Ayşenur YAZICI

Ayşenur YAZICI

SADECE MERAKTAN?

Bu yazıyı yazarken elbette ki gündem çoktaaan değişmiş olacak! Bizler bir konuyu en fazla 18 günde unutuyormuşuz! Ülkemin sosyal bilimcileri ve psikologlar söylüyor ben yalancısıyım?

Mehmet Öz çıkmış, Cern'deki deneyin çok önemli bir sonucunu ifşa eder gibi rokanın faydalarından ?sanki ilk kez duyuyoruz- bahsediyor, sağlık programını sigarasını tellendirerek seyreden kadınlar rokaya hürmet duymaya başlıyor birden.

Balık yaptığında yanına roka koyarken ev ahalisine bilgisini (!) aktarıp mutlu oluyor. Rokanın ehemmiyeti bir sonraki güne kadar? Sonra eski tas eski hamam.

Unutuyoruz. Çünkü yeni bombardımanla gelen bilgiler rokayı ezip geçiyor.

Dün bilmem kim Amerika'ya gardırobunu yenilemeye gitmişti, evvelsi gün İsrail'den başka bir şey konuşulmuyordu, ondan önceki gün Deniz Feneri için hop oturup hop kalktık, birazdan futbol da bitince yine boşanan eşlerin hayatlarını hepimiz "yargıç"(!) olup konuşmaya devam edeceğiz.

Kafamız ekrandan, radyolardan gazetelerden gelen bilgi bombardımanı altında çorba gibi oluyor. Bir de tüm bunların arasında ödev yapar gibi albüm çıkarıp, ilkokul çocuğu kıvamında sözler ve müzik döşeyip, kulaklarımıza sunanlar çoğalıyor. Müzikten soğuyoruz! (Bazı işini iyi yapanları tenzih ederim)

Albüm zamanı geldi diye internetten ödev indirip işi savan çocuklar gibi tembel albümlerle kulaklarımız da müzik çöplüğüne dönüşüyor. Oysa müzik ruhu onaran en önemli olgu?

Yazıların şarkıların, haber bültenlerinin, manşetlerin, yazarların köşelerinin bir sorumluluğu olduğunu unutarak bunları çalakaşık üretenler bizi öyle hale getiriyorlar ki, artık dramlara bile öylesine bakıp geçer oluyoruz. Olağan hale geliyor her şey bize.

21.yy insanının en büyük bahtsızlığı bu bilgi bombardımanı altında beyninin gitgide anestezi olup, hayret etmeyi artık unutması. Duygular? Vefa, fedakârlık, özgürlük, sevgi, merhamet, yaşam sevinci gibi insanı İNSAN yapan ne varsa törpülenerek aha bu hale gelmiştir. Duyurulur!

Sadece rakamlar var, ölçümümüzü onlarla yapıyoruz.

"Kaç para maaş alıyor" derken rakam ile ilgiliyiz. Ne iş yaptığıyla değil.

"Damat ne iş yapıyor" derken parasıyla ölçüyoruz kızımızı nasıl mutlu edeceğini, karakteriyle değil.

"Kaç ölü var" derken sayı önemli, hayatın yok olması değil?

Şimdi size hepimizin anlayacağı şekilde rakamlarla bir şeyler aktarmaya çalışacağım daha net anlaşılır olması için.İşin duygusal tarafına girmemem bu yüzden!

Çünkü birazdan size yeni bir haber ileteceğim. Tecavüzcüye ceza üzerine bir haber. Bunu gülmeden okumanız, işin diğer tarafına da bakmanız için bazı rakamlar vermek durumundayım.

Rakam 1) Her 8 kadından biri meme kanseri oluyor. Bu bir istatistiksel rakam kendi elinde olmayan bir durumdan bahsediyoruz. Yani kimse meme kanserini %100 engelleyemez yahut isteyerek meme kanseri olmaz değil mi?

Rakam 2) Dünyada her 5 kadından biri tecavüze uğruyor veya teşebbüs ediliyor. Tecavüze uğramak da tesadüfî bir durum değil mi? Kimse %100 korunamaz ve kimse isteyerek kabul etmez!

Kitlesel tecavüz her zaman sistematik olarak savaş silahı olarak kullanılır. Bakın size yine birkaç rakam:

Pakistan-Bangladeş savaşında (1970) Pakistan askerleri yaklaşık 200 bin Bangladeşli kadına tecavüz etti. 25 bin kadın bu nedenle gebe kaldı.

Vietnam iç savaşında hükümet askerleri 31 bin kadına tecavüz etti.

Ruanda soykırımında (1994) yaklaşık 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin ediliyor.

Bosna Hersek'te (1992) 5 ay süren çatışmalar sırasında yaklaşık 50,000 kadına tecavüz edildi.

Türkiye'de kadınların yüzde 35,6'sı aile içi tecavüze uğruyor. Bu da bizden bir rakam! Aile dışında tecavüzlerin kesin rakamı belirlenemiyor çünkü bu utancı kimse açıklamak istemiyor. Sadece şunu bilin, dünyada her 1,5 dakikada bir kadın tecavüze uğruyor.Günde bin kadın!!

Dünya Futbol şampiyonasının gündemde oluşuna diğer tarafından bakalım mı? Dünyada tecavüzün en yaygın olduğu ülke (günde 147 kadın) Güney Afrika'da tecavüzcülere karşı dişli kadın prezervatifi" geliştirildi.(DHA)

Adı: Rape-aXe? Üzerinde diş gibi kancalar var, kadına zarar vermiyor ve tecavüze yeltenenin organına takılıp hayatını cehenneme çeviriyor. Çıkmaya çalışıldıkça kancalar ete gömülüyor ve ancak tıbbi müdahale ile sökülebiliyor. Hastaneye giden tecavüzcü yakayı ele veriyor.

Şimdi bir kere daha düşünelim. Hayat gerçekten herkese adil mi? Bazılarımız Miami'de güneşlenirken, yerkürenin birçok ülkesinde tecavüz hayatının rutini haline gelmiş bedbaht kadınlar bunu bir aksesuar gibi her gün takarak güne başı önünde başlıyor?

Ha bir de işin yasa/ceza bölümü var ki konuya girmek bile istemiyorum?Farz edelim ki tecavüzcüyü Rape-aXe ile yakaladın.Hastaneye gitti cezasını çekti,hayata yeniden başladı..

O kadını bulup anasından emdiğini burnundan getirmez mi?..

Rokanın faydaları üzerine Mehmet Öz'ü dinlemeye devam?.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.