Zülfü Livaneli... 'TOPLUM KUTUPLAŞMANIN ZEHRİNİ TAŞIYOR, KURTULMALIYIZ!'

Zülfü Livaneli... 'TOPLUM KUTUPLAŞMANIN ZEHRİNİ TAŞIYOR, KURTULMALIYIZ!'

Türkiye’nin 3 kutuplu bir ülke haline geldiğini belirten sanatçı Zülfü Livaneli’ye göre iki ana akıma, güçlü bir ’merkez sağ’ ve ’merkez sol’a ihtiyaç var...

– Nefret, kin, ötekileştirme hızla aldı başını gidiyor…

Ülkemizin en büyük yaralarından biri bu ve emin olun beni de çok kaygılandıran, çok dertli olduğum konu.

Arşivlerde bulunduğu için rahatça söyleyebilirim, 90'larda Sabah Gazetesi'nde bir köşem vardı biliyorsun.

Şimdi oralara bakıldığı zaman benim üç kutuplu Türkiye tehlikesinden söz ettiğim görülür.

O zamanlar hiç kimse buna ihtimal vermiyordu. Sağ ve sol olarak düşünülüyordu Türkiye…

Ben de diyordum ki “Bu değişiyor. Üç kutuplu bir Türkiye'ye gidiyoruz.

Bir tanesi din referanslı hareket, ikincisi Türk milliyetçiliği referanslı ve laiklik referanslı hareket, biri de Kürt referanslı hareketler.” Gerçekten de ülke üçe ayrıldı.

ÜLKEYİ PARÇALAR…

– Nasıl engelleyeceğiz?

O kutuplaşmanın bütün zehrini yaşıyor bu toplum ve bundan kurtulmak gerekiyor.

Yine ana akım, yani orta sağ, orta sol diye iki ana akımla ülkenin götürülmesi gerekiyor, iki kanatlı bir kuş gibi.

Etnik, dini, mezhepsel, milliyetçi bölünmeler bir ülkeyi parçalar.

MARANGOZ HATASI

– Kötü, savruk acımasız dilden kalplerimiz yoruldu…

Benim yaşımdaki birisi için eskiden demek alışılmış olabilir.

Ama gerçekten de eskiden bizim meclisimizde de kaliteli espriler vardı.

Mesela müdahale eden başkana, “Sizin benden yüksekte oturmanız, bir marangoz hatasıdır” diyebilen milletvekilleri vardı.

Cihat Baban'ın ismini Cihat Yaban diye okuyan Meclis Başkanını ‘babandır, baban' diye düzelten, esprili konuşan insanlar vardı…

Ama son yıllarda ülke çok sertleşti, küfür kıyamet ortalıkta, insanların dilinde de televizyonda da basında da görüyorum. Kelimelerle dünyayı kirletiyoruz.

94 seçimleri en şaibeli seçimdir

Zülfü Livaneli, 1994 yerel seçimlerinde SHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıydı.

Refah Partisi adayı Recep Tayyip Erdoğan'la yarıştı. Livaneli politika günlerini anlattı:

“Ben gündelik politikayla ilgili değildim. O zaman SHP vardı.

Fikri Sağlar, Murat Karayalçın, diğerleri benim üzerimde “Siyasete gir” baskısı kurdular, iyi niyetle…

Sadece onlar olsa belki direnebilirdim ama halktan da geldi böyle bir baskı.

94 seçimleri Türkiye'nin en şaibeli seçimleridir. Kaderi, tarihi değişmiştir Türkiye'nin.

Evlere sandıklar götürüldü, sahte oy pusulaları bir hafta çöplüklerde toplandı.

Adnan Oktar gibi insanlar işlerin içine girdiler, mahkeme ifadelerinde de var.

Daha sonra bana gelip “Allah affetsin bizi, işte biz o zaman sizin oylarınızı çok çaldık” diyenler bile oldu.

Denedim, hizmet etmeyi denedim ama olmadı.

Politika sadece o mesleğe ait birkaç bin kişinin kendi arasında geçen bir oyun ve bir anlamda zenginleşme aracı. Ben orada yokum tabii…”

Livaneli'ye göre kadınlara yalnız birtakım vahşi erkekler değil, yargı da ayrımcılık yapıyor.

Hayat sınavı adil değil bunu pandemide de görüyoruz

– Söylediğiniz şarkılara milyonlarca insan yıllarca eşlik etti ve halen eşlik ediyor. Bu sorumluluk bazen zor geliyor mu size de?

Şanslıyım, hayattayken ilgi gördüm, sevgi gördüm, anlaşıldığımı hissettim.

Kitaplarım, konserlerim, yaptığım besteler ilgi gördü. Bu bakımdan tabii çok müteşekkirim.

Elli senedir halkın gözünün önündeyim. Ama sorumluluk vurgusu çok doğru bir şey.

“Ben ona buna karışmam, ben kendi işimi yaparım sadece” deme lüksünüz yok.

Türkiye gibi insan hakları ihlallerinin, yargı ihlallerinin, şiddetin, düşünce üzerinde baskıların çok güçlü olduğu, bundan dolayı yaralı bir ülkede elbette ki görevlerimiz, sorumluluklarımız var.

ÖLÜM DE ADİL OLMALI

– Hayat sınavı sizce adil mi?

Hayat da, hayat sınavı da adil değil. Nazım'ın şiirinde bir bölüm vardır; “Ölüm adildir demiş bir eski Acem şairi, aynı adaletle vurur şahı, fakiri.”

Fakat Nazım buna itiraz eder der ki: “Hayır, ölümün adil olması için hayatın adil olması lazım…”

Son olarak pandemide iyice görüyoruz bunu. İnsanlığın tamamını tehdit eden bir durumda bile ülkeler, varlıklılar kendilerini ayrıştırmaya çalışıyor.

Oysa virüs senin banka hesabına bakmıyor ya da ülkenin milli gelir düzeyine bakmıyor.

Bazı ülkeler aşıları kapatıyor ve diğer ülkeye vermiyor.

Bu kar hırsının insanların gözünü köreltmiş olması ne yazık ki çok büyük bir sorun; kapitalizm sorunu.

Kadına şiddet en büyük yaramız

Zülfü Livaneli'ye göre kadına şiddet, ülkenin en büyük yarası. “Duyduğumuz, öldürülenler, katledilenler.

Ama evlerde fiziki ya da psikolojik şiddet görenler, çalışma ortamında ayrımcılığa uğrayanlar var.

Bu insanlığın büyük ayıbı. Kadın katliamı artık bir salgın hastalık halini aldı” dedi.

Kaynak:Sözcü.com.tr / Yüksel ŞENGÜL

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.