Avukat Aslı Nur Çanakçı
YILIN SON MAGAZİN DURUŞMASINDA GÜLLÜ’DEN “DEĞMEZMİŞ SANA” DİNLİYORUZ!
Magazin gündemi hararetli, karışık, karşılıklı iddialar ve kaoslar. Ben sizlere ünlüler ile adliye birleşince ilk akla gelen boşanma ve hakaret davaları olsa dahi durum asla böyle kalmayabilir her an kriminalize olabiliriz demedim mi? Sevgili okuyucularım kuşatma altında gibi kriminalize olmuş durumdayız. Öncelikle rahmetli Güllü meselesini temiz bir şekilde sağlıklı hukuki bilgiyi aktarmak şart, ardından eski hakem ve ünlü spor yorumcusu Ahmet Çakar ve eşinin gözaltı sürecini ve son olarak da Ünlü tv spikerlerini de uyuşturucu madde kullanım iddiası ile gözaltına alınmalarını açıklayıp 2025’i yavaş yavaş ardımızda bırakırken kapanışı ihtişamla magazinsel adliyede yapacağız.
GÜLLÜ’NÜN VEFATI VE SPEKÜLASYONLAR
Vefat eden bir insan Güllü gibi gönüllere taht kurmuş biri olup, bir de sesinin rengini kalbi kırık müziklerin efendisi Arabesk’e verince; ölüm sebebinin trajikliği her gün yeni bir iddia ortaya atılmasına sebep oluyor. Ben hukukçuyum ve size hukuki açıdan durumun ne olup ne olabileceğine dair bilgi ve yorum yapabilirim. Lakin rahmetli Güllü ’nün vefatı soruşturulurken dahi o kadar çok etkileşim almak için uğraşılmakta ki ister istemez ahlaki yargılarımız açısından üzülmekteyim.
İddia şudur hiç konuya vakıf olmayan değerli okuyucularım: Mesele Güllü ‘nün yüksekten düşerek hayatını kaybetmesi ile başlıyor. İddia da odur ki, Güllü’yü kızı Tuğyan Ülkem ’in kasten iterek ölümüne sebep olduğu. Şimdi öncelikle şüpheye dair iddiaların konuşulmasından rahatsız değilim bir avukat olarak zaten şüphenin peşinden gidilmesi ile alakalı savcılık makamı sonrası en çok dedektif gibi araştırma yapan meslek grubu işin yargı ayağında bizzat benim. Ama dosya o kadar karışık ki Tuğyan hanımın annesinin vefatında savcılık makamı tarafından şüpheli sıfatıyla değil ilk ifadesinde bilgi sahibi olarak ifade verdiğini net biliyoruz sadece. Değişen durum savcılıkta da değişti mi net bir söylem yok ki çok normal çünkü soruşturma GİZLİDİR, ekstra gizlilik veya yayın yasağı getirilmesi müstesna olmak üzere bütün belgelerin adli muhabirler tarafından erişilmesi gibi bir durum söz konusu bu aşamada olamaz. Yani sosyal medyada balyoz etkisi yapan ses kayıtları, yazışmalar ve iddia olunan itildiğine dair görüntüler (Ki görüntüleri izleyen yok savcılığa ayrıca verilmiş ve sayın savcı izlediyse bilemeyiz.) re’sen savcı tarafından değerlendirilir ancak dosyaya bizati evrak olarak sunulup sunulmadığını bilmiyoruz. Bu durum çok önemli çünkü savcılık bir yazışmaya belge demek için dahi orijinallik için bilişimden rapor talep eder konu bu derece hassas olduğunda. Ses kayıtları için dahi orijinal olup olmadıklarına dair rapor ile birlikte konuşmuyor kimse ve bu durum kimsenin vicdanına neden dokunmuyor anlamıyorum. Çünkü olay eğer bir evladın annesini katletmesi ise çok korkunç her adımını sinekten yağ çıkarır gibi reyting malzemesi yapmaya ne gerek var?
Bir diğer kısım ise sonradan ortaya çıkan “itildi ve bende kamera görüntüleri var” diyen gizli tanık komşu. Ben bilemem gerçekten görüntüler var mı yok mu benim için soruşturma en güvenli ellerin takibinde ve süreç sonlandığında sayın savcımızın söylediği benim için gerçektir nokta. O sebeple bu durum için intihar, cinayet ya da kaza diyemem bu konuda yetkili makam zaten harekete geçmiş ve duruma hakim vaziyette lakin bir hukukçu olarak mevzuat hatırlatmayı kendime borç bilirim :
Güllü konusunu burada kapatıyorum ve bu konuda bir anne ve evladının eğer ki iddialar doğru ise trajedisinden diyelim ki bir kaza ise de yaşatılan süreç aşırı ün sebebiyle trajediye dönüştüğünden sağduyulu yaklaşıp bir reyting de ben alayım demek yerine sadece bilgi paylaşan herkese teşekkür ediyorum, tek tık için insanların hayatını karartanları ise Allah’a havale ediyorum. Güllü benim akrabam olmayabilir lakin çok şarkısında oturup milyonlar gibi ağlamışımdır, biraz vicdan herkese bir gün lazım olur.
ŞİKE NEDEN AHMET ÇAKAR’A ÇARPTI!!!
Mesele Eski Hakem Olmak Değil, Spora Etki Gücü. Ahmet Çakar’ın 6222 sayılı Kanun kapsamında yürütülen bir soruşturma nedeniyle gözaltına alındığı haberiyle birlikte kamuoyunda aynı refleks ortaya çıktı: “Eski hakem olduğu için mi? Bu soru yanlış.
Cevabı ise net: Hayır. Ancak bu “hayır”, meselenin basit olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, dosyanın merkezinde son derece teknik ve hassas bir hukuki alan var: spora etki gücü.
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, sanılanın aksine yalnızca tribün olaylarını ya da fiziki şiddeti düzenlemez. Kanunun asıl hedeflerinden biri, sporun dürüstlüğünü ve kamu güvenini korumaktır. Bu nedenle yasa dışı bahis, bahis yoluyla menfaat sağlama ve müsabaka sonucunu ya da algısını etkilemeye yönelik her türlü davranış bu kanun kapsamında suç olarak tanımlanmıştır.
Burada önemli olan, kişinin unvanı değil; spor kamuoyu üzerindeki etkisidir.
Ahmet Çakar örneğini farklı kılan da tam olarak burasıdır. Eski hakem olmak tek başına suç değildir, soruşturma sebebi de değildir. Türkiye’de çok sayıda eski hakem yıllardır ekranlarda yorumculuk yapmakta, maçlar hakkında görüş açıklamaktadır. Hukuken bu faaliyetin önünde hiçbir engel yoktur. Ancak Ahmet Çakar yalnızca “eski hakem” değildir. Uzun yıllardır televizyon ekranlarında hakem kararlarını teknik gerekçeleriyle analiz eden, maçın gidişatına ilişkin öngörülerde bulunan ve spor kamuoyunda sözü dinlenen bir figürdür. Yani klasik bir izleyici değil, kanaat oluşturabilen bir aktördür. 6222 açısından hassasiyet de tam bu noktada başlar. Dosyada kamuoyuna yansıyan bahis iddiaları da bu nedenle ciddiyet kazanıyor. Buradaki mesele yalnızca bir kişinin bahis oynayıp oynamadığı değil; bahisle kurulduğu iddia edilen ilişkinin spora etki gücüyle birleşip birleşmediğidir. Özellikle eş üzerinden bahis oynatıldığı iddiası, 6222 bakımından hukuki bir eşik oluşturur. Çünkü kanun; bahis oynamak, başkası adına oynatmak veya dolaylı menfaat sağlamak arasında sonuç bakımından keskin bir ayrım yapmaz.
Savcılığın baktığı yer de tam olarak burasıdır. Bahis hareketleri ile yapılan yorumlar arasında bir bağ var mı, mali bir aktarım ya da yönlendirme tespit edilebiliyor mu, spor kamuoyunu etkileyen açıklamalarla bahis davranışı örtüşüyor mu? Bu soruların hiçbiri “eski hakem olduğu için” sorulmaz. Bu sorular, sahip olunan bilgi, erişim ve etki gücü nedeniyle sorulur. Gözaltı kararı da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Gözaltı, kamuoyunda sıkça sanıldığı gibi suçun sabit olduğu anlamına gelmez. Gözaltı, yalnızca kuvvetli şüphe bulunduğu ve delillerin toplanması gerektiği durumlarda başvurulan bir koruma tedbiridir. Bu tür dosyalar çoğu zaman karmaşık para hareketleri, Teknik takip, iletişim kayıtları ve dolaylı ilişkiler içerdiği için geçici özgürlük kısıtlamaları gündeme gelir. Ancak burada en temel hukuki ilke unutulmamalıdır: masumiyet karinesi. Şu an konuşulan her şey iddiadır. Bu iddialar, somut delillerle desteklenmediği sürece mahkeme salonunda karşılık bulmaz. Para akışı ispatlanamazsa, bahisle yorum arasında illiyet bağı kurulamazsa, 6222 dosyaları en sert görünen halleriyle dahi çöker.
Sonuç olarak Ahmet Çakar’ın gözaltına alınmasının sebebi eski hakem olması değildir. Sebep, spor kamuoyunda etkili bir figür olması ve bu etkinin bahis sistemiyle ilişkilendirildiği iddiasıdır. 6222’nin vermek istediği mesaj ise nettir: sporda etkisi olan herkes, sıradan bir izleyiciden daha ağır bir hukuki sorumluluk taşır. Gerisi, algıların değil delillerin konuşacağı yargı sürecidir. Tüm bunların dışında Ahmet Çakar’ın anjiyo olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız kendisine acil şifalar dileriz, çok geçmiş olsun kendisi, ailesi ve sevenlerine. Bir an önce sağlığına kavuşması dileğiyle.
ÜNLÜ SPİKERLER NEDEN UYUŞTURUCU İÇİN GÖZALTINA ALINDI ?
Yakın zamanda biliyorsunuz ünlülere uyuşturucu sebebiyle resmen şafak operasyonu yapıldı. Geçtiğimiz ekim ayında da; İrem Derici, Kubilay Aka, Kaan Yıldırım, Hadise Açıkgöz, Berrak Tüzünataç, Duygu Özaslan Mutaf, Demet Evgar Babataş, Zeynep Meriç Aral Keskin, Özge Özpirinçci, Talu kardeşler ve Mert Yazıcıoğlu: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık, Narkotik ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından "kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak" suçundan gözaltına alınmış, kan ve saç örnekleri alınmalarının ardından serbest bırakılmışlardı.
Bu soruşturma kapsamında ismi henüz açıklanmayan bir fenomenin cep telefonunun incelenmesi sırasında bahse konu spikerlerimizin de adının madde ile alakalı suç unsuru içeren yazışmalarının olduğu iddiası sebebiyle kuvvetli suç şüphesiyle gözaltına alındıklarına dair bilgiler kulislerde dolaşmakta. Muhtemel de böyle olmuştur ben bir avukat olarak savcılık makamının tek şikâyetle harekete geçen kör bir organ gibi yansıtılmasından son derece rahatsızım. Çünkü aynı sıralarda dirsek çürüttüğüm arkadaşlarımın zaten hali hazırda dosya yükleri binlerle ifade olunurken bir de işleri güçleri yok kamuoyu algısı yaratmak için hiçbir kuvvetli şüphe olmaksızın ünlülere keyfi operasyon düzenliyormuş gibi bir hava yaratılmasından sıtkım sıyrıldı gerçekten.
Savcılık iddia makamıdır, yani savcılık şüphe üzerine bazı suçlar ile alakalı re’sen dahi harekete geçebilir. Bu derece yetkili bir görevdeki insan ki iş yükünü tekrar hatırlatmıyorum bile basitçe egolarla bu derece büyük bir operasyon düzenleyeceğine inanan insanların narsist olan acaba ben miyim diye el vicdan önce kendilerine sonra bir uzmana sormalarını rica ediyorum. İddia makamı da ifadelerini aldığı spiker kızlarımızın suç ile alakası yoksa kendilerini zaten takipsizlik neticesinde kamuoyu nezdinde aklayacaktır bu sebeple kendilerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Lakin artık saygın savcılık makamını keyfi operasyon yaptıran bir organ gibi göstermeyin, hukuk herkese lazım, savcılık makamına herkesin ihtiyacı var.
Evet kıymetli takipçilerim yıl bir yılı daha geride bırakırken görüyoruz ki ünlüler ve pırıltılı hayatlar adliyelerde yankılanırken peri tozları dökülüveriyor. Sizlere bir sonraki yazımızda yine en sağlıklı ve doğru hukuki bilgiyi yolu adliyeden geçen ünlü ve tanınmış simalar açısından yazmaya devam edeceğiz.
Yazımı patronum Sayın Nurcan Sabur’un DEDE olmasını TEBRİK EDEREK BİTİRİYORUM. Nurcan Sabur zaten kalbi ile yüreği ile sayısız insanın ağabeyi, babasıydı ama şimdi DEDE olmak ona çok ama çok yakıştı. MAŞALLAH alalım lütfen ve analı babalı büyütsün klasik temennimiz ile bu haftayı noktalayalım, havalar soğuk aman dikkat artık kış çayları ile köşe yazısı randevumuza bekleniyorsunuz kıymetli okuyucularım, bir sonraki yazıda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.


YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.