Rutkay Aziz... 'İYİ Kİ TİYATRO VAR, İYİ Kİ O SEYİRCİ VAR!'

Rutkay Aziz... 'İYİ Kİ TİYATRO VAR, İYİ Kİ O SEYİRCİ VAR!'

Geçen haftalarda Nazım Hikmet'in eseri olan 'Memleketimden insan manzaraları' oyununun prömiyerini yapan Rutkay Aziz, Sözcü'nün sorularını yanıtladı. Usta tiyatrocu, "İktidar, bir korku imparatorluğu yaratmaya kalktı.

Tiyatrocu, oyuncu, yönetmen ve sanat yönetmeni olan Rutkay Aziz (74), henüz lise eğitimi aldığı dönemde tiyatroya başlamış ve sanat dünyasına ilk adımını Peter Weiss’ın ‘Marat-Sade’ oyunundaki ‘Marat’ rolüyle atmıştı.

O günden bu güne sanat camiasında kendisine yer edinen usta tiyatrocu, unutulmaz eserleri seyirciyle buluşturmaya devam ediyor.

En son 12 Kasım Cuma akşamı, Caddebostan Kültür Merkezi’nde, Nazım Hikmet’in unutulmaz eseri, ‘Memleketimden insan manzaraları’ oyununu oynayan usta tiyatrocu, Sözcü’nün sorularını yanıtladı.

Geçmişten günümüze tiyatro izleyicisinde nasıl bir değişim var? Bunun tiyatro sanatçıları üzerindeki etkisi nasıl oldu?

70’li yıllara baktığımızda tiyatroya ilgi çok daha yüksek gidiyordu.

Ama 12 Mart’la bir çöküş, bir durağanlık yaşandı. Sonra tekrar bir çıkış oldu ama derken 12 Eylül geldi.

Yani demokrasi, özgürlükler sıkıntıya uğradığında, tiyatro da hem sahnede hem seyirci açısından kayıplara uğramıştır.

Bu son yıllarda pandemi öncesi-sonrası diye ayıracağız herhalde bakacağız.

Seyircide başta bir ürkeklik vardı ama giderek bu ürkekliği attığını ve tekrar tiyatrosuyla buluştuğunu görüyorum, bu da sevindirici.

Pandemi süreci devam ediyor. Tiyatro sanatçıları bu süreçten nasıl etkilendi?

Devlet bu konuda destek sağladı mı, sağladıysa yeterli oldu mu?

Hiç öyle bir destek sağlamadı. Tabi çok çekti tiyatro. Özel tiyatrolar özellikle.

Ama sabırla, inatla bu günlerin de geçeceğini düşünerek. Kendimizi pandemi sonrasına hazırladık.

Bugün de zaten bunun sonuçlarını görüyoruz. Arkadaşlarıma onu dedim, yani kendimizi o günlere hazırlayalım.

Provaları yapalım, Kasım’a oyunu çıkartırız. Hazır olalım. Silahlarla donatalım kendimizi dedik. Galiba da doğru yaptık.

‘Sanatçı toplumun aynasıdır’ sözünden yola çıkarsak, Türkiye’nin toplumsal anlamda geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz? 

Toplumsal ve ekonomik değişimlerin sanat dünyasına yansımaları nasıl oldu?

Pek olumlu oldu diyemem. Ama bu Shaksper’in, ‘Tiyatro toplumun aynasıdır’ lafı, iyi düşünmek lazım.

Kimileri bunu yorumsuz kurarak yorumluyor. Yani tarafsızdır. Aynaya bakış, bireyi taraflı yapar.

Yani en azından aynaya baktığınızda kendinizi bir değişime sokarsınız.

Tiyatro da kanımca böyledir. Yani muhakkak, ‘Tevrat'ta söz varmış ama önemli olan son sözdür' der.

O son sözü söylemelidir tiyatro. Bir mitinge, vaaz yerine dönüşmeden, sanatın estetiklerini bünyesinde toplayarak, o anlamdaki gücünden ödün vermeyerek, tiyatro olarak sunmalıdır o son sözleri. Biz hep buna çalıştık.

Sosyal medyada düşüncelerini ifade eden bazı sanatçılara ve vatandaşlara davalar açılıyor. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler?

İktidar, bir korku imparatorluğu yaratmaya kalktı. Bunun da etkisini her alanda bir biçimde görüyoruz.

Ama bu konu da yine de ilkeli, onurlu insanlarımız da var. Yaşamın her alandan var ve bunlar da direniyorlar.

Mesela bir Osman Kavala’ya bakıyorsunuz, neredeyse 5’inci yılına girdi.

Suçunun ne olduğunu bilmiyor. Buna benzer örnekler çok ve bu günlerin de geçeceğine inanıyoruz. İnanmadan da yaşayamazsınız.

Bu yoğun tempoda ailenize ve kendinize vakit ayırabiliyor musunuz? Ailenizle ilişkileriniz nasıl?

Geçmişte, oyun çıkacağı zaman bir 10 gün kala, kızım Doğa ile annesini İstanbul’a gönderiyordum, ‘beni rahat bırakın’ diye.

Yani son böyle finale doğru insan yalnız kalmak istiyor açıkçası.

Bu aileye karşı sevgisizlik değil, saygısızlıkta değil, aile de bu konuda anlayış gösteriyorlar sağ olsunlar.

Gündelik yaşantınızda neler yapıyorsunuz? Hobileriniz var mı?

Ne olabilir ki hobi Allah aşkına. İçinde bulunduğumuz koşullar insana hobi şansı tanımıyor.

Ömrünüzün büyük bir bölümünü sanata adadınız, size getirileri veya götürüleri neler oldu?

Bütün sıkıntılara, olumsuz koşullara rağmen, ben yine de kendimi şanslı saydım.

Halkı sevdim, halkta beni sevdi. Onun için en ufak bir pişmanlık yaşamadım, asla.

İyi ki tiyatro var. İyi ki o seyirci var, iyi ki onların alkışları var.

Zaten tiyatrocu öylesine bir bireydir ki, oyun bittiğinde de, perde kapandığında sadece kulakları kalır sahne üstünde.

Alkışı dinler. Ne kadar içten, ne kadar uzun, ne kadar samimi böyle.

Pandemi nedeniyle sahnelerden uzun süre uzak kaldınız, bu zamanı nasıl değerlendirdiniz? 

Usta bir sanatçı olarak geçirdiğiniz yıllarınıza dair anılarınızı kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?

Sahnelerden uzak kaldığım dönemde, yarınlara dönük umudumu diri tuttum.

Kitap yazmayı düşünmüyorum çünkü anılarınızı yazdığınız zaman gerçeği yazmak zorundasınız.

Anılarımı yazdım diye yalan yazamazsınız. Gerçekleri yazmaya kalkarsam hem kendimi hem arkadaşlarımı üzebilirim.

Onun için o kitap konusuna asla girmem.

Kaynak:sözcü.com.tr / Fahrettin ÖZTÜRK

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.