H.FEHMİ KETENCİ

H.FEHMİ KETENCİ

REKLAM ARASI DİZİ-FİLM İZLEME EZİYETİ? VE ŞEBNEM'E KÜÇÜK BİR UYARI!..

Geçen yazımızda; ekranların artık eziyet vermeye başlayan "Salya sümük Programlar"ını konu ederek bu haftaki yazımıza başlayacaktım ama, uzun zamandır tam bir sorumsuzluk örneği olarak izleyicinin canına tak eden, diziler, filmler, özel program ve hatta haber programlar arasına kural tanımaksızın yerleştirilen reklamları bu yazımızda öne çıkarmayı uygun buldum.

Şu sıralar tüm televizyonlar yaz program akışını uygulamaya koydular. O nedenle ekranda "tekrar programlar" cirit atıyor olmasına karşın, sezonu henüz kapatmamış olan bazı Programlarda/Dizilerde aynı sorun tüm hızıyla hatta daha da aranı artmış bir şekilde devam ediyor..

Reklamın, televizyon yayınları için ne denli önemli olduğunu, gazetecilik yaşamının yaklaşık otuz yılında televizyon eleştirmenliği de yapan biri olarak çok iyi bilirim. Buna karşı çıkmanın haksızlık olduğunu düşünenleriniz de olacaktır. Televizyonların reklam almasına kimsenin bir şey söylemesi mümkün değil. Kaldı ki; televizyon yayınları; Türkiye'nin de ilk imzalayanlarından olduğu "Sınır Ötesi Yayınlar Sözleşmesi" ve buna parelel olarak ülkemizde yürürlükte olan televizyon yayınlarını düzenleyen yasalar ve RTÜK düzenlemeleri ile belirtilmiştir. Bu düzenlemeler; yayınların genel düzenini belirlediği gibi, yayınlanan programların içeriği ve yayın şeklinin yanı sıra, reklamların yayını ile ilgili tüm kuralları da içermektedir?

Yıllardır televizyon yayınlarının önemli bölümlerinden olan reklamlar konusunda giderek kontrolden çıkan bir yayın düzeni gözlenmektedir. Bir çok televizyon izleyicisi ile görüştüm bu konuda. Görüştüklerimin hemen hemen hepsine yakın bir bölümünün söz birliği etmişçesine tek şikayeti; reklam arası program, özellikle dizi/film izlemekten bıktıklarını, bunu bir sorumsuzluk olduğunu belirtmeleridir.

Bu arada; son yolların moda uygulamalarından program sponsorlarının programa katkılarının karşılığı olarak sponsorlara sağlanan program içi özel tanıtımları/reklamlar ile ilgili kuralların tamamen kontrolden çıktığı ve sponsorların neredeyse gücü nispetinde yoğun tanıtımlarıyla programa tam hakim oldukları görülmektedir.

Benim bildiğim; Ana sponsorlar ve co-sponsorlara tanınan haklar bellidir. Bu kurallar az veya çok bazı değişliklerle tüm şartlarda aynen uygulanır. Son zamanlarda; program içinde yayınlanmaya başlayan "Tanıtıcı Reklam"ların bu yayın kurgusuna kim nasıl göz yumuyor anlamak mümkün değil. Tanıtıcı reklam dediklerinde o programda yer alan her kes rol alıyor. Tanıtıcı reklamın yayınlandığı program sunucusunun oynadığı reklam o programın yayın akışından bir parçaymış gibi yayınlanabiliyor.

Paranız varsa, etkin, izleme oranı yüksek olan bir programı "sponsor" adı altında kendi programınız haline dönüştürebiliyorsunuz. Hem de programın formatında öne çıkmış olan sunucusunu da "tanıtıcı reklam" dediğiniz reklamda oyuncu olarak kullanarak.

Tüm bunlarla ilgili haksızlıkları denetleyecek olan Reklamları Düzenleyen ve Denetleyen Kurullar ne yapar. Ticarete "Haksız Rekabet"i Denetleyen Rekabet Kurulu" ne yapar.

Dahası; Tüm televizyon yayınlarını denetlemek görevi olan RTÜK ne yapar; Filmlerdeki sigara görüntülerinin görünmemesini, film/dizilerdeki konusu gereği olması gereken erotik görüntüleri makaslamaktan başka.

Televizyon yayınlarında; 50-60 dakikalık bir diziyi reklam kuşaklarını sorumsuzca istediği yere ekleyerek neredeyse120-150 dakikaya, 90-120 dakikalık bir filmi 180-200 dakikaya çıkarabilen ve televizyon izleyicisinin dizi/film izleme keyfini paramparça eden anlayışa göz yumanların bu halka verecekleri hesap listesi giderek kabarmaktadır.

Şunu bilmeliler ki; giderek sorumsuzluğun ölçüsünün kaçtığı bu uygulamalar, televizyon izleyicisini çileden çıkartmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, televizyon izleyicisi sanıldığı kadar "aptal" değil?

EKRANIN "SALYA-SÜMÜK PROGRAMLARI"

Geçtiğimiz haftalarda hem yazı yazıp hem de göz ucuyla izlediğim, salya sümük ağlayanların ağırlıkta olduğu gündüz kuşak programlarının ekranları bu kadar işgal ettiklerine şahit olunca, reyting canavarının televizyon yayıncılığını nasıl "hammm" yaptığı kafama "dank" etti ve de çoook üzüldüm..

Gününü bu programların karşısında geçirmek zorunda kalan ev kadınlarımıza acıdım?

Bazı programlarda yer alan bazı görüntüleri izledikçe canlı yayının tüm zorluklarını göz ardı etmeksizin yine de yayında olmaması gerekenlerden olduğunu düşünüyorum.

Televizyon yayını yapmak, canlı yayın sunmak zor iştir. Canlı yayın performansını etkileyen en önemli şeylerden biri sunucunun o günkü psikolojik durumudur. Sunucunun bu canlı yayın için kendini tam olarak hazırlaması o günü kurtarabilmesi açısından önemlidir.

Sunucunun güne etki eden bu psikolojik durumu performansını etkiler ve istemeden hata yapmasına neden olabilir.

Bazen da, program içinde "hoşluk" olsun diye yapılan bir hareket, bir mimik, bir söz, bir espri bir anlık canlı yayın hatası olarak değerlendirilse de günlerce televizyon dünyasının diline dolanır?

Program sırasında katılan konukla gereksiz gerginlik yaratacak diyaloğa girmek, konuğu aşağılayacak, küçük düşürecek, rencide edecek davranışlarda bulunmak zaman zaman bu tür canlı yayınlarda rastladığımız görüntüler. Bunun olduğu program yapımcı ve sunucuları daha sonra programı izlediklerinde istem dışı bu görüntüler üzüldüklerine inanıyorum ama her ne kadar istem dışı olsa da bu konuda daha dikkatli olmaları gerekir.

Bu tür programlarda öne çıkan görüntülerden bir başka önemlisi de, ekranda yaşanan ve çaresizlik nedeniyle yaşatılan gözyaşı görüntülerinin giderek artmasıdır. Bu tür insanların sorunlarına çare bulma çabalarını kabullenmekle birlikte, gözyaşının; abartılı olarak uzun süre ekrana yansıtılması, bir sömürü görüntüsüne dönüştürülmesi, istemeden de olsa o kişinin rencide olmasına, incinmesine neden olmaktadır. Bazıları böylesine duygusal ortamdan yararlanmak amacıyla buna başvuruyor olsa da program sunucusunun dikkatli olması, işin bu kadar abartılmasına izin vermemesi gerekir.

Bu konular giderek abartılı hal almaya başladı. Bunun, günlük ev içi sorunlarla uğraşan ve televizyon karşısında gün boyu bu programları izlemek zorunda kalan ev kadınlarımızın psikolojisini bozabileceğini unutmayalım..

OLMADI ŞEBNEM!...

Gazetecilik yaşamım boyunca tanıdığım, çok sevdiğim, sanatına çok saygı duyduğum sanatçı dostlarımdan biri Fatih Kısaparmak ve sevgili eşi Şebnem Kısaparmak'tır. Eskiden daha sık görüşürdük ama son yıllarda filen gazetecilik yapmadığım için pek bir araya gelemiyoruz.

Bu sevdiğim dostlarım Star TV de hafta içi her gün "Gel Barışalım" adlı Şebnem Kısaparmak'ın sunduğu Sevgili Fatih Kısaparmak'ın da çök özel şarkılarıyla katıldığı bir program yapıyorlar.

Dediğim gibi çok özel dostlarım olmaları nedeniyle çoğunlukla evde olduğum zamanlarda bu programı izlemeye çalışıyorum.

Ben "salya sümük ağlama programları" dediğim programlardan biri olmamasına karşın zaman zaman bu tür görüntülerin de yer aldığı bir program.. Bu programlardan birinde birinde sevgili Şebnem Kısaparmak'ın yaptığı bir hareketi oldukça yadırgadım. Şebnem Kısaparmak'ı taa TRT deki sunuculuk yıllarından biri tanıyan biri olarak bunu neden yapabildiğine akıl sır erdiremedim. Dostlarım bile olsa bir eleştirmen olarak yazma gereği duydum.

Programa belli formattaki konuklarından biri olarak çıkan bir yaşlı adamla ilgili süregelen diyaloglar sırasında konuğun programı salonda izleyenlerle girdiği sözlü diyalogdan belli ki rahatsız olmuş ve arkasında durduğu bir sırada konuşan yaşlı adamın kafasına; toplumda, aramızdaki şakalaşmalarda zaman zaman kullandığımız iki parmakla simgelediğimiz "boynuz takma" işareti yapmasını yadırgadım. O sırada evde misafirlerimle birlikteyim ve onlar da bunun hiç de doğru bir hareket olmadığını, Şebnem Kısaparmak'a yakıştıramadıklarını söylediler. Ayrıca bu programları özellikle "Gel Barışalım"ı izleyenler zaman zaman Sebnem Kısaparmak'ın az da olsa bu tür davanışları olabildiğini, zaman zaman agresif davrandığını söylediler. Ben ise o ortamda; bunun bir şaka olabileceğini ve zaman zaman canlı yayınlarda istem dişi bu tür anlık şeylerin olabileceğini söyleyerek konuyu geçiştirmeye çalıştım? Ama buna üzüldüm?

Sevgili şebnem; Programın "Kısaparmak" imzasını taşıyan iyi bir program, sen de geçmişi olan iyi bir sunucusun? Aman dikkat, bu tür şeyler yapma!...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.