ALACAKLI”NIN “SUÇLU” MUAMELESİ GÖRDÜĞÜ DAVA

 

 

Yargının bağımsızlığı olmazsa olmazdır ve demokrasinin en önemli kurallarındandır.

Yargıya siyaset bulaşırsa, orada adaletin ortaya çıkması, hak ve hukuka riayet edilmesi asla mümkün olmaz.

Adaletin olmadığı yerde de karara yaklaşılmış bir ticaret davası bile bir anda siyasi bir infaz davasına dönüşebilir. Hukuken alacaklı olan da bir anda suçlu pozisyonuna düşebilir.

Bu nasıl olur demeyin, alın size canlı bir örnek… Anlatacağımız örnekle ilgili birileri, basına yalan yanlış ve tek taraflı bilgiler servis ettiğini gördüğümüz ve hissettiğimiz için doğruları yazmayı kendimize bir borç biliyoruz.

***************

 

Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Dr. Mustafa Eraslan’la 2010-2013 yılları arasında bitkisel ürün üzerine ticari bir faaliyet gerçekleştirirler.

Bu ticarette anlaşma gereği Mustafa Eraslan, ürünleri üretip tanıtan; Haydar Baş ise borç olarak Eraslan’a sermaye sağlayan konumdadır ve üretilen ürünlerin tek satıcısıdır.

Mustafa Eraslan aldığı borç karşılığı senetler imzalayıp vermiştir. Tek satıcılık sözleşmesi ise Noter huzurunda yapılmıştır.

2014 yılı başında taraflar arasında yaşanan bazı sorunlar nedeniyle ticaret sonlandırılır. Ve Haydar Baş, Eraslan’dan işin başında senetlerini almış olduğu alacağının ödenmesini ister. Noter huzurunda sözleşme belli, yapılan ticari faaliyet belli, senetlerin alınan borç karşılığı olduğu belli… Ticari alacak-verecek konusundan kaynaklanan hukuki ihtilaf, doğal olarak 2014 Mart ayından itibaren icra takiplerine ve hukuk davalarına konu olur.

Davaların bazıları da sonuçlanır.

Haydar Baş’a borçlu olan Mustafa Eraslan, aleyhine yapılan hukuki takiplere başta itiraz etmez. Ama üzerinde bulunan gayrimenkulleri kızına ve kız kardeşine devrederek malını kaçırmaya çalışır. Fakat Hukuk mahkemesi, söz konusu satışların mal kaçırma maksadıyla yapıldığı gerekçesiyle tedbir kararı verir.

Bu mal kaçırma senaryosu yargıdan dönünce, Eraslan, bu sefer başka bir senaryoyu devreye koyar ve alacaklı olan Haydar Baş’ı senetlerin zorla alındığı iddiasıyla Savcılığa şikâyet eder.

Dikkatinizi çekerim Savcılık şikayeti, Haydar Baş tarafından alacak davaları açıldığı, icra takiplerinin yapıldığı ilk günlerde değil, 8,5 ay sonra açılıyor. Bu Savcılık şikâyeti takipsizlikle sonuçlanır.

Ancak bu aşamada davaya “devlet büyükleri” karıştırılır. Yargının bağımsızlığı adeta devre dışı kalır. Sulh Ceza hakimliği kararı ile Haydar Baş ve avukatları aleyhine “senedin yağması” suçlaması ile ceza davası açılır. 

*****************

Ne adalet ama! Alacağını takip etmek yağmacılık oluyor.

Ceza davasında Mustafa Eraslan’ın mahkemede dinlenmesini istediği, kendi personeli olan iki kişi tanık olarak dinlenir. Onlar da Mustafa Eraslan’nın doğru konuşmadığını, Haydar Baş’ın alacaklı olduğunu, kimseden zorla senet alınmadığını anlatırlar.  

Normal şartlar altında davanın yine bu noktada, alacaklı Haydar Baş’ın lehine sonuçlanması ve bitmesi gerekiyordu. Ama nerde? O aşamadan sonra dava yaklaşık 2 yıldır devam ediyor. Bu süre içinde Mahkeme başkanı, savcısı ve üyelerin tamamı değişir. Gerekli değişiklikler ayarlandıktan sonra Savcı; Haydar Baş ve avukatı Lütfullah Önder hakkında senedin yağması suçundan cezalandırılmasını ve yurt dışına çıkış yasağı konulmasını ve gayrimenkullerine tedbir konulmasını talep eder.  Mahkeme Yurt dışına çıkış yasağını ve gayrimenkullere tedbiri koyar.

Hakkında takipsizlik verilen dava siyasi infaz davasına dönüşüverir.

Alacaklı olan Haydar Baş, sanki borçluymuş, suç işlemiş gibi muamele görür.

Bu davadan bir gün sonra yani 17 Temmuz 2018 tarihinde, Mustafa Eraslan’ın avukatı, BTP Genel Başkan Yardımcısı Fuat Şengül’e telefon açarak Eraslan’ın bir mesajını iletmek istediğini söyler.

19 Temmuz saat 21.00’da bir AVM’de bir araya gelirler.

Mustafa Eraslan’ın avukatı, bu görüşmede bazı devlet büyüklerinin ismini zikreder ve; “mütalaayı ve kararı gördünüz, bundan kurtulmak istiyorsanız Prof. Dr. Haydar Baş ve Lütfullah Önder'in 14 milyon 750 bin dolar vermeleri lazım. Aksi halde de 5 Ekim'de yapılacak duruşmada ceza çıkacak” şeklinde tehdit ve şantaj cümlesini kurup cevap bile beklemeden hızla ayrılır.

Şu işe bakın! Eraslan dava tutanaklarına göre kendisinden 6 milyon TL tahsil edildi diye savcılık şikâyeti yapmıştır. Ama Eraslan adına talep edilen meblağ 14 milyon 750 bin dolar, yani 90 milyon lira… Tam 15 kat daha fazla…

5 Ekim’de yapılan duruşmada mahkeme; Haydar Baş’ın avukatlarının araştırılmasını istediği tüm talepleri reddeder. Ve adeta bu iddiaları doğrulayacak şekilde davranır. O duruşmada karar vereceğini ortaya koyarak sanık olarak yargılanan  avukat Lütfullah Önder’i son savunmasını yapması için zorlar. Bunun üzerine avukat; “Yargılama sürecinde karşı tarafın kendilerine ulaştığını, mahkemenin önceki heyetini kendilerinin gönderdiğini, yeni heyeti kendilerinin oluşturduğunu ve yargılmanın kontrollerinde yürüdüğünü iddia ettiklerini ve 14 milyon 750 bin dolar ödenmediği takdirde ceza aldıracaklarını söylediklerini,  mahkemenin bu duruşmadaki tavrının kendilerinde mahkemenin tarafsızlığı konusunda şüphe oluşturduğunu” ifade eder.

Duruşmada Eraslan’ın avukatına bu konu sorulur.  Avukat duruşmada açıkça, mahkeme heyeti önünde şu sözlerle itiraf eder: “Fuat Şengül ile buluştuğum doğrudur. Müvekkilimin 14 milyon küsür dolar zararı vardır, bu ödenmez ise şikâyetimizin devam edeceğini söyledim..”

Bekledikleri parayı alamayınca da, 16 Temmuz’da gerçekleşen dava ve de Eraslan ve hanımının iftira nitelikli iddiaları, bu davadan 21 gün sonra tek taraflı olarak basın medya kuruluşlarına servis edilir.

Ve ortaya koyduğu eserlerle Türkiye’de ve dünyada saygınlığı olan, aynı zamanda da bir siyasi partinin genel başkanı olan Prof. Dr. Haydar Baş’ı karalama kampanyasına dönüşür.

Şimdi neden yargının bağımsızlığı önemli anlıyorsunuz değil mi?

Alacaklı olanın, alacağını istediği için suçlu, borçlu olanın ise devlet büyüklerini arkasına aldığı için güçlü olduğu bir atmosferde söyler misiniz biz kime, hangi adalete güveneceğiz?

Ama şu bir gerçek ki, adalet herkese lazım… Bir gün kirli hesapların sahiplerine geri döneceğini asla unutmamak lazım…

 

DİPNOT;

Yukarıdaki yazıyı yazdıktan sonra, bir MASAK Kararı elimize ulaştı…

Mahkeme zorla alındığı iddia edilen senetlerin bir kısmının tahsil edildiği gerekçesi ile  Haydar Baş ve avukatı Lütfullah Önder’in 3 milyon tl değerindeki  gayrimenkullerine tedbir koydu. Tedbiri koyduktan sonra ise iddia edilen suçtan bir gelir elde edilip edilmediğini MASAKa sormuş.

Yani önce hüküm veriliyor; sonra verdiği hüküm ile ilgili delil toplanıyor.

MASAK tan gelen rapor da ise davaya konu senetlerin tahsil edilmediği bildirildi.

Yani Haydar Baş'ın alacaklısı olduğu senetleri tahsil etmek için hukuki işlem yapması nedeniyle suçlu muamelesi görmüş  ve mallarına tedbir konmuş

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
30 Yorum