Ata Demirer... "HİÇBİR REJİSÖR BENLE SEVİŞMEK İSTEMEDİ!"

Ata Demirer... "HİÇBİR REJİSÖR BENLE SEVİŞMEK İSTEMEDİ!"

Dizinden sakatlandı, kiloları da etkileyince sekiz ay sahnelerden uzak kaldı. Yeni stand-up'ı ve en ince haliyle sahalara dönen Ata Demirer ilk röportajını Pazar SABAH'a verdi ve bir itirafta bulundu: "Bir daha televizyonda konuk ağırlamak mı! Aman, Allah yazdıysa bozsun!"..

- Çok zayıflamışsınız, müthiş olmuş tebrikler!

- Aslında benim için yeni değil, sekiz aydır yaşadığım bir şey. Çünkü ben vücudumu havlu peçete gibi kullanmışım...

- Nasıl yani?

- Mahvetmişim metabolizmamı. 140 kiloyla 10 sene boyunca bin tane gösteri, 100 sitcom bölümü, 30-40 TV programı, 400'e yakın turne! Bu kiloyla, dizimden sakatlanınca eklemlerim de isyan etti.

- Lifleriniz yırtılmıştı değil mi?

- Evet, senin başına gelse bileğin burkulur, benim başıma gelince tendonum kopuyor. Kilo çok etkili! O zaman canıma tak dedi, 'Yeter ya böyle yaralı astronot gibi gezilir mi?' dedim. Allah insanı iyi adamlarla karşılaştırsın, bir doktorla tanıştım...

- Kim bu doktor?

- Bir fizyoterapist. İsmini zikretmem onun hoşuna gitmez. Beni bakıma aldı ve 'Yeni birini yaratmalıyız, yoksa hayatın boyunca menisküs olursun, kıkırdağın, kalçan zedelenir, belin ağrır, gel seni kurtaralım,' dedi. İnandım ben de. İnanınca oldu! Düşünsene, beden eğitimi derslerine bile girmezdim ben; şimdi her gün düzenli fizik tedavi görüyorum.

- Kaç kilo verdiniz?

- 127 kiloyum. Ama 115 gibi gözüküyor, onun da sebebi spor. Yağları kasa dönüştürdüm. Diyetisyen tartıyor, vücuttaki yağı, eti, kası söylüyor ya; kendimi harbiden dana gibi hissettim! "Vücudunun yüzde 40'ı yağ" dedi, kasap havasına girdi iş, iyice sinirim bozuldu. 'Yeter kardeşim,' dedim.

- 2004'te de konuşmuştuk sizinle; 'Zayıflamalıyım, kilo vereceğim,' diyordunuz, yapamadınız!

- Valla keyfe keder zayıflamaydı onlar. 'Ay biraz kilo versem harika olur, dar pantolon giyerim,' gibi şımarıkça bir tavırdı. Şimdi ben o level'ı geçtim. Yani benim için artık kilo vermek tamamen tıbbi bir olaya dönüştü, buna mecburum.

ALKOLÜ AZALTTIM

- Sağlığınız söz konusu olmasa irade sıfır yani!

- Aslında iradem her şişman gibi (gülüyor). Yani kilo verirler, bir süre sonra geri alırlar. Ama öyle bir lüksüm kalmadı sağlık sorunları sebebiyle.

- Diyet yapıyor musunuz?

- Medikal bir diyetisyene gidiyorum ama hiçbir zaman yemekle problemim yoktu; çok yemek yiyen, tatlı yiyen biri değilim. Ben çok hareketsizdim çok... Köşe yastığı gibi bir yerde duruyordum. Bir de içki içiyordum; şimdi içkiyi çok nadir içiyorum. Şu an için benim sloganım, aynı hareketlere devam!

- Şişmanlık psikolojik olarak da rahatsız ediyor muydu, her şekilde barışık biri miydiniz kendinizle?

- Şişmanların hepsi 'Kendimle barışığım,' yalanını söyler! Ben beyinsel olarak kendimle barışık olduğumu söyleyebilirim ama kilo her zaman rahatsız edicidir, normal bir insanı rahatsız eder, hayatını kısıtlar. Ben mutsuz değildim çünkü zekâmla onu avantaja bile çevirdim ama mesele şundan ibaret; 'Bir gün nasılsa öleceğiz,' duygusuyla free takılmak herkesin sevdiği bir şeydir, başaran da başarır, ben de öyle düşünüyordum ama o iş olana kadar, yani nihai sona ulaşana kadar malzemeyi çok güzel kullanmalısın, çünkü mahşeri dünyada yaşatıyor adama. Çok sağlık takıntılı tipleri görünce uyuz olurdum, 'Ya üç günlük dünya kardeşim, yok botoks yok detoks bunlarla uğraşılır mı?' derdim ama haklı bir tarafı olduğunu fark ettim sakatlanınca... O yüzden felsefemi değiştirdim. Çünkü hayat kaliten, hayat standartın ve yaşadıkların çok keyifsiz hale geliyor. Aylarca yatağın içinde yattım ayağım burkulunca... Mesela vücudunuzda ödem oluşuyor, o ödem senin vücudunu 10 günde terk ediyor, benimkini 25 ayda! Neden? Çünkü yağlara takılıyor, yağ bırakmıyor suyu.

BİR ŞEY DOĞDU!

- Psikolojik olarak da hafiflediniz mi şimdi?

- Hafiflemek duygusu, psikolojik yönden de, maddesel anlamda da insana iyi gelir. Fizik ve psikoloji, birbiriyle sevişen çiftlerdir. Fiziksel sıkıntın varsa psikolojin ne kadar düzgün olabilir?

- Komik olmak, komedyen olmak bir savunma mekanizması mıydı şişman biri için peki? Dikkati başka yöne çekmek miydi?

- Tabii canım! Mizah tamamen bir savunma mekanizması olarak kullanılabilir. Ama şöyle bir durum da var, bunu keyfinden yapmak daha da güzel bir durummuş! Yani kilolarla çok fazla uğraşmadan, fiziğin haricinde materyaller kullanmak daha da zevkli bir şeymiş. Bir bakıma teknik olarak da kendimi geliştirmeye başladım, hoş oldu, başka sulara da giriyorum yani.

- Çocukken de şişman mıydınız bu kadar?

- Ben Zeus'un en küçük oğluyum, Herkül'den sonra! (kahkahalar) Ben doğduğumda Olimpos'ta şafak vaktiydi, önce Herakles geldi ve Poseidon'a dedi ki, 'Bir şey doğdu!' Ya ne bileyim, şişmanlık çağın sorunu, onu söyleyeyim. Bazı gençler görüyorum, tonton, obez, geliyorlar diyorlar ki, 'Abi ben sana benziyorum değil mi?' falan. 'Yapma,' diyorum. 'Hayatın kayar, altı tane merdiven çıkınca ter su içinde kalmak hoş bir şey değil, zayıfla, gerek yok, hayatına yazık.' Amerika'nın yüzde 70'i şişman, böyle bir şey olabilir mi? Fast food şu anda Türkleri de zehirliyor, fast food kültürünü bize yedirdiler.

- Obeziteye savaş açmışsınız!

- Ben hep gizli savaşçıydım da çaktırmıyordum! Yılmaz Erdoğan şiiri gibi olacak ama, ben 42 beden kot giyebilme ihtimalimi sevdim (gülüyor).

- Şimdi kaç beden giyiyorsunuz?

- Şu an bilmiyorum, henüz eskileri giyiyorum kemer memerle ama 12 santim incelmiş belim. Ya biz hep şişmanlık mı konuşacağız!

Hata yaptım içimdeki sesi dinlemedim...

-Daha önce de TV programı yaptınız ama ilk kez Hacıyatmaz'da konuk ağırlamaya kalktınız...

- Aman! Allah korusun, bir daha yazdıysa bozsun...

- Nefret ettiğiniz bir işe neden 'Evet,' dediniz? Beyaz ya da Okan Bayülgen'in kulvarına niye girdiniz?

- Öyle bir şey yapmak istemedim aslında. Hayatında hatalar oluyor insanın. İçimdeki sesi dinlemek yerine...

- Başka birinin sesini mi dinlediniz?

- Yok hayır, onlar da tekliflerinde ve önerilerinde samimi ve inançlıydılar. Aslında haklıydılar bir miktar..

- Neydi haklı oldukları nokta?

- 'Yapabilir Ata' konusunda haklıydılar ama talk show için komedyen olmak gerekmiyormuş, onu anladım ve o zaman 'Benim burada ne işim var?' dedim. Mizahi teknikle açıklarsam onu yapacak olan Hacivat, ama ben Karagöz'üm! Yani konuğuna öyle bir şey soracaksın ki, o söyleyince seyirci çok eğlenecek. Sorma sanatı, Pişekar yani bende yok, Kavuklu'yum ben! Bir de talk show falan hayal etmemiştim; zaman, hazırlıklarımızın bir kısmı o duruma getirdi, bir anda ben kendimi dört konuğun karşısında buluverdim.

- Yani soru sorulan olmaya alışkındınız, öyle mi?

- Bravo, pozisyon sertti ve tersti! Ben konuk olmaya programlanmışım, ev sahipliğini sevemedim.

- Yapımcınız Okan Bayülgen'le de anlaşamadığınız söylendi...

- Hiç alakası yok! Yapımcı paramı verir, ekibi kurar, hiçbir zaman da işin yan kolları konusunda aksama olmadı. Benimki şahsi bir karardı. Aslında reyting olarak da bırakacak durumda değildim ama rica ettim, 'Beni affedin, sevemedim bunu,' dedim. Onlar da benden memnun kalmış olmalı ki 'Başka bir proje yapabilir miyiz?' dediler. Şimdi kendi yeteneklerim doğrultusunda bir kalıp hazırlamakla uğraşıyorum.

- Yani televizyonda olmak istiyorsunuz?

- Televizyon seyircisinden niye mahrum kalalım! Gidemediğimiz yerler var, televizyonda adam seyretsin. Yani arz talep meselesi ama bana göre değildi.

Hiçbir rejisör benimle sevişmek istemedi!

- İnsanlar sizin hakkınızda ne öğrenseler şaşırırlardı?

- Ne bileyim, gay olsam falan herhalde (kahkahalar).

- Gay misiniz?

- Hayır değilim de, ne öğrenseler şaşırırlardı? (düşünüyor) İyi soruymuş ya! Ya herhalde yalan bir habere şaşırırlar, çünkü biliyorlar benim her şeyimi. O kadar çok röportaj yaptım ve o kadar aslında içi dışında bir tipim ki. Çok kötü bir şey o; gazeteyi açıyorsun, hakkında korkunç bir haber. 'Okan Bayülgen'le yılbaşı programında kavga ettiler,' diye bir haber mesela. Sonra inandıramıyorsun da kavga etmediğine. Çok üzülüyorum bunlara, ne yapalım, bu da bedeli...

- Şöhret olmak bu kadar bedel ödemeye değiyor mu?

- Şöhret olmak için çıkmadım ki yola! Kendi işimi, sevdiğim şeyi yapmaya çalıştım, karşılığında şöhret geldi. Hiçbir rejisör benimle sevişmek istemedi, o yüzden rahatım. (kahkahalar)

Detoksa gitmeyin, ben hepinizi eritirim!

"Beynin tatile çıktığı an güldüğün andır! O an kadar mutlu oluyor ki beyin; serotonin, melatonin, kortizon ve adrenalin, hepsini salgılıyor, orgazm oluyor o an. Oyun esnasında bunların hepsinin salgılandığını hissediyorum vücudumda. Bu yolla vücudumdaki toksinleri, suları attığım anlar oldu. Buradan sesleniyorum arkadaşlarıma, Bodrum'a detoksa gitmeyin, benimle sahneye çıkın, hepinizi eriteceğim! Buna da uyuz oluyorum ya, detoks diye bir şey var anlatıyorlar 'Önce kalın bağırsağıma bir hortum taktılar, içine su verdiler,' falan. Al eczaneden bir lavman, beş dakikada hallet! Yakında patlar o da, insanların sağlığıyla oynuyorlar. Meyve suyuyla beslenmek çözüm olsa maymunlar padişah olurdu. Yalan mı? İki gün sonra aramasınlar detoks merkezlerinden, mahkemeye verdik falan diye..."

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.