Selahattin Alpay... 'KARINCACI SELO', HAYATININ SIRLARINI ANLATTI!

Selahattin Alpay... 'KARINCACI SELO', HAYATININ SIRLARINI ANLATTI!

İsmi türkülerle bütünleşmiş yaşamı boyunca Türk Halk Müziği’ni yaşamayı ve sevdirmeyi hedeflemiş usta bir yorumcudur Selahattin Alpay. ‘Türkülerin Efendisi Selahattin Alpay’ hiç bir yerde söylemediklerini Magazinkolik okuyucularına açıkladı.

Röportaj; Özlem CİNİC

Şimdi kendisiyle yaptığımız bu keyifli röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

-Selahattin Alpay nasıl bir çocukluk geçirdi?

‘Karıncacı Selo'nun bedduaları hep yerini buldu’

- ‘’Bunu hiçbir yerde pek söylemedim. İlk defa Magazinkolik okuyucularına açıklıyorum. 8 yaşından sonra tatillerde çalıştım. Haftada 2.5 lira alıyordum.175 kuruşunu anama,75 kuruşunu ben, 50 kuruşunu sinemaya, 25 kuruşunu tükürük köfteye veriyordum.

Böyle yaptığımda inanın dünyanın en mutlu adamı oluyordum.Ama bir yandanda benim bir adım vardı . ''Karıncacı Selo''. Niye ‘Karınca? Top oynadığımız yerde bir dere vardı. Top oraya gittiğinde topu suyun dışına atar ve suya düşen karıncaları alır kenara koyardım.

Çok duygusal ve hassas biriyidim. Gerçi hala öyleyim. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum ama çok duygusal olmanın zararları da yararları da var.

Ancak duygusal insanlar kötülükle ilgili bir şey düşünemezler.Kötülük eden , kötü düşünenlere beddualarım oldu hepside yerini tuttu. Allah yanlış insanlara iyilik versin’’.

Müzik kariyerinize nasıl başladınız?

-‘’Ailemizde benden başka müzikle ilgilenen kimse yok. Annemden ilk 'Odam Kireç Tutmuyor' u' öğrendim. Rahmetli babam kaval çalarmış.

Babamın amcasının seside aynı benim gibiymiş. Babamın amcası o zamanlar o civarda alim sayılır ve cami imamlığı yaparmış. Babam inanılmaz çok yaramazmış.

Dedem demiş ki  yahu şu oğlana bak biz bundan neler çekiyoruz. O da demiş ki kardeş ben baktım tabii gaybı Allah bilir ama bir de altıncı his denilen bir şey vardır.

Lakin bu oğlandan bize hayır yok ama bir oğlu olacak yedi düvel ismini duyacak hatta biz öldükten sonra bize hayır edecek. Bunları ilk kez size burada söylüyorum.

Allah için yapılan söylenmez ama babamın amcasının imamlık yaptığı köyde camiyi yaptırmak bana nasip oldu. Bunu kolay kolay hiçbir zaman söylemem söylemedimde’’.

-İlk sahne deneyiminizden bahsedebilir misiniz?

‘Masa başı oylarıyla değil halk oylaması ile seçildim’

-‘’Sesimin güzelliğini ilk Malatya'da ilkokul öğretmenin Nezaket Bozepe keşfetti. O zamana kadar bunun farkında değildim. Öğretmenim hadi oku dedi bir okudum hemen beni müsamereye aldılar. Burdan ellerinden öpüyorum.

Daha sonra Malatya Halk Evlerin’de başladım. Mehmet Güntepe hocamız ve 60-70 kişilik koromuzun içinde süzüle süzüle bu günlere kadar geldik.

İlk 45'liğimi 'Emo Suya Gider' I, 16 yaşında yaptım.Bu plakla bayağı sükse elde ettim. Askere gidene kadar art arda 9 tane 45'lik yaptım.Daha sonra Ankara Radyosu'nu kazandım.

1978’de ilk long playımı yaptıktan sonra ardından şimdiye kadar 27 cd ,9 tane sinema filmi,1 tane televizyon filmi geldi. 4 kez Yılın Sanatçısı seçildim ama  gerçek halk oyları ile öyle masa başı oyları ile değil.Kimse alınmasın gücenmesin alınırlarsada hiç umurumda değil.

Ve bir ödülüm var ki benim için çok önemli ,üniversiteler arası gençler tarafından yılın sanatçısı seçilmiştim.1982  yılında ilk profesyonel olarak ‘Ankara Başkent Gazinosu’nda çalışmaya başladım.O günden bu güne aynı jenerasyon olarak biz İbrahim, İzzet Altınmeşe, Belkıs Akkale ve birkaç arkadaş hiç çizgimizi bozmadık.

Şimdiki arkadaşlara baktığımız zaman 32 dişini gösterip  birbirine sahte bakışlar atıyorlar. Halbuki biz genel anlamda örf  ve gelenekler çerçevesinde davranırdık. Tabii birbirimizin gazinolarını sorardık kaç kişi var diye ama bunlar tatlı rekabetlerdi.

O günlerden bugüne kadar ekstralara gidiyorum. İşimde çok seçiciyimdir. Zamanı gelir sazlarımı, tesisatımı çok doyururum. Az alırım ama olsun içim rahat eder’.

-Şöhret insanı şımartır mı?

‘Herkes haddini bilecek’!..

-‘Para da  şöhret de herkes ateş üzerine oturur. Hani derler ya tabansız adamın teki, şimdi lotodan çıkan parayla emekle kazanılan paranın değeri bir olur mu? Biz bu işin hamallığını değil de hamallığın hamallığını çektik.

Televizyonlar çoğalınca emek kalmadı. Cd 'sini alan program yapıyor. Halbuki biz şarkılarımızı söyleyebilmek için bir sürü denetimlerden geçiyorduk.

Şu an en zoruma giden yeni nesil bacak bacak üstüne atıyorlar bir de ahkam kesiyorlar. İnanır mısınız onlara acıyorum, emeğinle gelenlere ayrı bir saygı duyuyorum. Bu işte

Allah’ın verdiği bir nişan olması, bir ses olması lazım.Sen mankensin git o zaman mankenliğinı yap. Evet bende 9 filmde oynadım. Daha sonra 100 proje geldi ama içinde ben hissetmediğim hiçbir dizi teklifini kabul etmedim. Herkes haddini bilecek!...

-Herkesin merak ettiği bir soru sormak istiyorum size. Filmlerinizde kimlerle oynadınız, içlerinde en çok etkilendiğiniz kimler oldu?

‘Birlikte oynadığım tüm partnerlerimden etkilendim’

-‘Gözüm öyle bir soru soruyorsunuzki hepsinden etkilendim. Ama resim olarak en güzel oturan Serpil Çakmaklı'ydı. Ayağım çok uğurludur benimle  ilk filmini yaptıktan sonra şansı açıldı.

İlk projemde rahmetli Oya Aydoğan ile oynadım. Ardından Serpil Çakmaklı, Meral Orhansoy, Sinema Güzeli Tülay Erçetin , Türk Halk Müziği Sanatçısı Filiz Özten, bir de bir manken vardı ama şu an ismini hatırlayamıyorum.

Şimdi diyeceksiniz ki insan unutur mu? Vallahi isim takma olunca unutuluyor. Zaten onlarda geldikleri gibi gittiler’.

-Dolu dolu bir kişisiniz. Esprili yanınız da oldukça fazla. Bize hiç unutamadığınız anılarınızdan bahsedebilir misiniz?

‘Kibrit kutusuyla konum atıyordum’

-‘Bir yere konsere gittim.Orada bir adam geldi ben Malatyalıyım diyerek  beni evlerine davet etti. Çok ısrar edince ilk önce tamam dedim ama daha sonra konser bitiminde oradan ayrıldık. Dinlenmek için oranın ünlü bir hamama gittik.

Bir baktım kendisinden kaçtığım adam orada. Nihayetinde ayıp olur diye davetine gidelim dedik. Kalktık gittik. Kapıyı açtılar, hosgeldin diyene bir baktım o da bana baktı. Adını söyleyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Çünkü o çocukluktaki ilk aşkımdı.

Kibrit kutusunda ona mektup verirdim kısacası kibrit kutusuyla konum atıyordum ona. Mahsustan tanıyamadım dedim. O da tabii şöhret olunca tanımazsınız dedi. Esasında tanıdım ama eşinin yanında resmen kahverengi bir yüzle kaldığım için cevap veremedim’.

-Bu arada genç yaşta evlilik yaptınız değil mi?

-‘17 yaşında Emine Hanım’la evlendim. O hayatımın en büyük aşkı.18 yaşımda kızım oldu, kızımla parkta oynardık… Oğlum Birbey Milli Takım’da. 3 kez Türkiye birinciliği var. Balkan 3’cüsü oldu, şimdi ise müslüman ülkelerin bir yarışması var ona hazırlanıyor’.

-Çizginizi bozmadan duruyorsunuz,piyasada deforme olmadan belirlediğiniz yolda ilerliyorsunuz. Selahattin Alpay zor birimidir?

-‘Asla... Evde önüme ne yemek koyarsınız yerim. Herkesle anlaşabilecek bir yapım var. Beni korkutan yankesici, hırsız değil nefret ettiğim tek kişi nankör kişidir. Çünkü o tür kişiden her kötülüğü beklersiniz.

Tabii mükemmeliyetçi yapımda beni her alanda olumlu etkiliyor. Buna bir örnek vermem gerekirse geçenlerde ‘Kazancı Bedih' in Cemal Resit Bey'de anma gecesi vardı. Bana 6 ‘da gelirsen yeterli, konser  8’ de başlayacak dediler.

Ben kaçta gittim biliyor musunuz?  3’ te!.. Tüm hazırlıklarımı yaptım. Şartlar ne olursa olsun o senin ekmeğin ve böyle olunca başarı zaten kendiliğinden geliyor’.

-Magazin kelimesi ve magazinsel olmak sizin için ne ifade ediyor?

‘Şişhane yokuşunda yanımdaki bayanla magazincilere yakalandım!..

-‘Eğer ki bir sevgilin varsa, eşinden boşanmazsan, ayda bir sevgili değiştirmezsen magazinde yerin olmaz. Sen şurada bir konser ver, halkı ayağa kaldır filan bunlar onları ilgilendirmiyor. Bence kendinden emin olmayan insanlar magazinle ilgilenir.

Hiç şöyle bir telaffuz var mıdır ki X bir arkadaş gece klübüne gitti, eski eşini biriyle gördü ve medenice selamlaştı. İlkel düşünmüyorum yanlış anlamayın.Biz de o kişi senin namusundur, şerefindir var mı öyle bir şey!.Ama biz böyle yaparak yaşamı normalleştirmeye çalışıyoruz. Eğer bu medeniyetse böyle medeniyete lanet olsun.

Tabii ki magazine ben de arasıra katlıyorum, bana ait sorular sorulunca cevap veriyorum. Bir gün kızımla Şişhane yokuşunda arabayla giderken magazinciler çevremi sardı ve resim çekmeye başladılar.

Arabayı sağa çektim,  kızıma dedim ki canım kimliğini çıkartırmısın. Canım deyince onlarda ha yakaladık diye sevinmeye başladılar ama bir baktılar yanımdaki kızımdı.

Her şeyin gizliliği önemlidir. Yok ben evrenselim bilmem bu ayaklar hepsi boş. Bir Türk toplumuyuz.

Özellikle bazı gazetelerin cumartesi- pazar eklerine dikkat ediyorum. Resmen iğrençlik. Yıllardır porno filmi çekmiş emekli olmuş birinin  haberini marifetmiş gibi veriyorlar, habercilik bu mu yani?

-Türk Halk Müziği’ne gönül vermiş biri olarak yetiştirdiğiniz öğrencilerinizden bahsedebilir misiniz?

‘İsmini bile anmak istemediğim nankörler şu an tepetaklak oldular’

-‘Şu anda herkesin yakından tanıdığı isimlerden birkaçına  yer vermek istiyorum. Reyhan Karaca vokalistimdi, Nuray ve Fatih Kısaparmak'ta bana çalardı. 2- 3  nankörler var ki onlardan bahsetmek istemiyorum. Onların ismini zikretmek dahi bana yakışmaz.

O kişilere bir gün dedim ki ne oldu? Geldiğiniz yere geri döneceksiniz ve bugün dediğimden daha beterler’.

-İyi sesler ve şarkı yarışmaları. Sizde bir dönem bu tür bir yarışmada jüri üyesiydiniz. Bu konudaki samimi fikirlerinizi öğrenebilir miyim?

-‘Tabii tüm bunlar  show. Siz bana bir tane bu yarışmalardan gelen bir şöhreti söyleyebilir misiniz?. Selçuk diye biri vardı sesi rahmetli Müslüm Gürses'in aynısıydı. O dönem yerlere göklere sığdırılmayan o çocuk ' ağabey, tarladan geldim şimdi tarlaya da dönemiyorum .'dedi..

Bu gençleri havaya sokmamak gerek. Kalıcı olmak için ses değişik olmalı. Aslı varken halk niye onları dinlesin ki!..

-Bir gün veliahtım olacak dediğiniz , beğendiğiniz sesler var mı ?

‘Benim yerime geçecek veliahtım yok’

-‘Yanlış anlamayın ama bir İzzet Altınmeşe , bir Selahattin Alpay,  bir İbrahim Tatlıses yok. Pes seslerden sevdiğim Ender Balkır var.

Ama şu işte kuvvetli  dediğim özel biri yok. Güzel okumak tek başına yeterli değil akıllı olmak lazım’.

-Selahattin Alpay emeklerinin karşılığını alabildi mi, şimdiye kadar çok para kazanabildiniz mi?

-‘Allah’a şükür  bir dostumla yemek yiyecek kadar var. Eğer benim önümde bana yol gösterecek biri olsaydı bugüne kadar irili ufaklı bine yakın dairem olurdu. Ama kardeşlerimi evlendirdim bunun mutluluğu bana yetiyor’.

-Gazino döneminde yetişen solistlerden birisiniz o zamanki kalite ile günümüzü değerlendirebilir misiniz?

‘Fahrettin Aslan boşuna Fahrettin Aslan olmadı’

-‘Dinleyici kalitesi tartışılmaz. Bugün bakıyorsunuz türkü evlerinde sanatçı arkadaşlar kot pantolon giymiş, ayağında spor ayakkabıları, ağabey ne emretmiştin gibi sözler. Tabii seyirci de ona göre geliyor.

Sanatçı sahneye çıktığında sanatıyla ve kıyafetiyle gelen dinleyiciyi avucuna alması gerekir. Buna güzel bir örnek vermek istiyorum. Bir gün Maksim' de okuyorum, Fahri bey seni çağırıyor dediler .

Çıktım karşısına ‘Olmadı kardeşim sen sazlarının kıyafetine dikkat etmiyor musun, kimsenin benim göz zevkimi bozmaya hakkı yok’ dedi. O akşamda Erol Simavi ile oturmuş bizi izliyorlar.

Meğer sazlardan biri siyah takımının altına lacivert çorap giymiş, yani o kadar dikkatli özenli biriydi. Keşke şimdikiler onu tırnağı kadar olabilseler.

Bir de Zeki Müren'le bu konuya dair anım var. İlk istanbul'a gelmişim bu sektörde mücadele ettiğim zamanlar. Sahnemi yaptım dediler ki Zeki Müren geldi. Eyvah dedim, elim ayağım titriyor. Dünyada “Altın Makas” Ödülü alan Ayhan Apaydın var kıyafetimi ona diktirmişim.

Neyse ben hazırlandım, mübalağsız 20 defa aynaya baktım. Sahneye cıktım birkaç eser okuduktan sonra Zeki Müren'in yanına gittim. ‘Paşam bir emriniz var mı’ diye sordum, ummadığım bir tepki ile karşılaştım.

Dedi ki ilk önce sen kıyafetine bak, aksesuarın hani nerede? Meğer kemer takmayı unutmusum. Kısacası sırf güzel okumak yetmez herşeyinle örnek olmalısın’.

-Gazinolar döneminde rekabet ortamı nasıldı?

 ‘Çok ünlü biri yüzünden çalıştığım yerden kovuldum’

-‘Çakıl Gazinosu’nda işe başladığımın ikinci günü bana kapıyı gösterdiler. O zamanlar ayak kaydırma oyunları çok yaşanırdı. O kişinin adı ben de saklı’.

-Gazino programı olsa sahnenizi kimlerle paylasmak isterdiniz?

-‘Hemen söyleyeyim Muazzez Abacı, Emel Sayın, Bülent Ersoy, Ayse Taş, Samime Sanay ve Seda Sayan ilk aklıma gelen isimler’.

-Şu an hit olmuş şarkılar ve yeni sesler.. Tabii ki dudak uçuklatan kazançlar. Sizce bu adil mi?

-‘Fahiş ücret alanlar 20 kişiyi geçmez. Malatya'da bir laf var 'gözümüz yok ama niye olmasın ki'   hani bazı arkadaşlar neyse ki bazılarının ne sesini duydum ne de tanırım.

Şu an piyasada belirli isimler var. Ama bazı isimleri kimler dinliyor bilmiyorum. Bugün hit denilen bana hiçbir şey vermiyor. Diyelim bir salondasınız bir halk müziği sanatçısı var bir de o dediğimiz piyasa sanatçısı.

Sizce her ikisine  çıplak sesle oku  denildiğinde hangisi okuyabilir? İşte o zaman aradaki  fark anlaşılmış olur’.

-Turnelere gelirsek. Bir dönem en çok turneye giden sanatçılardansınız, var mı ilginç bir anınız?

‘Ekmeğine soğan doğrayan kişilerin sonu kötü olur’

‘-Turneler iyiydi ama bazen kötü olaylarda başımıza gelebiliyordu. Bir turnemizde Almanya'ya gittik. Yanımızda zamanın başbakanın damadı Asım'da vardı.

Bomba ihbarı yapıldı. Akabinde konser iptal edildi. Bunu yapan kişiyi sonradan öğrendim. Demiştim kötülük yapan beter olur. Bu kişi nasıl öldü bu da bende kalsın.’

-Birçok yeni başlayan diziler yayından kaldırılan diziler var. Birbirinden güzel, yetenekli

ancak sanki bir tılsımları eksik ki hafızalarda fazla yer edemiyorlar. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

‘Evlilik programlarına katılan türbanlılar müslümanım ayağına yatmasın!’

‘Yugoslavya'ya demişler ki siz neden parçalandınız. Cevap vermişler o dönem biz çok dizi izliyorduk.Televizyon programlarına genele baktığımızda ders verecek hiçbir şey yok. Hele o evlilik programları iğrenç.

Oraya gelen kadına da erkeklere de ne diyeceğimi bilemiyorum… Başında türbanla çıkan kişiler orada müslümanım ayağına yatmasın!

-Şu an ki projelerinizden bahseder misiniz?

‘Bazı sanatçılar konserlerine gelen kişi sayısını abartıyor’

-‘Allah nasip ederse 28. CD'ye hazırlanıyorum. Bunun yanında TRT Müzik'te programım var. Kısmet olursa İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yapmış olduğu konserler, etkinlikler mevcut. 1 yıl boyunca Büyükşehir Belediyesi'nin mekanlarında her ay konserlerimiz olacak.

Tabii günümüzün şartlarına baktığımız zaman maalesef eskisi gibi etkinlikler yok. Popülizim denen müzik ve herkes oraya biraz kayar gibi oluyor ama ben bunu pek inandırıcı bulmuyorum. Yok benim konsere 3000 -5000 kisi geldi gibi söylemler oluyor ama bunlar boş, keşke olsa.

Zamanında konserlerimize 35 bin kişi gelirdi biz bunu dillendirmezdik bile. Allah herkesin işini gücünü rast getirsin’

-Peki geçmişe dönüp şöyle bir baktığınızda, içinizde ukde kalan gerçekleşmeyen bir projeniz oldu mu? Olduysa bizimle paylaşır mısınız?

-‘Allah nasip ederse bir ilkokul yaptırmak en büyük dileğim. Şayet bunu gerçekleştiremezsem bunu da ilk size söylüyorum;  

Malatya'da 10 katlı bir apartman yaptırmak ve içine uzaktan ve yakından tüm  akrabalarımı toplayıp onlara hediye etmek’.

Selahattin bey, Magazinkolik okuyucularına tüm samimiyetle verdiğiniz ve eğlenceli söyleşiniz için çok teşekkür ederiz.

İŞTE SELAHATTİN ALPAY'IN HAYATINDAN DÜNDEN BUGÜNE KESİTLER

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.