Murat Yıldırım... 'İMAN’IN KIYISINDA EL ELE, HUZURLU VE MUTLU YAŞIYORUZ!'

Murat Yıldırım... 'İMAN’IN KIYISINDA EL ELE, HUZURLU VE MUTLU YAŞIYORUZ!'

Başarılı oyuncu Murat Yıldırım, Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Gence'ye kariyeri ve özel hayatı ile ilgili konuştu.

O, şöhreti ülke sınırlarını aşan, dizilerinin setlerine turlar düzenlenen bir oyuncu. “Bu verilen emeğin, harcanan zamanın geri dönüşü. Sınırlar kendiliğinden aşıldı” diye anlatıyor. İçinde sık sık yalanı ve kötülüğü sorguluyor. Kendini düz ve yalın olarak tanımlıyor; “Açık ve net olmak iyidir, sizi korur” diyor. Ekrana yeni bir ‘dönem işi’yle dönen Murat Yıldırım’la buluşuyoruz. Hayatını, bilinmeyen yanlarını ve eşi İman Elbani’yle yaşadığı aşkı konuşuyoruz: “Onun yanında rahat, mutlu ve her şeyden sıyrılmış oluyorum. Dünyanın en özel insanı...”

Yeni işi ‘Aziz’de 1930’ların Antakya’sında bir karakteri canlandırıyor. Onunla izin gününde, günümüz Galata’sında, bir pazar öğle saatlerinde buluşmak üzere sözleşiyoruz. Hava güneşli, sokaklar kalabalık... Yüzünde maske, gözünde güneş gözlükleri rahatça dolaşıyor, çekim için yer bakıyoruz. Ne zaman ki Muhsin Akgün çekime başlıyor ve o yüzündeki maskeyi çıkarıyor işin rengi değişiyor.

Etraftan yavaş yavaş “Aa bu Murat Yıldırım” sesleri yükselmeye başlıyor. Hatta bazıları onu gördüklerine inanamayıp “Ne kadar Murat Yıldırım’a benziyor değil mi” diyorlar kendi aralarında. O ise tam bir profesyonel; kalabalığa, isminin söylenmesine, cep telefonuyla fotoğraflarının çekilmesine takılmadan, poz vermeye devam ediyor.

Dalıyoruz Galata’nın sokaklarına... İki dakikada bir durduruluyor. Bütün şöhretine rağmen egosu sıfır. Kimseyi kırmıyor; herkesle tek tek selfie çektiriyor, uzun uzun sohbet ediyor. Güneş yavaş yavaş batarken Arnavut kaldırımlı bir sokaktaki otelin önüne kurulmuş masalar dikkatimizi çekiyor. Galata Kulesi’ni arkamıza alıyoruz, Türk kahvelerimiz eşliğinde samimi bir sohbete başlıyoruz...

Mutlu bir evliliğin var. Yetenekli ve başarılı bir oyuncusun. Dışarıdan her şey çok güzel duruyor. Hayat sana mı güzel?

Hayat hepimize güzel olsun. Ama hayat öyle güllük gülistanlık bir yer değil. Burayı çok güzel bir bahçeye çevirecek olan bizleriz. Çünkü hepimizin hayatında zor şeyler oluyor. Benim de çok zorlandığım, yenmeye çalıştığım konular var. En önemlisi, yanımda benimle yürüyen, benim için atan bir kalp... O attığı sürece çoğu zorluğun üstesinden gelirim diye düşünüyorum.

Peki, nedir eksikliğini duyduğun şeyler?

Şimdilerde eksiklik gibi ama doğru zamanda olacağına inandığımdan takılmıyorum. Büyük bir aile olalım istiyoruz; çocuklar evde bolca (gülüyor)...

Neden çok az konuşuyor, nadir Röportaj veriyorsun? Nedir bu sır perdesinin sebebi?

Sık röportaj vermememin ilk sebebi iş yoğunluğu. İkincisi sürekli konuşmayı sevmiyorum. Bir şeyler anlatmak istediğimde, konusu, amacı varsa tercih ediyorum.

Murat’ı tek bir kelimeyle anlatman gerekse hangi kelime olurdu bu?

Tek kelimeyle kendimi anlatmam zor. Yani bana söylemek zor geliyor (gülüyor). Ama şunu söyleyebilirim; insanlar benim için sadece ikiye ayrılır... İyi ve kötü.

Neleri sorgularsın?

Yalanı ve kötülüğü.

Biraz açsak...

Doğduğumuz andan itibaren bize verilen bir süre var. Mutlu ve iyi yaşamak varken, kavgaya şiddete gerek duymadan ve maruz kalmadan bir yaşamı hayal etmek bir umut belki ama kendi dünyamızı bu şekilde kurmak bir hayal değil. Yüzümüzü doğaya dönmeli, zamanın ve mekânın beynimizle sınırlı olduğunu anlamalıyız.

Takıntıların var mı?

Sevdiklerime bir şey olmasından korkarım ama takıntı gibi değil.

Hayattaki en büyük başarın ne oldu?

Hayattaki en büyük başarım kendimde kalabilmeyi başarmak. Dünyayı değiştirmek gibi bir niyetim yok, kendim ve çevrem sorumlu olduğum dünya...

İNSANIM, HATALARIM OLUR ELBET AMA EN FAZLA KENDİME KARŞI... 

Hep çok beyefendi bir duruşun oldu. Madalyonun diğer tarafı var mı? Yoksa gerçekten öyle bir adam mısın?

Teşekkür ederim. Düz, net biriyimdir. İnsanım, hatalarım olur elbet ama en fazla kendime karşı... Başkasına karşı da hata yapabilirim ama bu benim için çok büyük bir yük, yapmamak çok daha kolay.

Bunun zararlarını gördün mü?

Açık ve net olmak iyidir, sizi korur. Yoluma çıkan engellerden daraldığım, artık olmuyor dediğim zamanlarda hep bir kapı aralandı. Yolunuzda giderken size mâni olmak isteyenler ya da dışınızda gelişen olaylar, istikametiniz güzel düşünceye doğru çevriliyse, çözülüyor. Her gecenin güneşli, pırıl pırıl bir sabahı oluyor.

Peki, neler senin çizgini bozar?

Yalın olmayı seviyorum. Asla katlanamadığım, güler bir yüzün arkasında sinsi bir karakter. ‘Saygı’, benim için en önemli kelime.

SAYGI DUYULMAK, HAYATTA OLMAMIZIN EN GÜZEL SEBEPLERİNDEN

Tanınırlığı ülke sınırlarını aşmış bir oyuncusun. Ortadoğu ve Güney Amerika gibi ülkelerden senin dizilerinin setlerine turlar düzenleniyor. Ün, tanınmak, şöhret sana ne ifade ediyor?

Herkesi edeceği gibi beni de mutlu ediyor. Sevilmek, saygı duyulmak, hayatta olmamızın en güzel sebeplerinden... İşim bana bunları sağlıyor, O yüzden işimi seviyor ve saygı duyuyorum.

Bu durum hiç başını döndürmüyor mu?

Ünlü olmak için değil; emek vererek, tutkuyla bağlı olduğum işi yapmamdan dolayı gelen tanınırlık başımı döndürmedi. Verilen emeğin, harcanan zamanın geri dönüşü... Sınırlar kendiliğinden aşıldı. Bu etkiyi görmek mutlu etti. Yansımalar büyüdükçe onlara karşı olan sorumluluğumun arttığının bilincindeyim. Bu sevgi son 10 yıldır Ortadoğu’nun çok dışına çıktı. Güney Amerika’dan Rusya’ya, Afrika ülkeleri... Yapmak istediğim çok büyük projeler var.

ESTETİK YAPTIRACAĞIMI DÜŞÜNMÜYORUM

Katıldığın bir organizasyondan sonra yüzünde değişim olduğu, estetik operasyon geçirdiğin konuşuldu. İşin aslı nedir?

Bana o fotoğrafı yollayan arkadaşa “Bu biraz karanlık, rengini açmak gerekir” demiştim ve bunu gece 23.00’te çalışırken söyledim (gülüyor). O da tekrar rengini açıp gönderdi. Ben de sosyal medya hesabıma koydum.

Sonra...

Akşam uyudum, sabah uyandım. Sabahleyin fotoğraftakinin ben olmadığımı fark ettim (gülüyor).

Yani yüzünde hiç estetik yok mu?

Bugüne kadar hiç estetik yaptırmadım, yaptıracağımı da düşünmüyorum.

İMAN’IN KIYISINDA EL ELE, HUZURLU VE MUTLU YAŞIYORUZ

Senin gözünden aşk nasıl bir duygu?

Keskin bir tanımı yok, tarifi kişiden kişiye değişebilir. Her iki taraf için de doğru bir ilişkiyse zamanla, emekle aşk da sevgi de çok yükseklerde yaşanabilir.

Eşine üçüncü görüşte evlenme teklifi etmişsin...

Londra’da tanıştık ve o akşam uzun uzun konuştuk, telefonlarımızı aldık. Ardından sürekli telefonda konuştuk. Altı ay sonra, ikinci görüşmede evlenme teklif ettim aslında.

Neydi seni çarpan?

Onun yanında rahat, mutlu ve her şeyden sıyrılmış oluyorum. Dünyanın en özel insanı... Kalbinin temizliği, zekâsı, hesapsız, olduğu gibi davranması, başka birçok şey ve tabii güzelliği beni çarptı.

İman’a olan aşkından ne öğrendin?

Sabretmeyi ve birlikte oluşturduğumuz dünyanın içinde kimseye ihtiyaç duymadan yaşamanın mutluluğunu... İman’ın kıyısında el ele, huzurlu ve mutlu yaşıyoruz.

Ooo, romantiksin sanırım. Eşine yaptığın en romantik hareket neydi?

Paris’teydi. Ben de gittim ama haberi yoktu. Arkadaşları onu bir bota davet etti. Ama geldiğinde sadece ben vardım ve o akşam benimle evlenmesini istedim.

HİKÂYE HÜCRELERİME KADAR İŞLEDİ...

Bu sezon ekrana Show TV’de yayımlanan ‘Aziz’le döndün. Neydi bu işte senin ilgini çekip kalbini çalan?

Daha önce de iki farklı dönem filminde rol almıştım. Televizyondaki ilk dönem dizim ‘Aziz’ oldu. Hikâyenin geçtiği dönem, anlatımın doğal ve sadeliği okuduğum anda beni etkiledi. Senaryonun gerçekçi ve sarsıcı diyalogları elimden hiç bırakmadan sonuna kadar okumama neden oldu. Hücrelerime kadar işledi hikâye, diyebilirim. Bu da hikâyenin içinde yer almayı isteyip “Evet” dememi çok kolaylaştırdı.

Canlandırdığın Aziz karakteri senin gözünden nasıl bir adam?

1930’ların Antakya’sında en büyük ve tek halı üreticisi Payidar ailesinin oğlu Aziz. Refah ve zenginlik içinde bir hayat sürerken Fransız delegesinin oğlunu öldürmesiyle kaderi değişiyor. Doğduğu toprakları, biricik aşkını, kısacası sahip olduğu her şeyi geride bırakmak zorunda kalıyor. İki yıl sonra öldü zannedilirken geri döndüğündeyse her şeye sil baştan başlamak zorunda kalıyor. Aziz, verdiği hayat mücadelesiyle küllerinden yeniden doğarken, kalbini kapattığı aşk hiç beklenmedik bir şekilde karşısına çıkıyor. Bu öyle bir aşk ki kararlı, inatçı ve pes etmek nedir bilmeyen Aziz’in gücüne güç katarken halkın da kahramanı olmasına neden oluyor. Kahramanlığın tutku dolu bir aşkla harmanlandığı, anlatımı da çok güçlü bir hikâye.

Nasıl bir hazırlık yaptın?

Senaryo ve genel hikâye çok doğru kurulup anlatıldığı için karakter kendiliğinden ortaya çıktı. O döneme dair araştırmalar yapıp bulabildiğim hikâyeleri okudum. Ayrıca yönetmenimizle de karakter üzerine sohbet edip okuma provalarında onu geliştirdik.

Aziz’in hayatında bir anda büyük bir değişim oluyor. Sen hiç böyle büyük değişimler yaşadın mı?

Aziz kadar büyük bir değişiklik, böyle güçlü bir kader oyunu yaşamadım. Umarım yaşamam da... Ancak ben de biraz Aziz gibiyim; mücadele etmenin insanı güçlendirdiğine inanırım. Hayat, yaptığımız seçimlerle başımıza gelenler aslında. İçinde bulunduğumuz koşulları beğenmiyorsak yeni seçimler yapmalıyız. Önemli olan, bu cesarete ve inanca sahip olmak, gerisi bir şekilde gelir. Yeter ki insan kolay pes etmesin. İlla bir çıkış yolu bulunur.

Kendini ekranda rahat izler misin, yoksa bundan kaçınanlardan mısın?

İzlerim tabii. Çünkü oyunculuk, iyinin de daha iyisini bulacağınız, sürekli gelişime açık, hiç bitmeyen bir serüven. Bu da her bölümün bir sonrakinden daha iyi olmasını sağlıyor. 

SIKICI BİRİ DEĞİLİM

- Sağlığım yerinde, sevdiğim işi yapmaya devam ediyorum ve sevdiğim kişi yanımda. 2022 için İman ile kurduğumuz hayaller var.

- Ben insana değer veriyor, saygı duyuyorum. Her şey aslında 3 yaşında başlıyor. Sonra da hayatımıza kimlerin girdiğiyle alakalı şekilleniyor. Beni şu an ben yapan, geçmişten gelen bazı ahlak yapıları, okuduğum kitaplar, düşünce tarzım olabilir...

- Sıkıcı biri değilim. Hayatımda çılgınlıklar da olmuştur. İstanbul’a geldiğimde 18 yaşındaydım. Mühendislik ve tiyatro okuduğum dönemler de birbirinden eğlenceliydi.

- İnsan belki de zamanla duruluyor. Şimdi İman hayatımda, birlikte aşırı mutluyuz. Arkadaşlarımla görüşüyorum ama sürekli onlarla görüşme isteğim olmuyor. Zamanla daireyi küçültüyorsunuz ve en çok keyif aldığınız insanlarla vakit geçiriyorsunuz. Ben belki de daha önceki hayatımda başkaları için yaşamışım. Şimdi daha çok kendimle ve İman ile ilgileniyorum.

SİLAHIN BOŞ OLMASI LAZIMDI...

“Setlerde yaşadığım kazalar oldu. Mesela çok önceleri attan düşmüştüm. Ciddi bir durumdu ama hafif atlattım. ‘Ramo’da bir sahnede Rus ruleti oynamam gerekiyordu, altı patlar silah vardı elimde. Tabii silahın boş olması lazımdı. Ben kafama dayadım, sıkıyorum dönüyor, sıkıyorum dönüyor. Sonra çekimi kestik. Tesadüfen içine bir baktım, saçma var. ‘Bu ne’ dedim, koyan arkadaş ‘Onun içinde bir şey olmazsa silahın kurşun alanı dönmez’ dedi. Ne düşündü de yaptı, hâlâ anlamıyorum. Hemen çıkardık. O zaman böyle ciddi bir tehlike atlattım. Daha önce setlerde saçmayla kaza geçiren arkadaşlarımız olmuştu.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.