Zihni Göktay... TİYATROYA ADANMIŞ BİR ÖMÜR!

Zihni Göktay... TİYATROYA ADANMIŞ BİR ÖMÜR!

Zihni Göktay usta bir tiyatro emekçisi. Üsküdar Musahipzade Celãl Sahnesinde Cibali Karakolu oyunu sahnelerken keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Röportaj; Özlem CİNİC

Zihni Göktay usta bir tiyatro emekçisi. Hepimizin yakından tanıdığı karakterlere o tecrübesiyle hayat verdi. Kanlı Nigar’ın Abdi’si, Lüküs Hayat’ın Rızası, Cibali Karakolu’nun çapkın komiseri… O sahnelerden kopamayan bir tiyatro aşığı.

Üsküdar Musahipzade Celãl Sahnesinde Cibali Karakolu oyunu sahnelerken keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. O anlattı tüm benliğimle söylediklerinin her satırını, her lezzetini kaçırmamaya çalıştım. İşte o koca çınarla gerçekleşen söyleşimiz….

-‘’Aslen nerelisiniz?’’

-‘’ Fatih’liyim .Dedem Kırım Türklerinden. 1850 ‘de Borşevik harbinde oradan kaçarak Osmanlı toprağı olan Bulgaristan’a gitmişler.1939 yılında Hitler’in Polonya, Romanya  ve Bulgaristan’a yürümeleri üzerine Anavatana gelmişler. ‘ Aralık 1945’te de ben doğmuşum.

Evlenene kadar Fatih’te yaşadım. Ardından tiyatro yapmak için 10 sene kadar Ankara’da kaldım. Orada Ankara Meydan Sahnesi’nde müdürlük ve oyunculuk yaptım.

1973 yılında televizyon çıkınca tiyatrolar iflas etmeye başladı ve Ankara Meydan Sahnesi kapandı ben de tekrar İstanbul’a dönmek zorunda kaldım. Konservatuar okumadım, Eminönü Halk Evi’nde yetiştim. Tiyatroya lise yıllarında başladım.

Babamın mali durumu dolayısıyla bir kriz atlattık o zamanlar dükkanlarımız istimlak oldu. İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Tiyatrosu Gençlik Tiyatrosundaydım. Konservatuar ile vakit kaybetmedim zaten burada aldığım eğitim konservatuar niteliği taşıyordu.

Sahne aldığım yerlerin hepsi amatör tiyatro ama sağlam yerlerdi. Rahmetli Türk roman yazarı Yaşar Kemalve   Fakir Baykurt’un bana omzumu sıvazlayarak sen profesyonel olursun dediler. Yılanların Öcü adlı piyesde çok zor bir karakteri canlandırmıştım.

Ondan sonra kısmetmiş Ankara’da profesyonel oldum. Ailem benim bir doktor, bir mühendis ya da eczacı olmamı istiyordu ama ben istemiyordum. Lisede müsvet ilimlerde başarılı öğrenci değildim. Edebiyatım, sosyal bilimlerim çok yüksekti.

Kimyada,  fizikte, biyolojide, fen dersinde başarılı değildim. 2 sene üst üste kalarak borçlu geçerek kanaat notlarıyla terbiyeli  ve dürüst öğrenci olduğumdan 4.5 tan  5 verdiler ve böylece öğretmen kurul kararıyla geçtim.

Kurbağa bacağı, tavuk karaciğeri falan filan. İleride hiç biri bana lazım olmadı. Ne eczacı olacaktım nede doktor.’’

-‘’ Siz zaten o zamanlar ne olacağınıza karar vermiştiniz değil mi?’’

- ‘’14 yaşında tiyatrocu olmaya karar verdim. ilk piyesim ortaokul 3 ‘te ‘’Şinasi Evlenmesi’’ oyunu ile başladı.  Ankara meydan sahnesinde 10 sene çalıştım. Daha sonra İstanbul Şehir Tiyatrolarına geldim.

Yevmiyeli olarak başladım 6 ay sonra Muhsin Ertuğrul beni kadroyu aldı. O günden 2011 yılının ilk Ocak ayına kadar çalıştım.

Emeklilik yaşım geldi ama tiyatrom beni bırakmadı. Senin aklından emeklilik bile geçmesin, elin ayağın tutuyor sen bize  çok yararlı bir büyüğümüzsün dediler ve sözleşme ile geri aldılar.  2011’ den bu yana sözleşmeliyim.

Bu arada iki tane büyük ameliyat geçirdim böylece tiyatroya  8- 9 ay ara vermek zorunda kaldım. Aynı zamanda 28 kilo verdim şeker, tansiyon vardı onlar gitti.’’

-‘’ Tiyatro sizin için ne ifade ediyor?’’

-‘’Tiyatro hayatın aynasıdır. İlizyonsuz, insanı insana anlatan en eski sanat biçimidir. Tiyatroyu politikadan soyutlayamayız. Her zaman hakaret etmeden ironiyle mesaj vererek eleştirisi vardı  sosyal ekonomik yanlış gördüğü yerde mizah ile eleştirir.

Hakaret yoktur, kimseyi üzmez, kırmaz. Resmi bir tiyatro olmamıza rağmen eleştirdiğim şeyler vardır ben bunlara değinirim. Devlet hiçbir zaman maaş verdiği sanatçısının kendisinin sahneden hakaret etmesini istemez.’’

-‘’Tiyatro seyircisi statü olarak farklı değil mi?’’

-‘’Farklı. Biz şehrin tiyatrosu olarak 1914 ‘te Osmanlı’da kuruldu.Darülbedayi adını aldı anlamı ‘’Güzellikler Evi’’ demek. 1930 yılında şehrin tiyatrosu adını aldı.

8 şubemiz var Çevre tiyatroları,  Gaziosmanpaşa,  Kağıthane,  Ümraniye tiyatrolarımız var daha öncede Zeytinburnu, Gültepe, Bayrampaşa tiyatrolarımız vardı onlar bazı nedenlerden olmadı barınamadı.2 tanede çocuk tiyatromuz var.’’

-‘’Turneler sizin için ne ifade ediyor?’’

‘’Şarap şenliklerinden mağara döneminden bu yana hilesiz bir sanattır tiyatro’’

-‘’Misak -ı Milli  hudutları içinde Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh tüm vatandır. Büyük önder bu sözleri askeri olarak söylemiş ama bir yandan da kültürel olarak söylemiş.

Biz Ardahana’da, Diyarbakıra’da, Mardine’de gideriz ve gittik. Çok az yer vardır gitmediğimiz. Bunun neden, elverişli sahne olanaklarının olmaması. Vatan toprağında her yere gideriz.

Şeker fabrikalarında oynadık, askeri birliklerde ,hastane yemekhanelerinde oynadık kısacası sahne dekorunun uygun  olduğu her yerde oyandık seyirciye ulaşmaya çalıştık. Binalar olmayabilir ışık olması gerekli değil güneşin ışığında bile oynarız.

Bunun için antik Yunan’da olduğu gibi 2500 yıl önce elektrik yokken 15 000 -20 000 kişilik tiyatrolarda gerçekleştirdi tiyatroyu. Tiyatro çok eski bir meslek. Şarap senliklerinden mağara döneminden bu yana montajsız hilesiz bir sanattır.’’

-‘’Tiyatro sahnesinde en çok zevk alarak oynadığınız kişiler kimlerdi?’’

-‘’Bana ablam kadar yakın Suna Pekuysal , Gazanfer Özcan  ile dizide oynadık. Suna Pekuysal ile hem tiyatro hep dizide beraber oynadık. Çok kıymetli arkadaşlarımız var Funda Postacı ile Şenay Saçbüker  ile oynadık. Ve daha bir çok önemli isimlerle oynadım.’’

-‘’Tiyatro sizin olmazsa olmazınız mı?’’

‘’Tiyatro her zaman ekmek parası vermiştir ama köfte parası vermez’’

-‘’Bir insan şunu çok iyi yapmalı… Eşini sevmeli, işini sevmeli. İkisini sevince aşını sevmeli. Ben bu 3 şeye çok önem veriyorum. Çocuklarımı da ona göre yetiştiriyorum. Dürüst, ahlaklı sanatçılar oldular.

Armut dibine düşer derler. Kuş yuvada gördüğünü yapar onlarda benim gibi aldıklarını haketmeye çalışıyorlar. Bizler fanilamızı ıslata ıslata eve gidiyoruz. Düşünün bugün 3 tane fanila ıslattım. E

ve helal para götürmenin müthiş bir hazzı var. Çünkü saçı bitmemiş yetimin hakkı vardır bu parada. Şehir tiyatrosuyuz şehrin insanlarının verdiği vergiler ile yürüyor. Tiyatro pahalı bir sanattır. Dekoru, kostümü, ulaşımı pahalıdır. Biz bu vergilerle 103 yıldır devam ediyoruz.’’

-‘’Tiyatroda rolünüzü icra ederken trajik komik başınıza gelen bir olay oldu mu?’’

-‘’Olmaz olur mu? Dile kolay 54 sene çok var. Bir keresinde ‘’Kanlı Nigar’’  adlı diye bir oyun oynarken eski bir orta oyunudur. Biz biraz güncelledik. Bir arkadaşımızın zor durumda olan bir derdini çözmesi için orada falcı bir bayanı çağırmam icap ediyor.

Madam Bumbala adlı bir bayanı çalışmayan telefonla aramam gerekiyor. Bu arada tiyatro başlamadan 3 kere cep telefonlarının kapatılması için anons yapılıyor. Oyun esnasında tam Madam Bumbala’nın numarasını çevirdim o sırada da 1.sırada bir bayanın çantasındaki telefon çalıyor.

Kadını azarlasak olmaz çünkü müşteri velinimetimiz. 3 kere anons yapıldıktan sonra dikkat etmediyse bu onun saygısızlığı. Bir kişiyi uyarsak 600 kişi alınıyor. Seyirci hassastır. Ben hiç telaşlanmadan kadının yanına gittim kadın mahçup durumda çantasının içinde  telefonunu arıyor .

Siz rahat olun hiç telaş etmeyin ben Madam Bumbala’nın cebini çevirdim yanlışıkla siz düştünüz. Ben sizden özür dilerim yanlışlıkla sizi çevirdim siz onu kapatın ben tekrar arayacağım dedim. Böylece kriz tatlı bir şekilde çözülmüş oldu.

Bir keresinde de ‘’Harbiye Tiyatrosu’’nda’’  ‘’Lüküs Hayat’’ oynarken Gencay hanım tiyatronun sanat yönetmeniydi. Tiyatroda  5- 6 tane kedi besleniyordu. Sahnede oynarken baktım seyirci gülüyor meğer o kedilerden biri kenardan kafasını çıkarmış seyircide ona gülüyormuş.

 Yavaşça yanına gittim sen yanlış yerdesin sen Cats Müzikalinde oynuyorsun . Biz burada ‘’Lüküs Hayat’’ oynuyoruz, sen git kediler müzikalinde oynamaya devam et dedim. ‘’

-‘’Dizilere nasıl geçmeye karar verdiniz ?’’

‘’Dizilerde biz oynamasak ortalık mankenler ve türkücülere kalacak’’

-‘’Biz yapmazsak ortalık mankenler ile türkücülere kalacak . Mesleğimizin bir yanı olarak  meşru müdafa olarak dizileri yapmak zorundayız. Tiyatro kökenli olanlar yapmak zorunda.

Ezber bozuldu şimdi önüne gelen yapıyor ben artık yapmıyorum. ‘’Ulan  istanbul’da’’ oynadım en son. Kafama yatan bir senaryo olursa oynuyorum. 3 tane film yaptım. 4. sünü mayıs ayında yapacağım.

Tiyatro her zaman ekmek parası vermiştir ama köfte parası vermez. Bunun için bir yerlere koşturmak zorundayız. 20-25 sene kadar dublaj seslendirmesi yaptım sonra bıraktım onu. Küçük odalarda, havasız yerlerde yabancı filmlere ağız uydurmak çok yorucuydu.

Radyo tiyatrosu yaptım uzun yıllar. 1500 radyo oyununda yönetmenlik yaptım bir o kadarda asistanlık ve oyunculuk yaptım. Sonra görüntülü işler çıkmaya başladı radyo tiyatrosu yavaşladı bitti.

Görüntülü işlerde ‘’Kuruntu Ailesi ,Ah Şu Komşular, Bizimkiler ,Oğlum Adam Olacak ,Komşu Komşu’’ dizisini yaptım.24 -25 tane film yaptım, 35 tane reklam filminde oynadım.’’

-‘’Peki birikim yapabildiniz mi?’’

- ‘’Neyiniz var deseler, ne kumarım, ne meyhanem, ne at yarışım ,ne poker bilirim ne tavla bilirim. Gezilerimiz, seyahatlerimiz, ehliyetim yoktur.

Kolumda karım halkın arasındayım. Kartımla vapurda, otobüste, metroda 7’den 70 ‘e herkesle konuşurum . Burnum havada biri değilim mütevazi bir insanım.’’

-‘’Cennet Mahallesindeki Ethem rolünüzle sizi herkes çok sevdi ve benimsedi.’’

-‘’Evet, Cennet Mahallesinde  9 sene kadar Çingene  Ethem rolü oynadım. Bütün çiçekçiler romanlar benim arkadaşlarımdır. Ethem ağabeyleriyim onların Zihni Göktay falan değil.

Benimsiyorlar illa bir çiçek yengeme götür diyorlar. Seyircilerimiz vardır fotoğraf çekinmek isteyen hiçbir seyircimi kırmam çektiririm.  Hepimiz insanız insanı insanla anlatan bir sanattıyız o yüzden  yorgunum demem seyircimin ettiği dua bana başka türlü gelir.’’

-‘’Bu enerjinizi nasıl sağlıyorsunuz?’’

-‘’İşinizi seveceksiniz.  Öyle balık yağı içermiş gibi iş yapılmaz işinizi seveceksiniz. Kendinizi sağlam tutacaksınız. Kötü alışkanlıklarınız olmayacak . Temiz hava bol bol gıda diyeceğim ama bol  gıda değil çok ölçülü ve sık sık yemek zorundayım.

Çünkü kroner bypass ve ağır bir mide ameliyatı geçirdim. Çok büyük kilolardan 28 -29 kilo vererek 79 kiloya düştüm önceden 108 kiloydum. Bunu korumak lazım seyirciye ve kendinize olan saygınız sizi dik durmaya mecbur ediyor.

Sizi tercih ederek geliyorlar 1 ay önceden biletleri alıyor salonlar doluyor. O yüzden seyircimin karşısına sağlam çıkmak zorundayım . 2.si  ise  kaportada biz olduğumuz içim motorsiklet vs tehlikeli sporlarla uğraşmadım çünkü biz bir dükkanız.

Bize bir şey olursa bütün ekmek parası gider. Annem vefat ettiği gün  sahneye çıktım çünkü burası bir ödenekli tiyatrodur burası dükkan değil kapıya kilit vuramam.1 ay önceden biletini almış seyirciye Zihni Göktay’ın annesi vefat etti acısı var sahneye çıkamaz oynayamaz  diyemem.

Kulise çıktım ağladım sahneye çıktım güldürdüm. Böyle şeyler geçirdik. Kolumuz, ayağımız kırılmadıkça kırılsa dahi alçılı bir şekilde oynarız. Perdeyi açmak zorundayız.’’

-‘’Zihni bey nelere En çok kızar?’’

-‘’Sosyal çarpıklıklara ve uyumsuzluklara kızarım. Vapur yaklaşmadan atlayana kızarım. Motorsikletin üzerinde car cur gece yarısında gösteri yapan serseri takımına kızarım, camdan cama konuşan kulağında kulaklıkla önüne bakmadan gidenlere kızarım ,diz kapağı yırtık blue jean giyip mododa  cafelerde oturup vakit öldüren kişilere kızarım.

Ellerinde ne gazete ne kitap vardır boş boş  konuşup vakit öldürenlere kızarım. Zaten okumayan yazmayan bir toplumuz .’’

-‘’Öğrenci yetiştiriyor musunuz?’’

‘’Dizi isminin başında’’ Kara’’ kelimesi yoksa o dizi tutmuyor’’

-‘’Bir ara yaptım ama nedense çok tahammülsüz bir insanım. Yani öğretmen olamazmışım. Sabırsız bir insanım verdiğim öğrettiğim şeylerin bana çok çabuk dönmesini istiyorum belki algı yeteneğim çok yüksek olduğu için övünmek gibi olmasın.

Müjdat’ta öğretmenlik yapıyordum. Müjdat mahalle arkadaşımdır Fatih’te doğduk ve büyüdük. 65 senedir de dostluğumuz devam ediyor. Ben tam geleneksel Türk tiyatrosu ve tarihinde ders verirken bir öğrenci bizi dizilere ne zaman hazırlayacaksınız dizilerde oynamak istiyoruz diye sordu.

Sen cin olmadan adam çarpıyorsun dedim. Önce tiyatroyu bir becer en iyisi en kötü 10- 15 senede yetişiyor hemen dizilere adım atmak istiyorsunuz dedim.

Müjdat’a kusura bakma senin öğrencilerinden bana bu şekilde sorular geliyor beni affet canım kardeşim dedim o da tabi Zihni çocukların kulağını bükerim dedi.

Dizilere girelim ama durun önce adam akıllı bir tiyatro yapın sonra nasılsa dizlerde iyi olursa oynarlar. Ancak şimdi işler oraya gelmiyor iş güzel kızda, güzel oğlanda bitiyor. Bütün dizlerde dikkat ediniz başında hep bir Kara kelimesi var.

Kara Para ,Kara Sevda ,Kara Yazı, Kara Ekmek,Kara Bela yani  kara olmasa dizi tutmaz. Vurdu kırdı dövüş , havuzlu villa,mezarlık hastahane mahkeme salonu ve mafya bunlardan başka bir şey yok.’’

-‘’Oyuncular arasından değerlendirdiğiniz zaman içlerinden gençlerden evet işte potansiyeli var dediğiniz birileri var mı ?’’

Kenan İmirzaoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat var. Tiyatro kökenli Demet Akbağ içlerinde yetenekli olarak bulduğum Yılmaz Erdoğan, kelimeler üzerinde oynayan Cem Yılmaz, yaptığı stand uplarla Ata Demirer sayabileceğim isimlerden bazıları.

Onlar kendilerine ait bir programları var onları yapıyorlar arada bir filmde yapıyorlar tutanlarda oluyor. Mesela Recep İvedik. Şahan Gökbakar konservatuar mezunu bir çocuk memleketin nabzını çok iyi tutuyor.

Sosyal çarpıklıklar ile alay ediyor Şebnem Bozoklu’yu  çok severim bu iş boyla posla olmuyor. Cenap Şahabettin’in sözü var ‘’Gençlik ve güzellik çok dayanmayan bir kumaştır asıl olan yetenek, yeteneğin varsa fışkırırsın, devam edersin ‘’  Bakın bir Perihan Kutman  yetişiyor mu ?

Bazı şeyleri beğenmiyorum. Sabahtan akşama kadar kadına şiddet olayı işleniyor. Akşam dizide ilk kadınlar dövülüyor.Bu ne perhiz ne lahana turşusu.’’

-‘’Bir sürü evlendirme  programları var onlar için bir nevi  tiyatro diyebilir miyiz?’’

-‘’İzdivaç programlari inşallah tez zamanda ortafdan kalkar’’

-‘’Bir ülke tüfekle, silahla, topla çatapatla, işgal edilmez. Bir ülkenin sosyal yaşantısı içine gireceksiniz tencere yemeğini unutacak fast food zinciri kuracaksınız. Hepsi yarın mide bağırsak hastalığına yakalanacaklar.

 Çocuklar kapuskanın, bamyanın  ne olduğunu bilmez şekilde yetişiyorlar. Gerek gıda olarak gerek bu konularda zaten insanlar üzüntü dolu.

Şehit haberi görmekten, terörden bıkmış üzülmüş vaziyetteler daha sonra televizyonda  aptal aptal gülen insanlar yani kurgu olarak ta  buralarda ne karı bulunur ne koca bulunur.

Oralarda bir takım senaryolar yazılıyor reytingi yükselttiği için bir takım insanlar roller yapıyorlar. Ben karşıyım inşallah tez zamanda ortadan kalkar.

Devlet napıyor rtük bir filmde Kemal Sunal’ın bir kelimesi üzerine bip koyuyor da  buradaki şeylere neden koymuyor?  Bu programların kaldırılması lazım kaldıramıyorlar başka rant var.

Bugün kalkacak yarın kalkacak yani bırakın içki sigara ile uğraşıyorsunuz herkes kendi çukurunu kendi dolduracak içki içiyor hesabını kendi verecek sigaramı kendi ciğeri kendi mahvedecek.

Tamam toplumu zedeleyen unsur ama asıl görünmeyen manevi bir sosyal çarpıklık var Azerbeycan’dan, Gürcistan’dan, Rusya’dan koca bulmaya geliyorlar. Herkes kendi işine baksın. Hz Muhammed Efendimize demişler ki  Kıyamet ne zaman kopacak işi ehline verilmediği gün kopacak demiş.’’

-‘’Gerçek anlamda layıkıyla işlerini yapanlar halkın gönlünde yer buluyor peki bu görsel ve yazılı medyaya nasıl yansıyor?’’

‘’Ödül haberim manken bir kızın göğsünü bile örtmüyordu’’

- Sizce yansıyor mu? İsmail Dümbüllü ödülü aldım. Bu haber Hürriyet gazetesinde 5 cm’lik bir yerde ödül Göktay’ın diyor.

Bunu eleştiren arkadaşımız Metin Uca gazetelerde tam boy haberi yapılan bir manken kızın göğsüne benim haberimi yapıştırmış bakın Zihni Göktay’ın ödül haberi bile kızın göğsünü örtmüyor demiş.

Sanatçıya değer yok, kitap okuyan yok,  sanat dergisi yok, at  yarışı kuponları, iddia kuponları ortalıkta herkes kaderci olmuş fal baktırıyor kahinlere gidiyor.

-‘’Tiyatrodan çıkmış kişilerin yüzlerine baktık  yüzlerinde tiyatro coşkusu vardı. Çocuklara, gençlere tiyatro sevgisi aşılamak için sizce  neler yapmalı ?’’

-‘’Vallahi beni babam küçükken maça değil çocuk tiyatrosuna götürürdü. Çocuk tiyatrolarını seyrederek büyüdüm bende tiyatrocu oldum ve iyi ki olmuşum ama şimdi kimse çocuğunu getirmiyor.

Çocuğunu omuzuna alıyor çocuğun suratının yarısını guaj boya ile sarıya yarısını laciverte boyuyor  takım renklerine açık tribüne götürüyor. Bakın o çocuk büyüyünce tiyatroya gelmiyor maça gidiyor. Maçada gitsin ama tiyatroya da gelsin.’’

-‘’Peki dünyada tiyatroya ilgi nasıl ?’’

-‘’Yurtdışına çok gittim. Londra’yı bütün Almanya’yı dolaştım. Londra’da başkentte nüfusu 50 bini aşkın yerlerde 400 kişilik tiyatro yapmak zorunluluğu var. Bugün binlerce site var binlerce kişinin oturduğu yerler var ama tiyatro yok.

Bütün büyükşehire bağlı olan  ilçelerde Esenler, Küçükçekmece olsun  şükür belediyelerinde çok güzel salonlarımız var.

Gidiyoruz oynuyoruz yalnız bu 35- 40 sene gecikmiş bir olay.Yani arayı kapatmak için zamanımız çok azdı şimdi hızla kapatmaya çalışıyoruz.Çünkü bir ülkenin koltuk kapasitesi nüfusunun yüzde 10’ u kadar olmalı.

Yani 80 milyonuz 8000 koltuk kapasitemiz olması gerek. Eğer misakı milli hudutları içinde Edirne’den Ardahan’a kadar koltuk kapasitemiz 2.5 milyonu geçiyorsa tüm bir yıllık maaşımı Mehmetçik Vakfına bağışlayacağım.

Bilir kişi baksınlar bunun içinde antik yunan ve romandan kalmış yerler var biz gecikmişiz bu yüzden turnede yapamıyoruz bazı yerlere.’’

.-‘’Çok genç duruyorsunuz bunu neye borçlusunuz?’’

-‘’Teşekkür ederim. Kendimizi muhafaza etmeye çalışıyorum eşime de çok borçluyum .Gıdadan tut sinir sistemime kadar her şeyime karışır bende ondan sıkılmam.’’

İŞTE BÜYÜK USTA'NIN HAYATINDAN İLGİNÇ KESİTLER

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.