Tuğçe Kazaz... "SEVGİDE CİNSİYET OLMAZ!"

Tuğçe Kazaz... "SEVGİDE CİNSİYET OLMAZ!"

Androjen gazeteci Ferhat Şirin "Rengarenk Kırmızı" dergisinin son sayısı için başarılı model ve oyuncu Tuğçe Kazaz ile röportaj yaptı...

Söz konuus röportaj;

Sevgide Cinsiyet Olmaz

Ruhunuz bedeninize sığmadığında neler yaparsınız?

Bende açıkçası böyle bir algı yok; ruhumun daha çok ortaya çıkması için gösterdiğim bir çaba var. Bir şeylere çok sıkıldığım zamanlar oluyor; dünya çok zor bir dünya. Daha doğrusu insanın içindeki savaş, çok zor bir savaş. Bu anlarda da kendimi doğaya atarım; oradaki oksijen, büyü, ağaçla beraber olmak bana iyi geliyor.

Rahatlatıyor doğa tabii ki insanı, biz de doğanın bir parçasıyız çünkü.

Bu kadar iç içe olmak, betonlar içine hapsolmak bizim doğamıza aykırı zaten. Aslında ihtiyacımız olan şeyin dışında yaşıyoruz. Doğaya gittiğimiz zaman orada kendimizi görüyoruz.

Kendinizi ve benliğini unutup hiçliği yaşayabilir misiniz?

Uğraşıyorum, bakalım belki bir gün yaşarım.

Yolunuza çıkan herkesi öğretmen olarak görebilir misiniz?

Herkes herkesin öğretmeni olabilir bence. Nasıl baktığınıza bağlı bu; aslında karşımıza çıkan her unsurda bizi bize gösteren bir şeyler var.

Her şeyden önemli dersler çıkarabilmek tabii çok önemli. Sonradan baktığında yaşadığın her şeyde ciddi tecrübeler edindiğini görüyorsun.

Evet, maalesef bir de acı duymak var. İnsan bir şeyler yaşar, hata yapar ve acı çeker; sonunda bir sürü şeyde idrak gelişir.

Acı çok öğretici. Hayatınızı özgür kılacak planınız var mı?

Ne anlamda?

Mesela hayatta, toplumda, bu ülkede, arkadaşlık yaşantınızda, sosyal hayatınızda kendinizi özgür bıraktığınıza inanabiliyor musunuz?

Özgürlükten ne anladığınıza bağlı bu. Bana göre özgürlük, her istediğini yapmak değil. İnsan sorumluluklarını yerine getirdiği zaman özgürleşir. Özgürleşmek, seviye seviyedir. İnsanın arınması için de özgürleşmesi gerekir. Her şey için özgürleşmek olabilir. Bu hiç kolay değil; bizi esaret altında tutan çok şey var.

Ama filmlerde gösterilen, kapitalist sistemdeki "Ben özgürüm, ben ne istersem yaparım" durumları yok yani. "Ben ne istersem yaparım", hadi yap bakalım, yap da gör bakalım!

Acaba bu tabular bizde mi var? Mesela Anjelina Jolie, üç sene önce dünyanın en güzel kadını ilan edildi. Biseksüel olduğunu, bir kadına aşık olduğunu söyledi. Bunun ona bir faydası olmadı ama içindeki duyguyu ifşa ederek paylaştı.

Tercih meselesi. Tabii ki, yaşadığı toplumun da etkisi var, yani yaşanılan toplumun koşullarını ve şartlarını göz önünde bulundurmak gerekli. Amerika'da çıkar bunu söyler, çok normal ama bence söylenmemesi daha doğru. Çünkü basın önüne çıkıp bunun söylenmesinin kimseye bir faydası yok. İnsan kendi içinde yaşadığı duyguları söylediğinde yaşadığı mahremiyetin dışına çıkmış oluyor. Kimseyi ilgilendirmez ki ne tür bir tercih içinde olduğun. Her şeyde denge olmak zorunda bence. Aile kavramının olmayışı çok sorunlar yaratabilir.

Sanıyorum onlar biraz daha android yaşıyorlar.

Birçok şeyde sevgisiz, daha maddeci yaşıyorlar sanki.

İnsanlar sevgiyi yaşayacakları zaman ve mekan mı bulamıyorlar, ben anlayamıyorum.

İnsanlar öyle bir yarışın, öyle bir telaşın, öyle bir baskının altındalar ki; yanındakini ezerek yükselmeye çalışıyorlar. Bize bu dönemde dayatılan ve öğretilen şey bu bence. Öteki taraftan ne kadar malın, mülkün, paran varsa o kadar değere sahipsin; olay maddiyata, tüketim toplumuna kaymaya başladı. Herkeste daha fazlasına sahip olma isteği çoğaldı. Toplumda kendine öyle yer bulabiliyor, maddesel dünyaya endeksli olarak kendine ait yaşadığı hiçbir şey yok. Örneğin beslenme, egzersiz, yürüyüş; yani giderek dünyadan uzaklaşır hale geliyoruz.

Sanırım çok az insan bunun farkında. Mesela ben sürekli yürüyerek gider gelirim. Hem kendimi daha mutlu hissediyorum yürürken, hem de beynime fiziksel olarak oksijenin girdiğini hissediyorum.

Tabii ki kaslar çalışıyor, beden çalışıyor. Hareket halindesin doğru olan bu.

Hayata ilk adımlarımızı atmaya başladığımızda yalnızlık, senfoni gibi notalarıyla üretilmeli mi?

Çocukluğumuzdan itibaren "hayata karşı tek başımıza güçlü durabilmemiz" gerektiği öğretilmeli bence. Burada en büyük sorumluluk elbette ebeveynlere düşüyor. Bence hayatımıza en büyük zarar da onlardan gelebiliyor. Sevgi veriyorsun ama aşırı sevgi; fazlasıyla koruyucu sevgi zarar verir. Mesela şimdi ben, kendi modellerimi yurt dışında çeşitli işlere götürmek istiyorum. Ama bir Türk kızının yurt dışında ayakta durması daha zor. Düşünsene, ülkende yanında hep annen-baban var, hep bir ilgi alaka var. Ama Allah korusun olmayacak şeyler de var; insan yetiştirmek hiç kolay değil. İnsana; bir başına, sağlam bir duruşla ve ahlaklı bir şekilde ayakta durmasını öğretmeli ebeveynler.

Evet, kesinlikle katılıyorum size.

Ya da kimisi çocuğunu mal mülk gibi görüyor ve "Ben ne dersem öyle olacak" yaklaşımında bulunabiliyor; bunlar en büyük yanlışlar bence. Kalbi de dinlemek gerekli. "İstediğiniz, başaracağınız şeyi yapın' demek gerekli ama sadece kalple de olmaz. Gönül padişah, akıl vezirdir. Padişah vezire sormadan hareket etmez.

Şimdi yalanla ilgili bir sorum var. Yalan söyleyen insanlar aslında hayallerini mi anlatırlar?

Yalandan yalana fark var. Kimisi hayalleri için, kimisi başarısız görünmekten korktuğu için, kimisi kaybettiklerini örtmek için yalan söyler. Bu o kadar çok değişir ki! Kimisinde artık hastalık haline gelmiştir bu durum. Ya da kimisi anne-babasından bir şeyleri gizlemek için yalan söyler.

Tanrıyla iletişiminizle mutlu musunuz?

Ben her yaptığım işin içinde tüm benliğimle olmaya özen gösteriyorum. İnsan olmak için çaba gösteriyorum. Bunun iletişim noktasında bir bağ olabileceğine inanıyorum. Ben bir yol tutturdum gidiyorum, umarım Tanrı da benden memnundur.

Özgürlük ve sevdiğin erkek için nelerden vazgeçersiniz?

Özgürlük için savaşırım, sevgi için savaşırım. Elbette ki, değecek bir insan için.

Bugüne kadar oldu mu böyle birisi?

Buna genel olarak cevap verebilirim; bu zamana kadar olmadı.

Peki, kendinizle ilgili bazı zor gerçekleri görebilmeyi ve kendinizi affetmeyi bilir misiniz?

Bu hiç kolay bir şey değildir ama insan kendine karşı samimi olmayı öğrenmelidir. Dengeye ve çocukluğu dayanıyor bu. Bize bugüne kadar öğretilen bir sürü cahilce şey yanlış. Ama gerçekleri kabullenmek ve değişmek? Değişim hızlı olmuyor elbette. Kendini affetmeyi becermek de büyük bir marifet. Bu insanın marifetine kalıyor. İnsan muhteşem bir varlık. Ne ararsan önce kendinde arayacaksın.

Bunların farkında olmayı becermeye başlayan insanlardan birisiniz.

Daha çok yolun başındayım. Bu konuyla ilgili bir not var bakın: İster farkında olalım, ister olmayalım; bir garip yolcuyuz. Bazılarımız nereye gideceğini bilmeden gider dururuz, bazılarımız ise varmayı arzuladığımız yere gidecek yolu arar dururuz.

Aşk zamansız ve mekansız saltanat mıdır?

Biz zorlaştırıyoruz her şeyi bu kadar. Bu zamana kadar yaşadığım ilişkilerden edindiğim tecrübe, o yaşadıklarımın gerçek aşk olmadığını söyledi bana. Ben öncelikle kendimi arındırmak için büyük çaba gösteriyorum. Örneğin kalbimin etrafındaki pislikleri temizlemeye çalışıyorum. Bu büyük bir çaba; aşkı harekete geçirme çabası.

Şimdi benimle ilgili bir soru gelecek; benim tarzımda bir androjene aşık olsaydınız ne yapardınız?

İçimde öyle bir duygu olmadığı için buna eğerlerle cevap vermek istemiyorum. Ama sevginin cinsiyeti olduğuna inanmıyorum.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.