Füsun OLGAÇ
ADİLE NAŞİT; GÜLDÜRÜRKEN İÇİ KAN AĞLAYAN KADIN!
Eh bu merhaba, sizlere kimi yazacağımın ip ucunu açıkça vermiş bulunmakta.
Çocukluğumun Adile annesi, ya da gençliğimin masalcı teyzesi.
Bir düşünsenize filmlerinde oynadıkları evler genellikle ahşaptan yapma iki katlı ama neşe, kahkaha ve mutluluk dolu kimi zaman hüzün kimi zaman umudun yeşerdiği ama hep sevgi dolu evlerdi onlar..
Bende Bebek, Arnavutköylüyüm bizim orda da hep böylesi ahşap evler, hatta yan yana, iç içe geçmiş çiçek dolu cumbalar, balkona çıkınca ?merhaba Mehmet Bey? diyecek kadar yakın olanlar vardı sevgi ve kahkaha dolu..
O yüzden o filmler bana hiç yabancı değildi adeta Arnavutköy'de ki bir mahalleyi yaşar gibi oluyordum.
Mesela bizim mahallede top oynarken Madam Harikliya karşı cumbadan kızar bağırır, "sopa re" yani ?susun yeter artık? diye ama Madam Anna'nın erikleri de be mübarek kocaman olurdu, onları çalmak ayrı bir zevk idi. Elinde sopa ile kovalardı ama biz yine oraya gitmeye ve onu kızdırmaya bayılırdık..
Adile Naşit'in oynadığı filmler de hayatın onlara getirdiği zorluklara rağmen, inadına mutluluğu yudumlayarak içmelerine içim giderdi.. Yoksul ama mutlu....
Adile Abla o filmlerde genellikle anne olurdu arkadan bağlanmış bir başörtüsü ve elinde tahta kaşık ile kocaman tencerelerde hep yemekler yapardı..
Çocuklarına kimi zaman arkadaş kimi zaman dost olurdu ama o hep iyi kalpli, şen, neşe dolu bir anne ve Münir Özkul?un değişmez eşiydi..
Sinemadan çıkıp eve giderken her ahşap evde sanki Adile Abla varmış gibi tahta evlere bakıp filimde olanları tek tek düşünür mutlu olurdum onlar adına.
Meğer, gülerken ağlayan, ağlarken güldüren kadınmış Adile Naşit! O gülen kadının arkasında bakın nasıl bir yaşam yatıyormuş, buyrun hep beraber okuyalım...
ADİLE NAŞİT - ADELA
17 HAZİRAN 1930 ISTANBUL - 11 ARALIK 1987 ISTANBUL
Türk sinema sanatçısı, tiyatro ve televizyon dizisi oyuncusu.
?Adile Ana? ya da ?Masalcı Teyze? diye bilinirdi.
Özgün adı ise ?Adela?dır.
Tiyatrocu bir aileden gelen Adile Naşit'in babası ünlü komedyen Komik-i Şehir Naşit, annesi de tiyatro oyuncusu Amelya Hanım'dır.
Ömrünü tiyatroya, insanları güldürmeye adamış ünlü Komik Naşit Bey, son yıllarını da yokluklar, yoksulluklar arasında geçirmiştir.
Öldüğünde ise yoksulluk ve birikmiş epeyce borcu kalıyor miras olarak, çocukları Selim ve Adile Naşit kardeşlere.
Bir de tabii ki o müthiş sanatı!
16 Haziran 1930 yılında doğan Adile Naşit?in annesi de, dönemin ünlü kanto yıldızlarından Ermeni kökenli Amelya Hanım?dır.
Adile Naşit, ailesine katkıda bulunmak için on üç yaşında bir bayrak atölyesinde çalışmak zorunda kalır.
Babası öldükten sonra okulunu bırakan Adile Naşit 14 yaşında, o yıllarda tanıştığı Necdet Mahfi Ayral, O?nu Şehir Tiyatrosu?nun çocuk bölümüne aldırır.
Tiyatrocu bir ailede, tiyatro ortamında doğan ve çocukluğu Şehzadebaşı?nda, Direklerarası?nda geçen Adile Naşit?in, ömrünün sonuna kadar sürecek sanat yaşamı böyle başlar;
1944 yılıdır, figüran olarak yer aldığı oyunda, bir gün oyunculardan biri hastalanınca onun yerine anne rolünde çıkar sahneye.
On dört yaşındadır bu önemli ilk rolünde ve makyajla yaşlandırırlar.
Yıllar sonra Muammer Karaca Tiyatrosu?nda "Masif İskemle" adlı oyunu oynuyorlardır. Artık 25 yaşındadır fakat yine yaşlı bir kadını, Gülriz Sururi?nin 65 yaşındaki annesi rolünü oynuyordur.
Oyunu izleyen Anadolu Film?in sahibinden film teklifi alır.
Ertesi gün görüşmeye gittiğinde kapıyı açan ve "kimi aradınız" diye soran Hüseyin Peyda?ya, "Film için gelmiştim, beni çağırtmışsınız" der genç kız.
?Bir yanlışlık olacak biz sizi değil, oyundaki 65 yaşındaki kadını çağırdık" olur. Olay gülüşerek ortaya çıkar.
Şehir Tiyatrosu?na girdiği günlerde, yaz tatillerinde Halide Pişkin?le tiyatro çalışmaları yaparlar.
Pişkin'in grubunda "Herşeyden Biraz" oyunu ile İstanbul turnesine çıkan Adile Naşit 1946 yılında Muammer Karaca tiyatro'suna girer.
1947 yılında ise Seyfi Havaeri'nin yönettiği ?Yara? filmiyle sinemaya adım atar..
1948-1951 arasında komedyen Aziz Basmacı ve Vahi Öz ile birlikte kurdukları toplulukta
çalışır.
1950 yılında, tiyatro oyuncusu Ziya Keskiner?le evlenir. 15 Ağustos 1951?de bir çocukları olur adını Ahmet koyarlar. Ahmet ilkokul 2. sınıfa geldiğinde rahatsızlanır. Kalbinin doğuştan delik olduğu ortaya çıkar. Uzun yıllar okula gidemez. İlkokul bitirme sınavlarını dışarıdan verir aile perişandır.
1954'te Muammer Karaca tiyatrosuna geri döner ve 1960'a kadar çalışır.
1961'de eşi Ziya Keskiner ve ağabeyi Selim Naşit Özcan ile birlikte kurdukları Naşit Tiyatrosu bir müddet sonra dağılır.
1963'te girdiği "Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü" tiyatrosunda, 1975'e kadar aralıksız olarak
çalışır Adile Naşit Keskiner.
Oğlu Ahmet Keskiner Ortaokul bitirme sınavlarına hazırlandığı dönemde zorunlu olarak kalp ameliyatına girer.
1966 yılının 16 Haziran günü yapılan operasyon çok başarılı geçti derken, Ahmet fenalaşarak komaya girer. Bir daha da uyanamaz.
Haber Adile Naşit o gün, Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü Tiyatrosu'yla İzmir'de turnedeyken gelir. Bu habere rağmen bağrına taş basıp sahneye çıkar. Salondaki izleyicileri kahkahayla güldürürken, o içten içe ağlıyordur.
Üstelik oğlunu kaybettiği gün, kendisinin de doğum günüydü...
***********************
Adile Anne, bu dramı yıllarca evinin başköşesine astığı gencecik oğlu Ahmet'in resmiyle
her gün yeniden yaşadı.
Ancak tek çocuğunu alan Tanrı, yıllar sonra ona milyonlarca çocuğun sevgisini armağan etti.
Adile Naşit, sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970?lerde yaptı.
1975 yılında Ses dergisinde Adile Naşit?le ilgili bir haber bu fıkrayla başlıyordu.
Adam dünyada hiçbir şeyden zevk almadığı, hiçbir şeye gülemediği şikâyetiyle doktora gider. Doktor da çeşitli önerilerde bulunur. Fakat adam bunların hepsini denediğini yine de bir sonuç alamadığını söyler. Doktor bu kez şehirde temsiller veren sirke gitmesini ve oradaki palyaçoyu seyretmesini salık verir; "O palyaçoyu seyret, mutlaka neşelenip güleceksin. O?nun dünyada güldüremeyeceği insan yoktur" der.
Adamın buna yanıtıysa şöyledir: "Ne diyorsunuz doktor! O bahsettiğiniz palyaço benim.
Bu fıkra, Adile Naşit?in babası Komik-i Şehir Naşit Bey?i de iyi anlatmaktadır aslında.
Ağabeyi Selim Naşit ve 1950'de evlendiği eşi Ziya Keskiner'de tiyatro sanatçısıdır.
Haber; Darülaceze Çocuk Yurdu?ndaki çocukları ziyaret eden Adile Naşit?in çocuk özlemini ve kimsesiz bir çocuk edinmeyi düşündüğünü söylemesiyle ilgiliydi Ses dergisinde. Çünkü Adile Naşit Keskiner çok sevdiği oğlu Ahmet?i 16 yaşında yakalandığı bir hastalık nedeniyle kaybetmişti.
İçindeki çocuk özlemi ve acısı hiçbir zaman dinmez.
1976?da ?İşte Hayat? adlı filmdeki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film Festivali?nde En İyi
Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.
1978'de Uluslararası Sanat Gösterileri'nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı.
Daha çok Ertem Eğilmez ve Kartal Tibet'in çektiği güldürü filmlerinde oynamıştır.
Masalcı Teyze TRT'de 1980 yılında ; Tek kanallı TV döneminde ?Uykudan Önce? isimli çocuk
programıyla ?kuzucuklarım? diye seslendiği masal ve öykülerle çocukların gönlünde taht
kurdu..
Derler ki, televizyondaki masal programlarında gözünün önüne hep oğlu geldiği için çekimlere gözyaşlarıyla ara verir ve zorlukla bitirebilirmiş.
Sinema dünyasında, Rıfat Ilgaz'ın ünlü eseri ?Hababam Sınıfı?ndan uyarlanan filmlerdeki
müstahdem Hafize Ana rolü ile olduğu kadar, Münir Özkul ile karşılıklı oynadığı filmlerdeki
Oyunlarında ve sinema filmlerinde canlandırdığı basit, saf, iyi yürekli kadın tiplemesi ve
kendine has üslûbu ile kahkahası onu Türk Sinemasının unutulmaz isimleri arasına
yerleştirmiştir.
Adile Naşit, 1982'nin Temmuz ayında, hayatının en kötü ikinci haberini yine İzmir'de aldı.
32 yıllık hayat arkadaşı Ziya Keskiner'in ölüm haberi, "Sezen Aksu Aile Gazinosu" müzikalinin birinci bölüm arasında geldi.
Ancak kimse kendisine ikinci bölüm öncesinde bu haberi veremedi.
Adile Naşit oyunun bitiminde aldığı haberle bir kez daha yıkıldı.
16 Eylül 1983 Yılında 1922 Adana doğumlu Müzisyen Cemal İnce ile gizlice evlenir. Evliliği ölünceye kadar sürer.
1985 yılında, yani ölümünden 2 yıl önce ise, ömrü boyunca canlandırdığı anne karakterleri
nedeniyle ?Yılın Annesi? seçilmişti.
11 Aralık 1987'de İstanbul'da hayata gözlerini yumdu.
13 Aralık 1987 tarihinde Şişli Camisinde tören düzenlendi.
Öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.
İstanbul Karacaahmet mezarlığında ilk eşi Ziya Keskiner ve oğlu Ahmet Keskiner ile birlikte
yatmaktadır.
Filmlerindeki şen kahkahaları ise bugün yaşayan bütün eski kuşakların kulaklarında.
Mekanın cennet olsun Adile teyze, kuzucukların seni unutmadı..
Sevgisiz ve beni takipsiz kalmayın,
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.