İlhan Şeşen? "KENDİMİ ECÜŞ-BÜCÜŞ HİSSEDİYORUM" !..

İlhan Şeşen? "KENDİMİ ECÜŞ-BÜCÜŞ HİSSEDİYORUM" !..

Magazinkolik'in röportaj kalemşörü Ferhat Şirin bu kez de İlhan Şeşen'le söyleşti? Şeşen öyle şeyer söyledi ki; adeta kendini yargıladı?

"Ellerimde çiçekler kapında sırılsıklam görürsen bir gün şaşırma" dedi ama?

Sevgili İlhan Şeşen'i görmeden de hatırlamamak ne mümkün. Sonrasında da "Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm" dedi? Öyle de güzel söyledi ki gerçekten neler oluyor biz insanlara.

Sevginin saygının yitirildiği şu yaşam sürecinde ne de güzel söylemişsiniz sevgili İlhan Şeşen?

İlhan Şeşen ile Bodrum Atatürk Caddesi'nde karşılaştık. Bodrum röportajları içinde söyleşmek istediğim İlhan Beyin araba kazasıyla çok üzüldük. Tanrıya şükürler olsun ki yinede aramızda, bizlerle. Daha birbirlerinden güzel besteleriyle uzun yıllar aramızda olmanız dileğiyle?

Bizleri "pencerenin perdesini aralandıran rüzgâr"sız bırakmayın. Kuzguncuk'ta doğal sadelik içinde dizayn etmiş olduğu stüdyosunda gerçekleştirdik röportajımızı. Doğaya aşkı benim duygularımla çok örtüştüğü için mutlu kıldı.

İşte Şeşen'le söyleşimiz...

-Mücadele etmek doğanın tüm canlılarını güçlendirme yolu mudur sizce?

"-Benim gençliğimden beri prensibim, ben mücadele etmem dururum yani bir şeylere karşı ters yürüyorsam onlarla çarpışırız ama benim için mücadele etmek değildir hayat, kabul etmektir özeti budur. Her şeyi kabul etmektir hayat! Ancak o zaman kolaylaşıyor hayat."

-Canlıların arasındaki aşk fiziksel; gerçek aşk, ilahi aşk mıdır sizce?

"-Hayır? İlahi olan hiçbir şeye aşk denemez, aşk iki cins arasındaki ilişkidir. Benim yazdığım bir oyunda da hatta bir hanım vardı tamamen iki cins arasındaki şeydir yani sözlük manasında olduğunu söylüyorum. İlahi aşk; aşk çok yüce bir şey olduğu için ilahiye de yakıştırılmış. Aslında ilahi aşk denemez yani böle bir şeyi ben kabul etmiyorum o başka bir şey, onunla aranızdaki şeyin aşk olmasına imkan yok, tanrıyla olan ilişki çok kişisel ve çok başka bir şeydir ama aşk değildir."

-Başka birinin başına gelmesi kaydıyla mı sizce her şey komiktir, yoksa siz de yaşadığınızda eğlenir misiniz?

"-Yaşadığınız şeye bağlı tabi o an pek eğlenemiyor olabiliyorsunuz ama geçtikten sonra eğleniyorsunuz, yolda siz düşerseniz gülmüyorsunuz ama başkaları gülüyor yani en basit örnekte sizin gülmenize imkan yok çünkü bir tehlike atlatıyorsunuz, bir tarafınız kırılabilir, başka kötü birşey olabilir. Dolayısıyla kendimizin değil de galiba başkalarının başına gelen şeylere daha çok gülüyor insan. "

-Kendinizle eğlenmez misiniz?

"-Kendimle çok eğlenirim canım...Ben kendimi diğer canlılardan çok farklı görmüyorum, bir fark görüyorsam o da biraz komik olduğumdur, diğerlerine göre biraz daha eciş bücüş olduğumu hissediyorum yani aynaya baktığımda ben kendimi öyle hoş biri hissetmem. Başkaları bunu sık sık söylerler, hoş biri olduğumu ama ben kendimi öyle hissetmem."

-Herşeyi olduğu gibi kabul etmemiz gerekiyor mu sizce?

"-Gerekiyor tabi ki canım; ben de kabul ediyorum yani eğleniyorum kendimle. Zaten herşey istediğimiz gibi olmuyor ki ben kendimi kendimde kabul ediyorum, mecburum yani kabul etmeye."

-"Peterpan sendromu"nu biliyosunuz, hiç büyümeyen erkekler. İçinizde büyütemediğiniz İlhan Şeşen'i paylaşır mısınız bizimle?

"-Zaten ben büyümedim. Yani ben hala çocuk gibiyim, tepkilerim öyledir, çocuk gibi, genel yaşantım öyle yani ben büyümedim."

-Aklı başında bir çocuk gibi mi yoksa şımarık bir çocuk gibi mi?

"- Ben şımarık biri değilim ama bir çocuk gibiyim... Şimdi meseleye baktığımda ben şarkı yapan bir adamım, şarkı yapmak herkese mahsus bir şey değil, herkes yapamıyor yani çok ender insan şarkı yapıyor. Ender dediğim şudur yani; yetmiş milyonluk Türkiye'de kaç kişi vardır kendi şarkısını yapıp da söyleyen? Enderdir yani, bu durumdan bahsediyorum. Dolayısıyla bu ender durum başka bi ender bakış açısını getiriyor beraberinde. Nedir o? İşte sizinde yaptığınız gibi yolda yürürken sadece yürümek değil de çevreye dikkat edip bütün olanları algılamak. Yapraklara, çiçeklere, kedilere ve kuşlara bakıp onları algılamak benim hayatım ve o ayrıntıdan mutlaka bi şarkı çıkarmaya çalışmak.

Her zaman olmuyor belki ama onlardan bir şarkı çıkarmaya çalışıyorum, bu bir huy adeta. Vücuttaki bir defo gibi bir şey, çünkü yaşamına bak niye şarkı yapıyorsun? Şarkı yapmakla yaşamak arasında dağlar kadar fark var. Şarkı yapmak oturup aklına gelen güzel bir şey üzerinde saatlerce, günlerce çalışmak gerektiriyor, dolayısıyla şarkı yapmak, vücuda saplanmış bir sapkınlık ve ben o bakımda ender biriyim, kıymetli biri demiyorum ama çok sık rastlanan biri değildir şarkı yapan ve sadece kendi şarkılarını söyleyen bir adam olarak ender biri olduğumun ben de farkındayım.

Ben mesela şunu da kabul etmem hani altın ender çıkar onun kıymetli olduğunu kabul etmem. Ender olan her şeye bir kıymet biçiyor insan, halbuki değil. Aslında çok olan şeyler belki de kıymetli. Ağaçlar; özellikle ağaçlar, ben hayranımdır ağaçlara. Yani özellikle onlar ,onlardır kıymet. Ben onlara hizmet ediyorum gibi hissediyorum onlar bana hizmet etmiyor. Benim onlara hizmet etmem lazım çünkü onların sayesinde yaşıyorum onların olmadığı bir dünyada yaşamaya imkan yok. Çünkü oksijen üretiyorlar. Bırakın güzelliklerini bizim yaşamamız için gerekli olan şeyi üretiyorlar, dolayısıyla onlara başta saygı duyuyorum."

-İlhan Bey bağışlamak ve unutmak hak etmediğiniz yaraları iyileştirmenin yolu mudur sizce?

"-Evet; bağışlamak çok güzel bir şey? Bağışlamak çok büyük bir zevk verir bana, şahsen vermese de razıyım. Bağışlayıcı olmak çok güzeldir. Mesela benim küskünlüklerim yoktur. Ben küsmem kimseye, bana çok zarar vermiş kişilere dahi küsmem. Onlar benle küserler sonra ben onlara giderim, küsmeyelim olmuyor böyle derim. Hayatta benim küskün olduğum,kabul edemeyeceğim hiç kimse yoktur şu anda. Herkesle konuşabilirim, herkes gelebilir.O kadar ama. Bu bana dokunmasın. Benim için özgürlük dokunmaktır, ben istemeden kimse dokunmasın, yolda da değmesin. Yani benim için hayat, değmeden yaşamaktır. Hiçbişeye değmeden yaşamak öyle bir şeydir. Bu hakikatten benim genel prensiplerimdendir şu anda uydurduğum şeyler değildir. Ben yaşarken bunları kendime prensip etmiş bir adamım. Nerden esinlendim dersem, tabi insan gençken arıyor bir şeyler ve bunu Monteigne'de buldum.Monteigne benim kutsal kitabımdır,yani gençliğimde bir çok defa okudum ve bir sürü insana hediye ettim.Monteigne her şeyi özetlemiştir denemelerinde. Bütün duyguları, insanı keşfetmiştir ve onu zaafları ile kabul etmiştir. Ama zararsız bir şekilde yorumlamıştır her şeyi. Onun için benim prensiplerim Monteigne'den kaynaklandı. Ben Monteigne'i okuduktan sonra başka bir inanca gitmedim."

-İnsanoğlu hayat programında yeni amaçlar ,inançlar ve duygular seçmeli mi sizce?

"-Hayat seçimdir; ama kendimize göre olan şeyleri pek seçemiyoruz bazen. O zaman da zaten yanlışlar geliyor başımıza. Seçmelidir insan, seçerek yaşamalıdır, ya onu ya bunu bir şeyi seçerek yaşamalıdır. Seçmeden yaşamamalıdır. Öyle düşünüyorum ben."

-Seçerken de başkalarını da düşünür müsünüz, mesela toplum baskısını?

"-Düşünüyorsun tabi toplum baskısını. Toplum baskısı olmasa-ki; var, başka şeyler seçebilirdim. Yani ben bohem bir adamım, kişiliğim bohem benim. Tamamen her şeyden vazgeçerek yaşamayı bile düşünüyorum ama toplum baskıları falan. Çok fazla yüz dönemem yaşama şarkı yapmak dışında. Niye böyle diye irdelemem açıkçası. Yanımdan geçen milyonlarca karşılaştığım insanı niye böyle yapıyorlar diye düşünmem, yapana da kızarım."

Bu röportaj; Ferhat Şirin tarafından Medikaltürk Dergisi için gerçekleştirilmiştir?

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.