Neco... 'TÜRKİYE'DE ŞU ANDA KARAKTERSİZ BİR MÜZİK VAR!'

Neco... 'TÜRKİYE'DE ŞU ANDA KARAKTERSİZ BİR MÜZİK VAR!'

Neco, gerek yorumculuğu gerek oyunculuğuyla bambaşka kitlelerin sevgisini kazanmış sanatçılardan biri.

MÜZİKLE HİÇ ALAKAM YOKTU 

Neco, 70’lerde tesadüf bir şekilde müzisyenliğe nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Biz Makedon Türkleriyiz.

Annem ve babam 2. Dünya Savaşı sonrası Türkiye’ye geliyor. Ben oluyorum ardımdan da iki de kardeşim.

Bizimki memur ailesiydi. Babam 435 lira maaş alırdı fakat rahat ve huzurlu bir hayat yaşardık.

Müzikle hiç alakam yoktu. Lisedeyken arkadaşlarla Bostancı’daki Yumurcak Plajı’na giderdik.

Orada keyifli zaman geçirirdik. Herkesin müzikle meşgul olduğu gruplar vardı.

Aydın Daruga diye bir baterist vardı. O zamanlar Silüetler Orkestrası’nda çalışıyordu.

‘Sen bas gitar çalar mısın?’ diye bana sordu. Benim müzikle alakam yoktu, daha o gitarın ne olduğunu bilmiyordum.

‘Bizim orkestraya gel, sen çok yakışırsın’ dedi. Gitar çalmasını bilmediğimi söyledim.

Bana gitarı nasıl tutacağımın pozisyonları gösterdiler. Günde 6-7 saat çalışır oldum.

SAHNEDE OLMAK HOŞUMA GİDİYORDU 

Silüetler Orkestrası ile çalışırken bir baktım ki çok güzel para kazanıyorum.

Burada kendiliğinden vokal de yapmaya başladım. Bir müddet sonra orkestra ‘bas gitarla şarkıları söyle’ dedi.

Sahnede olmak hoşuma gidiyordu bir de çok güzel para kazanıyordum.

Bunlar benim için çok güzel şeylerdi. Bunlar gelişmeye başladı yavaş yavaş.”

Modern palyaço makyajı ile tanındım 

Neco, “Siz müzisyenliği bir hobi olarak mı görüyordunuz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“O zamanlar işler bu kadar detaylı değildi. En önemli iş asker ya da polis olmaktı. Yani üniforma giymekti.

Müzik bizi oyalıyordu ve güzeldi. Müzikte yavaş yavaş ilerlemeye başladım.

Birkaç turneden sonra 1967 yılının kışında o zamanın profesyonellerinden oluşan sadece İstanbul’da 30-40 orkestra vardı.

Bir gün bana Aydemir Mete, orkestrasına katılmam için teklifte bulundu.

Paris Filarmoni’de çalmış bir adamdır kendisi. Hemen ardından İlhan Feyman’dan da teklif geldi.

O kadar büyük bir abimizdi ki onun sözünü kırmak mümkün değildi.

Beni kaçırdı resmen Aydemir Mete’den. Ona katıldığım günün akşamüzeri o zaman imkansız olan İstanbul Radyo’sunda şarkı söyledim.

Yavaş yavaş işler daha ilerledi. ”Sanatçı, ilk 45’liğini çıkarmasını ise şöyle anlatıyor:

“Askerlik görevimi yaptıktan sonra bir mecmuada Leo Sayer diye bir adam gördüm.

Çok modern bir palyaço makyajının altında şarkı söylüyordu. ‘Ben de bunu yapayım’ dedim.

Hem kıyafeti hem de makyajında Zeki Alasya bana yardımcı oldu.

3 ay içinde Türkiye’de beni tanımayan kişi kalmamıştı.

Şok geçirdi millet. Nerede çalışırsam insanlar akın akın hücum ediyordu İlhan abi o arada da bana Neco lakabını taktı.

Ben de Neco’yu kullanınca her şey yürüdü gitti.”

Neco, 1989’da sahnelenen “Evita” müzikalinde Cihan Ünal’la dönüşümlü olarak Che rolünü oynamıştı 

Bir dönemin önemli dizilerinde oyunculuk yapan Neco, sinema ile bağını şöyle dile getiriyor:

“Gülriz Sururi ve Engin Cezzar, ‘Hair’ müzikalinin başrollerinden birini bana teklif etti.

Başrollerden birini oynadım. Hiçbir acayip farklılık koymadım. Ruhuma ne işlediyse onunla canlandım.

1989’da bana ‘Evita’ müzikalinde başroldüm. 2000 yılında da ‘Sefiller’in şarkılarını besteledim ve oynadım.

2000 yılında ‘Tatlı Hayat’ dizisi geldi.” Sanatçı, “Tatlı Hayat” setini ise şöyle tarif ediyor: “Muhteşem bir setti.

Haluk Bilginer, Türkan Şoray, Çolpan İlhan... Ben Haluk Bilginer’den çok şey öğrendim.

Sonrasında Kurtlar Vadisi’nde oynadım. Onun için de çok ayrı bir tip oluşturdum.

Orada da başka bir kitle tarafından tanındım. Hâlâ bir yere gittiğim zaman sırf bu rolüm yüzünden gelip selfie çektirenler olur.”

DOLU DOLU BİR HAYAT YAŞADIM 

4 çocuk babası olan Neco, şu anda İdil Erge ve iki çocuğuyla Bodrum’da yaşıyor.

Sanatçı, ailesiyle birlikte olduğunu ama yalnız yaşadığını da vurguluyor:

“Sevgili karım ve çocuklarımla beraber Bodrum’da yaşıyorum.

Ama önümüzdeki bir sene içinde başka türlü düşüncelerim var. Bir yandan da yalnız yaşıyorum.

Düşüncelerim, araştırmalarım, yazmaya çalıştığım yeni kitaplarla baş başa olmak için yalnızım.

”74 yaşındaki sanatçı, hayatı nasıl geçirdiğini şöyle anlatıyor: “Artık ömrümün sonlarına doğru geliyorum.

Çok dolu dolu bir hayat yaşadım ve çok yoruldum. Heyecanlı bir hayattı.

Yaşadıkların üzerinden düşünebiliyorsan, kendi kendine hesaplaşabiliyorsan sadece mutlu ve her şeyi bir kenara bırakarak bir hayat oluyor.

Yahya Kemal Bayatlı, ölüme girilen yolu çok güzel anlatmıştır, ‘Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çok geç.

Bu son vakittir ey ömrüm nasıl geçersen geç.’

Bundan sonra hırslar yok. Doluluğa ulaştıysan şayet ömür nasıl geçerse geçsin kabulümdür.

Ben karamsar değil gerçekçiyim. Bir doğum ve bir de ölüm vardır.

Ölüme doğru bir gidiş var. İkisinin ortasına da hayat diyoruz. Her şey geçicidir.”

Türkiye’de şu an karaktersiz bir müzik var 

Neco, artık çok özel işler yaptığını sözlerine ekliyor: “Hangi topluma şarkı söyleyeceğimi seçiyorum.

Kendi müziğimden taviz vermiyorum. Türkiye’de şu an değişken, anlamsız ve karaktersiz müzik tarzı var.

Onlara da başarılar diliyorum. Benim beğeni çizgilerim dışında oldukları için, bizim devrimizin kapanmış olmasını görmekten üzüntü duymuyorum.

Herkesin yolu açık olsun.” Sanatçı, “Kızınız Zeynep Özyılmazel’in müziklerini dinliyor musunuz?” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Yaptıkları işe saygım vardır ama bu konuda bir fikir yürütmek istemem.

Çünkü iyi müzik seven bir adamım. Bundan taviz vermem. Ama kişilerin aleyhinde ve lehinde pek yorum yapmayı tercih etmem.”

İlk renkli yayında ben gözüktüm 

“Neco ismini aldıktan sonra TRT’nin İTÜ’deki stüdyolarında Fecri Ebcioğlu’nun programına konuk oldum.

TRT’nin ilk renkli yayınında beni çektiler. Sıfırdan kendimi eğittim.

Dünyadaki en büyük şarkıcıları dinleyerek kendimi terbiye ettim. İyi müzik ve iyi şarkı temelim oldu.

Hayatımda sevdiğim bir değil yüzlerce şarkı oldu. En özel şarkım ise ‘O Şarkıyı Henüz Yazmadım’.”

Şimdi korumalarla gezenlere çok gülüyorum” 

“Korkunç bir çevrem vardı. Zevkli, komik, neşeli olayların yanında tehlikeli anlar da yaşadım.

Ama benim hiçbir zaman korumalarım olmadı. Korumalarım tanıdıklarım ve halktı. Şimdi korumalarla gezenlere çok gülüyorum.”

Oyunculuk teklifleri geliyor ama.. 

“Oyunculuk teklifleri geliyor ama senaryoları iyi değil. Güzel bir şey gelirse neden olmasın.

Sahip olduğum tecrübemle çalışacağım ortama çok güzel katkılarım olacağını düşünüyorum.”

Kaynak:hürriyet.com.tr / Eda SOLMAZ

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.