Normal değilim döverim ben

Ünlü şarkıcı Yeşim Salkım, Hafta Sonu dergisine verdiği röportajda, Emrah'la aralarındaki yakınlaşma yüzünden kuaför sevgilisi Rasim Lök'le ilişkisinin sona erdiğine dair çıkan haberlere açıklık getirdi. Salkım, "Evet, Rasim ile ayrıldık. Zaten aramızda bir buçuk aydır devam eden sorunlar vardı. Emrah çok sevdiğim, yıllardır tanıdığım bir sanatçı dostum. Ama bugüne kadar müzik camiasının içinden kimseyle beraber olmayı düşünmedim, düşünmem de. Zaten kendimi zor idare ediyorum, bir de aynı işi yapan birisini nasıl idare edeceğim? Döverim ben yani. Ben zaten normal değilim ki" dedi.

*"Yuvarlanan Taşlar" adlı bir single çıkardınız. Neden bir albüm değil?

- Kasım, aralık gibi albüm çıkacak ama yetiştiremeyiz diye böyle bir single hazırladık.

*"Bir Dilek Tut"ta önce konuk jüri üyesiydiniz, ikincisinde asıl üye oldunuz.

- Zor bir işmiş. Bu yarışmada star yaratmaya çalışmıyoruz. Orada oturup da "Sen star olursun, sen olamazsın" değil de idealleri, dilekleri, amaçları uğruna oraya gelenlerin dileklerine yardımcı olmaya çalışıyoruz.

*Yarışmada Emrah'la yakınlaşmalarınız oldu. Birlikte düet yaptınız, dans ettiniz, dedikodular çıktı. Bu yaşanan olaylar yüzden de Rasim Lök ile ilişkinizin sona erdiği söyleniyor, doğru mu?

-Evet, Rasim ile ayrıldık. Zaten aramızda bir buçuk aydır devam eden büyük sorunlar vardı. Anlaşamadık ve karşılıklı ayrılmaya karar verdik. Emrah çok sevdiğim, yıllardır tanıdığım bir sanatçı dostum. Ama bugüne kadar müzik camiasının içinden kimseyle beraber olmayı düşünmedim, düşünmem de. Zaten kendimi zor idare ediyorum, bir de aynı işi yapan birisini nasıl idare edeceğim? Döverim ben yani. Ben zaten normal değilim ki. İki deli bir hamama yakışır. Bundan önce müzisyen olmayanlarla denedim, olmadı. Ben zor insanım. Bir de müzisyen olduğunu düşünün. Onun hayran kitlesi, benim hayran kitlem. Yedi gün eve ya doktor girer ya da Mazhar Osman'a yatarız.

*Çok zor insanım dediniz. Neden?

- Bilmiyorum, ama ben zorum. Çünkü ben ilişkimde de, arkadaşlarımla da hayatımda fazla gerçekçiyim, fazla doğrucuyum. Burnum düşse yerden almam. Çok gururlu, çok onurlu bir insanım. İlişkilerimde kavga etsem üç ay küs kalırım. Aynı evde konuşmam yani. Arnavut inadı var.

*Küslük rekoru ne kadar?

- Üç aya kadar konuşmadım aynı evde.

*Erkekler sizden çabuk etkileniyor. Neden?

- Bunu erkeklere soralım (gülüyor).

n Siz de bir şeyler seziyorsunuzdur.

- Erkek başta, güçlü, ne istediğini bilen, kendinden emin, biraz da kaçan kadın seviyor. Erkeğin üzerine çok fazla düştün mü kaçmaya başlıyor. Bundan etkileniyor olabilirler. Şimdiki kızlara bakıyorum iki gün tanışıyorlar, üçüncü gün ne zaman evleneceklerini konuşuyorlar. Ben aslında çok feminist görüşleri olan bir kadınım. Mesela ben erkeğe çok sorumluluk vermeyi sevmem. İşimi kendim halletmeyi severim. Dolayısıyla erkek rahatlıyor. Anaç tarafım da vardır. Bütün bunlar birleşiyor olabilir. Ama çok kolay etkilenmek mi doğru, yoksa bir şeyi uzun süre götürebilmek mi?

Millet altı ayda ayrılıyor, benim altı buçuk sene süren bir evliliğim. Sonra üç sene, bir buçuk sene de İlker'le. Yani benim flörtlerim evlilikle sonuçlandı.

*Dışarıdan bakıldığında sizce nasıl bir imajınız var?

- Soğuk, snop, zor, kıskanç, hırslı, kaprisli. Daha ne söyleyeyim. İnsanlar böyle söylüyorlar. Ama hiç böyle değilim. Hatta "Bir Dilek Tut"un ekibi her hafta odama gelip "Bu zamana kadar çalıştığımız en özel insansın" diyorlar. Ekran önündeki soğukluğumu elimden geldiğince kırmaya çalışıyorum ama olmuyor. Günlük hayatımda çok eğlenceli ve komik bir kadınımdır ama oraya çıkınca kilitleniyorum.

*Yardım almayı düşünüyor musunuz?

- Terapiste gidiyorum ama 17 yıldır kıramıyorum bunu. Terapist beni görünce ilaç almaya başlıyordu. Doktorlar "Senin hayatında erkek-kadın karışmış, erkek gibi mücadele ediyorsun" diyorlar. Dikkat ederseniz, kadın gibi de oturamam. Marilyn Monroe gibi olmayı çok isterdim. Öyle tıkır tıkır yürüyeyim, kalçalarım sallansın...

*Evde deniyor musunuz?

- Tabii ki. Giyinip ayna karşısına geçiyorum. Saçlarımı attırıp yürümeyi deniyorum ama çok fena oluyorum. Bir keresinde Londra'da tren istasyonunda indim. Elimde bir çanta, üstümde kürk, saçlarım uzun, ayağımda topuklu ayakkabılar. Tıkır tıkır yürümeye başladım ama bütün millet bana baktı. Çok kötü görünüyorum. Öyle kadınları da sevmem. Gazetelere bakıyorum, Nişantaşı'na giden kadınlara. "Bu ne ya" diyorum. Bana da yakışmıyor zaten. "Şey gibi oluyorum" derdim ama söyleyemeyeceğim şimdi onu.

Kadın köşe yazarları bana düşman oldu

*"Flörtlerim evlilikle sonuçlandı" dediniz. Bu işin sırrı ne?

- Öyle tercih ettim. Ben sıfatları severim; amca, dayı, yeğen... Ailede o insan, kardeşimin evine girecekse, annemin babamın masasında olacaksa, arkadaşlarımla bir yerde oturacaksa bir sıfatı olmalıdır. Bir kız evladını tek başına, babasız büyütmenin zorluğunu insanlar hiç bilmiyorlar galiba. Yargılarlarken biraz empati yapmaları lazım. Ayrıca Türk toplumuna uygun yaşadım. Bizim toplumumuz namus, şeref, haysiyet, evlilik demez mi? Onların istediği gibi yaptım, aslında baş tacı edilmem gerekiyordu, bütün köşe yazarları kadınlar düşman oldular.

*Niye düşmanlar?

- Aslında düşman da değiller. "Bu kadın nasıl birisi?" diye çok merak ediyorlar. Ne oluyor? Her tanıştığı ve flört ettiği erkekle evleniyor. Gezmiyor, tozmuyor, adını çıkartmıyor, paparazzilere yakalanmıyor. Eskiden kıskançlık zannediyordum ama şimdi bunun altında büyük bir merak olduğunu görüyorum. Kitabım çıktığında okurlar.

*Kitabınız ne zaman çıkıyor?

- Nasip olursa iki sene sonra. Kitapta Yeşim'in hayatını anlatıyorum başkalarının hayatını değil. Onun için insanlar yanlış anlamasın, burada birilerini ifşa edip de bir ticari amaç güdüp bir reklam yapma çabasında değilim.