Yapımcı Veysi Dündar... `EMEK SİNEMASI 5-6 KİŞİYE FİLM OYNATIRKEN NEREDEYDİLER?`

Yapımcı Veysi Dündar... `EMEK SİNEMASI 5-6 KİŞİYE FİLM OYNATIRKEN NEREDEYDİLER?`

Yapımcı Veysi Dündar, sinemaya, sinema sektörüne ve bu sektöre nasıl girdiğine dair bilinmeyenlerini sıcak ve samimi bir sohbet havasında sinema severlerle paylaştı...

Yapımcı Veysi Dündar, sinemaya, sinema sektörüne ve bu sektöre nasıl girdiğine dair bilinmeyenlerini sıcak ve samimi bir sohbet havasında sinema severlerle paylaştı.

-Veysi Bey, sinema sektörüne nasıl girdiniz, bize kendinizden bahsedermisiniz?

+Eski bir haber müdürü; medyaya ve habere doyamamış biri olarak Beyoğlu'nda ofisiniz olunca ister istemez kendinizi sinemanın içinde hissediyorsunuz..

Gerçi Beyoğlu 'nun o aurası uçup gidiyor. Bu cadde.Cadde-i Kebir.. Sinema cenneti olmalıydı.. Bir kültür caddesi olarak korunmalıydı..

Yirmidört saati canlı dünyanın birkaç caddesinden biri.. Var olan sinemaları da yok ettiler.. Burada sinema severlerinde suçu var.

Emek sineması beş - altı kişiye film oynatırken neredeydiler? Niçin seyirci olarak desteklemediler..

Yıkılınca mı korumak akıllarına geldi.. Sinemaseverler ayaklarını kesmeseydi, Emek bugün ayakta kalırdı..

Onu iyileştirmenin mücadelesi verilirdi.. Türkiye böyle işte, ölüme gönderir, sonra ölünün kavgasını veririz.. Canlıyken yaralıya su veren yok.

-İlk film projeniz neydi?

+2007 - 2010 Yıllarında iki sinema filmi yaptım.. Hiç bir kurumdan destek almadım.. Sponsor aramadım.. Öz sermayemi sektöre aktardım..

Çok iyi niyetle yaptım filmleri.. Birincisinden zarar etmeme rağmen ikincisini de yaptım.. "Hata-ı Mükerrer" ettim..

" İyi olmak çoğu kez yanlış anlaşılmaktır" diye bir söz var ya... Yanlış anlaşıldık.. Acemiliğime denk geldi..

Sektörde genişleyen çevremde çoğunlukla " İyi Niyetliler Profesyonel değildi, profesyoneller de İyi Niyetli değildi " ...

Neyse bu arada boşa giden paraları kendim için "Eğitim Gideri" olarak yazdım.. Bakalım iyi eğitim almış mıyız :) ... Bunu yeni projelerimde anlayacağız..

-Yeni projeleriniz var mı? Var ise bunlar neler, bunlardan bize bahsedermisiniz?

+Evrensel kurallarını göz ardı etmeden iyi sinema filmleri yapmak istiyorum.. Bu filmi niçin yaptın sorusunun cevabı bir yapımcıda çok net ve hazır olmalı..

O cevapta ki öngörü de hedefi tutturmalı.. Yoksa yapımcı değil de kendisini filmiyle ifade etmeye çalışan bir sanatçı durumuna düşersiniz..

Ben bu hatayı özellikle ikinci filmimde çok bariz bir şekilde yaptım.. Tarihi seviyorum.. Tarihimizi anlatmak istedim.

Yıllardır düşündüğüm iki proje var, bunları az önce anlatmaya çalıştığım sorunlarını gidererek nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum..

Birisi, Abdülhamit dönemine ait bir film yapmak.. Çünkü bugün çevremizde oynanan oyunların o dönemde oynananlarla aynı olduğunu, yeni bir şeylerin çok az eklendiğini, aynı ülkelerin ideolojik oyunlarının güncel koşullarındaki tekrarından başka bir şey olmadığını anlatmak istiyorum...

Abdülhamit 'e suikasta kadar varan olayları ve o günkü mücadelelerini anlatmak istiyorum.

Aynı oyunların aktörlerinin kostüm, aksesuar ve dekorlarının sadece değişerek günümüzde hala devam ettiğini halkın bilinçli bir şekilde görmesini istiyorum..

Ortak bilinci büyütmek istiyorum... Ülkenin yarısı ile diğer yarısı dünyaya tezat bir farkla bakmaya başladı.. Bu halkı fena bir şekilde bölüyor, birbirinden uzaklaştırıyor.. Ortak hafızanın bir ve büyük oranda olmasını arzuluyorum... Tabii eğer böyle bir filmi hayata geçirip başarılı olabilirsem benzer devamlarının ortak hafızaya süreklilik kazandırması gerekecektir. Bir filmle olmaz.. Bu proje hakkında satır aralarını konuşmak konuşmayla bitmez.. Belki daha sonra sadece bu konuya ayırabileceğimiz bir sohbetimiz olursa daha ayrıntılı konuşabiliriz.

Diğeri ise, benim için çok önemli.. Sinematografisinin muhteşem olacağına inandığım bir romanı sinemaya aktarmak istiyorum..

Japonların yapmış olduğu ve dünyanın ilgiyle izlediği, "Shogun" gibi bir film yapmak istiyorum..

Türkiye, Yeşilçam filmlerinden sonra yeni dönemde henüz filmini yapabilmiş değil..

Yapılmış olan ve uluslararası ödüller alan filmler ayrı bir kategori.. Ama henüz hem Türkiye'nin hem de dünyanın izlediği bir film yok..

Ben heyecanı geniş kitlelere yayılacak bir filmden bahsediyorum... Nihal Atsız 'ın "Bozkurtların Ölümü" romanından bahsediyorum...

Telifinin başkaları tarafından alınıp alınmadığını bilmiyorum.. Dönünce bu konuda ki çalışmalarımı hızlandıracağım..

Bu romana belli bir kesimin anlatımı diye bakmamak lazım.. Sinemaya uyarlaması halinde, doğal bir sinematografik kimyaya sahip.. İnşallah diyorum.

-Sinema sektörünün zorluklarından ve heyecanlarından bize biraz bahsedermisiniz?

+Sektör çok zor bir sektör, Herkes, genç ve güzel kızların hayatına konu olacak filmler yaparken ben " Nene Hatun " u seçtim :) ..

Yine de, Nene Hatun için helal osun diyorum.

Zaten ne yaparsanız yapın, filminizi halkla buluşturamıyorsanız filmi kendinize yapmış oluyorsunuz..

Halkın coşkusuyla, izleyiciyle buluşamayan bir film için nasıl iyi film diye savunmalara geçilir anlamıyorum..

Seyirciyle buluşması bütün filmleri iyi film kategorisine sokmaz ama seyirciyle buluşmayan film için övgüler dizmek de ister toplumsal açıdan, isterse sektör endüstrisi açısından doğru olmaz..

Ben iyi bir film yaptım ama sanat filmiydi, gişe filmi değildi demek sığ bir savunma.. Filmler seyirciyle buluşmak zorundadır..

Sinemanın evrensel kurallarını göz ardı etmezseniz filminiz mutlaka seyirciyle buluşur. Sinema da imkansızlık yoktur, sinema her problemini yine kendisi çözebilecek güçtedir..

Örneğin, ben Cannes 'de ödül alan "Hayat Ağacı" filmini sıkıcı bulmuştum, belki çoğu insan da sıkıcı bulmuştur.

Ama film seyirciyle buluşamama problemini çözmüştü.. Cannes 'deki dev afişinde; kocaman harflerle "ABD Yapımı" , " Bir " Terrence Malick filmi ", " Brad Pitt - Sean Penn " spotları, izleyicileri düşünmeden filmi izlemeye koşması için yeterliydi, hatta fazlaydı bile..

Bir filmin iş yapabilmesi ve olumlu tepkilerle karşılaşabilmesi için gerekli olan şeyler nelerdir?

Bir filmin piarı için güçlü malzemeler lazım. Herkes kendi ülkesindeki olanaklara göre bu tür argümanları yerine koyması gerekir.

O zaman sanat filmi diye kamufle etmeye çalıştığınız film gişe filmi oluverir. Gişe filmi olmasını ticari amaçlı söylemedim, izleyicisiyle buluşmasını kastettim...

Bir film izleyicisiyle buluşmalıdır.. Başka şeklini düşünemiyorum.. İki film yapıp gişede başarısız olmamın ardından 3 yıl geçti.. Bu süreçte nedenleri iyi analiz etmeye çalıştım..

Bir projeyi benim sevmemin yeterli olmadığını gördüm.. Halkın da sevmesi gerekliydi..

Önce halka sevdirecek şekilde tasarlanması gerektiğini, sonra tadını bozmayacak şekilde içine vizyonunuzun yerleştirilebilineceğini anladım..

Yani sizin damak tadınızdaki spesial bir yemeği başkasının önüne koyarsanız kimse yemez..

Uzatmayayım, çok güzel bir film ile çok iyi bir sinema salonunun buluşması izleyicinin de bu buluşmaya katılmasına yetmiyor. Sosyolojik analizler de bilimsel olmaz, biriktirdiğiniz genel kültürünüzle projeyi üretirseniz, başarı şans, başarısızlık ise kaçınılmaz oluyor.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.