Okan Bayülgen... BİZLERE SUNULAN PEK ÇOK ŞEY SUSTURULMAK İÇİN VERİLEN RÜŞVETTİR...

Okan Bayülgen... BİZLERE SUNULAN PEK ÇOK ŞEY SUSTURULMAK İÇİN VERİLEN RÜŞVETTİR...

Show dünyasının sivri dilli ustası Okan Bayülgen Medikal Türk Dergisi için Ferhat Şirin`e Konuştu...

Okan Bayülgen'i televizyonda seyrettiğim zamanlarda görüp tanımaya başladım ben. Sıcak ve huzur veren tarafıyla dikkatimi çekti. Bilgi dünyasındaki donanımı içimi rahatlattı çünkü. Sevdiğim ve varlığından mutlu olduğum insanlarda aradığım gerçek samimiyetti, tanışmadan iletişim kurmadan da sevebiliriz. Sevgi arsızı olduğum için, bu konuda zenginim. Sevmek ve sevilmek yaşam ilacım gibi.

Okan Bayülgen röportajının geçmişi iki yıl öncesine dayanıyor.

"-Yurt dışı dönüşü röportajı gerçekleştiririz" diyen Bayülgen'i aklıma geldikçe aramaya başladım. Okan Bayülgen ve yardımcısı Reyhan her konuşmamızda son derece nazik ve samimiydiler. Okan'ı son aradığımda, "Ankara'dayım yarın 17.00'de konuşalım Salı günü buluşuru" demişti. Daha sonra aradığımda yine yok.

Aman Allah'ım iki sene daha bekleyeceğim derken tam gaz Reyhan'ı arayıp ''Okan Bey beni yine ekti'' dememe kalmadı, Cuma günü saat 17.00'de Galata'daki yeni ofisimize bekliyoruz dedi.

Derin bir oh çektim, artık kaçamazdı. Şakası bir yana işin gerçeği, yoğun iş programından kaynaklanan iletişimsizlikti. Keyifli ve öğretici i röportajımızı gerçekleştirdikten sonra sıra fotoğraf çekimine geldi. Okan sandalyeleri yan yana koyup, ''gel böyle poz verelim''dedi. Fotoğrafçı arkadaşım Yusuf Sarıahmetoğlu'nun karşısında poz verirken ben kendi halimde dalınca, Okan, '' hayranınızım resim çektirebilir miyiz? Pozunda oldum''dedi. Bende,'' rica ederim tabii ki çektirebiliriz'' dedim. Ofiste pozitif yönde gülüşmeler oluştu. Veda ederken uğurlayan sevgili Okan Bayülgen'e iyi ki varsın ve hep var ol dileklerimi söyleyerek ayrıldık.

-Okan Bey duygusal zekânızı nasıl keşfedersiniz?

"-Duygusal zeka kısmına inanmadığım için ilgilenmedim. Bana oynamayı sevdiğimiz bir oyun gibi, yıldız haritaları gibi taşlarla ilişkilerimiz gibi gelir. İşin doğrusu biraz genç kız oyunu gibi olduğu için zekânın duygusal kısmıyla ilgilenmedim."

-Okan bey Muhteşem evrenin yok etmek için insanoğlu olarak var gücümüzle çalıştık. Düşününce evrenin yok olmasındaki suç bizde mi? Tanrının dizayn şekli mi?

"-İnsanlar doğanın bir tür kanseri gibi birçok varsayım var. Kişi her şeyden önce kendini, kendiyle birlikte çevresindekileri yok eden bir canlıdır. Diğer bir açıdan bakarsanız insanların yaptıkları doğanın dengesini de oluşturuyor. Üzücü olan kısmı yok ettiğimiz şeyleri gelecek nesillere bırakamama kısmıdır. Ozon tabakasından küresel ısınmaya her şeyi ciddi ciddi sorguluyoruz ama geçen süreçte doğa kendi dediğini uyguluyor. Bilinçsiz yaşayıp doğayı yok eden her bireye zararı dokunan insan farkında olmadığı için mutlu olabiliyor. En büyük mutluluk bilmemek ve farkında olmamak olduğuna göre, bugün zararı dokunuyor diye ifade ettiğimiz insanlar çok daha mutlular."

-İnsanoğlu kaderinin yörüngesini değiştirme gücüne ve zekasına sahip mi?

"-İnsanın var edebileceğine, kendisini ve çevresini değiştirebileceğine inanırım. Dinler tarihinde peygamberler, siyasi tarihte liderler, sosyal hayatta devrimciler, bilimler tarihinde bilim adamları dünyanın akışını dolayısıyla kaderi değiştirmiştir. İnsanın gücü ve o gücü aldığı Tanrı'ya inanırım. Oturup kaderin ağlarını örmesini izlemek ve oluşan şartlar karşısından zavallı gibi yaşamak ve harekete geçmemek son derece yanlıştır. Bugün önemli ve kutsal saydığımız insanlar, kadere karşı gelmiş insanlardır. "

-Mazeretlerin olduğu yerde başarı yokluğa mahkum mudur sizce?

"-Mazeretlerin olduğu yerde başarı olamaz. İş yaşamının gerekliliklerini yerine getirmenizle orantılı olarak ya varsınız ya yoksunuz. Çalışma arkadaşlarım '' şu hata şu yüzden oldu, ışık sehpasını devirdik, bu bandı giremedik yada şu kişiyi çekemedik'' gibi bahanelerle geldiklerinde, '' o halde bu durumu bir altyazı ile gösterelim'' diyorum. Gösteremeyeceğimize göre, show dünyası mazeret kabul etmez. "

-Umut veren hayaller sağlıklı ve mutlu yaşamamızın sırrımıdır?

"-Evet. İnsanlar umudu, güzelliği, geleceklerine dair iyi beklentileri hayallerinin arasına serpiştirirler. Sağlıklı insanı hayal kuran insan olarak tanımlayabiliriz. Hayal kurmayan insan, çok korkutucudur ondan her türlü fenalık gelebilir. "

-İnsanoğlunun alışkanlıklarını değiştirmek atom çekirdeğini parçalamaktan daha zor diyen Einstein sözüne sizin bakış açınız?

"-Einstein'ın hem tarihi kucaklayan hem de geleceğe dair müthiş öngörüler taşıyan lafları vardır. İzmir'de kediye fenalık yapan çocuğun hikayesini hayvan hakları ve toplum içi şiddet açısından incelerken, programın finalini Einstain'ın birtakım olayları hiç bir şey yapmadan seyredenlerin aslında o topluma daha çok fenalık yaptığı temasını içeren bir sözüyle noktalamıştık. Demek ki en fena alışkanlık, yapılan yanlışları seyretmektir. Yapılan yanlışlara karşı çaresizce bir şey yapamama olayından ve çaresiz insanlardan nefret ederim. İnsanlar hayatını politik olarak düzenliyor. Kendi hayatım için neyi, nerede, ne zaman yapacağımla ilgili olarak benim de politik bir düzenlemem var. Fakat şartlara karşı sessiz kalınması ile ilgili hakikaten çok dertliyim. Bu memleketin son yon yılı ile ilgili olarak rüşvetini almak ve susmak gibi harekete geçmeyen, kendi haklarını savunmayan ve kendi derdini düşünmeyen bir duruş oluştu. İnsanımıza sunulan ekonomik hareketler, eğlence yaşamı, futbol ve dizi manyağı olmamız gibi pek çok şey susturulmak için verilen rüşvettir. "

-Hayatımız gerçekten bize mi bağlıdır. Hayat tuvali verir resmi bizler mi çizeriz?

"-Evet, hayatımı kendim çizmeyi ve ona göre hareket etmeyi isterim. Hayatı nasıl görüyorsak, gördüğümüz hayat doğrultusunda yaşıyoruz. İnsan hayatını doğrularıyla yaşadığında, bazı şeyleri değiştirecek gücü de bulabiliyor. "

-Hayatta kelimelere dökülemeyen tek sevgi gerçekten evlat sevgisi mi?

"-Evet, çocuk sevgisini tarif etmeye çalışırken bile çok saçmalıyorsunuz. Çocuğunuzla ikili ilişkinizi ifade ederken, başkalarından duyduğunuz bir cümle hislerinize tercüman olabiliyor. Dolayısıyla çocuğumla olan agucuk bugucuk sesleriyle dolu ikili ilişkimde aslında ilişkimi kopardığımı gördüm. Daha sessiz göz göze bakışarak, dokunarak her şeyden önemlisi çocuğun bir birey olduğuna inanarak daha iyi anlaştığımızı düşünüyorum."

-Ruhumuzdaki değişimde yaşamdaki insan gibi dizayn edilmiş sizde ki en farklı değişiminiz?

"-Çoğunlukla tek başıma verdiğim kararlar hayatımdaki değişimleri oluşturdu. Çok erken yaşta, hayatımın devamında neler yapacağım konusunda karar vermeye başladım. Kendi kararlarını alan insanların hayatlarında kararsızlıklara, şikayetlere, yenilmelere, dövünmelere pek fırsat olmadığı gibi başka insanları suçlamak gibi bir lüks de olmuyor."

-Bağışlamak ve unutmak hak etmediğimiz yaraları iyileştirmenin yolu mudur?

"-Kesinlikle. İçinizde küçücük bir kin bırakarak değil, tüm yüreğinizle bağışlamalısınız. Hayatım boyunca bana yapılan fenalığı içimde kin zerresi barındırmadan bağışladım. Kendime yapılmışları bağışlamam, kendi mutluluğum için önemlidir. Ancak bir adamın başka bir adama, hayvana, doğaya, memlekete yaptığı fenalıkları bağışlamam mümkün değil. Eğer bağışlarsam, kendimi fenalık yapmış insan kadar suçlu addederim. "

-Aslında kendi hayatımızın bilim adamı olabiliriz. Neden kendimizi keşfetmekten kaçıyoruz?

"-Kendimizi keşfetmek tehlikelidir, mutsuz edebilir. Kendi kendinin doktoru olmak diye bir laf vardır. Kendi kendinin doktoru olan bir adam, doktor olmadığı ve sürekli kendisiyle ilgilendiği için anksiyete olur. Anksiyete yüzünden kendi kendinin doktoru olan kişi kendini keşfetmekle kendi bilincinin, bilinçaltının derinliklerine inmeye çalışarak sürekli bir korku filminin içindeymişçesine yaşar. Farklı açıdan da düşünecek olursak, ortada bir durum yokken insanın sürekli kendini keşfetmeye çalışması da saçma olabilir. Kendini keşfetmek bir dağın tepesinde Budist bir rahiple oturup görüşmeler yapmak, aşağıda akan nehre bakarak düşünmekse bunu yapabiliriz. Fakat aynı evin içinde sabahtan akşama kadar kendi kendini dinleyip düşünerek keşfedecek çok fazla bir şey olduğuna inanmıyorum. "

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum