Olgun Şimşek... 'OLGUN'LAŞMA SÜREMİ MÜMKÜN OLDUĞU KADAR UZATIYORUM'

Olgun Şimşek... 'OLGUN'LAŞMA SÜREMİ MÜMKÜN OLDUĞU KADAR UZATIYORUM'

Uzun biraradan sonra Yalan Dünya dizisinde canlandırdığı karekterlerle gündeme damga vuran oyuncu Olgun Şimşek Androjen gazeteci Ferhat Şirin'e konuştu.

Başarılı oyuncu Olgun Şimşek Androjen gazeteci Ferhat Şirn'ini sorularını medikaltürk dergisi için yanıtladı

-Herkes kendi seçimlerinin sonunu öngörebilir mi ?

- Herkes için öyle bir kural yok ; en azından benim için geçerli değil. Tabii ki öngörü sahibi olmak güzel birşey. Hayatının akışına dair ayıklamalar yapabiliyor yetenekte olmak bir meziyet ama her şeyi öngörebilmek mümkün değil galiba?

- Acaba çok ayrılmış mı olmak gerekiyor ?

- Hayır bunu çok öngörmeliyim ki, benim adıma ; tırnak içinde; bu benim için çok faydalı olsun diye hayat yaşanmaz. Hayat kendiliğinden yaşanır. Artık insan neresindeyse, kalbinin bir yeriyle ya da beyniyle bir bağlantısı vardır . Kendine has bir ivmeyle hayatı yaşar. Sonunda neresinde olacak diye hayat yaşanmaz. Çünkü o strese sokar. Bunun adı bir arınma mı? nedir bilemiyorum ama böyle bir şeye gerek yok diye düşünüyorum.Yoksa herşeyi öngörmek şart değildir hayatta ve yapılamaz da zaten?

- Olgun Şimşek hayatın gerçeğinin farkındalığının farkında mıdır ?

- Hayatın gerçek olduğunun farkındayım sadece. Hayatın nasıl bir şey olduğuna dair öğrendiğim çok şeyler var. Herhalde biraz da yaşımla alakalı bir şey bu ; bir güzel söz var '' Hayat ileriye doğru yaşanır ama geriye doğru öğrenilir'' O yüzden kendi yaşımla, duygumla ilgili daha belirgin bir farkındalık olduğunu söyleyebilirim.

İnsanın herhalde diğer canlılardan farklı olan tarafı kendine çeki düzen vermesini bilen bir varlık olmasıdır. O anlamda farkında olmak ve farkındalığını belirgin ve yüksek tutmak insanın farkıdır. Ve bunu becerebilen insanlara biz olmuş oturmuş, belli bir kıvama gelmiş insan diyoruz. Ama ölçü gene kendi ölçüsü, kendi kıvamını bulmak olmalı.

- Sizce sabır kadar saf olmak da erdem mi ?

- Saflık zaten bütün dinlere de baktığımızda hiçbirimizin birbirimizden farkı olmadığını anlatır ve bu bile saflığı ifade eder. Birisi farkında ölüyor, diğeri farkında olmadan ölüyor. Hepimiz için geçerli bu. Son zamanlarda insanoğlunda bunun bana ne faydası var diye, niye saf olacağım diye bir yaklaşım var. Ben Olgun olarak saf olmayı hedefleyenlerden bir tanesiyim yani.

-Tanrının yaşam rehberlerini unutma sebebimiz dünyevi hayatın bilinçaltı korkuları mı aslında ?

- Bilemem ki ? Yani insanı yolundan şaşırtan ne oldu? onunla ilgili akademik bir çalışmam olmadı ama o ego denen şeyin insanı rotadan şaşırttığını düşünüyorum. Bu ben duygusunun baskınlığı, insanı sanırım yolundan saptırıyor. Genelde çok konuşan en az şey bilendir, diye bir söz hatırlıyorum. Ben ben diyenin de her zaman bir eksikliği vardır diye düşünüyorum. Sürekli ben ben diyen biri kendiyle alakalı psikolojik sorunlarını çözemeyerek sorunlar yaşıyordur diye düşünüyorum. Sanıyorum kişinin kendisiyle yüzleşmesi gerekiyor. Ben de temiz miyim? O kadar saf mıyım? bilemiyorum. Aslında ben de kendimi egosu yüksek bir insan olarak görüyorum. Neticede sahneye çıkıyorum ve düşünsenize beni izleyin biraz sonra sizlere neler yapıcam sizleri nasıl güldüreceğim diyorum. Bundan daha yüksek bir ego olabilir mi ?

- Gerçek hayatta ruhun cinsiyeti yoktur peki neden kişilerin cinsel kimliklerini sorgularız ?

- Buna da çok bilimsel bir cevabım yok ve ben de bu insanlardan değilim. İnsanların neden cinsel kimlikleri sorgulanıyor? onu bilmiyorum. Bu düzelmeli bu kendine gelmeli gibi bir düşünce tarzında değilim. Tabii ki neden olduğunu biliyorum bu kimliklerin, ama sorgulamak gibi bir durumum olmadı ve olmaz da.

- Olgun Bey yeni evlendiniz ve size mutluluklar diliyorum . Şimdi aşk konusunda bir soru gelecek; sizce kişiler hayal güçlerine mi aşık olurlar aslında ?

-Aslında hani görünmeyen bir şey vardır ya bizim gördüğümüzü zannettiğimiz. Onun gözünü seviyorum dersiniz; kaşını , endamını seviyorum dersiniz ama görünmeyen, hissedebildiğimiz ve bize iyi gelen bir şey vardır. karşı tarafa da iyi gelir ki aşık oluruz. Tarif edilemeyen bir şeye aşık oluyoruz bence. Hayatta bazı şeylerin ille de tarifi yapılmasını çok da gerekli bulmam. Bazı şeylerin tarifini yapamazsınız. Örneğin oyunculuk da böyledir; oyunculuğun tarifini yaparsınız ama bu kabaca bir şeydir, tam açıklayamazsınız. Aşkın da tarifini yaparken çok böyle herkes için geçerli bir tarif olduğunu sanmıyorum. Açıkçası aşk için çok da büyük cümleler kuramam ki; neticede edebiyatçılar bunu çok da iyi ifade ediyorlar. Ama ben bunun tarif edilemeyen bir şey olduğuna inanıyorum. Ben aşık olarak evlendim ama bu birdenbire gerçekleşen bir şey oldu. Aşk sizi bambaşka bir boyuta taşıyor. tekrar oyunculuktan örnek verecek olursak ; oyunculuk bir bilim ve konservatuar bütünü ve nedir oyunculuğun tarifi ? olmayanı var göstermektir. Hadi yap bakalım. Zaman zaman karşılaştığınız duyguları yeri geldiğinde kullanmaktır oyunculuk. Tarifini yaptım; 'hadi yap'! Ya da aşkı tarif ettim; 'hadi aşık ol?'

- Aşk duygunuz sizi bugüne kadar keşfetmediğiniz duygulara , noktalara götürdü mü ?

- Zaten tarif edemediğiniz duygu sizi bazı mucizelere sevk ediyor olmalı ki tarif edilemez olsun. Tabii ki aşkın da bana böyle etkileri oldu.

- Tabii siz sanatçısınız daha da etkilenmeniz olağan ?

- Sanatçı değiliz daha , Sanatçı dediğimiz oyuncular ne yaparsa o oluyor. Her şeyiyle birdenbire değişimleri verebilen, bambaşka ortamlar yaratabilen kişilere

biz sanatçı diyoruz. Gerçeğe en yakın olabilene biz sanat diyoruz. İnşallah ben de zamanla bunu becerebilirim.

- Kendinize özeleştirinizde, kendimi terbiye edip olgunlaştım diyebilir misiniz ?

- Bi kere olgunlaşmak benim pek anlayabildiğim bir şey değil. Olgunlaştım demek biraz da çürümeye yaklaşan bir şey sanki. Ben o olgunlaşma süresini mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyorum. O olgunlaşma süresinde tatlı, hoş kokulu meyve olmak için daha çok badireler atlatmam gerektiğini düşünüyorum. Hayatın tüm duygularını doya doya yaşamak istiyorum. Bilmiyorum olgunlaştım mı ? 40 yaşına geldim ama olgunlaştım mı bilemiyorum ama hayatla yüzleşip kendisine çeki düzen vermeye çalışan bir insan olmaya çalıştım ve sanırım ufak da olsa bir yol almışımdır.

- Ruhunuz zengin midir ?

- Bütün insanların ruhu çok zengindir yeter ki farkında olsunlar. Ben eğer ki başka bir şeyle ilgili olsaydım o işi de güzel yapardım ama en iyi oyunculuğu yapabildiğim için bunu yapıyorum.

- İnsanın asıl kimliği olmak istediği midir ?

- İstekler biraz dışarıdan öğrenilen bir şey gibi geliyor bana. Çünkü bilginin değerlisi ya da değersizi yoktur. Bilgi bilgidir?Siz nasıl öğreniyorsunuz ya da öğrenme sisteminiz ne? Bu sizi belirler. Birinin tarif ettiği gibi biri olmaksa yolunuz, bu ne kadar doğru bilemiyorum. Ayrıca örneğin şimdi burada sizinle röportaj yaparken sette ne olacak ? evdeki kombim tamir edildi mi ? gibi şeyleri düşünürsem, sizinle iletişim kuramam. Bir kopukluk olur ve sadece yapılmış olmak için yapılmış bir iş olur.

- Çektiğiniz acılar sizi olgunlaştırdı mı ?

- Acı çekmesini bildiğiniz kadar hayatı bilirsiniz diye düşünüyorum. Bu herkes için de geçerli bence. Örneğin Erkan Oğur 'un bir lafı vardır. Beste yoktur hatırlamak vardır der. Çok da severim bu sözü.

- Az önce oyunculukla alakalı yolun daha başında olduğunuzu ifade ettiniz . Sizce en başarılı olmak neye göre kıstas ?

- Bunun bir sonu olduğunu sanmıyorum. Gerçeğe en yakın olmaya çalışıyorsun oyunculukta. Ama Ahmet, Mehmet'i canlandırırken elbette o olamıyorsunuz ama

ona en yakın olabiliyorsunuz ancak. Ama en iyi olanlar unutulur biliyorsunuz ; kimler kimler var toprakta yatan; ne büyük yetenekler. Her şey bir gün unutulur.

Ama hayatımda beşer yıllık kalkınma planları yapmıyorum . Hayatı olanca samimiyetiyle yaşamaya çalışıyorum ve bu sizi gideceğiniz yere götürüyor. Biraz kaderci gibi bir yaklaşım oldu ama bu böyle.

- Son projeniz Gülse Birsel'le; buradaki rolünüzü biraz anlatır mısınız ?

- Buradaki rolüm ego savaşçısı bir adam, ben ben diyen ve biraz önce konuştuğumuz ve hepimizin tiksindiği tipte bir adam. Her şeyi ben biliyorum diyen zaaflarla dolu, kompleksli bir adam. tabii ki bir sit-com olduğu için işin komik tarafından ele alıyoruz.

- Avrupa Yakası'yla bir kıyaslama oluyor mu bu proje için ?

- Tabii ki Gülse Birsel'in projesi olduğu için her ikisi de ; ister istemez böyle bir kıyaslama oluyor. Bu bir Avrupa Yakası mı yoksa Anadolu Yakası mı olur bilmem ama iyi bir iş olacağına inanıyorum. Ama bir gün bu dizi de diğerleri gibi unutulacak. Bu projenin içinde yer almaktan ötürü çok önemsiyorum ama televizyonla alakalı bir iş olduğu için çok da önemsemediğim bir iş. Çünkü televizyonda iş yapmak; suya imza atmak gibi bir şey. Genelde eğlencelik bir şey. Bu kötü bir şey değil ama sürekli eğlenceli olmaya çalışmak ;çekirdek çıtlatmak gibi bir şey. Çok severim çekirdek çıtlatmayı ama her zaman değil. Bu projenin içinde olmayı önemsiyorum; ciddi bir iş olarak görüyorum ki neticede hayatımı kazandığım bir iş.

- Rating kaygısı sizi etkiliyor mu oyuncu olarak ?

- Açıkçası o benim sorunum değil. Ben kendi üzerime düşen görevi yapıyorum. Rating kaygısı başkalarının işi. Bu dizide ayrıca iki rol oynuyorum. Bu ego yüklü insanın ikiz kardeşi var ve o da onun tam tersi İstanbul'da konservatuarı kazanıp gelmiş, biraz daha içine kapalı , özgüveni oluşmamış, kendini tarif etmekte zorlanan bir tip. Yani iki farklı uçta tipi oynuyorum.

- Olgun Bey çok teşekkürler.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum