İYİ Mİ BİLİRDİK?

Seven var, sevmeyen var… Sevip de eleştiren var, sevmeyip yerden yere vuran da… Ölenin arkasından kötü konuşulmaz diyen de var, “O, ölünün arkasından kötü konuştu ama” diyen de var.

Neticede medya dünyasından bir Hıncal Uluç geçti. Ölenin arkasından kötü konuşulmaz diyenlerdenim ben de…

Ancak öyle demeyenlere de hak vermiyor değilim. Yine de Allah rahmet etsin demek düşer bizlere.

* * *

Hıncal Abi hakkında birkaç yazı da ben yazmıştım. “Bence artık yeter Hıncal Abi!” başlıklı yazımda Candan Erçetin’e duyduğu kızgınlığı yazmıştım.

O zamanlar Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG) Başkanı olan Candan Erçetin’i, evi yanan Çılgın Sedat’a yardım etmediği için eleştiren Hıncal Abi, aslında bu eleştirisini yıllar önce imza toplayarak kendisini Galatasaraylılar Cemiyeti’nden atmak isteyen Candan Erçetin’e kızgınlığı nedeniyle yapmıştı.

Liseli Galatasaraylılar tartışmalarının yaşandığı o dönemde cemiyetin başkanı olan Erçetin, “Liseli Galatasaraylılar” tartışmasını yeniden gündeme getiren, “Liseli-lisesiz ayrımı yapmayın” diye yazan ve sonrasına da “Son zamanlarda bu ayrımı yapan dazlaklar türedi” diye ekleyen Hıncal Uluç’un Galatasaray Kulübü üyeliğinin sona ermesi için rahmetli başkan Özhan Canaydın ve Fatih Altaylı ile birlikte 176 imza toplamıştı.

Hıncal Abi de o günden sonra her fırsatta Erçetin’i eleştirmekten geri durmamıştı.

Ortada Hıncal Uluç’un Candan Erçetin’e karşı duyduğu şahsi bir kızgınlık, nefret veya kin vardı.

Gazeteci, işine duygularını karıştırdığında mesleğini gerçek anlamda yapmıyor demektir.

Hele hele bir amaca hizmet ediyorsa yapılan haberler ve yazılar, işte o zaman daha da fena…

Hıncal Abi’nin Candan Erçetin eleştirilerinin de işte bu duygusallıkla yazıldığı aşikârdı. Bu nedenle de bence bir hükmü yoktu.

* * *

“Ne gereği vardı” diyesi geliyor insanın. Onca yaptığın güzel haber ve yazı varken birkaç iyi niyetli olmayan yazınla hatırlanmak.

Hacivat-Karagöz oyununda olduğu gibi “Yıktın perdeyi eyledin viran” Hıncal Abi!

Şimdi ölüm haberini alan birçok kişi, neredeyse “Oh olsun, iyi ki…” diyecek.

Neden?

Defne Joy Foster’ın ölümünün ardından “Su testisi su yolunda kırıldı” diye yazdığın için.

Defne’yle ne hesabın vardı bilmiyoruz ama hiç değilse sonrasında o yazının altını doğru bir şekilde doldurabilseydin.

Belki bildiğin başka şeyler vardı ama herkes bir husumet yüzünden bu eleştiri yazısını yazdığına, bir garez güttüğüne, bu yazının ardında başka bir hesap olduğuna inandı.

Sen ise, bu inancı kıracak hiçbir açıklama yapmadın, yapamadın.

Bu yazının ardını dolduramadın!

* * *

Bir de kibirli tavrın çok tepki çekiyordu. Her şeye ve herkese yukarıdan bakan tavrın ve davranışların sevilmeni engelledi belki de.

Tıpkı Okan Bayülgen (@okanbayulgen) ve Cem Özer (@cem_ozer) gibi hep tepkiyle karşılandın. Doğru söylüyordun belki ama doğru davranmıyor ve doğru cümleler kurmuyordun.

Gazeteciydin ama gazetecilerden farklı görüyordun kendini. Hatta geçen gün sevgili Ayşe Durukan’ın (@aysefridakdurukan) sosyal medya paylaşımında “Atın şu gazetecileri, bu ne saygısızlık, konser mi izleyeceğiz, gazetecileri mi?” diyecek kadar diğer gazetecilerden üstün görüyordun kendini.

Kefenin cebi yok ama o olmayan cebine işte bunları doldurup gittin öte dünyaya…

Daha da ötesi, cenazenin başında hocanın sorusuna çoğunluğun verdiği “İyi bilmezdik” cevabıyla gittin.

Defne’yi sevenler, öte dünyada hesabını ona vereceğini yazıyorlar.

Kimse sana hak vermiyor.

İşte tam da bu yüzden sevgili İzzet Çapa’nın (@izzetcapa) yazdığı gibi “Maalesef kötü yaşlandın!”

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.