Kaya Çilingiroğlu... "HÜLYA İLE ÇOCUK İÇİN EVLENDİM"!

Kaya Çilingiroğlu... "HÜLYA İLE ÇOCUK İÇİN EVLENDİM"!

Ben Feraye olmasa hiçbir kadınla aynı evde bile oturmam. Özünde evlilik bütünüyle bana ters bir şey. İlk evliliğimden sonra bunu anlamıştım ama çocuk için evlendim sonra.

Kaya Çilingiroğlu'yla buluştuğumuzda bebeklerini kaybedeli henüz iki gün olmuştu...

Haber internete düşmüş, telefonların ardı arkası kesilmiyordu.

Bense bunu sormama kararını çoktan almıştım. Ama düşündüğümden daha iyi görünüyordu ve nedenini geçmiş olsun der demez anladım.

"Planlı bir hamilelik değildi ama istemiştik. Kürtaja karşıyım. Asla kürtaj yaptırmazdım. Allah'a inanıyorsan, cinayet ve günah bu. Feraye çok üzüldü ama şimdi iyi. Olursa yine olur." Bence olacak hatta düğün bile olabilir. Benden söylemesi!

Sizi belki babanız, belki gençlik yıllarınız, belki yaptığınız evlilikler, belki hatalarınız yüzünden ama çok tanıyormuşuz gibi hissederiz hep. Ve hatta gazetelerde size sık sık rastlamaktan sıkılırız. Bildiğimiz her şey doğru mu hakkınızda?

Çok tanınan, iyi kalpli ve doktorluğu neredeyse sadece yardım etmek için yapan, para için yapmayan bir doktorun oğlu olmam, gençlik yıllarımdaki asiliğim, lükse düşkünlüğüm sonra Hülya'yla -ama o zaman ki Hülya'nın popülerliğini düşünün- evlenmem, boşanmam gerçekten çok fazla göz önünde olmama sebep oldu. Hülya'dan sonra bilhassa yapıştırılan bir etiket, playboy. Ve tabii ki tümüyle gösterildiği gibi biri değilim. Yüzeysel tanıyorsunuz.

Hakkınızda bilmediğimiz ne varsa merak ediyorum.

Basketbola çok meraklıyım ve çok iyi anlarım. Michael Jordan'ın 4,5 saatlik bir kaseti var, an be an anlatırım o kaseti sana. Film seyretmeye bayılırım. Baba filmini replikleriyle bilirim. Hayatımda hep Formula 1 kullanmak ve savaş ucağına binmek istedim. Hızdan çok hoşlanırım. Çok arkadaşım vardır ama dostluğa pek inanmam. Verici bir insanım, çok kullanıldım bu yüzden. Ama artık beni hiçbir şey şaşırtmıyor. Kabullenir oldum. Hayatımın en kötü tarafı bu. Çok titizim. Takıntılıyım hatta. Anne tarafım feci. Annem 10 sene öncesine kadar yastığıyla yorganıyla seyahate çıkardı. Kimsenin bir şeyini giymem. Giydirmem. Giydirdiysem hediye ederim. Yemek ayırt etmem. Her şeyi yerim. Biyografi okumaya bayılırım. Hadiselere hep kötü tarafından bakarım. Ama golf pozitif bakmayı öğretti. Dini inaçlarım çok yüksektir. Çapkın değilim. Benim yaptığımdan kat be kat fazlasını şoförüm yapıyor. Ama kaçamak bir adam olmadığım için yüzüme gözümü bulaştırıyorum. Şarhoş olduğum Ferrari'yi Feraye anladığım gecenin çekimini hâlâ izlemedim. O görüntüyü vermemem lazımdı. Esmer ince uzun kadınlardan hoşlanırım. Latino kadınlarına meraklıyım. İlişkide seks çok önemlidir. Seksten hoşlanmayan kadınla anlaşmam mümkün değil.

TIP YERİNE HUKUK OKUSAM ŞİMDİ BAŞARILI BİR AVUKATTIM

Kendi hatalarınız da var mıdır sizi daha farklı tanımamızda?

17 yaşında evden ayrıldım, çok asiydim. Babam objektif değildi bana karşı. Herkese sertti bana yumuşaktı, kıramazdı beni. Herkes tam tersini düşünür. Annemse çok objektiftir. Çocuğu bile olsa düşündüğü doğruyu söyler. Ben annem gibi düşünen biriyim. Onu daha doğru buluyorum. Babam belki beni çok serbest bırakmasa başka yoldan da gidebilirdim. Babam ben daha doğmadan burnumu gözümü bile kafasında çizip planlamış. Hayatım nasıl gelişecek, ne yapacağım, hepsini kafasında kurmuş. Kendisinde eksik olan tarafları bende tamamlayacak bir plan yapmış. Ama bana 'Hayır' diyemezdi. Az parayla geçinen bir aileydik. Babamın namusuyla, duruşuyla istediğim şey de olmazdı zaten. Büyük Kulüp'e üyeydik, öğle yemeğini evde yerdim oraya gitmeden yani. Ben para kazanmak istiyordum. Ticaret yapmak istiyordum. Babamı üzmemek için Tıp Fakültesi'ne girdim ama baştan belliydi yapmayacağım. Şansa girdim zaten. 7 dersten ikmalim vardı, sınavı kazandım. Bıraktım. Burnumun dikine gittim. Ama yanlış bir şey yok. Hukuk okurdum ama. Hatta 'Daha önceki hayatımda avukattım' diye düşünüyorum. Hukuka çok meraklıyım. Son 20 senedir tuvalete gitmeden avukatıma sorarım. İnsanın zaten bir avukatı, bir dişçisi, bir psikoloğu mutlaka olmalı.

Peki, babanızın planını kabul etseydiniz nasıl bir hayatınız olurdu sizce?

Babam daha 25 sene önceden bugünleri görebilen bir adamdı. Estetik cerrahi okumamı istiyordu. 'Kadınlar kendilerini beğenmeyecek, bak para kazanmak istiyorsun, bu işte çok para olacak' demişti. Ama o sırada doktorlar o kadar az kazanıyordu ki hiç aklım yatmamıştı açıkçası. Fakülteyi bitirecektim, askerliği yapacaktım ondan sonra meşhur bir hoca vardı, beni onun yanına yollamayı planlıyordu.

ŞU ANKİ İLİŞKİMDE MUTLUYUM, 15 SENE ÇOK YORULMUŞUM

Bu planı sevmediniz mi?Sevmedim ama daha önemlisi şu; sağlıklı bir çocuk olmama rağmen sık sık bademciklerim şişerdi, ateşim çıkardı. Bademcikleri aldıralım derken, babamın bir arkadaşı 'Bu çocuğu denize güneşe ver, geçer' diyor. Hemen yüzme okuluna yazdırıyor babam. Başarılı oluyorum, Türkiye şampiyonu oluyorum bunun üzerine beni ana takıma alıyorlar ve birden profesyonel spor hayatım başlıyor. Bana çok faydası oldu ama ağır disiplin bunalttı. 14 yaşımda ilk dondurmamı yedim. Kola içemezdim. Sürekli eşofmanlarlaydım. Yarışlarda ikinci olsam ağlardım. Bunlar da beni sıktı. O yüzden ben plan-mlan dinlemek istemedim galiba. Sporu da bıraktım o dönem. Hiperaktif bir çocuktum ama. İşte bunların hepsi yan yana gelince hayatımı negatif etkiledi. Ama 25 yıl öncenin hesabına girmeme gerek yok artık.

İnsanlar sizi yaraladığında saklar mısınz yaralandığınızı, yoksa açıkça söyler misiniz üzüldüğünüzü?

Hayatta en çok kullanıldığıma kızarım, üzülürüm. Onun dışında artık her şeye alıştım. Kızınca da çok kızarım. Aslında doğruyu söylerim ama doğruyu söylemeyi bilmiyorum. 'Tamam haklısın ama böyle de söylenmez' diyorlar hep. Ama yalan-riya, arkadaş satma, kazık atma bunları kabul edemiyorum. Aşırı tepki gösteriyorum. Dünyanın sonu gelmiş gibi. İnsanlara bakıyorum, hiç aldırmıyorlar. Yine selam veriyorlar. Artık ben de öyle yapmaya çalışıyorum. Çok konuşup doğruyu söyleyince, insanlar da seni istemiyor. İnsanlar eleştirilmek istemiyor.

Dertlerinizi anlattığınız biri var mı?

Dertlerimi anlatmayı çok tercih etmem. Kendi kendime çözmeye çalışırım. Zaman zaman psikolojik yardım alırım, psikoloğa giderim. Ağlamaktan çekinmem. Canım sıkılırsa kötü bir şey düşünmemeye çalışıyorum son günlerde. Aklıma gelirse de 'Biz seninle ne karar almıştık' diyorum hemen kendime. 2 aydır bunu deniyorum. Biraz başarılı oldu, hoşuma gidiyor bu. Çünkü ben çok pesimist bir adamım. Tek bir Milli Piyango bileti olsa bile bana çıkmaz derim ben.

Feraye için 'İyi bir dinleyicidir' demiştiniz. Konuşan bir çift misiniz?

Feraye herkesi iyi dinler. Lafa hemen atlayan biri değil. Lafı tartar ölçer. Kafasında yorumlar. O yorumu söyler bana. Çok işin içinden çıkamıyorsam anlatırım. Yorumunu dinlerim. Sonra yine kendi bildiğimi yaparım. Ama fikrine çok değer veririm. Çok şeyi paylaşırım.

Peki bu daha önce hayatınızda pek yapamadığınız bir şey miydi?

Şu andaki ilişkimden daha memnunum tabii. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama o hayat beni tabii ki yordu. 15 senede benim problemlerimi tartışacak zamanımız olmamıştı. Belki öyle sorunum yoktu, belki doğru kişi o değildi, anlatabiliyor muyum. Çünkü onun iş hayatı, onun kardeşi, onun annesi, onun babası, onun popülaritesi... Benim paylaşacak pek bir şeyim olmadı. Ama heyecanlı, hızlı bir hayatımız oldu. Pişman değilim. Saygı duyuyorum.

Hülya-Feraye karşılaştırması yapın diye sormuyorum bunları. Lütfen rahat olun. Şunu anlamaya çalışıyorum; tümüyle farklı bir hayata, tümüyle farklı bir kadına, tümüyle farklı bir adama dönüşen tercihlerinizin sebeplerini merak ediyorum...

Ayrılırken herkes 'Bir kez daha düşün' dedi. Beş dakikada almadım bu kararı. Sabırsız adamımdır. Kendimden beklenmeyecek kadar düşündüm. Evliliğin son beş yılında hep bunu düşünüyordum. Ne yapayım, nasıl yapayım. Yapayım mı yapmayayım mı diye. Çok iyi düşünüp bitirdim bu ilişkiyi. İyi sebeplerim vardı. Yorgundum. Bir kere Hülya teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi unutmuştu. Bugünkü Hülya'yla o günkü Hülya arasında çok fark var. Çıkışından sonraki en popüler olduğu 15 yıla denk geliyor. Bunu yaşamak her babayiğitin harcı değildir. O Hülya'nın 10'da 1'i bile yok ortada. Hülya ev hanımlığı yapıyor anladığım kadarıyla. İş falan yapmadığı için.

AYVALIK'TA ÜSTSÜZ YAKALANMA HİKAYESİ TABİİ Kİ YALAN!

Doğruları söyleyen bir adamımdır diyorsunuz, Hülya Avşar'a da söyler miydiniz aklınıza yatmayanları?

Tabii ki söylerdim. Hatta bazen alınırdı söylediğimde. 'Ben senin en yakınınım, çocuğunun babasıyım, niye alınıyorsun ki?' derdim ben de. Çok rahat söylerdim. Yüzüne direkt söylerim. Hatta sert söylerim. Geldiğimiz bu günleri de ona çok önceden anlatmıştım, taa altı-yedi sene önce. Yaşadığımız ne varsa hepsinin olacağını söylemiştim. 'Bu ilişkide sorunlar var, bu ilişkide benim gidişatım şu, başına şunlar-bunlar gelecek, dikkatli ol. Bu ilişki bozulacak, gözüm dışarı kayacak. Sen kendini bir düzelt' demiştim. Dolayısıyla pişman değilim. 'Kehanette bulunuyorsun' derdi bana. İnşallah söylediklerimden birkaç tanesi de olmaz bundan sonra. Feraye'yle de başında böyle olacağımızı falan bilmiyorduk. Ama ne dediysem yaptım. Bazen de söylediklerimle mesaj veririm. Bazı şeyleri de bilerek yaparım. Mesela Hülya'nın Ayvalık'ta üstsüz yakalanma hikayesi tabii ki yalan, ben o evi biliyorum. Öyle bir şey olmaz. O fotoğrafı bilerek vermiş. Senin çoluğun çocuğun var. Ona yakışmayan şeyleri yaparsa, söylüyorsam anlamıyorsa...

Ama şu an çocuğunuzun annesi olan Hülya Avşar'ın içinizin rahat olacağı bir hayatı var öyle değil mi?

Var ama öyle hemen karar vermemek lazım. Bakalım ne olacak? Şu an iyi. Ama daha durun bakalım, çok erken. Bir zaman geçsin, görelim. Yıllar içinde çok şey değişebiliyor. İnsanlar yaşlanıyor. Belki adamın kızı Zehra'yı ya da Hülya'yı istemeyecek. Adamın eski karısı ne diyor acaba? Bunlar hep önemli. Gerçi ben evlensinler istiyorum. Çünkü annenin evlenmemesi babanın evlenmemesine benzemez. Bu evde Zehra'nın öz kardeşi var.

Zehra büyüdüğünde yeniden evlenebilirim

Tam bu noktada şunu sormalıyım. İnsanlar eleştirilmek istemiyor diyorsunuz ya, peki siz ister misiniz? Deneme yapalım mı?

Yapalım...

Beraber olduğunuz kadınları incitecek açıklamalar yapıyorsunuz, üstelik de siz söylediklerinizin tam tersini yaparken. Çifte standartta uzman gözüküyorsunuz...

Ne demişim ki? Demiş de olabilirim...

"Hülya evlenirse kızımı alırım, başka bir adamla aynı evde büyümesini istemem."

Öyle demedim "Elimden gelse alırdım ama bu mümkün değil, velayeti annesinde" dedim. İstediklerimiz olmuyor her seferinde. İstemem ama ne yapayım! Tek güvencem o adamın da kızı var, çocuğu olması mühim. İçim o yüzden rahat. Ama zor işler. İstemesem de kabul ediyorum. Zehra çocuk, ters bir şey yapabilir, adam onu uyarabilir, Zehra rahatsız olabilir. Nihayetinde elin adamı seni uyarırsa babanın uyarması gibi olmaz.

Mutlu mu Zehra annesinin kurduğu hayattan, sizinle konuşur mu?

Mutlu bence. Rahatsız olsa bana daha çok gelir. İstediği zaman gelebiliyor, annesi buna bir şey demiyor. Mevcut durumdan içim rahat. Çok da ekstra bir şey söyleyecek lüksüm yok açıkcası.

Başka bir tane: "Evlenmeyeceğim, çünkü bir arkadaşım evlenirken kızının gözyaşlarını gördüm, kızıma bunu yapmam." Peki ya oğlunuz annesiyle evlenmenizi isterse? Niye böyle bir açıklama yapıyorsunuz, üstelik Feraye Hanım'ı incitmez mi bu? Kadınlara özenli davranmıyorsunuz bence...

Oğlum bunu isteyecek yaşa gelene kadar zaten Zehra büyümüş olacak. Büyüdüğünde ona anlatabilirim. 'Senin annenden ayrılma sebebim aslında bunlar, senin için şu kadar sene zaten bu evliliğin içinde kaldım' diyebilirim. Üç dört sene sonra mesela. O yaşa geliyor artık. Şimdi küçük, her şeyi paylaşamıyorum. 10 yaşında. Ayrıca ne olacak, Türkiye'de herkes yapmayacağım dediği şeyi yapıyor. Ben de yaparım. Dün dündü bugün bugündür diyeceğim ben de, ne diyeceğim? Psikolojim de evlilik üzerine iyi değildi o dönem, iki mutsuz evlilik yapmıştım, çok yorulmuş bir halde çıkmıştım o ilişkiden, o yüzden öyle dedim.

Peki, şimdi fikriniz değişti mi?

Ben Feraye olmasa hiçbir kadınla aynı evde bile oturmam. Özünde evlilik bütünüyle bana ters bir şey. İlk evliliğimden sonra bunu anlamıştım ama çocuk için evlendim sonra. Evlilik ilişkiyi bitiriyor. Kadın hemen değişiyor. Dünyanın en güzel kadını bile olsa ilk istediği şey evlilik, ikincisi çocuk. Bir süre sonra klozetin kapağını kapa, yok bilmem ne başlıyor. Birbirine batmaya başlıyorsun. Gördüğüm en güzel ilişki Candan'la (Erçetin) Hakan'ın (Karahan) ilişkisi. İki ayrı ev, iki ayrı hayat ve hâlâ aşk yaşıyorlar sanırım. 22-23 yaşındaki kızlar adamların ağızlarının içine bakıyor. Kendilerine güvenmiyorlar. "Korunmaktan mutlu oldum" diye bir laf var mı ya bu hayatta. Sen kendini niye koruyamıyorsun ki kardeşim.

Ayrıldıktan sonra Hülya Avşar'ın sık sık dile getirdiği kadar iyi mi aranız gerçekten?

İyi. Benden hiçbir kötülük görmedi ki bugüne kadar. Niye iyi olmasın. Asaletimi hiçbir zaman bozmadım. Yaptığım her şeyi manen yaptım. Hatalarını anlamıştır belki o da. Çünkü objektif bir insan değildir Hülya. Senin Hülya'yla yaptığın röportajdan sonra 10 gazeteci aradı beni, ne diyorsun diye. Bir cevap verebilirdim ama vermedim. Hülya'nın her dediğine cevap verebilirim ama çocuğu da düşünmek lazım. Ben dikkat ediyorum, kızıp da bir şey söylemem inşallah bundan sonra da. Ama Hülya'nın da basının önünde dikkat etmesi gerekiyor benim kadar. O zamanlarda da göremezdi bazı şeyleri, söylerdim, kızardı, "Karışma" derdi. Ve sonuçta dediğim gibi olurdu. Şimdi görmeye başladı bence. Gazetede okur bir şey, biri ona sataşmış, 'Cevap verme' derdim ben. Verirdi. Bana ne yani, bunu herhalde kendim için istemiyordum ki! Onun hayatı için söylüyordum. Bana ne katkısı olur ki bunun. Çok daha iyi işlere imza atabilirdi.

Siz kendinize objektif misinz?

Kesinlikle evet. En sevdiğim huyumdur. Hatayı kendimde aramasını bilirim. Golften öğrendim bunu. Bir sen varsın bir de saha. Yapamıyorsan bu seninle ilgili. Havanın durumu herkes için aynı. İnsanlara golfü mutlaka tavsiye ediyorum. Çok şey öğrenirsiniz.

Sizin bencil olduğunuzu düşüyordum ben aslında...

Bencilimdir. Olmazsa olmazlarım vardır, o konularda bencilimdir gerçekten. Golf, arkadaşlarımla çıkmak istersem. O da bir gecedir. Onun dışında evdeyim. 22.00'de yatarım 05.00'te kalkarım genelde.. Arkadaşlarım eve gelsin severim. Evde ses olsun bayılırım. Ama başkasına gitmeyi sevmem. Ev olacaksa benim evim olsun isterim. Uyumaya gideceksem de kalkar, haber vermeden onlar içerideyken gider yatarım. Bilirler bunu, kızmazlar.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum