Fadik Sevin Atasoy... SIRA BABASININ VASİYETİNDE !

Fadik Sevin Atasoy... SIRA BABASININ VASİYETİNDE !

Dün babası Sönmez Atasoy'u son yolculuğuna uğurlayan Fadik Atasoy, şimdilik 6 ay Kültür Bakanlığı'nın Los Angeles'taki sinema danışmanı olarak görev yapacak... Kulağında babasının "Sen ancak hayallerini gerçekleştirirsen ben mutlu olurum" diyen sesiyle.

Babası Sönmez Atasoy'un ani bir kalp krizi geçirdiği gün, Ankara'da buluşup sürpriz yeni görevini konuşacaktık Fadik Sevin Atasoy'la... Kötü haberi alır almaz Isparta'ya koştu. Döndüğünde bir kanadı kırılmıştı. Hem kırılan kanadını, hem bir hafta sonra başlayacağı yeni hayatını konuştuk.

Bir deli oğlan: Sönmez

Sanatçı baba-kız, önceki hafta İstanbul'da üç günü evden hiç çıkmadan birlikte geçirmişlerdi. Safiye Ayla ve "Take 5" dinlemişlerdi. Fadik, babasına bir rap şarkı yazmıştı, "Erzincan'dan çıkan, bir deli oğlan Sönmez" diye...

Durmadan onu söylemişti.

Sonra da babasını "Sakarya-Fırat" dizisinin çekimleri için bir süredir yaşadığı Isparta'ya uğurlamıştı.

Bu yaşta hâlâ sette olabilmekten mutluydu Sönmez Atasoy, "Bir oyuncu için bundan büyük nimet var mı" diyordu.

"Her şey zaten iyi"

Fadik Isparta'ya gittiğinde gördüğü tablo iç açıcı değildi:

Babasının kalbi bir süre durmuş, sonra tekrar çalıştırılmıştı, ama bu kesintinin beyne ne kadar hasar verdiği bilinmiyordu. Babası, "Kurumuş bir ağacın dalındaki yaprak gibi"ydi.

Düştü düşecek...

"Beş gün boyunca, makinelere bağlanmış halde ona bakarken, orada yatan vücutta babamın olmadığını görüyordum ben... Yatan, sadece onun emanetiydi. Ruhunun benim yanımda olduğunu, omzumda, başımın üzerinde, yüreğimde, etrafımda dolaştığını hissediyordum. Ben o yataktaki haliyle hatırlamıyorum babamı... Kalp krizinden üç gün önce Isparta'ya giderken, 'Her şey iyi olacak baba' demiştim ona...

İki elimi yüzünün arasına alıp 'Her şey zaten iyi' demişti.

Hatırladığım fotoğrafı ve unutamadığım cümlesi bu:

'Her şey zaten iyi...'

Bir soygun hikâyesi

Fadik'e "Bana babanı anlat" deyince renkli bir anı döküldü dilinden:

"Malda mülkte gözü olmayan, kelimelerle, müzikle yaşayan, tatlı serseri ruhlu, esprili bir adamdı.

Hiç unutmam, altı yaşımdayken beni Kaşıkçı Elması'nı görmeye götürmüştü.

'Bak kızım bu çok kıymetli bir taş' dedi.

Dışarı çıkınca avucunu açtı, 'Taşı çaldım bak' dedi.

Şaşkına döndüm.

'Fakat başımız belada, arkamızda polisler var' dedi.

Koşmaya başladık. Galata Köprüsü'ne geldik.

'Burası Bulgaristan, artık rahatız' dedi babam...

1.5 saat bana kaçma-kovalamaca yaşattıktan sonra avucunu açıp elindekinin bir cam parçası olduğunu söyleyince tekme tokat girişmiştim babama... Benim içime 'hikâyeci Fadik'i koyan babamdır."

70 oyunda rol almış bir usta tiyatrocunun bugün sadece "Halo dayı" diye anılıyor olmasına üzülüyor Fadik Atasoy...

"Son misyonu Amerika'daydı" diyor.

Flört eden baba-kız

Sönmez Atasoy, 2008'de kızıyla New York'ta bir Türk tiyatrosu kurmuş ve City Hall'da "Kanlı Nigar"ı yönetmişti.

Baba-kız ilk ve son kez orada, Broadway'de birlikte sahneye çıkmıştı.

Fadik, "Nigar"dı, Sönmez "Acem"...

Sahnede rol icabı flört etmiş, çok da eğlenmişlerdi.

Şimdi Amerika'ya Türk kültürünü taşıma bayrağını, kızı devralıyor.

'Aç babam gözünü!'

"Yoğun bakımda sürekli konuştum onunla...

'Karahisar kalesi yıkılır gelir/ kahkülü boynuna dökülür gelir' türküsünü söyledim.

'Çıkalım Rumeline' zeybeğini dinlettim.

Hep doğada, ağaçlarla, hayvanlarla yaşamak, köyde suluboya resimler yapmak istiyordu. Beraber yaşayacaktık. O ressam olacaktı, ben de hikâyeler yazacaktım... Bu hayalini gerçekleştirmek üzereydi. O hayale dair bir şiir yazdım ona... Kulağına okudum:

'Babamın bir elma tarlası var/

içinde ayvası, kuzusu var,/

Isparta'ya bahar gelince/

babamın fırçası var, boyası var,/

Fadik kızın bir arzusu var:/

Babacığı hastanede, çare, derman arar. /

Fadik kız diyor, 'aç babam gözünü,

hayatta bir de yazılan masallar, hikâyeler var.'"

Fadik Atasoy 'Sinema elçisi' oldu

Fadik Sevin Atasoy, Bilkent Tiyatro bölümünden mezun...

Orada master yaparken Devlet Tiyatroları'na girmiş, Antalya Devlet Tiyatrosu'nda çalışmış. Bakanlıkta 6 yıl memuriyet yapıp müdür yardımcılığına yükseldiği dönemde sinema çağırınca istifa edip İstanbul'a gitmiş. Gidiş o gidiş...

Ama gün olmuş Ankara, memuriyete geri çağırmış Fadik'i... Bu çağrı ile babasının ölümü arasında garip bir kesişme var:

"Bu yıl Amerikalı bir kızın çektiği 'Merhaba' filmiyle, New York Üniversitesi Tisch akademisinden 'En iyi kadın oyuncu' ödülü aldım. Orada da babamla birlikte oynamıştık.

Bir veda sahnesi

Filmde, babasının rahatsızlığı üzerine Amerika'dan dönen bir kızı oynuyordum. Kız, babasına 'Ben burada kalıp sana bakayım' diyor, babası kabul etmiyor, 'Ancak sen hayallerini gerçekleştirirsen ben mutlu olurum' deyip kızı Amerika'ya yolluyordu. Bir veda hikâyesiydi. Birlikte oynadığımız son film bu oldu."

"O rolle ödül aldıktan sonra Kültür Bakanı bir takdir mesajı yolladı. Teşekkür için iade-i ziyarete gittim. Sayın Günay, beni zaten festivallerden tanıyordu, 'Türk sineması yurtdışına nasıl açılabilir' diye fikrimi alıyordu. Bana 'Sen dil biliyorsun, memuriyetin var, hem özel sektörü hem bürokrasiyi tanıyorsun, sinema danışmanlığımızı yapsana' dedi."

Sinema elçisi

Bu sürpriz teklifi sevinçle kabul etmiş Fadik Atasoy...

Şimdilik 6 ay, Kültür Bakanlığı'nın Los Angeles'taki sinema danışmanı olarak görev yapacak.

Bürokrasi geçmişiyle, özel sektör deneyimini birleştirecek.

Sinemanın kalbi Hollywood'da, festival, seminer gibi etkinliklerde Türkiye'yi temsil edecek, Türkiye'de Amerikan filmleri çekilmesine destek olacak, Türkiye'nin öykü zenginliğiyle Amerikan sinemasının tekniğini buluşturacak ortak yapımlar için köprü görevi görecek.

Türkiye'nin ilk "Sinema elçisi" olacak.

"21 Aralık'ta işbaşı yapıyorum" dedi görüştüğümüzde;

"Bu çok güzel bir sorumluluk. Türk sinemasına Amerikan film marketinin kapılarını açacak kişi olacağım inşallah..."

Babasının acısı, yeni işin sevincine karışmıştı.

Elmas Amerika'da

"Baban bu teklifi biliyor muydu" diye sordum.

Biliyormuş. Amerika'dan aldığı teklifi heyecanla paylaşırken, "Babacım" demiş: '"...içime yerleştirdiğin o Kaşıkçı Elması vardı ya... Onun buradaki ustaları, elmasın parladığını söylüyorlar."

"Yüreğindeki elmas, dünyanın her yerini aydınlatacak. Verdiğin her kararda arkandayım" demiş babası...

O mirasla Los Angeles yoluna çıkıyor şimdi Fadik...

Kulağında, "Sen ancak hayallerini gerçekleştirirsen ben mutlu olurum" diyen bir sesle...

Can Dündar.Milliyet Gazetesi

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.