Magazinkolik Özel / Mustafa Ceceli? "DÜNYANIN DİBİ"NDE BUNLARI İLK KEZ KONUŞTU!

Magazinkolik Özel / Mustafa Ceceli? "DÜNYANIN DİBİ"NDE BUNLARI İLK KEZ KONUŞTU!

Magazinkolik'in Avustralya temsilcisi Özge McAree, 15 Bin Kilometre uzakta konseri öncesi Mustafa Ceceli ile biraraya geldi ve müthiş bir röportaj çıkardı?

Röportaj : Özge McAree /Avustralya

Günlerden Cuma, saat 19 30? Sydney şehir merkezinin gözde mekanlarından, 1200 kişilik City Recital Hall'ın girişinde 1000'den fazla Sydney'li Türk toplanmış bekliyor. Hepsinin yüzünde büyük bir heyecan, sevinç, coşmaya hazır bir ifade. Hepsi hayran oldukları sanatçıyı, hepsi Mustafa Ceceli'yi sahnede görmek için büyük bir sabırsızlıkla bekliyor. Onlara 15 bin km uzaklıktan, memleketlerinden, yani Turkiye'den, ikinci kez konser vermek için gelen ünlü sanatçıyı görmek için saat'in 20 00 olmasını hepsi iple çekiyor. Çünkü burası Sydney Avustralya ve "Çünkü ha deyince konser olmuyor ki."

Ben de ordayım. Tek başıma. Magazinkoliğin Avustralya temsilcisi olarak, Mustafa Ceceli ile röportaj yapmak için çağrıldım.

Kapıda, konseri organize eden Leading Youth (Öncü Gençler) Şirketi Başkanı Şahin Saraçoğlu'nun gelip beni Mustafa Ceceli'nin yanına götürmesini bekliyorum. Leading Youth, Sydney'de yaptığı gençlik organizasyonlarıyla tanınan bir grup olup, bu tür konserleri Türkçe müziğin sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması, ayrıca konserden elde edilecek gelirin ise hem yıllık faaliyetleri adına bir kaynak, hem de bir spor kulübü açılması adına kullanmak amacıyla düzenleyen bir organizasyon.

Beklerken bir yandan diktafonumu hazırlıyorum , bir yandan da kulağım etrafımda, belli etmeden Ceceli hayranlarını, özellikle genç kızları dinliyorum.

"-Geçen sene de gelmiş ben kaçırmıştım. Harika bir konser olmuş." "Ay çok tatlı yaaaa"; "Gel bi fotoğraf çekelim, tweet ederiz."; " Saat tam 8'de çıkar mı acaba?" Hepsinde bir heyecan bir heyecan?

Şahin Bey'le arka taraflardan bir kaç değişik asansöre binerek Mustafa Ceceli'nin bulunduğu soyunma odasına geliyoruz.

Sahnelerde çok sempatik ama aslen nasıl birisi acaba diye düşünürken, üzerinde kırmızı beyaz ekose bir gömlek, altında bir blu jean ve spor ayakkabılarıyla gayet samimi ve gayet güler yüzlü bir Ceceli beni karşılıyor.

Ben ona, o da bana "Merhabalar, hoşgeldiniz" diyoruz. Sydney'de bulunmaktan çok mutlu olduğu yüzünden o kadar belli ki ve bana çok güzel bir Ingilizceyle "ok, where should we sit?" (nereye oturalım?) diyor, ben de orda bulunan iki sandalyeyi yan yana çekip "let's sit right here" (hemen buraya oturalım) diyorum. Gülüyoruz.

Oda da menajeri de var. Ona "Nasıl böyle iyi miyim? Montumu giysem mi?" diye soruyor ve cevap beklemeden kırmızı montunu alıp giyiyor. "Aynaya bakıp, fotoğraf çekilecek mi saçlarımı düzelteyim bari " şeklinde espiri yapıyor Ceceli ve bana da ikram ettiği, içinde meyve çayı olan fincanını eline alıyor ve sohbetimize başlıyoruz.

***************

-Sydney'e bu ikinci gelişiniz. Geçen geldiğiniz de yine Leading Youth (Öncü Gençler) Incorporated'ın düzenlediği Sydney konserinin şimdiye kadar yurtdışında verdiğiniz en iyi konserlerden biri olduğunu belirtmiştiniz . Farkı neydi?

"-Şöyle söyleyeyim. Avustralya, benim oturduğum şehre yani İstanbul'a tam 15 bin kilometre uzaklıkta. Mesafelerin kalktığını gördüm ben buraya geldiğim zaman. Yani internet artık o kadar güzel bir cevher olarak parlıyor ki hayatımızda, geldiğimde beni şaşırtan şey dedim ki, İstanbul'da mıyım, Ankara'da mıyım, Sydney'de miyim?

Böyle bir coşkuyla karşılaşmayı beklemiyordum. Onun çok ötesinde çok hareketli bir performans oldu. Bir de seyirci inanılmaz katılımcı ve her şarkıya eşlik eder haldeydi. Bana bir arkadaşım dedi ki "Mustafa, sen buraya konsere gelmişsin ben kaçırdım.

Aylar boyunca bu konseri konuştular." Dedim ki ben de aylar boyunca İstanbul'da bu konseri konuştum. O yüzden halen daha benim için unutulmazlar arasında. Eminim ki bu akşam bir ikincisi daha tekrarlanacak. Tekrardan burda olabilmek, City Recytle Hallda bir konser verebilmek benim için de çok büyük bir onur oldu."

-Bu sene kaç ülke de konser verdiniz?

"-Belçika, Avusturya, Almanya, Hollanda, Azerbaycan. Buralarda farklı farklı şehirlerde konser yaptık. Ama ben 30 Kasım'ı iple çekiyordum. Yani buraya gelmeyi, konser yapmayı anlaştığımızdan beri bekliyorum."

-Leading Youth size ilk olarak böyle bir konser teklfiyle geldiklerinde neler düşündünüz ve gelmeye karar vermenizde en büyük neden neydi?

"-Bir kere pırlanta gibi insanlar. Arkalarında kimse yok. Onlar gerçekten gönüllerinden geldiği şekilde, Avustralya'da aslında biz Türkleri temsil ediyor ve burda güzel projeler üretiyorlar.

Bu konserlerde yaptıkları çalışma hiç bir şekilde gelir amaçlı değil. Bir non-profit organizasyonun ne yapması gerekiyorsa tam anlamıyla yapıyorlar ve burda biliyorsunuz bir spor kompleksi hayalleri var bir futbol takımı hayalleri var. Hiç bir grubun desteği olmaksızın, tamamıyla burdaki sektörün içinde, Avustralya'da gerçekten kendi başına ayakta duran genç arkadaşlar.

Benim buraya gelme sebebim o. Ayrıca zaten gençlere destek olmak amaçları ve Avustralya da Türk kültürünü korumak, Türkçeyi korumak. Bu o kadar önemli birşey ki, çünkü dilinizi unutuyorsunuz. Belki bir sonra ki jenerasyon hatırlamayacak Türkçeyi. O yüzden evde Türkçe konuşmayı, daha ziyade insanlara aşılamak , motive etmek, onlarin açıkçasi bu hedefleri burdaki misyonları beni de etkiledi.

O yüzden dedim ki 'Ya ben koşa koşa gelirim, uça uça gelirim' çünkü benim için buranın efendim uçak yolculuğu 24 saatmiş yok şu kadar saat ilerideymiş, jet lag varmış. Bunların hiç biri önemli değil. Şöyle söyleyeyim. Ne olursa olsun, burda yaptığımız gece, düzenlemiş olduğumuz bu gece, sadece bir sanatçı konseri gibi düşünülmemeli.

O yüzden tabi ki Avustralya'ya her zaman sanatçılar gelemeyebilir. Ama biz istiyoruz ki geldiklerinde hem güzel bir amaç icin bir konser seyretsinler hem de gerçekten güzel bi konser seyretsinler. Bu sefer orkestrayla beraber geldik.Geçen sefer ben yalnızdım. Bugün daha kuvvetli bir performans bekliyor onları. Çok güzel olacak."

-Türkiye'den direkt mi geldiniz?

"-Evet Türkiye'den direkt yalnız bir gün öncesinde Avusturya'daydık . Belçika Avusturya peş peşe konserler vardı . Türkiye'ye döndük ve ertesi gün klip çektik ve Dubai aktarmalı Sydney'e geldik."

-Ve bu yorgunlukla sahneye çıkıyorsunuz.

"-Hiç en ufak bir yorgunluk yok. Zaten 1 buçuk gün boşluğumuz vardı onu değerlendirdik. Biz 28'i gecesi geldik 30'undaki konsere tam anlamıyla hazır olmak için."

-Kaç gün kalacaksınız Sydney'de?

"-Biz ayın 5'ine kadar burdayız. Geçen sefer 4 gün kalıp geri dönmüştk . Yani şöyle söyliyim 23 Mart'da giriş yaptık. 24'ü konser ve 27'sinde de geri dönmüştük. Kısacık bir vakitti, o yüzden Avustralya'da biraz daha fazla kalacağız."

-Eşiniz ve oğlunuz Arın'la beraber mi geldiniz?

"-Yok bu sefer gelmedim. Çünkü çok küçük henüz 14 aylık. Bu yolu gelebilmesi için çok küçük ama gönül ister Avustralya'ya bir kere daha gelmek, defalarca gelmek."

-Oğlunuz Arın'dan biraz bahsedelim . Baba olmak iş hayatınızı nasıl etkiledi?

"-Şöyle söyliyim, bi kere işten hariç bütün zamanları evde geçirme isteği uyandırdı. Zaten evcimen birisiydim çok sokağı sevmiyorum ama tabi ki hayatımızdaki bazı önceliklerin yeri değişti. Yani örneğin eşimin de bütün önceliği de o oldu şu anda çünkü ona çok bağlı olmak zorunda bu yaşta itibariyle. Ben de şöyle birşey oldu.

Aranjörlük yapıyorum aynı zamanda Türkiye'de. O home stüdyo zaten evin içindeydi, o yüzden diyorum ki arajmanları evde yapıyorum. Stüdyo'ya gittiğimde bile hemen eve geri kaçmak istiyorum.

Bu sadece benim aslında bireysel bir isteğim değil. Burda ki istek daha ziyade onun o gelişimine, o büyüdüğü şu aşamada bir takım şeyler katabilmek. Bu yaşları çünkü 0-2 yaşı en çok dışarıda alacağı dönem, o yüzden istiyorum ki hani yalnız da kalmasın birlikte olalım.

Şirin sevimli . Her hareketine reaksiyon gösteriyorsunuz tabi ister istemez. Emeklemeye başlıyor, yürümeye başlıyor. Bir takım kelimeler söylüyor, sizin komutlarınızı dinliyor. Diyorum ki ben de böyleymişim demek ki. Bir kere daha bebek oluyorsunuz."

-Peki Arın sizin şarkılarınızı dinliyor mu?

"-Başka birsey dinlemiyor. Başka birşey açarsak kızıyor. Hatta şöyle söyleyeyim. Onun doğumuyla beraber, doğumundan 4-5 ay sonra "Es" albümü çıktı. Haliyle bu albümün hazırlık aşamasında, o "Es" albümünü şarkılarını zaten evde dinliyordu. "Sevgilim" şarkısı onun ninni şarkısı onu koyduğumuz zaman uyumaya başlıyordu.

Halen daha uyuyacağı zaman, "Sevgilim" şarkısını açıyoruz ve onunla uyur. Hatta "Es" albümünü biliyor, benim bir önceki albümü bilmiyor, o sebeple ilk albümden bir şarkı açınca da kızıyor 'değiştirin' diyor. 'Ben tanımıyorum bunu' der gibi. Eğlenceli vakit geçiriyoruz."

-Albümünüz Nisan ayında da çıkmıştı değil mi? Peki çıkalı başka bir çalışma yaptınız mı?

"-Evet ve Ağustos ayında da remixlerin olduğu bir çalışma oldu. Ordan da 'Deli Gönlüm' şarkısı (Sezen Aksu'nun Deli Gönlüm şarkısı vardı bir zamanlar) ortalıkta dolaşıyor.

-Sezen Aksu herkese kolay kolay şarkı vermez. Size hep veriyor, neden?

"-Ben 2005 yılından beri kendisiyle çalışıyorum. Hem sahnede hem stüdyoda. Uzun yıllar ona sahnede klavye çaldım. Dünyanın dört bir tarafında. Ülkemizin dört bir tarafında konserlerde eşlik etme fırsatım oldu. Ondan da çok şey oğrendim. Ş

arkı söylemeyi dahi ondan öğrenmişimdir. Çok şey katar hayatınıza. Deneyimleri, tecrübeleri. Oturur 5 dakika sohbet edersiniz belki bi yarı ömürlük kendinize açıkçası birikim yaparsınız. O kadar, çünkü birikimli bir insan . O sebeple müzikal olarak benim alt yapım aslında ona dayanıyor.

Onun sarkısıyla başladım ilk defa sahnede şarkı söylemeye. "Unutamam" şarkısı yine Sezen Aksu'nun şarkısıydı. Sonrası da albümde yer alan bir sürü şarkı 'Dön', 'Bekle', bu albumde ki 'Aman', 'Gizli' gibi şarkılar hep onun şarkılarıydı. Sanıyorum seviyorum da onun şarkılarıni söylemeyi. Yakıştığını çok söylüyorlar sizin gibi, kendime yakıştırıyorum."

-Spora gelelim. Spor yaptığınızı biliyorum. Duyduğuma göre kick-boks yapıyormuşsunuz. Doğru mu?

"-Bir süredir ara verdim ama yapıyorum. İnşallah İstanbul'a döndüğümde tekrardan devam ediceğim."

-Sporun sizin yaptığınız işe nasıl bir katkısı var?

"-Spor aslında bizim sahnemize çok büyük katkı sağlıyor. Özellikle bu toksik maddeleri atmak ve nefesi kullanmak için. Kick boks bir de nefesinizi çok açan bir spor. O yüzden sahnede çok rahat ediyorsunuz."

-Yediklerinize dikkat ediyor musunuz genelde peki?

"-Şöyle söyleyeyim, özellikle belirli bir saatten sonra yememeye dikkat ediyorum. Onun dışında çok aşırı dikkat etme şansımız olmuyor. Özellikle mesela Avustralya'ya geldik, arkadaşlarımız bizi son derece güzel ağırlamak istiyorlar, o yüzden ben çaktırmadan dikkat ediyorum.

Bir yere gittiğimiz zaman, çok güzel bir sofra, az yemeye çalışıyorum. Burda öğünlerimiz birbirine girdi açıkçası ben uyumak icin yemek yedim burda. Çünkü Jetlag olduk birazcık. 12'de 1'de yatıyoruz, 4'te kalkıyoruz ayaktayız. O yüzden 06, 06.30 da birşeyler yiyip sabah geri yatıyorum uyuyabiliyim diye.

Ama beslenmeme genel olarak dikkat ediyorum. Özellikle şimdi kış ayı geldi, çok daha dikkat etmem gerekiyor. Meyve çayları, zencefil, tarçın, bunlarla karışımlar yapiyoruz. Zaten soğuk birşey içmiyorum. Su ve çay gördüğünüz gibi bunlarla vakit geçiriyorum."

-Eğer şu anki işinizi yapmasaydınız, ne yapardınız?

"-Kendimi başka hiç bir meslekte düşünemiyorum. Bunu dürüstçe söyleyeyim. Çok farklı branşlarda eğitim aldım. 3 sene veteriner hekimliği okudum Ankara'da. Bitmedi çünkü müzik vardı hayatımda. Tamamlayamadım. Orayı bıraktım, bu sefer Business Administration okudum.

Orayı bitirdim. Ordan aldığım bazı dersleri halen de şu an işimde kullanıyorum.

Kısacası ben bi kaç defa müzikten kopmayı denedim. O benden kopmadı bi türlü. Kopmadığı için şöyle diyorum. İnsan aslında hayatında, dünyaya bir amaç için geliyor. Aslında o amacı kendini tanımak, kendini bilmek, kendini keşfetmek. Insan öyle muazzam birşey ki, sırlar dünyası. O yüzden de görünen tarafınızla, yani şu gördüğünüz tarafıyla Mustafa'nın, bir görevi var. O da, galiba müzikmiş. Çünkü başka bir sürü şey denedim, içime sinmedi.

Şu anda gerçekten şanslı olduğumu düşündüğüm bir konu var, o da, sevdiğim işi yapıyorum. Pek çok insan işinden mutsuz, ülkemiz için konuşuyorum. Yalnızca hayatta kalmak için, para kazanmak için yapıyorlar ama burdaki öncelik gerçekten ve gerçekten karşılıklı mutluluk ve memnuniyet. Hiç bir çıkar yok. Bizim buraya gelişte de maximum üzerinde durduğumuz şey karşılıklı memnuniyetti. O yüzden de müzisyen olmasaydım da şu mesleği yapardım diyebileceğim hiç birşey yok."

-Özel hayatınızla gündeme gelmeyi tercih etmiyorsunuz. Magazine karşı mısınız?

"-Özel hayatta gündeme gelmeme gibi bir çaba yok. Bana soruyorlar ya hiç size görmüyoruz ben de diyorum ki, benim gittiğim yerlere gelmiyorsunuz ki. Hep sabit yerlerde duruyorsunuz diyorum, Türkiye'deki magazin muhabiri arkadaşlarıma. Onlar da 'abi nereye gidiyorsan söyle ki oraya gelelim' diyorlar.

Özel hayat adı üzerinde özel hayat ama bu burda saklanma politikası değil. Tam tersi birşey. Olabildiğince işimizle gündeme gelmek aslında çok mutlu eder. Bence herkesin arzuladığı şey budur. Magazinle nasıl iç içe oldugumu da şöyle söyleyeyim, MGD'den (Magazin Gazetecileri Derneği) ödül alıyorum devamlı. Yani tam tersi onlarla çok cici ve güzel bir ilişkimiz var. Her gördüğümüz yerde selamlaşırız, röportaj yaparız. "

- Kaçmıyorsunuz hiçbir şeyden yani öyle mi?

"-Hatta şöyle söyleyeyim. İstanbul'da giderim, süpermarkette alışveriş yaparım. Sokakta yürürüm. Tekneye biner karşıya geçerim boğazdan. Boğazın kenarında salaş bir balıkçı da yerim. Hatta yufkacıya giderim. Yani netice de ben kendi hayatımı yaşamaya devam ediyorum. Ama bu arada bir hayranımız da gelip fotoğraf çektiebilir miyim derse de fotoğraf da çektiririm."

*************************************

Yarım saat süren bu hoş sohbette son olarak ben" Teşekkür ederim sevgili Ceceli bu muhteşem sohbet için. Sizi Sydney'e yine bekliyoruz unutmayın" diyorum, o an kapı açılıyor ve içeri giren sahne komisi

"Hadi sahne sıranız geliyor giyinmelisiniz diye ikaz ediyor."

Ordan ayrılıp aşağıya, konser salonuna iniyorum. Mustafa Ceceli'nin sahnede bir kac fotoğrafını yakalamak için. Ben girdiğimde herkes, yerine oturmuş ve adeta Ceceli'nin çıktığı anı kaçırmamak için sahnede bir noktaya odaklanmış şekilde pür dikkat bekliyor.

Leading Youth yetkililerinin yaptığı bir kaç kısa konuşmadan sonra, Mustafa Ceceli'nin sahneye koşa koşa, uça uça çıkmasıyla, 1000 seyircinin çığlıkları ve alkışlarıyla o salon inlemeye başlıyor.

Ceceli, sohbetimiz sırasında bana söylediği "Şu gördüğünüz tarafıyla Mustafa'nın, bir görevi var. O da, galiba muzikmiş." sözünün doğruluğunu, yaklaşık 1.5 saat süren konser boyu, 2012 yılında çıkardığı "Es" adlı yeni albümündeki en güzel şarkılarını hayranlarının eşliğinde söyleyerek hem ispat ediyor hem de onlara bir kez daha kolay kolay unutamayacakları bir perfromans sergiliyor.

Çünkü burası Dünyanın dibinde bir kıta ve "Çünkü ha deyince konser olmuyor ki."

Fotoğraflar: Özge McAree ve Suzan Çağlar (Blacklux Photography)

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.