınız olsa hangi dönemde müziğe başlamayı tercih ederdiniz?

-‘’Tabii ki şimdikiler daha şanslı ama o zamanların lezzetide şimdi yok. O dönemde TRT kanunları vardı. ‘Ben Yalnızım’ şarkısını gönderdiğimde denetimden geçemedi. Atilla Özdemiroğlu nasıl yayınlanamaz diye çok öfkelenmişti.

Mesela Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses hiçbir zaman TRT’ye çıkamadı. 90’lardan sonra çıkanlar bana göre daha şanslı. Ama isim olarak söyleyebileceğim Tarkan’dan başka kimse yok.

Zamanımızda bizim vokallerimizi yapan sanatçılar vardı. Demet Sağıroğlu, Asya, Nalan, Reyhan Karaca vokalliğimi yapan kişilerdi. Tabii herkes bir yerden geliyor, öyle olunca daha başarılı olunuyor. Çünkü sahneyi yerinde öğreniyorlar.’’

-Türk Sanat Müziğini de çok güzel söylüyorsunuz …

-‘’Bu konuda ders aldım. Çünkü Maksim zamanında İzmir, Ankara, Adana’ya gittiğim zamanlarda solist olarak çıkıyordum. İlk bölümde batı müziği söylüyordum sonra saz ilave edip Türk Sanat Müziği yapıyordum.

Allahtan gırtlağım yatkın. Ayrıca arabeskte söyleyebiliyorum. Geniş bir yelpazeye sahip olmak çok güzel. 6 lisanda şarkı okumam ayrı bir zenginlik katıyor.’’

-Şimdiki gençlere ne tavsiye edersiniz?

’KİM BENİ SUİSTİMAL EDERSE KAFASINA VURURUM’’

-‘’Tembel olmayacaklar çalışacaklar. Bir pikabım vardı, önünde oturup 8-9 saat başa sarıp sarıp ezberlerdim ki aman yanlış bir sözcük kullanmayayım diye. Repertuarımda 10 bine yakın yerli ve yabancı şarkı var. İnanın isim sorsalar aklıma gelmiyor ama şarkıları asla unutmuyorum.’’

Saçma sapan işler yapmadım. Gençlere de bunları tavsiye ederim, .içki de içsem dozunu aşmadım. Hiç kimse sokakta beni yüksek sesle güldüğümü, düştüğümü görmedi.

Aksine bir sürü kişiyi omuzlarımda taşıdım. Farklı şeylere asla bulaşmadım. Mesela ağabey denen insanlar vardı hep onlardan uzak durdum. Kalitesiz insanlarla asla arkadaşlık yapmam. Belli kurallarım vardır.

İnsanların çok zengin olması önemli değildir. Hadlerini bilen insanlarla arkadaşlık ederim. Olmadığı zamanda üstlerini çizerim çünkü onlar benim için lüzumsuz insanlardır.

İstismara gelemem, vericiyimdir. Sen bunu suistimal edersen çizmeyi aşarlarsa kafalarına vururum.’’

-Nil hanım neler yapmaktan hoşlanır, neleri sevmez?

 ‘’ BEYNİNİ ÇALIŞTIRMAYANLARA TAHAMMÜLÜM YOKTUR’’

-‘’Bana taktıkları lakap muzırdır. Detaycıyımdır, çok güzel yemek yaparım. Asla bana dikiş demeyin hiç sevmem. Misafir ağırlamasını severim. Titizimdir ama hangi anlamda derseniz mesleğimde, müzisyen konusunda titizimdir.

Benimle çalışmak zordur. Çünkü fedakarımdır, kendimden çok ödün veririm. Elim çok çabuktur. Beynim çalışır, aptallara tahammüllüm yoktur. Dobra yanımı da çok severim.’’

-Filmlerinizde var. Nasıl sinemayı sevdiniz mi?

-‘’Çok film teklifi geldi fakat sahneden başımı kaldırıp ta film yapmaya zaman bulamadım. 2-3  tane yaptım. Sevdiniz mi diye sorarsanız  evet sevdim. Keşke şimdiki aklımla daha çok yapsaydım hatıra kalırdı.’’

-Magazin olayına nasıl bakıyorsunuz?

‘’40 YIL SONRA ÇIKIYORLAR TACİZE UĞRADIM DİYORLAR’’

-‘’Şimdi herkes ünlü sanatçı. İnanın hiçbirini tanımıyorum. Onlara ünlü deniliyorsa hakiki ünlüler ne oluyor. Çıkmasınlar demiyorum, bizde birilerinden sonra geldik.

Mutlaka bizden sonra birileri çıkacaktır. Banane futbolcunun karısından, beni bu tür haberler ilgilendirmiyor. Biz yalan yere sahtekarlıkla reklam yapmayı zülüm sayıyorduk. Şimdi ya kendini arabanın altına atıyorlar yada farklı yöntemlere başvuruyorlar.

Niye bizi yakalayamıyorlardı? Çünkü biz magazinin gitmediği yerlere giderdik. O zamanlar yakalanmamak çok önemliydi. Bir hafta sonu gazetecisi vardı ki ona yakalanacağız diye ödümüz kopardı.

Şimdi aradan kırk yıl geçmiş ben tacize uğradım diye ortaya çıkıyorlar. O zaman niye söylemedin. Bunlar çok basit.’’

-Kulisinize ne tür hediyeler yollanıyordu?

-‘’Bana çok hediye gelmiştir çok geri gönderdiklerimde oldu . Çiçekler içinde yüzükler gelirdi. Şimdiki kızlar erkeklerin peşine düşüyor. O zamanlar bile her şeyin raconu vardı.

Biz de vamplar vardı onlarda öyleydi gösterip vermeyenlerden. Bizim tayfaya gelince kaç defa çiçek, hediye gönderecek sen ancak onu beğenirsen flört ederdin.’’

-En çok tepki verdiğiniz olaylar nelerdir?

Mesela geçen gün haberlerde 55 yaşındaki adam gidip 11 yaşındaki bir kızı kaçırmış ve kendine ikinci eş yapmış.  12 gün kapalı bir yerde tutuluyor ve adamım karısı bundan polisi haberdar ediyor.

Şimdi o adama ne yapmalı? Niye ben bu adama vergi ödüyorum hapishanelerde beslensinler diye mi?  Bu çocuk istismarcılarına, bebeklere, hayvanlara bu işkenceyi yapanları yakarım.

Bırak Hitler’i Hitler’in babağası olurum. Bu tür konulara müthiş sinirleniyorum. Kadın cinayetlerine çok üzülüyorum. Benim gaddar tarafım bu tarafım. Bu zamanda boğalığım tutar kırmızıyı gösterirler, saldırım.

Çok sabırlıyımdır, sabretmesini öğrendim. Gururumu inciten bir şeyde yaralanabilirim. Onu unutmam ama kinim yoktur. Unutmadığım bir şeyinde mutlaka zamanı geldiğinde öcümü alırım. Derler ya İntikam soğuk yenen bir yemektir diye.

-Aşklara gelirsek ilginç bir hikayeniz var. Bizimle paylaşır mısınız?

‘’EN BÜYÜK AŞKIMI BİR İDDİA İÇİN TAVLADIM!’’

-‘’Şimdi o isminden bahsetmek istemiyorum çünkü evli. Hikayeme gelince o zamanlar çok gündemdeydim, hem çok güzelim hem de şarkılarım tutmuş. Kısacası en üstlerdeyim. Bir sürüde peşimde koşan insan vardı.

 Sevinç diye bir komşum ve onun da Ahmet diye oğlu var oturmuş konuşuyoruz. Dediler ki şu adamı elde filan edemezsin. Gel iddia girelim dedik ve böylece olay başladı.

Onlar bana üç gün süre verdiler bende sadece 1 gün yeterli dedim. Bu şahıs o zamanlar butiği olan bir mankendi. Hakikaten Türkiye’ye gelmiş geçmiş en klas adamlardan, yok böyle bir yakışıklılık.

Gel gidelim butikten bir şey alalım en azından göreyim nasıl bir şey dedim. Bebek gazinosunda çalışıyordum o günde matine vardı. Programdan çıktık hoş giyinmişim, makyajlı filan.

Sanırsam menekşenin çıktığı zamanlardı. Butiğe gittik adamı gördüm kısacası çarpıldım. Hisleriyle hareket eden bir kadınım birinin parası pulu beni ilgilendirmez ki.

Önce bekar mı diye sordum bekar dediler. Sevgilisi var mı diye sordum sonra da olup olmaması beni ilgilendirmez dedim. Elbise bakıyoruz siyah bir tulum beğendim ve onu giydim. İncecik bir belim var, kemerde bol geldi.

Sevinç de biraz işim var diyerek gitti. Konuşmaya başladık. Onun beni beğendiğini anladım. Bir sürü sorular sordu. Bu arada saat 19.00 olmuş programa gitmem gerek. Nerede oturduğumu sorduğunda Levent dedim.

Adnan Şenses, Selçuk Ural, Saadet Sun aynı apartmanda oturuyoruz. Beni götürmeyi teklif etti. Tabii kabul ettim. Beni evime kadar götürdü. O zamanlar cep telefonları yok birbirimize ev telefon numaralarını verdik.

O gittikten sonra kendi kendime dedim ki ben bu bahsi kaybedemem. Gerçi daha süre vardı. Programa gittim koridorda Muazzez Abacı’yla karşılaştım. Bana baktı sende bir değişiklik var dedi.

Çok yakışıklı bir adam tanıdım dedi o da gülerek kız keyfine bak diye tebessüm etti. Ama dedim daha bir şey yok. Neyse program bitti aşağıya indim, sahne komisi bir not olduğunu söyledi.

Notta sadece dışarda bekliyorum yazısı var. Korkarak arabanın yanına gittim bir yandan da çevreme bakıyorum gazeteci filan görmesin diye. Açtım kapıyı koltuğun üzerinde bir demet menekşe.

Oraya gidelim diyor ben yok diyorum orada gazeteci vardır. Başka yer söylüyor yine aynı cevabı veriyorum. Nihayet bir arkadaşın evine gitmeye karar verdik. Arkadaşını da, karısını da tanıyordum.

Oturduk sohbet ettik. Geç vakit beni eve bıraktı. Ertesi gün aramasını bekliyorum bir türlü aramıyor. İnatçıyımdır bende aramam. Çok bozulmuştum. Programı bitirdim sahneden indim suratım sirke satıyor. Çıktım kapıda bekliyor. Niye aramadığını sorduğumda zaten gelecektim dedi öyle başladı ve 2.5 sene sürdü.’’

-Peki bu güzel aşk neden bitti?

-‘’Onun mesuliyet duygusu yoktu yoksa evlenebilirdik. Çünkü çok aşıktık birbirimize.’’

-Efsane şarkı ‘’Sende Başını Alıp Gitme ‘’nasıl doğdu?

-‘’Aranjörümüz Cem’le aynıydı. İkimiz de o zamanlar albüm yapıyorduk .Uğur Dikmen’in evindeydik. Onlar çalışırken bende Cem’in şarkı sözlerini karıştırıyordum.

Elime bir kağıt geçti okudum sözleri hoşuma gitmişti. Cem’e ' bunu sen yapacak mısın' dedim, baktı, 'hayır' cevabını verdi. Kendim besteleyeceğimi söyledim. Eve gittiğimde piyonun karşısına geçtim.

Salim’in 'Aynalar’ına bayılıyordum. Öyle bir şarkı hayalim vardı. İnanın 5 dakikada çıktı. Akşamüstü Cem’i aradım Uğur’u da al gel düzenleyelim dedim. Neyse oldu işte bir daha da böyle bir şey yapamadım.

Sonrasında ikinci Zeki Müren ardından Cem Karaca, Sibel Can, Faruk Tınaz , Suavi okudu.’’

-Estetik olayına bakışınız nasıl?

-‘’Estetiğe karşı değilim ancak beni gördükleri zaman Nil hanım hiç değişmemişsiniz diyorlar. 60 kusur yaşındayım bu yaştan sonra dudağımı büyütmüşüm, yanağımı şişirmişim ne olur!

Bunlar çok komik. Benim  jenerasyona bakıyorum mimik yok suratında. Bende 6 ayda bir botoks yaptırıyorum ama dozajında. Boynun kırışmış, ellerin kırışmış bir bakıyorsun gözleri kapanmıyor. Bunun yapmanın bir usulü var. O kaşları şeytan kaşları gibi kaldırmanın ne anlamı var?

-Spor yapıyor musunuz?

-‘’Çok yaptım. Şu an fazla yapamıyorum. Ama yememe içmeme dikkat ederim. Benim midem çöp tenekesi değil diyerek sağlıklı beslenmeye özen gösteririm.’’

-Beğendiğiniz ve severek dinlediğiniz sesler var mı?

‘’SERTAP ERENER RUHSUZ SÖYLÜYOR, NİLÜFER İSE ÇOK BOZULDU’’

Funda Arar’ı beğeniyorum. Dozunda ve doğru söylüyor. Sesin çok güzel olması gür olması bağırarak şarkı söylemek değildir. Benim taptığım kadın Gönül Akkor’du.

Mine Koşan’ı da çok beğenirim. Geçen gün bir yere gittik Diyarbakır, Diyarbakır olalı böyle bir eziyet görmemiştir dedim. Bağırma, orkesteranın sesi inanın çok yoruldum.

Mustafa Sağyaşar’ı, Tanju Okan’ı çok beğenirim. Düşünüyorum zevk aldığım insanlar bunlar. Evet Sertap Erener’de söylüyor ama ruhsuz. Nilüfer çok iyidi maalesef çok bozuldu. Nerede Cem Karaca var? Biz onlarla büyüdüğümüz için şimdi baktığımızda o lezzet hiçbirinde yok.

-Yeni projeleriniz var mı?

-‘’Bir sürü var. Ama şarkı bulamıyorum. Kenarda köşede kalmış çok güzel parçalar var. Onlarımı alıp yapayım diye düşünüyorum. İlle benim şarkım olması şart değil. Ferdi Özbeğen Şarkıları yapacaktım. Biri benden duydu yaptı.’’

-Keşke şunu yapmazsam içimde ukde kalır dediğiniz bir şey var mı?

-‘’Müzikalde oynamak isterim. Mesela bir kabare müzikalinde. Liza Minnelli müzikalini defalarca izledim. Hatta aynı mayo, aynı şapka ve bastonu almıştım. Böyle bir proje gelirse seve seve yaparım.’’

-İyi dans eder misiniz?

-‘’Çok iyi dans ederim. Üstüme ancak Nesrin Topkapı’yı kabul ederim. Batı danslarını da iyi bilirim.

-Pişmanlıklarınız var mı?

‘’ASLA ÇIPLAK RESİM ÇEKTİRMEDİM, BİZİM JENERASYONDA ANADAN ÜRYAN ÇEKTİREN ÇOKTU’’

-‘’Olmaz olur mu? Ah diyorum bu aklımla 20 sene daha genç olsaydım. Tabii hatalar yapılacak. Ama çok fazla ezici bir hata yaptığımı sanmıyorum. Geçenler de bir arkadaşımız televizyonlara çıktı kendisiyle de fazla bir samimiyetim yok.

Asla Playboy resimleri çektirmedim. Bizim yüzde 90’ı jenerasyonda bu tür çıplak fotoğraf çektiren çok var. Ben hiç gerek görmedim. Güzel bir kadınım, sesim iyi eğitimliyim dedim ne gerek var.

Şimdi bu arkadaşlarımızın çocuğu da olursa kötü olur ve internetten sildirmeyi çalışırlar. Hiç unutmuyorum gazetecinin biri kızmıştı ve Nükhet Duru’nun anadan üryan resmini ayda bir kapak yapıyordu.’’

-Kıskanç mısınız?

-‘’Hayatta 3 şeyi kıskandım.

1-Çok hoşuma giden şarkıyı niye ben okumadım diye çıldırırım. Çünkü kendimin daha iyi yorumlayacağımı düşünürüm

2- Çabuk uyuyanları kıskanırım.

3-İstediği her şeyi yiyip kilo almayanları çok kıskanırım.

-Duygusal mısınız?

‘’SADDAM İLE AYNI GÜN DOĞMUŞUM’’

-‘’Çok duygusalım ama bir o kadar ayakları yere basan biriyim. Dobrayımdır, açık açık konuşurum.

Beni bu saatten sonra sevsinler sevmesinler hiç umurum değil. Hani tabir var Kasımpaşa! Ben hayvan severim, doğa severim, insan severim hem de iyi severim. Ama değmesi lazım. Acıma hissim çok güçlüdür.

Doğum günün Saddam ile aynı 28 Nisan. Saddam’a özel bir sempatim vardır. Kıbrıs’ta butik bir otelim vardı. 18 senedir pek çok insan geldi gitti. Yabancılar da geldi ve en çok Iraklılarla konuştum.

Nasıl diye sorduğumda hepsi Saddam’ın arkasından ağladılar. Ona diktatör diyorlardı ama şimdiki durumlarıyla karşılaştırdıklarında onu arar durumdalar. ‘’

- Kariyerinizin zirvesinde iken bir anda her şeyi bırakıp gittiniz. Neden?

-‘’Cemre yüzünden.’’

-Cemre ismini kim koydu?

-‘’Asıl ismi Cemre Yaz. İsmini ben koydum. Yaz ismini de rahmetli Aysel Gürel koydu.’’

-Cemre ile aranız nasıldır, 10 yıl sonra onu nerede görmek istiyorsunuz?

-‘’Cemre Berksan’la birlikte çalışıyor. DJ’lik yapıyor. Bir tek kaprisi bana yapıyor. Çok seçicidir. Bana benzeyen sarışın, mavi gözlü bir kızla evlenmesini çok istiyorum. Artık bir torunum olsun. İlerde Cemre’nin kendi işini yapmasını isterim, sonuna kadarda oğlumun arkasındayım.’’

-Tekrar evlenmeyi düşünüyor musunuz?

’EVLENMEYİ, ÇOCUK YAPMAYI DÜŞÜNMÜYORUM!

-‘’Asla düşünmüyorum. Erkek arkadaşım olabilir ama asla evlenmem. Çocuk yapmayı da düşünmüyorum. Yaşam doluyum kimseyi çekemiyorum. Benden küçükler bana talip oluyor.

Benim bir oğlum ve ismim var. Benim yanımda olan kişinin beni taşıması lazım. Hiçbir şeye ihtiyacım yok. her şeyi gördüm. Mal mülk benim için önemli değil.

Benle birlikte olacak kişinin benimle aynı vizyona paylaşması gerek. Çok kuralları olmamalı. Bunları söylüyorum belki çıkar biri.

Görsellik çok önemli değil ama maymun gibide olmasın. Tabii Kıvanç TatlıTuğ gibi birinide beklemiyorum. Bir insan çok yakışıklı olabilir ama ağzını açtığında bitebilirde

Kıskanç bir kadın değilim. Buluşursun, gezersin, tozarsın ama aynı evde değil. Bir halt işleyecekse gitsin yapsın. ‘’

İŞTE GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE NİL BURAK

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum